Şafak Yıldırım yazdı…
Elinde kılıçla değil kalemle yürüdü; ama kalemi, hakikati değil, başkalarının bilincini gasp etmek için kullandı. Batı, tarih sahnesine medeniyet kurucusu olarak değil, hafıza ve en tehlikelisi bilinç hırsızı olarak da çıktı…
Batı merkezli yazılan dünya tarihinde ne yazık ki Batı dışı medeniyetlerden neredeyse hiçbir şekilde bahsedilmiyor.
1500’lü yıllara kadar Amerika kıtasının keşfine kadar olan süreçte Türk, Hint, Çin ve Arap Medeniyetlerinin hakimiyetleri söz konusuydu.
Dönemin en önemli şehirlerini ele aldığımızda karşımıza ; İstanbul, Bağdat, Şam, Kahire, Semerkand, Buhara, Pekin şehirleriydi. Bu şehirler ticaretin, sanatın ve bilimin de başkentleriydi. Avrupa’dan yüzyıllarca önce Asya’daki medeniyetler çok karmaşık ve zengin kültürlere hatta teknolojilere sahipti.
650 ile 1800’lü yıllarda Batı’ya ulaşan birçok bilimsel, ticari ve felsefi fikirlerin ezici çoğunluğu “Doğu” kökenliydi.
1492 yılına kadar Batı Medeniyeti(!) yükseliş içerisinde de değildi. Bu yıldan sonraki yükseliş ise 16. yüzyıl ve sonrasında Avrupa’ya akan büyük sömürü kaynaklı servetin sonucuydu. Bununla birlikte 1800’lü yıllarda yeryüzünün yüzde 37’sine hakim olan Batı, 1878 yılına gelindiğinde yüzde 67’sine ve 1914 yılında ise yüzde 84’üne hakim olacak noktaya erişmişti.
Ürdün Kraliyet El-Beyt Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre 0-2008 yılları arasında Batı merkezli Hristiyan medeniyetinin ortalama 180 milyon insanı öldürerek tarihin en kan dökücü medeniyeti olduğunu ortaya koymuştur.
Keza dünya tarihindeki 30’dan fazla soykırımın 14’ü de Batı merkezli Hristiyan medeniyeti tarafından gerçekleştirilmiştir. Diğer yandan 300 yıl içerisinde 26 medeniyetin 16’sı Batılılar tarafından yok edilmiştir. Bunlar arasında 1492 yılına kadar bilinen dünyadan tamamen bağımsız şekilde muazzam uygarlıklar ortaya çıkarmış İnka ve Aztekler de vardır ki bu uygarlıklar bugün adeta fosilleştirilmiştir.
Algıların olguları yönettiği dünyamızda en kanlı, en şiddet yanlısı ve en soykırımcı medeniyet, dün Irak’ı ardından Afganistan’ı sonrasında Suriye ve gelinen noktada gözünü Anadolu topraklarına dikmiş vaziyette. Refleksleri zayıflatılmış bizler ise hâlâ aynı masalları dinliyoruz: “Demokrasi götürüyoruz”, “Özgürlük getiriyoruz”, “İnsani müdahale yapıyoruz.” Oysa bu, tarihin en organize talan harekâtıdır.
KAYNAK;
Umur Tugay Yücel, “Amerikan Gücünün Gerilemesi ve Yükselen Güçler“, 2024, Kaynak Yayınları.

