Suriye sahnesinde son dönemde yaşanan gelişmeler, özellikle Kamışlı’da düzenlenen bazı toplantılar üzerinden dikkat çekici bir boyuta ulaştı.

Söz konusu toplantılar, her ne kadar “demokrasi”, “halkların özgürlüğü” ve “eşitlik” gibi sloganlarla sunulsa da, gerçek hedefleri ve içerikleri, bu söylemlerin çok ötesine geçmekte ve Suriye’nin birliğini tehdit etmektedir.

Tek Millet, Tek Gündem: Gerçek Temsil Nerede?

Toplantılara katılanların hemen hemen tamamı tek bir etnik gruba mensup olup, bölgenin gerçek sosyolojik yapısını yansıtmaktan uzaktır.
Suriye’nin doğusundaki Rakka, Deyr ez-Zor ve Haseke gibi vilayetlerde yaşayan Arap, Türkmen ve Süryani Hristiyan topluluklar, bu tür toplantılara kasıtlı bir şekilde dahil edilmemiştir.

Toplantılarda kaldırılan posterlerde ise yabancı teröristlerin fotoğraflarının bulunması, organizasyonların Suriye’nin gerçek dinamiklerinden tamamen kopuk olduğunu göstermektedir.
Üstelik toplantılara katılan bazı isimler, Suriye ile doğrudan hiçbir bağlantısı bulunmayan, yurt dışından getirilen şahıslardır.
Konferansın Görünmeyen Amacı: Suriye’nin Anayasal Yapısını Değiştirmek
Bu organizasyonların asıl hedefi, mevcut Suriye Anayasası’nda değişiklikler yaparak, ülkenin kuzeydoğusunda bir “özerk bölge” oluşturulmasını resmileştirmektir.
Ancak bu tür adımlar, Suriye’nin toprak bütünlüğüne doğrudan bir tehdittir. Görünüşte hak talepleri gibi sunulan bu istekler, fiiliyatta etnik temelli bir bölünmeyi derinleştirmekte ve ülkedeki istikrarsızlığı körüklemektedir.
Emperyalist Destek: Fransa, ABD ve Avrupa’nın Rolü
Bu tür toplantılar, sadece yerel aktörler tarafından değil, aynı zamanda dış güçler tarafından da desteklenmektedir.
Başta Fransa olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkeleri, bu yapıları hem diplomatik hem de lojistik açıdan teşvik etmekte, böylece kendi bölgesel çıkarlarını tahkim etmeye çalışmaktadırlar.
Özellikle Fransa’nın tarihi Ortadoğu politikası göz önüne alındığında, bu destekler şaşırtıcı değildir. ABD ise bölgedeki askerî varlığını koruma ve İran’ın etkisini sınırlama amacıyla bu yapılanmalara dolaylı bir alan açmaktadır.
İsrail ve İran’ın Paralel Çıkarları
İronik bir şekilde, bölgedeki kimi güçler -her ne kadar karşıt cephelerde görünseler de- bu süreçten aynı şekilde faydalanmaktadır.
İsrail, Suriye’nin zayıflamasını ve bölünmesini kendi güvenlik politikası açısından bir fırsat olarak görmekte, bu nedenle kuzeydoğudaki ayrılıkçı projeleri dolaylı yoldan desteklemektedir.
Öte yandan İran da, kendi etki alanını koruyabilmek için sahadaki bölünmeleri bir denge unsuru olarak değerlendirmektedir.
Böylece Suriye’nin zayıf ve parçalı bir yapıya bürünmesi, hem İsrail’in hem de İran’ın çıkarlarına hizmet etmektedir.
Sonuç: Suriye’nin Birliği İçin Kritik Bir Eşik
Kamışlı’da ve benzeri yerlerde düzenlenen bu toplantılar, bölgesel istikrarı sağlamaya değil, aksine yeni gerilim alanları yaratmaya hizmet etmektedir.
Gerçek bir barış süreci, Suriye’nin toprak ve halk bütünlüğüne saygı gösteren, tüm etnik ve mezhepsel bileşenlerin haklarını koruyan ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir devlet yapısı inşa etmeye yönelik samimi girişimlerle mümkün olabilir.
Aksi takdirde, bölgesel ve uluslararası güçlerin çıkar hesapları doğrultusunda yürütülen bu tür planlar, sadece Suriye’yi değil, tüm Ortadoğu’yu daha derin krizlere sürükleyebilir.