Derleyen ve Yorumlayan: Attila Kızılarslan
12.12.2025
Nadir toprak elementleri nelerdir?
“Nadir toprak elementleri” (NTE) terimi Seryum, disprozyum, erbiyum, evropiyum,
gadolinyum, holmiyum, lantan, lutesyum, neodimyum, praseodimyum, prometyum,
samaryum, skandiyum, terbiyum, tülyum, iterbiyum ve itriyum gibi ezoterik isimlere sahip ve
benzersiz manyetik ve elektrokimyasal özellikleri nedeniyle değer verilen 17 metalden oluşan
bir grubu ifade eder; bu isimler sanki bir bilimkurgu romanından fırlamış gibi duruyor. Ancak
bu metaller kesinlikle kurgu değil.
Hepsinin benzer kimyasal özellikleri var. Bir kez bulduktan sonra, birbirlerinden ayırmaları çok
zor. Rafine edilmelerini zorlaştıran aynı özelliklerin onları değerli kıldığını açıklıyor.
17 nadir toprak elementi, yani nadir toprak metalleri (altın, gümüş ve paladyum gibi değerli
metallerle karıştırılmamalıdır):
ABD Jeoloji Araştırması’na göre, nadir toprak elementlerinin çoğu “genellikle yumuşak,
dövülebilir ve sünek olan ve özellikle yüksek sıcaklıklarda veya ince öğütüldüğünde genellikle
reaktif olan demir grisi ila gümüş parlaklığında metallerdir.”
Bu elementler, ABD Jeoloji Araştırmaları tarafından ulusal savunma da dahil olmak üzere
sektörler için “kritik” olarak belirlenmiştir.
İsimlerine rağmen, bu elementler aslında nadir değildir. Bazıları bakır, kurşun veya gümüşten
daha yaygın. Dünya kabuğunun her yerine dağılmış durumdadırlar. Ancak asıl zorluk, kolayca
çıkarılabilecek kadar yoğun konsantrasyonlarda nadiren bulunmalarıdır. Genellikle
gezegenimizin yüzeyinin altında bulunan (kömür veya bakır kadar olmasa da) nadir toprak
2
elementleri kirli, maliyetli ve çıkarılması ve işlenmesi zordur ve toksiktir. Çukur madenciliği,
rafinerilerden metal yan ürünlerinin salınımı ve atık bertarafı sırasında dökülen parçacıklardan
kaynaklanan su kirliliği nedeniyle ekosistemleri riske atarak çevreye de zarar verebilmektedir.
Nadir Toprak Elementleri Neden Önemlidirler ve Ne için kullanılırlar?
Bu mineraller akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, düz ekranlar, hibrit araç aküleri, MP3
çalarlar, askeri savunma sistemleri ve elektrik şebekeleri, yenilenebilir enerji teknolojisine
kadar her şeyde kullanılıyor ve modern yaşamımızın omurgasını oluşturuyorlar. Nadir toprak
metalleri, inovasyon ve sürdürülebilirliği yönlendiren, ileri askeri teknolojide kritik bileşenlerdir
ve hiçbiri bu elementler olmadan çalışmazdı; savaş uçaklarından denizaltılara kadar bu kritik
mineraller temel sistemlere güç sağlar. 200’den fazla ürünün gerekli bileşenleridir ve kullanımı,
ulusal savunmadan tüketim mallarına kadar uzanan geniş ve çeşitli bir alandır., Sağlık
hizmetlerinde, lazer cerrahisi ve MRI taraması, cerrahi malzemeler, kalp pilleri, kanser tedavi
ilaçları ve romatoid artrit ilaçları gibi alanlarda kullanılırlar. Ayrıca teleskop lenslerinde, uçak
motorlarında bulunurlar ve emisyonları azaltmaya yardımcı olmak için otomobil egzoz
sistemlerinde katalizör olarak kullanılırlar.
Nadir toprak elementleri, çok çeşitli endüstriyel süreçler ve tüketici teknolojileri ürünlerinde
kullanılmaktadır. Nadir toprak elementleri, bilgisayarlar ve akıllı telefonlar gibi tüketici
elektroniği ürünlerinin daha hafif, daha küçük ve daha verimli olmasına yardımcı olmuştur.
Bunlar olmadan, modern endüstriler önemli teknolojik aksaklıklarla karşı karşıya kalırdı. Tek bir
F-35 savaş uçağı 400 kg’dan fazla nadir toprak metali içerirken, Virginia sınıfı bir denizaltı tam
4.600 kg’a ihtiyaç duymaktadır. Onlar olmadan, 21. yüzyıl ekonomisi kesinlikle sürdürülemez
ve daha ileri seviyelere taşınmazdı.
Önemli savunma uygulamaları arasında elektronik ekranlar, güdüm sistemleri, lazerler, radar
ve sonar sistemleri yer alır. Bir üründe kullanılan NTE miktarı, ağırlık, değer veya hacim olarak
ürünün önemli bir kısmını oluşturmasa da, cihazın çalışması için NTE gerekli olabilir. Örneğin,
NTE’den yapılmış mıknatıslar genellikle toplam ağırlığın yalnızca küçük bir kısmını oluşturur,
ancak bunlar olmadan masaüstü ve dizüstü bilgisayarların iğ motorları ve ses bobinleri
mümkün olmazdı.
Nadir toprak metalleri dünyanın en güçlü ticari mıknatıslarını sağlar. Nadir toprak mıknatısları
hafiftir ve yüksek sıcaklık gibi koşullardan etkilenmezler. Bu nedenle hibrit araçlardaki elektrik
motorları veya rüzgar türbinleri için jeneratörler gibi yerlerde iyi çalışırlar. Fizikçiler, parçacıkları
hızlandırmak ve X-ışınları gibi radyasyonu kontrol etmek için süper güçlü mıknatıslar kullanırlar.
Nadir bir toprak elementi, demir gibi geleneksel bir metalik elementle birleştiğinde, ikisi
manyetik yönelimini tek bir yönde hizalayan benzersiz bir kristal yapı oluşturur. New York,
Niskayuna’daki General Electric Global Research’te kıdemli mühendis olan Frank Johnson, “Her
bir atomun birbirine paralel hizalanan bir çubuk mıknatıs olduğunu düşünün,” diyor. “Sanki el
ele tutuşuyorlarmış gibi, her atomun manyetik alanları büyük bir manyetik moment oluşturur.”
Nadir toprak metallerindeki elektronlar, yanlarındaki atomlarla güçlü bir etkileşime girerek tek
3
bir yönde kuvvetli bir çekim yaratır. Demir gibi sıradan manyetik malzemeler bu özelliğe sahip
değildir ve kolayca manyetikliği giderilebilir.
Nadir toprak metallerine olan talep benzeri görülmemiş bir hızla artmaktadır. Ancak tedarik
zinciri kesintileri ve jeopolitik zorluklar küresel nadir toprak pazarını tehdit etmektedir.
Endüstriler alternatif ararken, sürdürülebilirlik ve gelecekteki arz konusunda sorular ortaya
çıkmaktadır.
Üstün performansları nedeniyle endüstriler, nadir toprak metallerine büyük ölçüde bağımlı
bulunmaktadır. En sık kullanılan nadir toprak elementlerinden bazıları şunlardır:
- Neodimyum ve praseodimyum –Genellikle ulusal savunma için yüksek güçlü kızılötesi lazerler
üretmek için kullanılırken, BAE Systems gibi askeri tedarikçiler füze sistemleri için sensörler
üretmek amacıyla nadir toprak elementleri kullanırlar. Elektrik motorları ve rüzgar
türbinlerindeki yüksek performanslı güçlü mıknatıslar için gereklidir ve olmazsa olmazdır. - Disprozyum – Özellikle yüksek sıcaklık koşullarında mıknatısların aşırı ısıya dayanıklılığını
artırır. - Terbiyum – LED ekranlar, aydınlatmalar ve yakıt hücreleri için yeşil fosforlarda kullanılır.
- Lantan – Şarj edilebilir pillerin temel bir bileşeni. Hibrit araç akülerinde ve optik lenslerde
önemli bir bileşendir. - Evropiyum – Akıllı telefon, TV ve bilgisayar ekranlarının parlaklığını artırır.
- İtriyum, Gadolinyum: Gelişmiş radar, sonar ve tıbbi görüntüleme teknolojilerinde bulunur.
- Seryum: Katalitik konvertörlerde ve cam cilalamada kullanılır.
Bu 17 metalik element, onları teknoloji için vazgeçilmez kılan manyetik, floresan ve ısıya
dayanıklı özelliklere sahiptir.
Artan Talep: Bu Metaller Neden Her Zamankinden Daha Önemli?
Küresel nadir toprak pazarı hızla büyüyor. Yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar ve tüketici
elektroniğindeki gelişmeler nedeniyle talep artıyor. Birçok endüstri nadir toprak metallerine
bağımlıdır, bunlar arasında şunlar yer alır: - Yenilenebilir Enerji – Rüzgar türbinleri güçlü ve hafif mıknatıslar gerektirir. Nadir toprak
elementleri olmadan verimlilik düşer. - Elektrikli Araçlar – Elektrikli araç motorları ve bataryaları neodimyum, disprozyum ve lantan
kullanır. Küresel elektrikli araçlara yönelim, talebi artırıyor. - Tüketici Elektroniği – Akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar ve kulaklıkların tümü nadir toprak
metalleri içerir. Her yıl milyarlarca cihaz üretildiği için tedarik endişeleri artmaktadır.
4 - Savunma ve Havacılık – Radar sistemleri, jet motorları ve füze güdüm sistemleri nadir toprak
elementlerine dayanmaktadır. Ulusal güvenlik endişeleri, tedarik zincirindeki aksaklıklara
katkıda bulunmaktadır.
Nadir toprak metallerine sahip bazı ülkeler (Amerika Birleşik Devletleri de dahil) artık bunları
çıkarmıyor. Bunun bir nedeni Çin’den yapılan düşük maliyetli ithalat. Bir diğer neden ise
çevresel zarar endişeleri.
Çin şu anda nadir toprak metalleri pazarına hakimdir. Küresel üretimin %80’ından fazlasını ve
işleme tesislerinin yaklaşık %92’sini kontrol etmektedir. Bu yoğunlaşma, ithalata bağımlı ülkeler
için risk oluşturmaktadır.
Bir ticaret anlaşmazlığı, otomobiller, savunma ve tüketici teknolojileri de dahil olmak üzere
birçok sektör için sonuçlar doğurabilir.
Uzun süredir devam eden ABD-Çin ticaret çekişmesi, şimdi özel bir sorunla karşı karşıya: nadir
toprak elementleri (NTE). Lantan, iterbiyum ve diğer 15 nadir toprak elementi farkında
olmasak da günlük hayatımızın her alanında bulunan ama muhtemelen günlük
konuşmalarımızda hiç karşılaşmadığımız ve kullanmadığımız kelimeler.
Çin’in son zamanlarda nadir toprak elementlerindeki hakimiyetini ABD ile yaşadığı ticaret
anlaşmazlığında bir silah olarak kullanabileceğini öne sürmesiyle birlikte uluslararası siyaset ve
ticarette ciddi bir paradigma değişikliğine neden olduğu ve oyunun yeni kurallarla oynanacağı
daha belirgin hale gelmektedir.
- yüzyıl petrol boru hatlarıyla tanımlandıysa, 21. yüzyıl mineral tedarik zincirleriyle
tanımlanabilir. Nadir toprak elementleri küresel gücün sessiz para birimi haline geldi —
gösterişli değil, manşetlere konu olmuyor, ama vazgeçilmez. Bu dumansız savaşta, galipler en
büyük ordulara sahip olanlar değil, en dayanıklı tedarik zincirlerine sahip olanlar olacak.
Çin bunu onlarca yıl önce fark etti. Şimdi dünyanın geri kalanı yetişmeye çalışıyor. Yakın
zamanda bir analistin söylediği gibi, “Nadir toprak elementlerini kontrol eden, teknolojinin
geleceğini de kontrol eder.”
Kollektif Batının NTE alanındaki güç kaybetmeme mücadelesi temelde sanayilerinde olmazsa
olmaz nadir toprak elementlerine ulaşımında ve tedarikinde miktar ve fiyat yönlü istikrar, Çin’in
nadir toprak elementlerine erişimi kısıtlaması. Çin’de nadir toprak metallerinin ihracatının
kısıtlanması, tekelleşme ve ticaret savaşı kapsamları içinde sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin (BRI) bir Truva Atı’na dönüştüğü yönünde birçok mecazi
yaklaşım gündeme gelmektedir. Ancak Pekin’in nadir toprak elementleri (REE’ler) üzerindeki
denetimi sıkılaştırma yönündeki son hamlesi, bu metaforu neredeyse gerçekmiş gibi
hissettiriyor.
5
Çin, onlarca yıldır uzun vadeli bir oyun oynadı. 1990’lardan itibaren Çin, nadir toprak
elementlerinin madenciliğine ve rafine edilmesine sermaye yatırırken, çevresel kaygılar ve kısa
vadeli maliyet baskılarıyla dikkati dağılan Batılı ülkeler başka yöne yöneldi.
Sonuç? Goldman Sachs’a göre Çin şu anda küresel madenciliğin yaklaşık %70’ini, rafinasyonun
%92’sini ve şaşırtıcı bir şekilde mıknatıs üretiminin %98’ini kontrol ediyor.
Bu artık bir ticaret ve gümrük tarifeleri çatışması değil – modern dünyanın olmazsa olmaz
elementleri için bir savaş. Ticaret savaşı işin yardımcı oyuncusu durumuna indirgenmiş
durumda. Bu bir endüstriyel savaş… ve her iki taraf da kazanmak için kan kaybetmeye hazır.
Soru şu: Kim bu acıya en uzun süre dayanabilir?
Uzun yıllardır dünya ekonomileri ve siyasetinde hegemonik bir güç olan ABD (ve işbirlikçisi
kollektif Batı) ile bu yarışa geç ama çok sağlam temellerle ve iyi bir stratejiyi sabır ve çok
çalışarak uygulayan Çin’in ekonomik dayanma güçleri ve krizlere münferit politikalar ve/veya
ittifak ettiği ülkelerle birlikte uygulayacakları işbirliği hamleleri sonucu belirleyecektir.
ABD ve genel olarak kollektif Batı geçmişte oluşturdukları siyasi, ekonomik ve askeri güçlerini
devam ettirebilmek ve yeni ve daha gelişmiş bir savunma sanayi ürünü ortaya koyabilmek için
Çin’in mutlak hakim olduğu (özellikle rafine edilmiş ürünler) nadir toprak elementlerine ihtiyaç
duymaktadır. Bu gidişat, kollektif Batının uzun yıllardır uyguladığı yeni sömürgecilik,
yaptırımların bir silah olarak kullanılması, para ve finans piyasalarına hakim olma ve para
ve/veya askeri güç ile diğer ülkeleri baskı altında tutma politikaları dönemini nihayete erdirecek
gibi görünmektedir.
Modern hayatın mutlak şekilde ihtiyaç duyduğu nadir toprak elementlerinde, özellikle rafine
edilmiş hallerinde Çin’in hakimiyeti ABD ve kollektif Batının diğer ülkelerin sermayeye erişimini
engellemek, ticari ve askeri ambargolar ve yaptırımlar uygulamak yoluyla elde ettiği baskıcı
zemini sarsmış bulunmaktadır. ABD ve Avrupa ülkelerinin uzun yıllardır diğer ülkelere
uyguladığı baskılar ve bunun sonucunda kollektif Batı’ya olan antipati bu savaşta diğer ülkelerin
açık veya dolaylı bir şekilde Çin’in etrafında birleşmesine de yol vermektedir. Kollektif Batı’nın
rakibi olarak görülen BRİCS’in uluslararası siyaset ve ekonomilerde almış olduğu mesafe bu
görüşü açıkça destekler haldedir.
Öte yandan, ABD’nin fütursuzca uyguladığı tarifler ve yaptırımlar silahı Kollektif Batı içinde de
ABD’ye karşı ayrışmaların ve ciddi fay hatlarının oluşmaya başladığını ve ABD için bu zeminin
daha kırılgan hale geleceği göstermektedir.
Dünya’daki en büyük kötülüklerden olan Ülkeyi Kendi içinde hapsetme ve ülkeleri farklı
araçlarla finansal köle haline getirme yüzünden yeterince sürekli savaşlar yaşandı. Dünya’da
binlerce yıldır süren aralıksız savaşlar, her insanın buna karşı çıkması için yeterli bir sebep
değilse, işte yeni bir sebep: Nadir Toprak Elementleri.
Tüm Nadir Toprak Metalleri pazarında tekel konomuna gelen Çin, geçmişteki “Altına
Hücum”lardan farklı olmayan, diğer tüm toplama kamplarında bir “Vahşi Batı” izdihamına yol
6
açtı. Bu durum yalnızca daha fazla savaşa yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda bunları
stoklama telaşıyla keşfedilmemiş bölgelerde ve geniş Okyanus derinliklerinde bile büyük
tahribata yol açacaktır.
1992’de Deng Xiaoping, gizemli ama vizyoner bir mesaj vermişti: “Orta Doğu’nun petrolü,
Çin’in nadir toprak elementleri var.” O zamanlar bu mesaj, kehanetten ziyade soyut jeopolitik
bir politik mesaj gibi geliyordu. 2025 yılına geldiğimizde, Deng’in sözleri tüyler ürpertici bir
doğrulukla karşımıza çıktı. Bu sadece bir gözlem değildi; şimdi doruk noktasına ulaşan uzun
vadeli bir stratejiydi. Günümüzde Çin, küresel nadir toprak elementi (NTE) rafinerisinin
%90’ından fazlasını kontrol ediyor; akıllı telefonlarımızı, uydularımızı, elektrikli araçlarımızı,
füzelerimizi ve hatta savaş gemilerinin türbinlerini çalıştıran maddeler üzerinde neredeyse tam
bir tekel konumunda.
Nadir toprak elementleri üzerindeki görünmez savaşa hoş geldiniz; bu elementler, günümüzü
güçlendiren ve geleceğimizi tanımlayan kritik minerallerdir. Bu, bombalarla değil, ticaret
politikaları, lisans ambargoları, maden sondajları ve ekonomik blöflerle yürütülen bir savaş.
ABD Başkanı Trump’ın yakın zamanda söylediği gibi, bu “21. yüzyılın altına hücumu”. Aradaki
fark, yeni altının sarı değil, manyetik olması.
Nadir Toprak Elementleri ABD ve kollektif Batının kucağına bırakılmış bir saatli bomba gibi.
Avrupa değil ama ABD teknolojik olarak yetişebilir. Jeolojik ve teknolojik olarak bu potansiyele
sahip. Ancak altyapı açığı çok büyük ve kapanması yıllar alacak. Eksik olan şey zaman.
Madenden mıknatısa kadar tüm tedarik zincirini inşa etmek 5-10 yıl sürebilir. Bu arada,
herhangi bir aksaklık -askeri çatışma, yeni bir ambargo veya gümrük vergisi artışı- ABD
endüstrilerini boğabilir.
Çin neden bu kadar baskın? Madencilik, rafinaj ve üretim gibi tüm tedarik zinciri üzerindeki
kontrolü sayesinde Çin erken yatırım yaptı, büyük sübvansiyonlar sağladı ve Batılı üreticileri
geride bıraktı.
En büyük tehdit nedir? Tedarik zincirinde yaşanacak bir aksama (ihracat yasakları veya savaş
zamanı çatışmaları yoluyla) Batı’daki savunma ve teknoloji sektörlerini sekteye uğratabilir.
Çin’in Nadir Toprak Metalleri Üretimindeki Rolü:
2019 yılına gelindiğinde Çin, küresel nadir toprak metalleri arzının %70’inden fazlasını kontrol
ediyordu ve bu metallerin önemli bir kısmı kendi sınırları içinde işlenip rafine ediliyordu. Çin’in
bu hakimiyeti yalnızca zengin doğal nadir toprak elementi yataklarına sahip olmasının değil,
aynı zamanda madencilik altyapısına, işleme tesislerine ve daha da önemlisi, küresel tedarik
zincirlerinin güvenliğini sağlamada ölçek ekonomisi ve uzun vadeli stratejik avantajlar sağlayan
devlet destekli politikalara yaptığı kapsamlı yatırımların da bir sonucuydu. Dahası, Çin’in
küresel tedarik zinciri üzerindeki sıkı kontrolü, özellikle ABD ile olan ticari ilişkilerinde bir
kaldıraç aracı olarak nadir toprak elementleri ihracatını düzenleme, kısıtlamalar ve ihracat
kotaları uygulama becerisiyle de güçleniyordu.
7
Çin’in nadir toprak elementleri konusundaki gücünü gösterdiğinin kayda değer bir örneği, 2010
yılında diplomatik bir anlaşmazlık sırasında Japonya’ya yaptığı nadir toprak elementi ihracatını
azaltmasıydı. Bu olay, Çin’in küresel nadir toprak elementleri piyasaları üzerindeki nüfuzunu
gözler önüne serdi ve teknolojik gelişim için bu malzemelere büyük ölçüde bağımlı olan ABD
ve Japonya gibi ülkelerde endişelere yol açtı. Nadir toprak elementlerinin hem ham üretim hem
de işleme aşamalarını kontrol eden Çin, özellikle küresel olarak ileri teknolojilere olan talebin
artmasıyla birlikte, küresel tedarik zincirlerinde vazgeçilmez bir oyuncu konumuna geldi.
Yeni bir jeopolitik gerçeklik
Eski bir Beyaz Saray danışmanı, Çin’in nadir toprak metalleri üzerindeki sıkı kontrollerinin
“dünyadaki herhangi bir ülkenin modern ekonomiye katılımını yasaklama gücünü” temsil ettiği
konusunda uyardı.
Piyasa tepkisi temelde yeni bir şeyi ortaya koyuyor: Dolar ve altın arasındaki ayrışma,
piyasaların artık gümrük vergilerini dünyanın geri kalanına değil, ABD’ye karşı bir misilleme
yapıyormuş gibi değerlendirdiğini gösteriyor.
Önceki krizlerde dolar güvenli liman olarak güçlenmişti; şimdi ise dolara talep azalıyor ve uzun
süre rezerv para olma kabiliyetini koruyup koruyamayacağı konusunda şüpheler artmakta.
BRICS ülkelerinin bu konudaki çalışmaları da çöküşü hızlandıracak gibi görünüyor.
Ticaret savaşları, dünya ekonomisini sarsma ve yeni bir uluslararası düzen yaratma
potansiyeline sahip, ABD ve Çin arasındaki daha derin bir güç mücadelesinin ifadesidir.
Bazı stratejistler Pekin’in hedefinin tam bir çöküş değil, hassasiyetle baskı kurmak olduğunu ve
Çin’in, Batı’yı köşeye sıkıştıracak kadar NTE arzı daraltarak nüfuz kazanmak olduğunu
belirtmekteler.
Bu, Pekin’in sessiz saldırısı. Dünyanın büyük bir kısmı gümrük vergilerini izlerken, Çin oyunun
kurallarını tersine çevirdi. Pekin, görünüşte teknik bir ihracat düzenlemesi olan 61 No’lu
Duyurusu yayınladı…
Şimdi ne olacak?
Trump, 31 Ekim-1 Kasım tarihleri arasında Güney Kore’de düzenlenen APEC zirvesinde Çin
Devlet Başkanı Şi Cinping ile planladığı toplantıyı iptal etmekle tehdit etti. Ancak daha sonra
toplantıyı tamamen iptal etmediğini ancak gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden emin
olmadığını açıkladı. Ancak yine de bu toplantı gerçekleşti ama ABD istediğini elde edemedi.
Hem Trump hem de Şi Cinping hiçbir koşulda zayıf görünmek istemiyor; bu durum özellikle de
iktidar konumunu Çin’i güçlendirmeye ve Batılı uluslara karşı dik durmaya dayandıran Şi Cinping
ve Komünist Parti için geçerli. Çin Ticaret Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Çin’in duruşu tutarlı –
bir gümrük savaşı istemiyoruz ama bundan da korkmuyoruz” dedi.
Pentagon panik içinde kritik mineraller satın alıyor, müttefik ülkeler alternatif tedarik zincirleri
kurmak için acele ediyor ve dünya genelindeki borsalar nefesini tutuyor.
8
Kritik minerallerin ülke puan tablosu.
Önemli olan onlara kimin sahip olduğu değil, kimin rafine ettiğidir.
Çin, nikel hariç tüm kategorilerde 1 numara.
Diğer ülkeler çoğunlukla ihmal edilebilir istatistiki değerlere sahip.
ABD bu listeye bile girememektedir.
ABD-Çin ticaret savaşı, özellikle nadir toprak metalleri bağlamında, küresel ekonomik rekabette
kritik bir dönemi temsil etmekte ve bu malzemelerin 21. yüzyıl teknolojik ortamındaki stratejik
önemini vurgulamaktadır. Hem ABD hem de Çin önde gelen küresel ekonomik aktörler
olduklarından, bu kritik kaynaklar üzerindeki rekabetleri, daha geniş kapsamlı ticaret savaşının
önemli bir unsuru haline gelmiştir.
ABD-Çin Ticaret Savaşının Arka Planı:
Resmi olarak 2018 yılında Trump yönetimi altında başlayan ABD-Çin ticaret savaşı, ABD’nin
Çin’e karşı sahip olduğu çeşitli ekonomik şikayetlere bir yanıt niteliğindeydi. Bunlar arasında
fikri mülkiyet hırsızlığı, zorla teknoloji transferi ve Çin endüstrilerine verilen devlet destekli
sübvansiyonlar gibi haksız ticaret uygulamaları iddiaları yer alıyordu. Trump yönetiminin “Önce
Amerika” duruşuyla öne çıkan ekonomik politikası, ticaret açığını azaltmak ve imalat sanayi
işlerinin yeniden ülkeye çekilmesini teşvik etmek için gümrük vergilerini bir silah olarak
kullanarak Çin’in artan ekonomik gücünü frenlemeyi amaçlıyordu. Buna karşılık Çin, yüz
milyarlarca dolar değerindeki ABD mallarına gümrük vergileri koydu ve her iki ülke de tarımdan
teknolojiye kadar birçok sektörü kapsayan bir dizi misilleme önlemi başlattı.
Bu ticaret savaşında özellikle önemli bir gelişme, nadir toprak metallerine artan odaklanmaydı.
Elektronik, yenilenebilir enerji çözümleri ve askeri uygulamalar gibi çok çeşitli ileri
teknolojilerde vazgeçilmez olan bu metaller, Çin’in üretim ve işlemedeki neredeyse tekeli
nedeniyle bir çekişme noktası haline geldi. Çin’in nadir toprak metalleri pazarındaki hakimiyeti
arttıkça, ABD, yüksek teknoloji endüstrilerini beslemek için gerekli malzemeler konusunda
Çin’e büyük ölçüde bağımlı hale gelerek stratejik bir dezavantaja düştü.
ABD-Çin Ticaret Savaşının Nadir Toprak Elementleri Üzerindeki Etkisi:
ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı, nadir toprak elementleri sektörü için geniş kapsamlı
sonuçlar doğurdu. Çin’in nadir toprak elementleri ihracatı üzerindeki kontrolü ticaret
çatışmasının odak noktası haline geldikçe, ABD Çin kaynaklarına olan bağımlılığını azaltmaya
çalıştı. Bu çaba, büyük ölçüde nadir toprak elementlerinin stratejik öneminin giderek daha fazla
anlaşılmasından kaynaklandı. Özellikle ABD ordusu, gelişmiş silah sistemlerinin üretimi için
nadir toprak elementlerine büyük ölçüde bağımlıyken, elektronik, yenilenebilir enerji ve
elektrikli araçlar gibi endüstriler de artan tüketici ve teknolojik talepleri karşılamak için bu
malzemelere ihtiyaç duyuyor.
9
Ticaret savaşında dönüm noktası, Trump’ın Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerinin
uygulanmasıyla yaşandı. Trump yönetiminin gümrük vergileri, Çin’i ticaret uygulamalarını
değiştirmeye ve ABD fikri mülkiyetini korumaya zorlamak için uyguladığı daha geniş kapsamlı
bir stratejinin parçasıydı. Buna karşılık Çin, ABD’ye yaptığı nadir toprak elementi ihracatını
kısıtlamakla tehdit etti ve bu durum Amerikan üreticileri üzerinde feci etkilere yol açabilirdi. Bu
tür kısıtlamaların tehdidi, ABD’nin alternatif tedarik kaynakları bulmaya çalışmasıyla küresel
pazarlarda nadir toprak elementlerinin fiyatlarında önemli artışlara yol açtı. Bu dönem, Çin’den
gelen nadir toprak elementlerine bağımlılığını azaltma çabalarını hızlandırmaya başlayan ABD
için bir dönüm noktası oldu. ABD hükümeti özellikle, nadir toprak elementi yataklarının tarihsel
olarak yeterince kullanılmadığı Kaliforniya gibi eyaletlerde madencilik faaliyetlerini
canlandırma çabaları da dahil olmak üzere, yerel madencilik ve işleme kapasitelerine daha fazla
yatırım yapılması için baskı yaptı.
ABD, yurt içi girişimlerinin yanı sıra, tedarik zincirlerini çeşitlendirmek için diğer ülkelerle
anlaşmalar yaparak Çin’e alternatifler aradı. Dünyanın en büyük ikinci nadir toprak üreticisi
olan Avustralya kritik bir ortak olarak ortaya çıktı ve ABD, Kanada, Vietnam ve Brezilya gibi diğer
nadir toprak üreticileriyle daha güçlü ticaret ilişkileri kurmaya çalıştı. Bu çabalara rağmen,
Çin’in hakimiyeti, özellikle ABD’nin kabiliyet açısından geride kaldığı tedarik zincirinin
rafinasyon ve işleme aşamalarında önemli bir zorluk olmaya devam etti.
“MIC 2025” Sanayi Politikası ve Nadir Toprak Elementleri:
Çin’in “Made in China 2025” (MIC 2025) girişiminde özetlenen daha geniş kapsamlı sanayi
stratejisi, nadir toprak elementleri ile ticaret savaşı arasındaki kesişimin anlaşılmasında merkezi
bir rol oynamaktadır. MIC 2025 planı, robotik, yapay zeka, havacılık ve temiz enerji gibi önemli
yüksek teknoloji endüstrilerine yoğun yatırım yaparak Çin’i ileri imalatta küresel bir lider haline
getirmeyi amaçlamaktadır. Bu sektörler, mıknatıslar, piller ve diğer gelişmiş malzemeler gibi
bileşenlerin üretiminde önemli bir rol oynayan nadir toprak elementlerine büyük ölçüde
bağımlıdır.
ABD, Çin’in MIC 2025 girişimini, özellikle Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki kontrolünü
bu kritik endüstrilerdeki yükselişini desteklemek için kullanmaya çalışması nedeniyle, kendi
teknolojik liderliğine doğrudan bir meydan okuma olarak görmüştür. Çin, yüksek teknoloji
endüstrilerine devlet destekli sübvansiyonlar sağlayarak ve nadir toprak elementleri de dahil
olmak üzere temel kaynaklara erişimi garantileyerek, küresel teknoloji yarışında ABD’yi geride
bırakacak bir konuma gelmiştir. Bu jeopolitik ve ekonomik rekabet, her iki ülkenin de kendi
endüstriyel hedefleri için gerekli malzemeleri güvence altına almaya çalışmasıyla yoğunlaştı.
Buna karşılık ABD, Çin’in nadir toprak elementleri sektöründeki artan etkisini dengelemek için
adımlar attı. Bu adımlar arasında, Çin’in nadir toprak elementleri ihracatına gümrük vergileri
uygulamak ve ABD’nin Çin kaynaklarına olan bağımlılığını azaltmak yer aldı. ABD ayrıca, sınırları
içindeki nadir toprak elementleri arama projelerine sağladığı fonları artırdı ve yerel nadir
toprak elementleri madenciliği ve işlenmesi için düzenleyici ortamı iyileştirme çalışmaları
10
başlattı. Ancak bu çalışmalar, çevresel endişeler ve yeni madencilik ve işleme tesislerinin
geliştirilmesi için gereken zaman gibi önemli zorluklarla karşı karşıya kaldı.
Ekonomik ve Stratejik Sonuçlar:
ABD-Çin ticaret savaşının nadir toprak elementleri üzerindeki etkisinin derin ekonomik ve
stratejik sonuçları oldu. ABD için Çin nadir toprak elementlerine bağımlılık, özellikle savunma
ve teknoloji gibi kritik sektörlerde olmak üzere endüstriyel altyapısındaki zaafları ortaya çıkardı.
Ticaret savaşı, ABD’yi tedarik zinciri güvenliğine yönelik yaklaşımını yeniden değerlendirmeye
yöneltti ve bu da yerel nadir toprak elementi kaynaklarını geliştirme ve alternatif küresel
ortaklıklar kurma çabalarını artırdı. Ancak bu çabalar, Çin’in yerleşik işleme kapasitesi ve geniş
ölçekli üretimi sayesinde nadir toprak elementi pazarında kalıcı bir avantaj sağladığı için
engellerle dolu değil.
Öte yandan, Çin’in nadir toprak elementi tedarik zinciri üzerindeki kontrolü, ona önemli bir
jeopolitik nüfuz sağlayarak küresel ticaret dinamiklerini etkileme olanağı sağlıyor. Ticaret
savaşı, nadir toprak elementlerinin yalnızca ticari bir emtia değil, aynı zamanda ulusal güvenlik
ve teknolojik hakimiyet açısından geniş kapsamlı etkileri olan stratejik bir kaynak olduğunu da
vurguladı. Çin, nadir toprak elementlerini bir nüfuz aracı olarak kullanarak, küresel ekonomide
vazgeçilmez bir oyuncu olarak konumlanırken, ABD ve diğer ülkeleri Çin kaynaklarına olan
bağımlılıklarını azaltmanın yollarını bulmaya zorluyor.
Çin’in Son İhracat Yasağı ve Teknolojik Rekabete Etkisi:
Son gelişmelerde Çin, galyum, germanyum, antimon ve grafit gibi belirli nadir toprak
minerallerinin Amerika Birleşik Devletleri’ne ihracatını yasakladı. Bu yasak, Biden yönetiminin
Çin’in özellikle yarı iletkenler gibi alanlarda ileri Amerikan teknolojilerine erişimini daha sıkı
kısıtlamasına doğrudan bir yanıt olarak görülüyor. Çin bu hayati mineraller üzerindeki
kontrolünü giderek daha da sağlamlaştırdıkça, ihracat yasağı iki ülke arasındaki devam eden
teknolojik rekabette önemli bir artışa işaret ediyor. Galyum ve germanyum yarı iletken üretimi
için elzemken, antimon ve grafit piller ve çeşitli ileri teknoloji uygulamaları için hayati önem
taşıyor.
Çin’in bu eylemi, küresel tedarik zincirlerini aksatma potansiyeline sahip, ticaret
anlaşmazlığında daha geniş bir karşılıklı misilleme modelinin göstergesidir. Bu minerallere
getirilen kısıtlama, elektronikten temiz enerji teknolojilerine kadar bu minerallere bağımlı
endüstrileri önemli ölçüde etkileyebilir ve ABD ile Çin arasındaki teknolojik ayrışmayı daha da
kötüleştirebilir. Her iki ülke de kritik teknolojilerde hakimiyet kurmak için manevra yaparken,
bu ticaret önlemlerinin etkileri çok büyük olacak ve potansiyel olarak inovasyonu durduracak
ve küresel tedarik zinciri dinamiklerini değiştirecek.
Trump Tarifeleri ve Gelecekteki Ticaret Zorlukları:
Geleceğe bakıldığında, ABD-Çin ticaret savaşı, Trump yönetiminin 2025 yılında nadir toprak
elementleri de dahil olmak üzere belirli Çin ithalatlarına %100’e kadar varan yeni tarifeler
11
getirmesi durumu daha da şiddetlendirmiştir. Bu tarifeler, zaten karmaşık olan ticaret savaşını
daha da kızıştırmış ve nadir toprak elementleri, yarı iletken malzemeler ve diğer önemli
teknolojik girdiler için küresel pazarları sekteye uğratmıştır. Bu kadar yüksek tarifelerin
uygulanması uluslararası ticaretin istikrarı ve ABD ile Çin arasındaki bağların daha da
kopmasının ekonomik maliyetleri konusunda endişelere yol açmaktadır.
Küresel Etkiler ve Nadir Toprak Elementlerinin Geleceği:
ABD-Çin ticaret savaşı, nadir toprak elementlerinin küresel jeopolitikadaki artan önemini
vurguladı. Elektrikli araçların, yenilenebilir enerji teknolojilerinin ve diğer ileri teknoloji
endüstrilerinin artan benimsenmesiyle birlikte talep artmaya devam ettikçe, bu kritik
malzemeler için rekabetin daha da yoğunlaşması muhtemeldir. Küresel teknolojik üstünlük
yarışı kızışırken, ülkeler kendi nadir toprak elementleri tedarik zincirlerini güvence altına
almanın ve Çin’e olan bağımlılığı azaltmanın yollarını giderek daha fazla arıyor.
ABD’nin çabalarına ek olarak, Japonya, Hindistan ve Avrupa Birliği de dahil olmak üzere diğer
ülkeler de alternatif nadir toprak elementleri kaynakları sağlamak için adımlar atıyor. Bu
ülkeler, yerel üretim, uluslararası ortaklıklar ve hammaddelere olan bağımlılığı azaltan
teknolojik yenilikler yoluyla tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye çalışıyor. Bu bağlamda, ABD-Çin
ticaret savaşı, daha çeşitli ve rekabetçi bir küresel nadir toprak elementleri pazarının gelişimi
için bir katalizör görevi görebilir.
Çin, nadir toprak elementleri üretimindeki hakimiyetini ticaret savaşında bir pazarlık kozu
olarak kullanırken, bu strateji önemli riskler taşıyor. Uzun süreli bir kısıtlama, Çin nadir toprak
elementlerine olan bağımlılığı azaltmaya yönelik küresel çabaları hızlandırarak ters tepebilir.
ABD için ticaret savaşı, kritik malzeme tedariklerindeki stratejik zayıflıklarını ele alma ve nadir
toprak elementleri tedarik ve kullanımında inovasyonu ve çeşitliliği teşvik etme ihtiyacını
vurguluyor.
Sonuç olarak, ABD-Çin arasındaki nadir toprak elementleri ticaret savaşı, bu malzemelerin 21.
yüzyıldaki kritik önemini göstermektedir. Bu, yalnızca hammaddeler konusunda bir anlaşmazlık
değil, küresel teknolojik gücün geleceği üzerinde bir kontrol mücadelesidir. Bu rekabetin
sonucu, önümüzdeki yıllarda ekonomik ve stratejik manzarayı şekillendirecektir.
Nadir Toprak Metal Savaşları: Çin’in Teknoloji Dünyasının Gizli Yakıtı Üzerindeki Kontrolü
Çin’in yeni silahı
Çin, ABD’nin Çin’e yarı iletken ihracatını kısıtlamak için uzun süredir kullandığı bir mekanizma
olan “doğrudan yabancı ürün kuralını” (FDPR) ilk kez uyguladı. Şimdi Çin durumu tersine
çeviriyor.
Yeni düzenleme kapsamında, %0,1 veya daha fazla Çin nadir toprak elementi veya mıknatıs
malzemesi içeren herhangi bir ürün, yurt dışında üretilmiş olsa bile, artık Çin ihracat lisansı
12
gerektiriyor. Başka bir deyişle: Telefonunuz, insansız hava aracınız veya savaş uçağınız tedarik
zincirinin herhangi bir yerinde Çin menşeli malzemeler içeriyorsa, Pekin veto hakkına sahip
olacağı anlamına gelmektedir.
Bu toprak veya cevherle ilgili değil – minerallerin teknolojiye dönüştüğü ara akışın kontrolüyle
ilgili. Bu hamle, nadir toprak elementlerini jeopolitik bir silaha dönüştürülmesidir.
Çin sadece madenleri değil, hammaddeden mamul ürünlere kadar tüm değer zincirini kontrol
ediyor. Ve şimdi bu güç bir silah olarak kullanılıyor.
Donald Trump 2025’te ticaret gerginliğini yeniden tırmandırıp Çin mallarına uygulanan gümrük
vergilerini %145’e çıkardığında, Pekin buna sadece aynı şekilde değil, aynı şekilde ve aynı
şekilde karşılık verdi. Çin Ticaret Bakanlığı, yedi nadir toprak elementi ve neodimyum mıknatıs
üzerinde sıkı ihracat kontrolleri uygulayarak Batı teknolojisinin can damarına erişimi kısıtladı.
Bunları Çin’den ithal etmek isteyen her şirketin artık bir ihracat lisansına ihtiyacı var. F-35 savaş
uçağı, Tomahawk füzeleri veya akıllı mühimmat üreten Amerikan savunma müteahhitleri bir
“kontrol listesine” alındı. Lisans almak sadece zorlaşmakla kalmadı, aynı zamanda politik olarak
da imkansız hale geldi.
Bu, Pekin’in “Tek bir mermi bile atılmadan savaş makinenizi çökertebiliriz” deme şekliydi.
Çin, dünyadaki nadir toprak elementlerinin “sadece” %61’ini üretmesine rağmen, şu anda
%98’sini rafine ediyor. Asıl güç bu: sadece madencilik değil, rafine etme. Rafineri yoksa,
kullanılabilir metal de yok.
Çin, 10 Ekim 2025’de füzelerle değil, minerallerle bir bomba patlattı. Nadir toprak metallerine
yönelik yeni ihracat kontrolleri, artık tüm küresel yüksek teknoloji tedarik zincirini boğma
tehdidinde bulunuyor.
İki süper güç, endüstriyel bir savaşa dönüşen bu savaşta karşı karşıya.
Bu gelişme, analistler tarafından “ekonomik bir Pearl Harbor” olarak tanımlanıyor. Bu artık
sadece ticaret politikası karşı önlemleriyle ilgili değil, her iki tarafın da kazanmak için büyük
hasar almaya hazır olduğu karşılıklı ekonomik kitle imhasıyla ilgili. Gümrük vergileri konusunda
başlayan bir ticaret savaşı, modern dünyayı yönlendiren unsurlar üzerinde kontrol
mücadelesine dönüştü.
Çin Nasıl Kontrolü Ele Geçirdi
Çin’in hakimiyeti tesadüfen oluşmadı. 1992’de dönemin lideri Deng Xiaoping’in “Orta Doğu’da
petrol var; Çin’de nadir toprak elementleri var” dediği bildiriliyor. Deng Xiaoping hükümeti,
madencilik ve rafineriye yatırım yaparken, Batılı ülkeler çevresel maliyetleri gerekçe göstererek
kendi tesislerinin kapanmasına izin verdi.
Çin, küresel fiyatları düşürerek diğer üreticileri piyasadan çekti ve pazarı ele geçirdi. Japonya
veya ABD riski fark ettiğinde artık çok geçti.
13
Bu hakimiyet zaman zaman bir kaldıraç olarak kullanıldı. 2010 yılında, Japonya ile yaşadığı bir
deniz anlaşmazlığının ardından Çin, Japon şirketlerine nadir toprak elementi ihracatını askıya
aldı. Fiyatlar haftalar içinde on kat artarak küresel tedarik zincirlerinde şok dalgaları yarattı.
Daha yakın bir zamanda, 2023’te Pekin, yarı iletkenler için hayati önem taşıyan iki metal olan
galyum ve germanyuma ihracat kısıtlamaları getirdi; bu da teknoloji krallığının anahtarlarının
kimde olduğunun açık bir hatırlatıcısıydı.
10 Ekim 2025’de ne oldu?
10 Ekim 2025’te Çin, nadir toprak metalleri ve ilgili teknolojilere yeni sıkılaştırılmış ihracat
kontrolleri getirdi. Düzenlemeler, Çin’den %0,1’den fazla nadir toprak metali içeren veya Çin
üretim teknolojisiyle üretilen ürünlerin ihracatı için özel lisanslar gerektiriyor.
Kulağa teknik gelse de etkileri çok çarpıcı. Bunlar dizüstü bilgisayarlar, piller, elektrikli araçlar –
kısacası modern dünyanın içinde her alanda bulunan ürünlere arz ve fiyat yönlü olumsuz etki
edecektir.
Pekin, tek bir kalem darbesiyle dünyanın ileri teknoloji üretiminin büyük bir kısmı üzerinde veto
yetkisi kazandı.
ABD Başkanı Donald Trump saatler içinde yanıt verdi. Çin mallarına “şu anda ödedikleri tüm
gümrük vergilerine ek olarak” %100 ek gümrük vergisi uygulamakla tehdit etti ve 1 Kasım’da
uygulamaya başlatma kararı aldı. Trump, Çin’in bu hamlesini “uluslararası ticarette kesinlikle
duyulmamış ve ahlaki bir utanç” olarak nitelendirdi. Piyasa tepkisi sert oldu; tek bir günde
Amerikan borsalarından 2 trilyon dolarlık piyasa değeri kayboldu. Dow Jones 879 puan (%1,9),
S&P 500 %2,71 ve Nasdaq %3,56 değer kaybetti; bunlar Nisan ayından bu yana en kötü
günlerdi.
Ticaret savaşından sanayi savaşına
ABD ile Çin arasındaki ticaret çatışması, 2018 yılında Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde,
ABD’nin Çin ile büyüyen Amerikan ticaret açığını sınırlamak için Çin mallarına gümrük vergileri
koymasıyla başladı.
Joe Biden yönetimi sırasında (2021-2025), Trump’ın gümrük vergileri devam ederken ve Biden,
Çin’e yönelik teknolojik bilgi ve gelişmiş çip ihracatına kısıtlamalar getirirken gerilimler devam
etti.
Trump Ocak 2025’te Beyaz Saray’a döndüğünde, çatışma hızla tırmandı. 2 Nisan 2025’te,
Trump’ın “kurtuluş günü” olarak adlandırdığı günde, ABD ek %34 gümrük vergisi uygulayarak
Çin’e uygulanan toplam gümrük vergisini %54’e çıkardı.
Çin, 4 Nisan’da yedi nadir toprak metaline ihracat kısıtlamalarıyla karşılık verdi ve gümrük
vergileri ilkbaharda hızla en az %145’e yükseldi. Nisan ayında ise borsalar neredeyse ayı
piyasasına girdi. Mayıs ayında taraflar yeni bir ticaret anlaşması müzakere etmek için ateşkes
konusunda anlaştılar ve hem Çin hem de ABD gümrük vergilerini önemli ölçüde düşürdü.
14
Haziran ayında, Çin’in nadir toprak metallerinin ABD’ye ihracatına yeşil ışık yakmaya devam
edeceğini taahhüt ettiği bir çerçeve anlaşma imzalandı.
Ancak barış kırılgandı. Ekim 2025’te Çin, nadir toprak metalleri ve kalıcı mıknatıslar üzerinde
bugüne kadarki en sıkı ihracat kontrollerini açıkladı ve devam eden ticaret savaşı bambaşka bir
şeye dönüştü.
Küresel Çeşitlendirme Mücadelesi
Çin’in baskıcı tutumu, dünya çapında bir karşı stratejiye yol açtı. Japonya bunu 2010 yılında zor
yoldan öğrendi. Hemen geri dönüşüm projelerini finanse etti, Avustralyalı madencilerle ortak
girişimler kurdu ve stratejik rezervler oluşturdu. O zamandan beri Çin nadir toprak
elementlerine olan bağımlılığı %90’ın üzerindeyken %60’ın altına düştü.
Avustralya, kilit alternatif tedarikçi haline geldi. Perth merkezli Lynas Rare Earths, şu anda
dünyanın en büyük Çin dışı maden ve rafinerisini işletiyor ve ağırlıklı olarak Japonya’ya ihracat
yapıyor. Canberra, ABD hükümetinin desteğiyle üretimi artırmak için büyük yatırımlar yapıyor.
En büyük beşinci rezervlere ev sahipliği yapan Hindistan, rafinaj tesisleri inşa etmek ve ithalata
olan bağımlılığı azaltmak için ABD ve Avustralya ile iş birliği yapıyor. Amerika Birleşik Devletleri,
bir zamanlar dünyanın en büyüğü olan Kaliforniya’daki Mountain Pass madenini yeniden açtı,
ancak cevherinin çoğu hâlâ rafine edilmek üzere Çin’e gönderiliyor. İşleme kapasitesi hala eksik
halka. Bu arada Avrupa, Kritik Hammaddeler Yasası kapsamında 2030 yılına kadar kendi nadir
toprak elementlerinin %10’unu çıkarmayı ve %40’ını rafine etmeyi hedefliyor. Ancak çevre
protestoları ve uzun süren izinler ilerlemeyi yavaşlatıyor.
Başka yerlerde, Vietnam ve Brezilya’dan Grönland’a kadar ülkeler yarışa katılmak için acele
ediyor ve bu metallerin arayışını küresel bir yatırım ve nüfuz mücadelesine dönüştürüyor.
Bu Yeni Oyunu Kim Kazanıyor?
Kısa vadede (2025-2030):
Çin üstünlüğü elinde tutuyor. İhracat sınırlamaları veya politika sıkılaştırmalarına dair en ufak
bir işaret, fiyatların fırlamasına ve küresel kırılganlığın açığa çıkmasına neden oluyor.
Orta vadede:
Daha fazla arz kaynağı çevrimiçi hale geliyor, ancak üretim daha maliyetli. Tüketiciler bunu
dolaylı olarak hissedecekler: daha yüksek elektrikli araç ve akıllı telefon fiyatları ve yenilenebilir
projelerin daha yavaş devreye alınması.
Uzun vadede (2035 sonrası):
Teknoloji oyunu yeniden şekillendirebilir. Şirketler, atılan elektronik cihazlardan nadir toprak
elementlerini geri kazanmak için geri dönüşüm sistemleri geliştiriyor. Bilim insanları mıknatıslar
ve motorlar için alternatif malzemeler test ediyor. Bunlar başarılı olursa, Çin’in tekeli aşınabilir;
tıpkı OPEC’in petrol hakimiyetinin yeni enerji kaynakları ortaya çıktığında zayıflaması gibi.
15
Gelecek on yılı şekillendirebilecek sessiz “kaynak savaşı”.
Kurşun Atılmadan Yapılan Bir Kaynak Savaşı
Telefonunuzu her tıkladığınızda, elektrikli bir araba kullandığınızda veya bir rüzgar türbininin
dönüşünü izlediğinizde, çoğu insanın hiç duymadığı bir grup belirsiz metale güveniyorsunuz:
neodimyum, disprozyum, terbiyum ve lantan. Altın gibi parıldamıyor veya petrol gibi işlem
görmüyorlar, ancak bu nadir toprak elementleri modern yaşamın görünmez temelidir. Onlar
olmadan elektrikli araçlar hareket edemez, akıllı telefonlar titreşmez ve savaş uçakları
uçamazdı.
Ancak dünyadaki nadir toprak arzının %70’inden fazlası ve işleme kapasitesinin yaklaşık %92’ini
tek bir ülke tarafından kontrol ediliyor: Çin.
Bu sessiz gerçek, gümrük vergileri veya ticaret savaşlarıyla ilgili herhangi bir manşetten daha
önemli olabilir.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), yeşil enerji geçişinin etkisiyle 2040 yılına kadar nadir toprak
elementlerine olan küresel talebin üç katına çıkabileceğini tahmin ediyor. Örneğin, elektrikli
otomobiller geleneksel araçlara göre beş kat daha fazla nadir toprak elementine ihtiyaç
duyarken, rüzgar türbinleri manyetik rotorları için muazzam miktarlarda metal tüketiyor.
Başka bir deyişle, temiz teknoloji devrimi, Dünya’daki en kirli süreçlerden bazılarından,
çoğunlukla da Çin’den çıkarılan metallere dayanıyor.
Petrolün aksine, nadir toprak elementleri günlük fiyatlarla açık piyasalarda işlem görmez.
Akışları uzun vadeli sözleşmeler, hükümet politikaları ve stratejik ittifaklar tarafından yönetilir.
İşte bu, bunu “sessiz bir kaynak savaşı” yapan şeydir.
Tanklar ve füzeler yerine, ülkeler sübvansiyonlar, ticaret kısıtlamaları ve diplomatik anlaşmalar
uyguluyor.
● ABD Enflasyon Azaltma Yasası, tedarik zincirlerini “riskten arındırmak” için kritik mineral
projelerine milyarlarca dolar aktarıyor.
● ABD, Japonya, Hindistan ve Avustralya’dan oluşan Dörtlü İttifakı, nadir toprak elementleri iş
birliğini ulusal güvenlik önceliği haline getirdi.
● Daha küçük oyuncular bile yeni bir kaldıraç buluyor. Vietnam, dünyanın en büyük
keşfedilmemiş rezervlerinden bazılarına sahipken, Brezilya ve Afrika bir sonraki sınır olabilir.
Ancak çeşitlendirmenin de maliyetleri var. Nadir toprak elementlerinin madenciliği radyoaktif
atık ve asit akışı üretmektedir. Rafinasyon ise büyük miktarda enerji ve su gerektirmektredir.
İşte bu yüzden birçok Batılı ülke kirli işleri onlarca yıl önce Çin’e devretti.
Yurtiçi kapasiteyi yeniden inşa etmek, aynı çevresel ve politik savaşlarla tekrar yüzleşmek
anlamına geliyor.
16
Hepimiz İçin Neden Önemli?
Bu sadece hükümetler ve madenlerle ilgili bir konu değil; Bu, günlük hayatımızla ilgili bir hikaye.
● Neodimyum kıtlığı, elektrikli araç üretim hatlarını durdurabilir.
● Disprozyumdaki fiyat artışları rüzgar türbinlerini daha pahalı hale getirebilir.
● Tedarik kesintileri, bir sonraki akıllı telefonunuzun veya dizüstü bilgisayarınızın maliyetini
artırabilir.
Bu az bilinen metaller üzerindeki jeopolitik çekişme, temiz enerji geleceğinin hızını, maliyetini
ve erişilebilirliğini şekillendirebilir.
Nadir Toprak Elementleri Savaşları: Çin, ABD ve Bir Avuç Metal 21. Yüzyılı Nasıl Belirleyecek?
Ryan Hite, 12 Haziran 2025
ABD Uyanıyor—Geç Kaldı
2002 yılında, dünyanın en büyük nadir toprak elementi yatağı olan Amerika’nın Mountain Pass
madeni, düşük fiyatlar ve Çin pazarının piyasaları maden ile fazla fazla beslemesi nedeniyle
kapatıldı. Batı’nın dikkati terörizm, Irak ve küreselleşmiş ticaretin beslediği rehavet tarafından
dağıtıldı.
2010 yılına gelindiğinde, Japonya ile yaşanan jeopolitik bir anlaşmazlığın ardından Çin, Tokyo’ya
nadir toprak elementi ihracatını askıya aldı. Dünya paniğe kapıldı. Fiyatlar bir gecede 10 kat
arttı. Japonya, arzını çeşitlendirerek ve Avustralya’da geri dönüşüm ve madenciliğe yatırım
yaparak buna yanıt verdi.
Ancak ABD on yılını boşa harcadı.
Savunma Bakanlığı, MP Materials’a (Mountain Pass’ın sahibi) hafif nadir toprak elementi
rafinerisini yeniden açması için fon sağlamayı ancak 2020 yılında başardı. 2022 yılında ise ağır
nadir toprak elementi ayırma tesisi için destek ekledi. Bir avuç girişim ortaya çıktı: Novon
Magnetics, Phoenix Tailings ve Revalia Chemicals; her biri geri dönüşüm, kömür külü çıkarma
ve maden atığı işleme teknolojileri geliştirdi. Ancak büyük ölçekli bir altyapı olmadan Amerikan
endüstrisi çıkmaza girdi. Şu anda sadece bir ABD şirketi neodimyum mıknatıs üretiyor. Tam
ölçekli rafineriler yok. ABD’deki nadir toprak elementlerinin %70’i hâlâ Çin’den geliyor.
ABD’nin çaresiz karşı hamleleri
Trump yönetiminin üst düzey yetkilileri, yerli üretim için tüm tedarik zincirinin gelişimini
hızlandırmak amacıyla teknoloji ve nadir toprak şirketlerinin yöneticilerini yoğun bir şekilde bir
araya getirdi.
17
Pentagon, kobalt, antimon, skandiyum ve diğer kritik mineralleri stoklamak için 1 milyar
dolarlık bir satın alma hamlesi başlattı. Soğuk Savaş zamanı istifçiliğinin modern bir versiyonu
da denilebilir.
Temmuz 2025’te Savunma Bakanlığı (kısa süre önce Savaş Bakanlığı olarak değiştirildi), MP
Materials’a 400 milyon dolarlık hisse senedi yatırımı yaparak ABD hükümetini şirketin en büyük
hissedarı haline getirdi. Anlaşma ayrıca şirketin NdPr ürünleri için kilogram başına 110 dolarlık
10 yıllık bir taban fiyat politikası da içeriyor.
Ancak gerçekler acımasız bir şekilde ABD’nin aleyhinde olmaktadır: Bu tesisler tam kapasiteyle
faaliyete geçse bile, MP Materials 2025 yılı sonuna kadar yalnızca 1.000 ton neodimyum-bordemir mıknatıs üretecek; bu da Çin’in ürettiği 138.000 tonun yüzde 1’inden az.
Amerikalı yetkililer, genel çabanın zaman alacağını ve bu nedenle ülkeyi ve müttefiklerini kısa
vadede Xi’nin stratejik hamlelerine karşı savunmasız bırakacağını kabul etmektedirler.
Zaman Çin’in yararına işlemektedir. ABD bir gecede rafineri ve mıknatıs tesisleri kuramaz ve
küresel alternatifler (Avustralya, Brezilya, Hindistan) henüz erken aşamalarda ve Çin’e kısa
sürede yetişmeleri mümkün görünmemektedir.
Küresel Satranç Tahtasında Stratejik Hamleler
2025’in başlarında bir dizi anlaşmayla ABD, nadir toprak elementlerine karşı saldırıya başladı:
- Ukrayna: 57 nadir toprak elementi yatağını işletmek için ortak bir yatırım fonu kuruldu.
- Grönland: Trump, ABD’nin Grönland üzerindeki kontrolünü “ulusal güvenlik zorunluluğu” ilan
etti.
- Kongo: Dünyanın en zengin el değmemiş nadir toprak elementi rezervlerinden birine erişim
için Kongolu liderlerle görüşmeler başladı.
Strateji açıktı: Çeşitlendir, çıkar, rafine et – Çin hariç her yerde.
Bu sadece ekonomik bir mücadele değil. Nadir toprak elementleri olmadan ABD ordusu radar
sistemleri, denizaltılar veya yeni nesil savaş uçakları inşa edemez. Tek bir F-35 savaş uçağı 400
kg nadir toprak elementi kullanıyor.
Kaya Petrolü (Şeyl) Devrimi – Minerallere Uygulanması
Sadece 20 yıl önce, ABD yabancı petrol bağımlılığının pençesindeydi. Ardından şeyl devrimi
geldi: yatay sondaj, hidrolik kırma ve yerli enerji üretiminin patlayıcı büyümesi. 2018 yılına
gelindiğinde Amerika, dünyanın en büyük petrol üreticisiydi. Nadir toprak elementleri de aynı
yolu izleyebilir mi? Bu konuda ABD’de umut vadeden yataklar mevcuttur. Ama büyük
18
sermayelerle yatırım yapsanız dahi işlenmiş ürünü elde etmek için uzun bir zamana ihtiyaç
bulunmaktadır.
- Halleck Creek, Wyoming: 8,6 milyon ton nadir toprak elementi içerdiği tahmin ediliyor.
- Sheep Creek, Montana: Bir zamanlar terk edilmişti, şimdi yeni jeolojik inceleme altında.
- Alabama’daki kömür külü: Geri kazanılabilir nadir toprak elementleri açısından zengin 21
milyon ton atık kül.
Phoenix Tailings ve Revalia Chemicals gibi şirketler, atıktan çıkarma konusunda öncü rol
oynuyor; Grönland’da madencilik yapmaktan veya Kongo’nun istikrarsızlığında yol almaktan
daha ucuz, daha hızlı ve daha ölçeklenebilir.
Ülke başına nadir toprak madeni üretimi
Üç devlet şirketi bu alana hakim. Merkezi İç Moğolistan, Baotou’da bulunan China Northern
Rare Earth Group, Çin’in yıllık üretiminin yaklaşık %70’ini karşılıyor. Benzeri olan China Rare
Earth Group ise, ağır nadir toprak elementi üretimini konsolide etmek ve Pekin’in fiyatlandırma
gücünü artırmak için 2021 yılında birkaç devlet şirketinin birleşmesiyle kuruldu. Ülkenin
madencilik üretiminin %1’ini oluşturan Xiamen Tungsten Co. ile birlikte bu firmalar, Çin’i
stratejik metallerin OPEC’i haline getiriyor.
Ekonomik Devlet Yönetimi
Pekin, nadir toprak elementlerinin ihracatını kısıtlama konusunda uzun bir geçmişe sahip,
ancak bu ay tarihindeki en kapsamlı yasağı uygulamaya koydu. 1 Aralık’tan itibaren, değerinin
%0,1’inden fazlasını Çin kaynaklı nadir toprak elementlerinden içeren malları ihraç etmek
isteyen her şirket, devlet lisansı başvurusunda bulunmak zorunda.
19
900 pound’dan fazla nadir toprak elementi gerektiren F-35’i ele alalım. Bu, Amerika’nın amiral
gemisi uçağının kısmen Washington’ın şu anda en büyük rakibinin kontrol ettiği malzemelere
dayandığı anlamına geliyor.
Amerika’nın F-35’i yaklaşık 900 pound nadir toprak elementi kullanıyor
Çin, kontrolünü sıkılaştırarak tek bir kurşun atmadan stratejik endüstrileri köşeye sıkıştırabilir.
Bu, 2010 yılında bir deniz anlaşmazlığının ardından Japonya’ya nadir toprak elementi ihracatını
durdurduğunda kullandığı taktikle aynı.
Goldman Sachs, yakın zamanda nadir toprak elementi arzında %10’luk bir kesintinin, yarı
iletkenlerden elektrikli araçlara kadar her alanda şok dalgaları yaratarak 150 milyar dolarlık
küresel üretimi yok edebileceği konusunda uyardı. Samaryum, terbiyum ve lutesyum özellikle
savunmasız olarak öne çıktı.
Çin’in duyurusundan bu yana, Lynas Rare Earths, Iluka Resources ve Amerika’nın tek büyük
ölçekli nadir toprak madencisi olan MP Materials liderliğinde, Sidney ve New York’ta nadir
toprak elementi hisseleri keskin bir şekilde yükseldi.
Nadir toprak elementleri ve stratejik metal üreticileri 2025’te toparlandı.
Neyse ki, Washington bu sefer direksiyon başında uyumuyor. Temmuz ayında, Savunma
Bakanlığı (DoD) -kısa süre önce Savaş Bakanlığı olarak değiştirildi- MP Materials’a 400 milyon
dolarlık bir öz sermaye yatırımı yaparak neodim-praseodim (NdPr) mıknatıslar için bir taban
fiyat belirledi ve savunma tedarik zincirleri için alım garantisi verdi. DoD artık şirketin en büyük
hissedarı.
Hükümet Politikası Değişimin Habercisi
2025 yılı Haziran ayında, ABD Başkanı Trump ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese,
işleme kapasitesini artırmak ve Çin tedarikine bağımlılığı azaltmak için en az 1 milyar dolarlık
kısa vadeli finansman sözü veren ABD-Avustralya Kritik Mineraller Çerçeve Anlaşması’nı
imzaladı.
Avustralya zaten doğal bir ortak. Dünyanın en zengin yataklarından biri olan Mount Weld
madenine ev sahipliği yapan ülke, nadir toprak elementi üretiminde dünya genelinde dördüncü
sırada yer alıyor. Üreticisi Lynas, bu yıl önemli bir dönüm noktasına ulaştı. Savunma mıknatısları
20
için gerekli olan ağır bir nadir toprak elementi olan disprozyum oksiti ticari miktarlarda üreten
Çin dışındaki ilk şirket oldu.
Dahası, ABD İhracat-İthalat Bankası, Arafura Rare Earths’ün Avustralya’daki Nolans projesi için
300 milyon dolarlık bir finansman paketini incelerken, Canberra da 100 milyon dolarlık bir
finansman sözü verdi. İki ülke, önümüzdeki on yıl içinde 8,5 milyar dolarlık kritik mineral
projelerini ortaklaşa finanse etmeyi planlıyor.
Yapay Zeka ve Savunma Sanayii Hedefte
En büyük kaybedenlerin yapay zeka endüstrisi ve askeri-endüstriyel kompleks olması
bekleniyor. Çin’in yeni ihracat kontrolleri, 14 nanometre düğümünün altındaki çip üretiminde
kullanılan malzemelerin Çin’den onay almasını şart koşuyor.
Nanometre düğümü, bir çipteki transistörlerin ne kadar küçük olduğunun bir ölçüsüdür; sayı
ne kadar düşükse, teknoloji o kadar gelişmiş ve güçlüdür ve modern yapay zeka ve ileri askeri
teknoloji, 14 nanometrenin altındaki çipler gerektirmektedir.
Çifte kullanıma haiz ürünler, yani hem sivil hem de askeri olarak kullanılabilen teknolojiler bile
onaylanmalıdır. Pekin, her bir vakayı ayrı ayrı değerlendirecektir.
Bu durum, tüm gelişmiş çip tedarik zinciri için potansiyel bir darboğaz yaratmaktadır. Dünyanın
en büyük sözleşmeli yarı iletken üreticisi olan TSMC, ABD’nin talebi üzerine Çin için 14
nanometre düğümünün altındaki çipleri üretmekten zaten men edilmiştir.
Şimdi Çin mantığı tersine çeviriyor: En gelişmiş çiplerinizi zaten elde edemiyorsak, belki de
dünyanın da onlara ihtiyacı yoktur. Çin’in kendi çip üreticisi SMIC, 7nm ila 5nm eşdeğerinde
çipler üretebiliyor.
Borsa tepkisi, hangi sektörlerin en çok etkilendiğini gösterdi. Neodimyum ve disprozyum gibi
nadir toprak metallerine büyük ölçüde bağımlı olan teknoloji ve yeşil enerji sektörleri en ağır
darbeyi almaktadır.
Nvidia yaklaşık %5, AMD %7,7 ve Tesla %5’in üzerinde düşüş yaşadı. Çinli teknoloji devleri ise
daha da sert darbe aldı; Alibaba %10, Baidu %8’in üzerinde ve JD.com %6’nın üzerinde düşüş
yaşadı.
Tedarik Zinciri Aksaklıklarının Etkisi NTE Arz ve Talebine Etkileri
Tedarik zinciri aksaklıkları bu sektörü sarstı. İstikrarsızlığa katkıda bulunan birkaç faktör var:
- Jeopolitik Gerilimler – Ticaret kısıtlamaları ve diplomatik çatışmalar, nadir toprak
elementlerinin akışını etkiliyor. 2010 yılında Çin, ihracat kısıtlamaları uygulayarak küresel
fiyatların fırlamasına neden oldu.
21
- Çevresel Düzenlemeler – Birçok ülke kirliliği azaltmak için katı madencilik düzenlemeleri
uyguluyor. Bu durum sürdürülebilirliği desteklerken, aynı zamanda üretimi de yavaşlatıyor.
- Sınırlı İşleme Kapasiteleri – Nadir toprak metalleri Çin dışında çıkarılsa bile, rafine edilmeleri
hala bir zorluk teşkil ediyor. ABD, Avustralya ve Kanada yeni işleme tesislerine yatırım yapıyor,
ancak ilerleme yavaş.
- Pandemiyle İlgili Aksaklıklar – COVID-19 pandemisi, küresel nadir toprak elementleri
pazarındaki zayıf noktaları ortaya çıkardı. Tedarik zinciri aksaklıkları gecikmelere ve daha
yüksek maliyetlere yol açtı.
Bu aksaklıklar, çeşitlendirmeye olan acil ihtiyacı vurguluyor. Hükümetler ve şirketler artık
alternatif kaynaklar araştırıyor.
Ülkeler Nadir Toprak Metal Tedariklerini Güvence Altına Almak İçin Yarışıyor
Ülkeler, Çin’e olan bağımlılığı azaltmak için stratejik adımlar atıyor. Birçok ülke nadir toprak
madenciliği ve rafinasyon projelerine yatırım yapıyor.
- Amerika Birleşik Devletleri – Kaliforniya’daki Mountain Pass madeni, Kuzey Amerika’nın
birincil nadir toprak kaynağıdır. Ancak işleme kapasiteleri sınırlı kalmaya devam ediyor.
- Avustralya – Lynas Rare Earths, Çin dışındaki en büyük üreticidir. Hükümet yeni çıkarma
projelerini finanse ediyor.
- Kanada – Ülke, artan talebe yanıt olarak nadir toprak madenciliği sahaları geliştiriyor.
Kuzeybatı Toprakları’ndaki Nechalacho madeni ülke için umut vadeden bir proje olarak
görülmektedir.
- Avrupa Birliği – AB, nadir toprak metal tedariklerini güvence altına almak için girişimler
başlatıyor. Geri dönüşüm ve alternatif malzemeler en önemli öncelikler.
- Afrika – Madagaskar ve Burundi gibi ülkeler nadir toprak tedarikçileri olarak ortaya çıkıyor.
Bu bölgelerdeki madencilik projeleri piyasa dinamiklerini değiştirebilir.
Hükümetler ayrıca tedarik zincirlerini güçlendirmek için ortaklıklar kuruyor. ABD, AB ve
Avustralya, nadir toprak madenciliği ve işleme alanında iş birliğini artırmak için anlaşmalar
imzaladı.
Nadir Toprak Madenciliğinin Çevresel ve Etik Kaygıları
Nadir toprak metallerinin çıkarılmasının önemli çevresel sonuçları vardır. Madencilik, toksik
atık üretir, su kaynaklarını kirletir ve ekosistemleri bozar. Mevcut çıkarma sürecinden
kaynaklanan çeşitli zorluklar vardır:
- Yüksek Enerji Tüketimi – Nadir toprak elementlerinin çıkarılması ve rafine edilmesi büyük
miktarda enerji gerektirir. Bu, karbon emisyonlarına katkıda bulunur.
22
- Radyoaktif Atık – Bazı nadir toprak yatakları radyoaktif maddeler içerir. Uygunsuz bertaraf
ciddi sağlık risklerine yol açabilir.
- Su Kirliliği – Kimyasal sızdırma işlemleri nehirleri ve yeraltı sularını kirletir. Bu durum, yerel
toplulukları ve yaban hayatını tehdit eder.
Çevresel kaygıların yanı sıra, etik sorunlar da sektörü etkilemektedir. Bazı ülkelerde madencilik
faaliyetleri kötü çalışma koşulları ve insan hakları ihlalleri içermektedir. Bu sorunların ele
alınması, sürdürülebilir nadir toprak üretimi için hayati önem taşımaktadır.
Geri Dönüşüm ve Alternatif Malzemeler: Nadir Toprak Metalleri için Sürdürülebilir Bir
Gelecek
Geri dönüşümün rolü oldukça büyüktür. Yeni kurulan şirketler, kömür külünden, maden
atıklarından ve atık elektronik parçalardan nadir toprak elementleri çıkarmanın uygun maliyetli
yollarını buluyor.
Tedarik zinciri aksaklıklarını hafifletmek için araştırmacılar geri dönüşüm ve malzeme
alternatiflerine odaklanmaktadır. Çeşitli yenilikçi yaklaşımlar ortaya çıkıyor:
- Elektronik Atık Geri Dönüşümü – Eski akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar ve sabit diskler
nadir toprak elementleri içerir. Şirketler bu malzemeleri çıkarmak ve yeniden kullanmak için
teknolojiler geliştiriyor.
- Nadir Toprak Metallerinin İkameleri – Bilim insanları mıknatıslar ve piller için alternatif
malzemeler araştırıyor. Bu alternatifler henüz erken aşamalarda olsa da ilerleme umut verici.
- Kentsel Madencilik – Bu metallerin atık elektronik cihazlardan çıkarılması büyüyen bir trend.
Bu, geleneksel madenciliğe olan bağımlılığı azaltıyor.
Japonya ve Almanya gibi ülkeler geri dönüşüm girişimlerine yatırım yapıyor. Bu çabalar,
önümüzdeki yıllarda küresel nadir toprak pazarını yeniden şekillendirebilir.
Nadir Toprak Metallerinin Gelecek Görünümü
Nadir toprak metalleri endüstrisi yeni bir döneme giriyor. Geleceğini şekillendirecek çeşitli
trendler:
- Madenciliğe Artan Yatırım – Daha fazla ülke, ithalata olan bağımlılığı azaltmak için yerli
madencilik projeleri geliştirecek.
- Çıkarma Teknolojisindeki Gelişmeler – Çevre dostu madencilik teknikleri, çevresel etkiyi
azaltırken verimliliği artıracaktır.
- Geri Dönüşüme Daha Fazla Odaklanma – Geri dönüşüm yöntemleri geliştikçe, çıkarılan nadir
toprak metallerine olan bağımlılık azalacaktır.
- Jeopolitik Değişimler – Yeni oyuncuların sektöre girmesiyle nadir toprak metalleri pazarındaki
güç dengesi değişebilir.
23
- Fiyat Dalgalanması – Tedarik zinciri aksaklıkları ve talep dalgalanmaları fiyatların
öngörülemez olmasına neden olacaktır.
Sektörler bu değişikliklere uyum sağlamalıdır. Sürdürülebilir çözümlere yatırım yapan şirketler,
gelişen nadir toprak metalleri pazarında rekabet avantajı elde edecektir.
Sonuç
Nadir toprak metalleri, modern teknoloji ve küresel ekonomi için olmazsa olmazdır. Talep
artmaya devam etse de tedarik zinciri aksaklıkları ciddi zorluklar yaratmaktadır. Ülkeler, geri
dönüşüm ve yeni madencilik projeleri gibi alternatifleri araştırırken istikrarlı tedarik sağlamak
için yarışmaktadır. Nadir toprak metallerinin geleceği, teknolojik gelişmelere, uluslararası iş
birliğine ve sürdürülebilir uygulamalara bağlıdır. Dünya daha yeşil ve daha dijital bir geleceğe
doğru ilerlerken, nadir toprak metalleri inovasyon ve ekonomik büyüme için kritik bir kaynak
olmaya devam edecektir.

