NİĞBOLU ZAFERİ-25 EYLÜL 1396

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
4 Dk. Okuma
4 Dk. Okuma

1396 yılında Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid (1389-1402) ile Macar Kralı Sigismund (1387-1437) önderliğindeki bir Haçlı ordusu arasında Tuna Nehri üzerinde bulunan Niğbolu Kalesi önlerinde gerçekleşen muharebe, Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki varlığını kesin olarak pekiştiren kritik bir dönüm noktası olmuştur.

I. Murad (1362-1389) döneminde Balkanlarda sağlanan kritik başarılar, oğlu Yıldırım Bayezid’in hükümdarlığında daha da perçinlenmiştir. Ancak Osmanlı’nın hızlı yükselişi, başta Papalık ve Macaristan Krallığı olmak üzere Batı Hıristiyan dünyasında derin bir endişe yaratmıştır. Bu endişe, nihayetinde 1396 yılında tarihin son büyük organize Haçlı seferlerinden birinin düzenlenmesine neden olmuştur. Niğbolu Kalesi önlerinde gerçekleşen bu savaş, yalnızca iki ordunun değil aynı zamanda iki farklı siyasî ve medeniyet anlayışının karşılaşması olarak kayıtlara geçmiştir.

Yıldırım Bayezid’in 1389’da tahta çıkışından itibaren gerçekleştirdiği seferler, özellikle Doğu Roma’nın başkenti Konstantinopolis’i kuşatma altına alması, Batı için kabul edilemez bir tehdit oluşturmuştur. Macar Kralı Sigismund, Osmanlı ilerleyişini durdurmak amacıyla Papalık nezdinde yoğun diplomatik faaliyet yürütmüştür. Neticede Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Fransa, Eflak, Lehistan, Britanya Krallığı, Macaristan Krallığı, İskoçya Krallığı, Venedik, Ceneviz ve St. Jean Şövalyeleri güçlerinden müteşekkil şövalyeler ve paralı askerlerle takviye edilmiş büyük bir Haçlı ordusu teşkil edilmiştir. Bu ordu, Tuna Nehri üzerindeki stratejik ehemmiyete haiz Niğbolu Kalesi’ni kuşatan Osmanlı kuvvetlerini imha etmek ve Osmanlıları Balkanlardan atmayı hedef edinmiştir.

Haçlı ordusu, Eylül 1396’da Niğbolu Kalesi’ni kuşatan Osmanlı öncü birliklerini dağıtmıştır. Bu ilk başarı, Haçlılar arasında zafer sarhoşluğu yaratmıştır. Ancak Yıldırım Bayezid, düşmanı yıpratmak ve yormak için geleneksel Türk savaş taktiğini (hilal taktiği/sahte ricat) uygulamıştır. Ordusunu, düşmanı çekeceği bir pusu düzeninin önüne yerleştirmiştir. Disiplinsiz bir taarruzla ilerleyen Haçlılar, Osmanlı merkezine saldırdığında Yıldırım Bayezıd’ın planı işlemeye başlamıştır. Osmanlı ordusunun hafif süvarileri akıncılar kanatlardan manevra yaparak Haçlıları çembere almıştır. Haçlıların geri hattını oluşturan Macar Kralı Sigismund’un birliklerinin, Fransız şövalyelerinin önünü kapatması ve bu durumun Haçlılar arasında kargaşaya yol açmasıyla Yıldırım Bayezıd son darbeyi indirmiştir. Haçlılar ağır bir yenilgiye uğratılmış; bir kısmı imha edilmiş, bir kısmı ise esir alınmıştır.

Niğbolu Zaferi’nin sonuçları, stratejik düzeyde çok büyük olmuştur. Savaş, Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki egemenliğini tartışılmaz konuma getirmiştir. Macaristan’ın askerî gücü kırılmış ve bir daha Osmanlı’ya köklü bir tehdit oluşturamamıştır. Zafer, Yıldırım Bayezid’in Anadolu’daki Türk beylikleri nezdindeki otoritesini muazzam ölçüde arttırmış, Sultan-ı İklim-i Rum (Anadolu Sultanı) unvanını daha belirgin bir şekilde kullanmasının önünü açmıştır. Yenilgi, Doğu Roma’nın Batı’dan yardım umudunu büyük ölçüde söndürmüş ve Konstantinopolis’in fethi yolunda önemli bir engeli kaldırmıştır. Niğbolu, Osmanlı Devleti’ni Avrupa siyasetinin vazgeçilmez ve en güçlü aktörlerinden biri haline getirmiştir.

Bu zafer, Osmanlı tarih yazıcılığında devletin kudret ve azametinin en önemli sembollerinden biri olarak temsil edilmiştir. Ordunun disiplini, komutanların cesareti ve padişahın askerî dehası Türk siyasî ve askerî organizasyon kabiliyetinin bir tezahürü olarak nesilden nesile aktarılmıştır. Niğbolu Zaferi, sadece geçmişin bir hatırası değil aynı zamanda geleceğe ışık tutan bir azim, inanç ve strateji abidesi olmuştur. Bugün zaferin 629. yıl dönümünde vatan toprağı uğruna canını feda edenleri minnet ve rahmetle anmak bizlere düşen en kutsal vazifelerden biridir!

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir