21. yüzyıl, teknolojik ilerlemenin sağladığı sınırsız bilgi erişimi olanaklarına karşın, aynı zamanda kültürel homojenleşme riskini de taşımaktadır. Sosyal medya platformları, akış hizmetleri ve küresel dijital içerik endüstrisi, özellikle genç nesillerin dünya görüşünü, estetik algısını ve aidiyet duygusunu derinden şekillendirmektedir. Bu durum, milletleri tarihsiz, köksüz ve sığ bir popüler kültür tüketimine sürükleyen yeni bir meydan okuma alanı oluşturmuştur.
Türk milletinin tarih sahnesindeki en kritik amacı, öz kimliğini koruyarak çağın gereklilikleriyle buluşturmak olmuştur. Bu görevin taşıyıcısı olan Türk gençliği, dijitalleşmenin ve küresel akışların hız kazandığı yeni bir varoluş alanında, millî kimliğini yeniden inşa etmekle karşı karşıyadır. Türk gençliği, bu dijital arenada bir tüketici olarak değil, bilinçli bir üretici ve aktarıcı konuma sahip olmalıdır. Millî kimlik inşası, artık yalnızca fiziki mekânlarda değil, aynı zamanda algoritmaların düzenlediği sanal alanlarda gerçekleşmektedir. Bu süreç, pasif bir korunma hamlesi olarak görülmemeli; aksine köklerinden beslenerek geleceği şekillendiren dinamik bir varoluş mücadelesi olarak tanımlanmalıdır.
Türk milliyetçiliğinin temel sacayaklarından olan tarih şuuru ve dil bilinci, dijital çağda yeni anlatım biçimlerini gerektirmektedir. Göktürk Yazıtları’ndaki “Ey Türk! Titre ve kendine dön!” çağrısı, bugün gençliğe, sanal dünyanın labirentlerinde kaybolmadan, öz benliğini muhafaza etme ve aktarma görevi olarak yansımaktadır. Genç nesil, atalarının Türkistan bozkırlarından Anadolu’ya, oradan modern Cumhuriyet’in inşasına uzanan destansı yolculuğunu, dijital hikâye anlatıcılığı, kısa belgesel formatları ve interaktif eğitim araçlarıyla yeniden yorumlamalıdır. Türkçe’nin kadim derinliği ve ifade gücü, internet dilinin yüzeyselliğine karşı bir kalkan olarak yüceltilmeli; gençler arasında dil sevgisi, etimoloji bilinci ve edebi mirasa sahip çıkma, bir entelektüel zenginlik göstergesi haline getirilmelidir.
Türk gençliği, Ziya Gökalp’in tabiriyle hars ile medeniyeti sentezleyebilecek birikime sahip bir nesildir. Bu güç, onlara eşsiz bir sorumluluk yüklemektedir. Millî kimlik inşası, sanal dünyadan şikâyet etmekle değil, o alanı stratejik bir şekilde fethetmekle mümkündür. Türk tarihinin şanlı sayfaları, Türk dilinin incelikleri, Türk musikisinin ve geleneksel sanatların estetiği, genç içerik üreticileri, yazılımcılar ve girişimciler eliyle küresel dijital kültür dünyasında hak ettiği saygın yeri almalıdır. Türk mitolojisinden esinlenen video oyunları, Türk kahramanlıklarını konu alan animasyon serileri veya geleneksel motifleri modern tasarımla buluşturan dijital pazarlar, bu mücadelenin somut cepheleridir.
Bu süreçte aile, eğitim kurumları, sivil toplum ve devlet kurumları gençliğin önünü açıcı bir rol üstlenmelidir. Eleştirel düşünceyi, araştırmacılığı ve teknoloji okuryazarlığını teşvik eden, aynı zamanda millî değerleri içselleştiren bir eğitim modeli önem kazanmaktadır. Medya ve kültür endüstrisi, nitelikli ve derinlikli millî içeriklerin üretimini desteklemelidir. Unutulmamalıdır ki, Türk milliyetçiliği, mazideki şanla yetinmeyen, geleceği inşa etme azmi taşıyan, kucaklayıcı ve yapıcı bir ruha sahiptir. Mehmet Akif Ersoy’un “Asım’ın Nesli” olarak tarif ettiği gençlik, bugün dijital çağın imkânlarını elinde bulunduran, vatan sevgisiyle teknolojiye hükmeden, donanımlı ve ahlaklı bir nesil olarak tezahür etmelidir.
Türk gençliği, tarihin her döneminde olduğu gibi, bugün de milletinin istikbalini belirleyecek kritik bir vazifenin eşiğindedir. Bu vazife, dijital çağın sunduğu araçlarla, Türk milletinin özünü, ruhunu ve hedeflerini yeniden üreterek dünyaya tanıtmaktır. Kökleri Metehan’ın disiplininde, Bilge Kağan’ın bilgeliğinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün inkılapçı ruhunda olan bu gençlik, millî kimliğini gururla taşımalı ve tanıtmalıdır!

