BENİM İKİ BAYRAĞIM VAR:
TABİP BİNBAŞI NİHAT İLHAN VE ŞEHİT AİLESİNİN AZİZ HATIRASINA…
GÜZEL KIBRIS, SEN TÜRK’ÜN ÖZ YURDUSUN,
ŞANLI BAYRAĞIN YÜKSELEN BURCUSUN!
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) tarihinin varoluş mücadelesi acı dolu sayfalarla doludur. Bu mücadelede sadece cephede verilen kayıplar değil, sivil halka yönelik barbarca saldırılar da derin izler bırakmıştır. Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet Hanım ve üç çocuğunun 24 Aralık 1963 gecesi Rum çeteciler tarafından katledilmesi, Kıbrıs Türklerinin hafızasına kazınan ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen olayların sembolik ve en trajik anlarından biridir. Bu olay, Kıbrıs’taki Türk varlığına yönelik sistematik şiddetin ve EOKA militanlarının terör faaliyetlerinin boyutunu gözler önüne sermesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Kıbrıs Adası’nda 1960 yılında yürürlüğe giren Garanti Antlaşması ile kurulan ortak Cumhuriyet, Rum liderliğinin Enosis (Ada’nın Yunanistan’a bağlanması) hedefinden vazgeçmemesi nedeniyle kısa sürede krize sürüklenmiştir. Makarios’un Anayasa değişikliği önerileriyle tırmanan gerilim, Rumların “Akritas Planı” adı verilen gizli bir harekât planı doğrultusunda Kıbrıs Türklerini adadan tamamen tasfiye etme veya azınlık statüsüne indirgeme niyetlerini ortaya koymuştur. Bu planın uygulanmaya konulduğu 21 Aralık 1963 gecesi başlayan ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen saldırılar, Kıbrıs Türklerinin toplu katliamlara maruz kaldığı acımasız bir dönemin başlangıcı olmuştur.
Olayların en trajik yüzü, 24 Aralık 1963 gecesi yaşanmıştır. O dönemde Lefkoşa’da Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda hekim olarak görev yapan Tabip Binbaşı Nihat İlhan, görevi başında olduğu sırada, Rum çeteciler tarafından Kumsal semtindeki evine baskın düzenlenmiştir. Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet İlhan ve o sırada yaşları henüz 4 ila 6 arasında değişen üç oğlu, Murat, Kutsi ve Hakan, banyo küvetinde acımasızca katledilmiştir. Dördüncü çocukları ise olay anında evde bulunmadığı için sağ kurtulmuştur.
Bu olay, sadece bir ailenin yok oluşu değil, aynı zamanda Rum saldırganlığının sivil, masum ve savunmasız insanları hedef alma cüretinin en bariz kanıtı haline gelmiştir. Banyo küvetindeki dört masum insanın cansız bedenlerinin fotoğrafı, Kıbrıs Türklerinin yaşadığı zulmün ve insanlık dışı saldırıların uluslararası kamuoyuna duyurulmasında simgeleşmiş bir belge hükmünde kabul görmüştür. Bu fotoğraf, Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı şiddetin boyutunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs meselesine müdahale gerekçelerini güçlendirmiştir.
Nihat İlhan ailesinin katledilmesi, Kıbrıs Türkleri arasında derin bir şok ve korku yaratırken, aynı zamanda direniş ruhunu da perçinlemiştir. Bu olay, Kıbrıs Türklerinin kendi öz güvenliklerini sağlama ve varlıklarını koruma kararlılıklarını artırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti için de bu ve benzeri katliamlar, Kıbrıs’taki Türklerin can güvenliğinin tehlikede olduğunun ve uluslararası garantörlük görevinin ifasının zorunluluk arz ettiğinin bir göstergesi olmuştur.
“Kanlı Noel” olayları ve İlhan ailesinin trajedisi, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün (UNFICYP) adaya gelişine zemin hazırlamış, ancak Kıbrıs’taki çatışmaların ve gerilimin devam etmesini engelleyememiştir. Bu olay, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın zeminini oluşturan temel insanî ve güvenlik kaygılarının en somut örneklerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.
BARBARLIK MÜZESİ
Bugün, Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın Kumsal semtindeki evi, “Barbarlık Müzesi” olarak ziyarete açıktır. Bu müze, yaşanan trajediyi canlı tutarak, yeni nesillere Kıbrıs Türklerinin varoluş mücadelesinin bedelini ve uluslararası camianın kayıtsızlığını hatırlatmaktadır. Şehit Mürüvvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ve Hakan’ın aziz hatırası, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin onurlu bir sembolü olmaya devam etmektedir. Onların hikâyesi, adadaki Türk varlığının nedenli büyük fedakârlıklarla korunduğunun ve barışın kıymetinin hiçbir zaman unutulmaması gerektiğinin bir kanıtıdır.
Nihat İlhan ailesinin yaşadığı bu trajik olay, Kıbrıs Türklerinin tarihindeki en acı sayfalardan biri olmakla birlikte, onların direniş, azim ve vatan sevgisiyle dolu mücadelesinin de bir parçasıdır. Bu hatıra, gelecekteki nesillere, barışın ve insan haklarının korunmasının ne denli önemli olduğunu fısıldayacaktır.
Unutulmamalıdır ki EOKA terör örgütünün kuruluşunun 70. yıldönümü olan 1 Nisan 2025 tarihinde, KKTC’nin başkenti Lefkoşa’da Türklere yönelik saldırı girişimleri ile fanatik grupların kutlama ve provokatif eylemleri olmuş hatta bu yıl ilk kez Rum kesimi okullarında yapılan kutlamalarla bir çeşit gövde gösterisi şeklinde lanse edilmeye çalışılan eylemler gerçekleşmiştir. Tarihte Türklere karşı işlediği barbarca suçlarla adı anılan EOKA terör örgütünün kuruluş yıldönümüne yönelik söz konusu faaliyetlerin, Güney Kıbrıs’taki Türk düşmanlığını diri tutma çabasından başka bir şey olmadığı dahası EOKA ruhu ve zihniyetinin yaşatıldığının bir göstergesidir.
VAR OLSUN KIBRIS TÜRKLÜĞÜ VAR OLSUN TÜRK DÜNYASI!

