Giyim ve aksesuarlar, bir milletin kültürel değerlerini ve düşünce şekillerini yansıtır. Giyim tarzı incelenen toplumun estetik zevkleri, geçim kaynakları, kişilerin ekonomik durumu, ait oldukları toplumsal sınıf ve statüleri hakkında fikir sahibi olunabilir. Kıyafet ve süs eşyalarında kullanılan motifler, millî kültürün yansımasıdır. Oğuzların da kendilerine özgü giysileri, Türk kültürünün bir parçası olmakla birlikte çok geniş bir coğrafyaya yayılmaları sebebiyle çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilikte hem farklı iklim koşulları hem de etkileşime geçilen farklı kültürel ögelere sahip milletler etkilidir. Zaten Oğuzlar gibi Sirderya’dan Anadolu’ya kadar uzanan topraklarda yaşayan bir topluluktan söz ederken bu değişikliklerle karşılaşılmaması mümkün değildir.
Oğuzların giyim geleneklerine önemli ölçüde; Türk dili, edebiyatı ve dini olduğu kadar günlük yaşantıları ile kültürleri hakkında da bilgi veren Dede Korkut Kitabı’nda rastlanır. Türklerin genel olarak başlıca giyim malzemelerinin deri, kürk ve yün olduğu bilinmekle beraber Oğuzlar için de bunun geçerli olduğu Dede Korkut’ta görülür. Bu malzemeler, yaşam biçimleri hakkında hayvancılıkla meşgul oldukları gibi birtakım çıkarımlar yapılabilmesine olanak tanır. Ayrıca hangi hayvanlardan elde edildiklerine bakılarak yaşadıkları coğrafi koşullar üzerine yorum yapılabilir. Kürkü yapılan hayvan çeşitlerinin zenginlik düzeyini göstermesi de (samur kürkü en yüksek statü sahibi kimselerin giymesi vb.) değerlendirilebilecek bir başka konudur.
Dede Korkut; giyim malzemelerinin yanı sıra kıyafet isimleri, renkleri ve bunların nerelerde kullanıldığına dair de bilgi verir. Kitapta giyim terimi olarak cübbe, kaftan, gömlek, şalvar, ton, kürk, cevşen, atlas, tülbent, yaşmak, nikab, duvak, kuşak, külah, börk, küpe, yüzük kelimeleri bulunur. Dış giyim için genel olarak ton kelimesi kullanılır ve Dede Korkut’taki kullanımına göre ihtiyaç sahiplerini doyurup giydirmeye tonatmak denilir. İç giyim parçalarına ise içlik adı verilir. Bunlardan birkaçının toplumdaki yerine, mânâsına değinmek gerekirse öncelikle kaftanların türlü kumaş ve renkte yapıldığı, bu kumaş ve renklerin zenginlik ölçüsünü belirttiği söylenebilir. Ağırlıklı olarak kullanılan renkler, Türkler için dünyanın dört yönünü ve merkezini simgeleyen ak, kara, gök, kızıl ve sarıdır. Günlük yaşamın en önemli törenlerinden biri olan evlilik töreninde gelin al kaftan ve al duvak, güvey (damat) de kızıl kaftan giyer. Düğün kadar önemli bir diğer tören ise ölüm törenleri ve ardından gelen yas sürecidir. Genel mahiyette matem rengi olarak kara benimsenir. Sevinçli günlerde renkli giyimi tercih eden Oğuzlar, yas dönemlerinde ağ çıkarıp kara don giyer yani karalara bürünürler. İslâmiyet sonrasında Müslümanlarla gayrimüslimlerin ayrılmasında da ayakkabı, kaftan vs. giysilerin renklerinin etkili olduğu görülür. Örneğin Osmanlı’da II. Mehmed’e ait bir fermana göre Hristiyanların siyah şapka takması, Yahudilerin kırmızı şapka ve siyah ayakkabı kullanması gerekir ve sarı ayakkabıyı sadece Müslümanlar giyebilir.
Günlük kıyafet tipinde temel parçalar gömlek ve pantolon/şalvardır. Bu kıyafet tarzının oluşmasında, Türklerin adeta at üstünde yaşamasının etkisi olduğu muhakkaktır. Bahaeddin Ögel “Türk Kültür Tarihine Giriş” eserinin 5. cildinde, atın bacaklarda yara açmasından korunmak için savaşçı toplumların yaptığı gibi kalın pantolon ve çizme giymeye mecbur olduklarını ifade eder. Pantolonlar temelde, savaş ve seyahatte kullanılan deri pantolonlar ile kumaştan günlük pantolonlar olmak üzere iki türdür. Çizmeler, deriden veya keçeden yapılır; Anadolu tarafında deriden yapılana uyuk, keçeden yapılana oyma denilir. Bunun dışında farklı türde ayakkabılara başmak, edik, çarık, çedik gibi isimler verilir ve bu isimlerin bir kısmı Anadolu’da hâlâ kullanılmaktadır.
Savaşçı bir millet olmalarından ötürü Türklerin kıyafet geleneklerinde tolga yahut miğfer denilen savaş başlığıyla balık pulu şeklinde örülmüş zırhlar da önemli yer tutar. Başlıklar da yine toplumsal sınıf ve statü belirtme özelliği taşıyan giyim unsurlarındandır. Oğuzlarda da erkek ve kadınlar için çeşitli başlıklar bulunur. Erkekler börk, külah ve sarık kullanırken kadınlar da yaşmak, duvak, çember, tülbent, bürüncük adlarında çeşitli örtüler kullanırlar. Yine bunlar da Anadolu’da kullanılmaya devam eden terimler ve giyim ürünleridir.
Bundan başka belbağı/kuşak da günlük yaşamın ve savaş kıyafetinin önemli bir parçasıdır. Savaşçılar yiyecek ve silahlarını koymak için kalın ve sağlam deri kuşaklara ihtiyaç duyarlar. Günlük kıyafette kullanılan kuşaklarsa çoğunlukla ketenden yapılır. Bu kemerler yapıldığı malzemeye, tokasına, taşlarına göre gücün ve zenginliğin göstergesidir. Altın kemer hükümdarlık sembolü olup buna kur kuşak da denilir ve Dede Korkut’ta ‘’kur kurma kuşaklu Beg Yüknek’’ şeklinde bahsi geçer.
Takılar da Türk giyim kuşamının kimliğini yansıtan mühim unsurlardır. Bunlardan özellikle yüzük/üzük ve küpe sıklıkla karşımıza çıkar. Yüzük, kadınların ve erkeklerin kullandığı bilinen bir takıdır. Nişan törenlerinde altın yüzük kullanılır. Dede Korkut’ta sihirli/uğurlu bir nesne olarak da yer alır. Küpe; ısırga, kulakçak, bötürge isimleriyle yaygın bir şekilde bilinir ve kullanılır. Bundan başka gerdanlık/boyunbağı denilen kolyeler ve bilezik, bilezük, bilekbağı, bilekçek, kolçak, kolbağı gibi çok sayıda Türkçe isme sahip olmasından yola çıkılarak sıkça kullanıldığı tahmin edilebilen takılar da bilhassa kadınlar tarafından kullanılır.
Son olarak Oğuzların giyim tarzıyla bağlantılı olarak saç ve sakal-bıyık tiplerinden de söz edilebilir. Dede Korkut ve Manas Destanı’nda, sakal bırakmanın Türkler için Müslümanlık işareti olduğu ve İslam öncesinde kendilerinden önceki Türkler gibi Oğuzların da sakallarını kesip yalnız bıyıklarını bıraktıkları, saçlarını ise genelde uzun kullandıkları görülür. Bahaeddin Ögel, sakal-bıyık şekillerinin ve renklerinin de birtakım anlamlar taşıdığını belirtir. Bu anlamlardan biri Türklerde büyük sakala hilekârlık sembolü olarak bakılmasıdır.
Özetle belli başlı giysi ve takılarından yola çıkılarak Oğuzların giyim-kuşam gelenekleri, renk ve biçimleriyle birçok anlam barındırdığı, kültürlerinin ve günlük yaşantılarının ifadesi olduğu görülür.

