İl Olma Senaryolarına Yöresel ve Kırsal Bir Bakış Önerisi

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

Bilindiği üzere Türkiye’de 7 coğrafi bölge, 30 büyükşehir belediyesi, 81 il ve 922 ilçe bulunmaktadır. Coğrafi bölgeleri sadece iklim, bitki örtüsü, yeryüzü şekilleri ve engebe gibi özelliklere göre çerçevesi belirlenen bir kümelendirmedir. İller, büyükşehirler ve ilçeler ise muhtelif düzeylerdeki belediye idareleridir.

Türkiye’de Cumhuriyetin ilanından günümüze il sayısı düzenli bir artış göstermiştir. İlçe sayısı da benzeri şekilde sürekli olarak artmıştır ve artmaya devam etmektedir. İl sayısı ise en son 1999 İzmit depreminin akabinde Düzce’nin il olmasıyla 81’e yükselmiş olup son 25 yılda herhangi bir değişim göstermemiştir. Batman, Şırnak, Iğdır, Ardahan, Karabük, Yalova, Kilis, Osmaniye ve Düzce en son il olan iller arasındadır.

İllerin yüzölçümleri ve nüfusları bulundukları yörenin arazi yapısına, nüfus yoğunluğuna, iklimine ve bir dizi gelişim karakteristiğine göre değişiklikler göstermektedir. 2000’li yıllardan günümüzde büyükşehir belediye olma eğilimleri ön plana alınmış il olma yaklaşımları daha ziyade geride bırakılmıştır.

Son çeyrek yüzyılda il olma statüsünün tek başına bir cazibesinin olamayacağı ancak büyükşehir belediye sınırlarındaki bir ilçe olmanın pek çok avantaj getirebileceği savı belirginleşmiştir. Bunun öncesinde ise zaman zaman il olma beklentilerinin seçim vaatlerinin konusu haline getirildiği bilinmektedir.

Geldiğimiz noktada Türkiye’nin farklı yörelerinde farklı kalkınma dinamiklerine göre oldukça gelişmiş olan ilçeler bulunmaktadır. Aslında bunların birçoğu kendi kendine yetebilen, kendi içerisinde merkezileşmiş ve belli bir çeperi de kalkındırma potansiyeli olan birer kent konumundadır. Lakin sadece idari olarak hâlihazırda il değil, ilçe durumundadırlar.

Bir kentin (ilçenin) il statüsüne ulaşması için:

  • Nüfus
  • Bağlı olduğu il merkezinden uzaklık
  • Ekonomik gelişmişlik seviyesi
  • Çevresindeki yerleşimleri kendisinde kümeleme potansiyeli
  • Merkezinin nüfusunun toplam nüfusundaki payı
  • Yıllık nüfus artış hızı
  • Sosyo kültürel durum
  • Kentli nüfus oranı
  • Eğitim seviyesi
  • Kamusal bilinç

Gibi etkenler dikkate alınıp değerlendirilmektedir. Bu kapsamda çok sayıda analiz gerçekleştirilmektedir. Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler sınıfında yer alması, altyapı yatırımlarını önemli ölçüde tamamlamış olması, içerisinde bulunduğu konjonktür ve içinden geçtiğimiz küresel konjonktür, aşınan ulusal ve kamusal bilincin tamiratı ve de daha iyi bir noktaya getirilmesi bağlamındaki etkili bir tahkimat olarak hem ülke sathında ve hem de yöresel bazlı il olma senaryoları analiz edilmelidir.

Bu bağlamda Türkiye’nin en çok göç veren, nüfusu önemli ölçüde boşalmış, Osmanlı döneminin son yüzyıllarında yeterince üzerine düşülememiş ve büyük değişimler yaşayarak Türkiye Cumhuriyeti çağına başlamış bir bölge olarak, kırsallığın halen belli bir hâkimiyet gösterdiği Türkiye’nin kuzeydoğusunda il olma senaryoları analiz edilebilir. Bu bağlamda çeşitli örneklendirmeler yapılabilir.

Türkiye’nin kuzeydoğusu (Karadeniz bölgesinin en doğusu, İç Anadolu’nun en doğu sınır hatları ve doğu Anadolu bölgesinin kuzey kesimleri) Türkiye’nin batı uç illerine çok göç vermiştir, halen de bu eğilim devam etmektedir ancak yöre kendi içerisinde halen yeterince yerleşik ve istikrarlı bir hale ulaşmamıştır. Yörede hem ciddi bir GZFT (güçlü yön zayıf yön fırsatlar tehditler) analizi yapılmalı hem de il olma senaryoları çok yönlü olarak yeniden değerlendirilmelidir. Yer yer coğrafi ve iklime dayalı zorlukları barındıran bölge yeterince kalkınmamıştır. Anadolu Türk Çağı öncesi Roma-Bizans ve Persler arasındaki çekişmede tampon bölge hüviyetinde olup en çok yıkıma uğramıştır. Türk Çağı ile birlikte Türklerin ilk ve en yoğun yerleştiği yerlerdendir. Türk Çağının Anadolu’daki ilk yüzyıllarında parlak dönemler de yaşamıştır lakin bu dönemler birkaç yüzyıl önce sonlanmıştır. Yöre Osmanlı-Karakoyunlu-Safevi çekişmelerinde ciddi zarar görmüş, Türk nüfusu sürekli yer değiştirmiş, kronik istikrarsız bir hal almış ve yine tampon bölge hüviyetine dönmüştür. Osmanlı Devletinin yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sürecinde yine Anadolu’da en çok yıkım ve dönüşümün olduğu yörelerdendir.

Yöre, Türkiye’de kırdan kente göçün başladığı dönemden günümüze kesintisiz ve yoğun göç vermiş ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin uç batı illerine ve büyükşehirlerine nüfus biriktirmiştir. Türkiye’de kentlilik olgusunun oturmadığı, bulunduğu kente aidiyetin zayıf olduğu durumun en belirgin temayüz ettiği yerlerden birisi bu yöreden göçen insanların oluşturduğu nüfus birikimleridir. Dolayısıyla konunun İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlere yansıyan yönü de dikkate alınmalıdır. İstanbul nüfusunda en kalabalık grupları Sivas, Kastamonu, Ordu, Giresun, Tokat, Erzurum, Trabzon, Sinop, Rize, Kars, Erzincan, Malatya, Ardahan nüfus kayıtlılar oluşturmaktadır. Bu illerin çoğunluğu bahsettiğimiz yörede bulunmaktadır.

Bu çerçevede İstanbul’daki ahalinin İstanbulluluk, kamusallık, çevrecilik ve dayanışma bilincinin yükseltilmesi ayrı ve önemli bir gereklilik iken anılan yöre için de il olma senaryolarının kapsamlı bir analizle yeniden gündeme alınması faydalı olabilir. Bu çerçevede yapılacak planlama ve uygulamalarla ulusal bütünlük, kamusal bilinç ve kentlilik tahkim edilip pekiştirilebilir.

NOT: BU YAZIDAKİ GÖRÜŞLER YAZARIN KENDİSİNİ BAĞLAMAKTADIR. TÜRK DEGS’İN KURUMSAL VE RESMİ GÖRÜŞLERİNİ YANSITMAMAKTADIR.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir