Milattan sonra 630 yılında, Göktürk egemenliğinin zayıflaması sonucu Bulgar Türkleri Büyük Bulgarya Devleti’ni kurmuştur. Bu devletin 35 yıl sonra Hazar Kağanlığı tarafından parçalanması neticesinde Bulgarların önemli bir kısmı Hunların ve sonrasında da Avrasya Türk tarihinin kurucu babalarından Hazarların devamcısı olarak, Kuzey Karadeniz’e ve Balkanlara inmiştir. Burada Tuna Bulgar Devleti’ni kuran Bulgar Türkleri civardaki Oğuz ve Hun Türkleri ile karışmışlardır. Bulgarlar Balkanlar ve Karadeniz’de büyük izler bırakmış olup Peçenekler, Kumanlar ve Macarlar gibi diğer Türk halklarıyla birlikte Balkanların tarih yazıcısı durumuna gelmiş ve Bizans’ı uzun yüzyıllar boyundurukları ve haraçları altında tutmuşlardır.
Hristiyanlaşan Bulgar Türkleri, bilime verdikleri önemle birçok Latince bilim ve Hristiyanlık kaynağını bulundukları çağa taşımış olup Hristiyanlık ve Bizans-Roma kültürüne büyük hizmetler sunmuştur. Bulgarlar, Oğuz Türklerinin Selçuklu olarak Anadolu’ya intikalinden önce 6-7 yüzyıl boyunca, Balkanların büyük bölümünü kapsayan 3 farklı dönemden müteşekkil Bulgar İmparatorluklarını kurmuş ve yaşatmıştır. Bulgar Türklerinin Türklüklerini kaybetme sebepleri Slavlarla karışım değil, Hristiyanlıkla birlikte aldıkları yoğun Bizans/Roma kültürüdür. Manidardır ki din adı altında Bizans/Roma kültürüne büyük hizmetler sunarken, önemli kültürel ilerlemeler meydana getirirken, Türklüklerini kaybetmişlerdir. Hazindir ki Türklüklerini kaybetmeleri, Oğuz Türklerinin Selçuklu olarak ön Asya’ya intikaline yakın yüzyılda olmuştur. Üzerinde durulmasa da Bulgarlar, Peçenekler, Kumanlar ve Uzlar başta olmak üzere Türk topluluk ve devletlerinin Balkanlarda milattan sonra 8-10.yüzyillar arasında Bizans’ı hareket edemez hâle getirmesi, zinde güç Selçuklu Oğuz Türklerinin Anadolu’yu Bizans’tan alışını çok daha kolaylaştırmıştır. Ne tevafuktur ki, Hristiyanlaşan Bulgar Türklerinde Bogomillik mezhebi ‘din gösterişten uzaklıktır, din adaleti bu dünyada tesis etmelidir, dinde hizipçilik olmaz, dinde herkesin emeğinin karşılığı vardır’ şiarlarıyla doğmuş, Hristiyanlıktaki teslisi reddeden bir hak mezhep olarak büyümüş, gelişmiş olup Selânik, Manastır, Üsküp, Sofya, Pirlepe, Varna, Filibe’de kökleşmiş, bütün Balkanlara yayılmış ve kuzey İtalya, güney Fransa’ya ulaşmıştır. Tıpkı Müslüman Oğuz ve Türkistan Türklerinde ortaya çıkıp Osmanlı Türkiye’sinin Selânik, Manastır, Üsküp, Yanya, Kavala’sında zirve yapan Melâmilik, Yesevilik gibi. Osmanlı’nın Rumeli/Balkan fütuhatı ile 13-14.yüzyılda Bulgarlar tamamıyla Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Osmanlı hâkimiyeti Bulgarlar için aydınlık yüzyıllardı. Macarlar ile birlikte, Müslüman Türklerin yanında Belgrat, Selânik, Sofya, Üsküp, Budin, Voyvodina, Erdel gibi vilâyetlerde nüfus ağırlığı teşkil etmişlerdir. Osmanlı yıkılış dönemi Türkler ve Bulgarların (ve Makedonlar) arasını açmıştır. 1990’lı yıllar Bulgaristan’daki Türklere zulmün hat safhaya çıktığı dönemdir. Lâkin günümüzde Bulgaristan’da Bulgarların Türk olduğu ve Türk Dünyası ile ilişkilerini derinleştirmesi gereğine dair görüş ve çalışmalar giderek artmaktadır. Bu çalışmaları yürütülenlerin başında gelenlerden birisi Profesör Dinkov’dur. Bu eğilimler günden güne artacaktır. Bugünlerde Bulgaristan’ın Türk dünyasına ait olduğuna dair görüşler ve Türk köklere vurgu, artan bir konuyu ifade etmektedir. Bilindiği üzere günümüz Makedonları da Bulgarlar ile aynı halktır. Yunanistan’daki Makedonya bölgesi de Yunanistan’ın her türlü baskısına rağmen hâlen Makedon (Bulgar) çoğunlukludur. Mevcut durumda Bulgaristan’ın nüfusunun yanında göçmen mahiyetinde Almanya’da 500.000’den fazla, İspanya’da 300.000, Yunanistan’da 250.000, ABD’de 300.000 Bulgar nüfusu bulunmaktadır. Bunların önemli bir bölümü (%30-40) Bulgar vatandaşı Rumeli Türkleridir. Aynı zamanda Ukrayna’da 600.000 Bulgar bulunmaktadır, bunlar Ukrayna’nın yerlisi olup buna ek olarak Yunanistan’da bulundukları bölgenin yerlisi olan Makedon nüfus için 500.000-1.000.000 arası rakamlar ifade edilmektedir. Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’ndeki en büyük etnik grup Makedonlar da dâhil olacak şekilde Balkanlarda Makedon adıyla anılan toplumun da Bulgarların bir parçası olduğu bir gerçektir. Buna ilave olarak İngiltere’de 200.000, Kanada’da 200.000 ve İtalya’da 100.000 Bulgar vatandaşı yaşadığı düşünülmektedir.
Dolayısıyla Bulgaristan/Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ile ilişkiler mutlaka bu eksende de geliştirilmelidir. Bulgarlık ve Bulgar milliyetçiliği Osmanlı Devleti’nden ayrılış sürecinde Rus yayılmacılığı ve Pan Slavizmin aracına dönüşmüş olsa da, 150 yıl sonra oluşan ortamda nasıl ki Macaristan ile Estonya ile Türk dünyası ve Turan bağlamında geliştirilen ilişkiler söz konusu ise, sınır komşumuz olan ve pek çok bölgesel ortak kümemiz olan Bulgaristan (ve Makedonya) ile ilişkilerimizin Türk dünyası ve Avrasya bağlamında geliştirilmesinde pek çok stratejik, ekonomik, toplumsal fayda söz konusu olacaktır. Bunun sonucunda:
- Balkanlar bölgesindeki Türklük tarihi perspektifi daha da genişleyip derinleşecek
- Balkanlarda Anti Emperyalist Uluslar konseptine destek temin edilecek
- Türklük etnogenezi Edirne’den sonra her hâlükârda Bulgaristan/Kuzey Makedonya Cumhuriyeti/Kuzey Yunanistan sahasına daha kesintisiz ve daha kütlevi bir şekilde yayılacak
- Balkanlarda yeni ittifak zeminleri ve dengeler temin edilecek
- Anılan bölgelerdekiler başta olmak üzere (Bulgaristan ve Makedonya Türkleri) Rumeli Türklüğünün çıkarları ve varlığı daha etkili bir şekilde korunacak
- Türkiye’nin Bulgar ve Makedon varlığına varoluşsal bir tehdit oluşturmadığı daha net anlaşılacak
- Balkanlar sathı bölgesel yerlilik bilincine katkı sunulacak
- Batı dünyasındaki lobi kaynağı geliştirilecek
- Afro-Avrasya’nın doğu ve güneyinden Türkiye ve batısına yönelen ve iklim kriziyle önümüzdeki 20-30 yılda artması öngörülen göç tehdidine karşı Türkiye-Bulgaristan-Kuzey Makedonya-Macaristan, kendi çıkarları için bölgesel bazlı yeni tedbirleri birlikte planlayıp harekete geçirebilecek
- Yunanistan’daki Türk toplumunun yanı sıra Makedon/Bulgar ve benzeri toplulukların hakları daha net savunulabilecektir.
- Akabinde Romanya/Moldova’nın da iştirak ihtimali dâhilinde Karadeniz sahili ülkeler güvenlik ve refah kuşağının daha geniş bir çerçevesi oluşturulabilecektir.
Kaynak:
- Kızıltaş, Mehmet Çağrı (2023). Medeniyet Türkyolu, Cağaloğlu Yayınevi
Not: Bu yazıda yer alan görüşler yazara aittir ve TÜRK DEGS ‘in görüşlerini yansıtmamaktadır.

