
Bacıyan-ı Rum, 13. yüzyılda Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı tarafından kurulan kökleri Türk Töresine dayanan özgün bir teşkilattır.
Aşıkpaşazade Tevarih-i Ali Osman adlı eserinde; “Rum diyarına gelen dört grup insan olduğunu yazmış, bunların: Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum” olduğunu belirmiştir. Aşıkpaşazade’nin “Bacıyan-ı Rum” olarak isimlendirdiği bu teşkilat Alman Franz Taeschr’inn dikkatini çekmiş fakat Taeschr, o günün toplumunda kadınların bir teşkilat kurmuş olmalarına ihtimal vermediğinden bu adlandırmanın yazım hatası ya da yanlış anlama sonucu Bacıyan-ı Rum olarak adlandırıldığını; doğru adlandırılmasının “Hacıyan-ı Rum” ya da “Bahşıyan-ı Rum” olabileceğini savunmuştur. Fuad Köprülü ise Aşıkpaşazade’nin bu teşkilat ile ilgili verdiği bilgileri Bektaşi rivayetleri ve başka kaynaklarla teyit ederek Taeschr’inin iddiasını çürüterek Bacıyan-ı Rum teşkilatının varlığını ortaya koymuştur.
Türkler Anadolu’yu fethettikten sonra burada çeşitli müesseseler meydana getirmişler ve yoğun bir kültürel faaliyet içinde bulunmuşlardır. Bu müesseseler sayesinde Türkler Anadolu’yu yurt edinebilmişlerdir. Bu devirde varlığı tespit edilmiş olan Anadolu Bacıları Teşkilatı (Bacıyan-ı Rum) sosyal, siyasi kuruluşların başında gelmiştir.
Bacıyân-ı Rum’un faaliyetleri ve Anadolu’nun en karışık döneminde ortaya koydukları tarihsel fonksiyonlar yer yer Osmanlı kroniklerinde ve Bektaşi geleneğinden gelen efsanevi bilgilerle karışık anlatılmıştır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda olduğu kadar Anadolu ve Balkanların İslâmlaşması ve Türkleşmesinde önemli katkıları bulunan bu teşkilâtlar içinde Bâcıyân-ı Rûm’un farklı bir önemi olmuştur. Araştırmacılar, Bacı’ların sosyal hayatta, dinî ve tasavvufî alanlarda da faaliyette bulunduklarını belirtmiştir. Anadolu’daki dinî hayatta hep süregelmiş olarak kadın-erkek bir arada meclislerde bulunma durumu Bacıyân-ı Rûm Teşkilatı içerisinde de devam etmiştir. Sünnî muhitlerde kadınların erkeklerle bir arada sohbet meclislerinde bulunup, zikir, dinî ayin vs. yapmalarına cevaz verilmezken, bu teşkilatın üyeleri, genç kızlar ve kadınlar erkeklerle bir arada zikir, sema ve sohbet meclislerinde bulunmuşlardır. Bu teşkilatın dini-tasavvufi faaliyetleri yanında önemli askeri faaliyetlerde de bulunmuştur ki kroniklerde Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ilk zamanlarında savaşan kadın savaşçılar olduğu yazılmıştır. Ayrıca Bacılar, vakıflar kurarak dini faaliyetlerde bulunmanın yanı sıra ekonomik faaliyetlerde de bulunmuşlardır.
Tarih boyunca siyasi ve sosyal olarak önemli mevkilere sahip olmuş olan Türk Kadını, Ata topraklarında olduğu gibi Anadolu’da da devleti milleti için faaliyetlerde bulunmuştur. İşte bu faaliyetleri gerçekleştiren kadın teşkilatına “Bacıyan-ı Rum” ismi verilmiştir. Bu teşkilat Anadolu’nun Türkleşmesine katkıda bulunmuş ve bu topraklarda güçlü devlet olarak ortaya çıkan Osmanlı Devleti’nin kurulmasında önemli katkıda bulunmuştur.