Şafak Yıldırım: Türk İstihbaratının Küresel Güç Rekabetindeki Yeri ve Diğer Ülke İstihbaratlarıyla Karşılaştırmalı Analizi

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
6 Dk. Okuma
6 Dk. Okuma

Yazan : Şafak YILDIRIM

Günümüz uluslararası sisteminde devletlerin güç unsurları içinde istihbarat faaliyetlerinin yeri giderek kritik bir öneme ulaşmaktadır. Özellikle 21. yüzyılın ikinci çeyreğine yaklaşılırken, istihbarat servislerinin teknolojik kapasiteleri, saha operasyonlarındaki başarıları ve bunların devletlerin uluslararası alandaki etkinliğine yansımaları dikkatle incelenmesi gereken konulardır. Bu bağlamda, Türkiye’nin Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) operasyonel ve teknolojik kabiliyetleri, İsrail, İran, Suudi Arabistan ve Rusya gibi aktörlerin istihbarat servisleriyle karşılaştırılarak akademik bir bakış açısıyla değerlendirilecektir.

Türk İstihbaratı (MİT): Saha Etkinliği ve Teknolojik Atılım

Türkiye’nin Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), özellikle 2020 sonrası dönemde ciddi bir dönüşüm geçirmiş, operasyonel kapasitesini ve teknolojik yetkinliklerini dikkat çekici biçimde artırmıştır. Bu gelişmeler sonucunda MİT, dünyanın önde gelen istihbarat servisleri arasında kabul edilmeye başlanmıştır.

Operasyonel saha yeteneği açısından MİT, doğrudan çatışma bölgelerinde (Suriye, Irak gibi) aktif operasyonlar yürütmüş ve önemli başarılar elde etmiştir. Örneğin, son birkaç yılda PKK’nın üst düzey yönetim kadrosundan 82 kişiyi nokta operasyonlarla etkisiz hale getirmiştir. Ayrıca yabancı istihbarat örgütlerinin Türkiye içerisindeki faaliyetlerine yönelik etkin kontra-espiyonaj operasyonları gerçekleştirilmiştir. Mossad’ın Türkiye’de kurduğu casus hücreleri ardışık operasyonlarla çökertilmiştir. Bu tür başarılar, MİT’in istihbarat toplama, analiz ve operasyon yürütme kabiliyetlerinin yüksek olduğunu göstermektedir.

Teknolojik kapasite bakımından ise MİT, insansız hava araçları (İHA/SİHA), sinyal istihbaratı (SIGINT), siber istihbarat ve yapay zekâ destekli büyük veri analizi gibi alanlarda büyük ilerleme kaydetmiştir. Özellikle son dönemde uydu gözetleme sistemleri ve yerli teknolojilere yapılan yatırımlar sayesinde, kritik ihtiyaçlarını kendi imkânlarıyla karşılayabilir hale gelmiştir. Bu durum MİT’i dışa bağımlılıktan kurtararak küresel rekabet ortamında özgün ve esnek bir pozisyona taşımıştır.

Mossad (İsrail): Küresel Riskli Operasyon Uzmanı

İsrail istihbarat servisi Mossad, uzun yıllardır küresel ölçekte yüksek riskli operasyonları gerçekleştirme konusundaki uzmanlığı ile bilinmektedir. İran’ın nükleer programına yönelik suikastlar, 1960’larda Adolf Eichmann’ın Arjantin’de yakalanarak İsrail’e getirilmesi ve son dönemde Türkiye dâhil çeşitli ülkelerde kurduğu casus hücreleriyle örtülü faaliyetler yürütmesi, Mossad’ın saha etkinliğini ortaya koymaktadır.

Teknolojik olarak Mossad, özellikle ileri seviye siber ve teknik istihbarat alanlarında son derece gelişmiş bir kapasiteye sahiptir. Stuxnet virüsünün İran nükleer tesislerini hedef alarak ABD-İsrail ortak operasyonu kapsamında kullanılması, Mossad’ın teknoloji kullanımında ne denli ileride olduğunu göstermiştir. Ayrıca Mossad’ın elektronik dinleme, sahte kimlik oluşturma ve siber sabotaj tekniklerinde dünya çapında bir yetkinliğe sahip olduğu bilinmektedir.

Mossad ile MİT karşılaştırıldığında, Mossad’ın küresel operasyonlarda daha cüretkâr ve teknolojik olarak ileri olduğu görülmektedir. Ancak Türkiye içinde Mossad hücrelerinin MİT tarafından art arda çökertilmesi, MİT’in güçlü kontra-istihbarat kapasitesini de göstermektedir. Bu durum, MİT’in bölgesel düzeyde Mossad’a karşı üstünlük sağladığı alanlardan biridir.

İran İstihbaratı (MOIS/VEVAK): Bölgesel Vekil Güç Kullanımı

İran’ın İstihbarat ve Güvenlik Bakanlığı (MOIS/VEVAK), özellikle Orta Doğu bölgesinde vekil (proxy) milis gruplarını kullanarak sahada etkin olmaya çalışmaktadır. MOIS’in özellikle Lübnan, Irak, Yemen ve Suriye gibi ülkelerde milis gruplar aracılığıyla gerçekleştirdiği nüfuz operasyonları, İran’ın bölgesel politikalarının temel unsurlarındandır. Bunun yanında suikast ve adam kaçırma gibi faaliyetlerde de agresif bir politika izlemektedir.

Ancak teknoloji açısından MOIS, Türkiye ve İsrail’e kıyasla görece sınırlı imkânlara sahiptir. İran’ın siber saldırı kapasitesi gelişmekle birlikte, daha önce maruz kaldığı Stuxnet saldırısı gibi durumlarda savunma zaafları olduğu ortaya çıkmıştır. İran’ın istihbarat teknolojisini geliştirme çabaları, daha ziyade Çin ve Kuzey Kore gibi ülkelerle kurulan iş birlikleri üzerinden ilerlemektedir.

Türkiye ile kıyaslandığında MOIS, sahada derin ideolojik ve mezhepsel bağlarla kurulmuş vekil gruplara sahip olmanın avantajını taşımakta ancak Türkiye’nin kontra-espiyonaj ve ileri teknolojiye dayalı istihbarat operasyonları karşısında çoğu zaman yetersiz kalmaktadır.

Suudi Arabistan İstihbaratı (GIP): Operasyonel Tecrübe Eksikliği

Suudi Arabistan Genel İstihbarat Başkanlığı (GIP), tarihsel olarak iç güvenlik odaklı çalışmış ve dış operasyonlarda yeterli tecrübeye sahip değildir. 2018 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen Cemal Kaşıkçı suikastı, Suudi istihbaratının operasyonel gizlilik açısından ciddi zafiyetlerini ortaya çıkarmıştır. Türkiye’nin ses kayıtlarını elde ederek bu operasyonu açığa çıkarması, GIP’in istihbarat operasyonlarında ne kadar geride olduğunu gösteren net bir örnektir.

Teknolojik açıdan da Suudi istihbaratı, büyük oranda dışarıdan alınan siber gözetim teknolojilerine bağlıdır. Özgün teknolojik altyapı eksikliği, GIP’i Mossad ve MİT gibi bölgedeki daha gelişmiş servislerle rekabetten uzak tutmaktadır.

Rus İstihbarat Yapıları (SVR/FSB/GRU): Geleneksel Küresel Güç

Rus istihbarat servisleri SVR (dış istihbarat), FSB (iç istihbarat) ve GRU (askerî istihbarat), geniş saha tecrübesi ve küresel çapta yayılmış operasyon yetenekleriyle tanınır. Skripal vakası ve Litvinenko’nun öldürülmesi gibi uluslararası yankı uyandıran operasyonlar, Rus istihbaratının saha kapasitesini göstermektedir.

Teknolojik olarak Rusya, sinyal istihbaratı (SIGINT), elektronik harp ve siber operasyonlar açısından oldukça gelişmiştir. Ancak bazı yenilikçi teknolojiler (yapay zekâ uygulamaları gibi) konusunda Batılı rakiplerinin gerisinde kalmıştır.

MİT’e kıyasla Rus servisleri küresel erişimde ve SIGINT alanında daha ileri olmasına rağmen, Türkiye kendi yakın bölgesinde Rusya’nın nüfuzunu dengeleyen etkili bir güç haline gelmiştir. MİT’in Ukrayna krizindeki arabuluculuk rolü, Rusya’nın saygı duyduğu diplomatik bir kapasiteyi ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak Türk istihbaratı, son yıllarda gerek operasyonel gerek teknolojik kapasitesiyle bölgesel ve küresel rekabet ortamında önemli bir yer edinmiştir. MİT, bölgedeki diğer güçlü istihbarat örgütleriyle kıyaslandığında, operasyonel esneklik, etkin saha kullanımı ve kendi teknolojilerini geliştirme açısından avantajlıdır. Özellikle Mossad ve Rus istihbaratına kıyasla bölgesel rekabette etkin rol oynarken, İran ve Suudi Arabistan’ın istihbarat yapılanmaları karşısında net üstünlük sağlamaktadır. Bu tablo, Türkiye’nin küresel güç olma hedefinde MİT’in kritik bir rol oynayacağını ortaya koymaktadır.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir