Günlük Bülten 11 Şubat 2025

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 39 Dk. Okuma
39 Dk. Okuma

ABD

11.02.2025

Trump, Putin ile Ukrayna’daki savaş hakkında konuştuğunu açıkladı

Trump Cuma günü Air Force One uçağındayken New York Post muhabirine verdiği demeçte, Putin’in ‘insanların ölmesini durdurmak istediğini’ belirtti.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna’da devam eden savaş hakkında bir ya da birden fazla telefon görüşmesi yaptığını açıkladı.

Cuma günü Air Force One uçağındayken New York Post muhabirine konuşan Trump, Putin için “İnsanların ölmesini durdurmak istiyor,” dedi. “Her gün insanlar ölüyor. Ukrayna’daki savaş çok kötü. Bu lanet şeyi sona erdirmek istiyorum.”

ABD Başkanı, Rus liderle kaç kez görüştüğünü açıklamayacağını ancak “iyi bir ilişkileri” olduğunu da sözlerine ekledi.

Trump göreve yeniden başlamadan önce, başkan olduğunda savaşı 24 saat içinde sona erdireceğini belirtmişti.

Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov ise Trump’ın Putin’le telefon görüşmesi ya da görüşmeleri yaptığını “ne doğrulayabileceklerini ne de yalanlayabileceklerini” söyleyerek, “Moskova ve Washington arasındaki iletişim farklı kanallar üzerinden gerçekleşiyor,” dedi.

Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için müzakereler ne kadar olası?

Her ne kadar Trump Ukrayna konusunda müzakere görmek istediğini söylese de Putin’in bunu gerçekten isteyip istemediği belirsizliğini koruyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden yaklaşık üç yıl sonra Rus askerleri savaş alanında istikrarlı bir ilerleme kaydediyor. Kiev ise asker ve silah sıkıntısıyla mücadele ediyor. Ayrıca yeni ABD Başkanı’nın yakında Ukrayna’ya yapılan büyük çaplı askeri yardımı durdurma ihtimali de masada.

Associated Press’in (AP) görüştüğü Rus ve Batılı uzmanlara göre Putin, savaş yorgunu ülkedeki hedeflerine ulaşmaya her zamankinden daha yakın. ABD Başkanı Donald Trump’ın ikna çabalarına ya da tehditlerine rağmen müzakere masasına oturmaya da pek niyeti yok gibi görünüyor.

Her iki taraf da Ukrayna konusunda telefonla ya da yüz yüze, iltifat ve tehditlerle görüşme sinyalleri veriyor.

PutinTrump’ın “zeki ve pragmatik” olduğunu söyledi ve hatta 2020 seçimlerini kazandığına dair yanlış iddialarını tekrarladı. Trump’ın açılış hamlesi Putin’e “akıllı” demek ve Rusya’yı gümrük vergileri ve petrol fiyatlarında indirimle tehdit etmek oldu ki Kremlin bu tehditleri savuşturdu.

Trump, ABD’nin Rusya ile Ukrayna konusunda Kiev’in katkısı olmadan konuştuğunu belirtti ve yönetiminin halihazırda “çok ciddi” görüşmeler yaptığını öne sürdü.

Rusya’nın her gün ağır kayıplar verdiği ve ekonomisinin Batı’nın sert yaptırımlarına, enflasyona ve ciddi bir işgücü açığına maruz kaldığı savaşı sona erdirmek için Putin’le birlikte yakında “önemli” adımlar atabileceklerini ifade etti.

Ukrayna’nın Poltava kentinde savaşta öldürülen Ukraynalıların yakınları tabutlarının başında duruyor, 5 Şubat 2025

Ancak ekonomi çökmüş değil ve Putin, Sovyet döneminden bu yana muhalefete yönelik en sert baskıyı uyguladığı için savaşı sona erdirme konusunda ülke içinde herhangi bir baskıyla karşılaşmıyor.

Kasım ayında Putin’le bir foruma ev sahipliği yapan ve Moskova’nın Dış ve Savunma Politikaları Konseyi’ne başkanlık eden Fyodor Lukyanov, “Batı’da, Putin için bir anlaşmaya varmanın ve olayları sona erdirmenin önemli olduğu fikri bir yerlerden geldi. Oysa durum böyle değil,” dedi.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy Putin’in Kiev’i devre dışı bırakarak doğrudan Trump’la görüşmek istediğini belirtiyor. Bu da Joe Biden yönetiminin Zelenskiy’nin “Ukrayna olmadan Ukrayna hakkında hiçbir şey olmaz” çağrısını yineleyen tutumuna ters düşüyor.

AP’ye konuşan Zelenskiy, “Birilerinin bizim adımıza karar vermesine izin veremeyiz,” diyerek Rusya’nın “Ukrayna’nın özgürlük ve bağımsızlığının yok edilmesini” istediğini savundu.

Böyle bir barış anlaşmasının maceracılığın Çin, Kuzey Kore ve İran’daki otoriter liderlere fayda sağlayacağı şeklinde tehlikeli bir mesaj göndereceğini öne sürdü.

Putin, Trump’ın Avrupa’nın Ukrayna konusundaki kararlılığını zayıflatmasını bekliyor gibi görünüyor. Avrupalı liderleri Trump’ın fino köpeklerine benzeten Putin, pazar günü yaptığı açıklamada, ABD Başkanı’nın “karakteri ve ısrarı” ile hızlı bir şekilde düzen sağlamasıyla, yakında “efendilerinin ayaklarının dibinde itaatkâr bir şekilde oturacaklarını ve tatlı tatlı kuyruk sallayacaklarını” belirtti.

Trump anlaşma yapma becerisiyle övünse de Putin’in, Rusya’nın “ata toprağı” olarak gördüğü Ukrayna bölgelerinden kolayca vazgeçmeyeceği ya da Kiev’i tarafsızlık politikasına zorlayarak Batı’yı cezalandırma ve ittifaklarını ve güvenliğini zayıflatma fırsatını heba etmeyeceği düşünülüyor.

2016-19 yılları arasında İngiltere’nin ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Sir Kim Darroch, Trump’ın bir barış elçisi olarak miras bırakmak isteyebileceğini ancak “tüm bunları elden çıkaran kişi olursa tarihin ona iyi gözle bakmayacağını” belirtti.

Eski NATO sözcüsü Oana Lungescu ise Moskova lehine bir anlaşmanın “Amerika’nın zayıflığı” mesajını vereceğini söyledi.

Ukrayna’nın İzium kentinde Rus roket saldırısı sonucu çok sayıda kişinin öldüğü ve yaralandığı saldırıda hasar gören Belediye Binası görülüyor

Zirveye ev sahipliği yapan eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, Trump ve Putin’in en son 2018 yılında Helsinki’de bir araya geldiklerini ve aralarında “karşılıklı saygı” olduğunu belirtti. Ancak Niinistö, Putin’in “sistematik” düşündüğünü, Trump’ın ise “hızlı” kararlar alan bir işinsanı gibi davrandığını ve “birbirlerine çok benzemediklerini” de sözlerine ekledi.

Bu bir çatışmaya neden olabilir çünkü Trump savaşa hızlı bir çözüm isterken, Putin ise askeri konumunu güçlendiren ve hem Kiev’in hem de Batı’nın siyasi iradesini zayıflatan daha yavaş bir çözüm arıyor.

Zelenskiy AP’ye Putin’in “müzakere etmek istemediğini” söyledi. “Bunu sabote edecektir.”

Nitekim Putin şimdiden yasal engeller de dahil olmak üzere barış görüşmelerinin önüne set çekti. Hatta Zelenskiy’nin müzakerelere katılamayacağını çünkü “başkan olarak meşruiyetini kaybettiğini” iddia etti.

İşgalden sonra Cenevre’deki görevinden ayrılan eski Rus diplomat Boris Bondarev, Putin’in Trump’ın “sıkılacağını” ya da başka bir konuyla dikkatini dağıtacağını umduğunu söyledi.

Rus uzmanlar, Trump’ın ilk dönemine işaret ederek Putin’in bu tür toplantıların çok az şey kazandırdığını fark ettiğini belirtiyor.

Bunlardan biri, Trump’ın Rusya’nın 2016 seçimlerine müdahale edip etmediği konusunda kendi istihbarat kurumları yerine Putin’in yanında yer aldığı Helsinki’de Moskova için bir halkla ilişkiler zaferiydi. Bir diğeri ise 2019 yılında Singapur’da Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile Pyongyang’ın nükleer programını durdurmak için bir anlaşmaya varamamasıydı.

Kremlin geçen yıl Kiev’in reddettiği bir barış anlaşması taslağının görüşmeler için temel oluşturabileceğini açıkladı.

Ukrayna’nın tarafsızlığını talep etti, NATO üyeliğinin reddedilmesini şart koştu, Kiev’in silahlı kuvvetlerine sınırlamalar getirdi ve Moskova’nın daha sonra yasadışı olarak ilhak ettiği Rus işgali altındaki dört bölgenin statüsüne ilişkin görüşmeleri erteledi. Moskova ayrıca askerlerini geri çekme, Ukrayna’ya tazminat ödeme ve eylemleri nedeniyle uluslararası bir mahkemeye çıkma taleplerini de reddetti.

Putin taviz vereceğini belirtmedi ancak “Müzakere etme ve uzlaşmacı bir çözüm bulma arzusu varsa, bırakın bu müzakereleri herkes yürütsün,” dedi.

ARŞİV – Ukraynalı acil durum çalışanları ve gönüllüler, Mariupol kentindeki bombardımanda hasar gören hastaneden yaralı bir hamile kadını çıkarıyor, 9 Mart 2022.

2016-20 yılları arasında İngiltere’nin Rusya Büyükelçisi olan Sir Laurie Bristow, “Angajman müzakere ile aynı şey değildir,” dedi. Rusya’nın stratejisini ise “Benim olan benimdir. Senin olan da müzakereye açıktır,” şeklinde tarif etti.

Bondarev de Putin’in müzakereleri sadece “ona istediğini verecek” bir araç olarak gördüğünü belirtti ve Batılı liderlerin Kremlin’in taktiklerini hala anlamamasının “şaşırtıcı” olduğunu ekledi.

Bu da Putin’in, Rusya’yı küresel bir güç olarak tanıtacağı ve ülke içinde iyi bir rol oynayacağı için Trump’la herhangi bir görüşmeyi memnuniyetle karşılayacağı ancak karşılığında çok az şey sunacağı anlamına geliyor.

Trump, Zelenskiy’nin savaştan kaçınmak için Putin’le bir anlaşma yapması gerektiğini ve kendisi görevde olsaydı çatışmanın başlamasına izin vermeyeceğini söyledi.

Londra Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nde Rus askeri ve ekonomi uzmanı olan Richard Connolly, Trump’ın Rusya’yı daha fazla gümrük vergisi, yaptırım ve petrol fiyatlarında indirimle tehdit ettiğini ancak savaşı sona erdirebilecek ekonomik bir “mucize silah” olmadığını söyledi.

Kremlin’in tehditleri savuşturmasının nedeni de muhtemelen Batı’nın Rusya’ya zaten ağır yaptırımlar uygulamış olması.

Trump ayrıca, Ukrayna’nın asla NATO’ya katılmayacağını garanti edemez, Batı’nın tüm yaptırımlarını kaldıramaz, Avrupa’yı Rus enerjisini ithal etmeye devam etmeye kolayca zorlayamaz ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Putin hakkındaki savaş suçları tutuklama emrini iptal etmesini sağlayamaz.

Ancak Connolly, ABD petrol endüstrisini sübvansiyonlarla destekleyerek Rusya’ya baskı yapabilir ve Pekin’in Moskova ile ekonomik ilişkilerini sınırlandırması karşılığında Çin’e uygulanan yüzde 10’luk ticaret tarifelerini kaldırabilir, bu da onu “gerçekten izole” bırakabilir.

İngiltere’nin eski ulusal güvenlik danışmanlarından Lord Peter Ricketts, Avrupa’nın da Kiev’e olan bağlılığını vurgulayabileceğini ve “Ukrayna’ya vermek üzere ABD askeri teçhizatı satın alarak” Trump’ın gözüne girebileceğini söyledi.

Guatemala’da bir otobüsün köprüden düşmesi sonucu en az 51 kişi öldü

11.02.2025

Guatemala Devlet Başkanı, kazanın ardından bir günlük ulusal yas ilan etti.

Başkent Guatemala Şehri belediyesinin ulaşımdan sorumlu genel müdürü Hector Flores, Pazartesi günü kamuya ait bir otobüsün bir köprüden düştüğünü, en az 51 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Flores’e göre otobüsteki diğer yolcular da ağır yaralıydı.

Guatemala İtfaiye Sözcüsü Edwin Villagran, birden fazla aracın karıştığı bir kaza sırasında şoförün kontrolü kaybettiğini, aracın uçurumdan düştüğünü söyledi.

Otobüs, 115 metre yükseklikten kanalizasyonun aktığı bir dereye düştü. Baş aşağı ve yarı batık halde zemine çakılmıştı.

“Otobüs tam kapasiteydi. Hınca hınç doluydu,” diyen olay yerindeki bir itfaiyeci, “Düştükleri sıra bu kadar insan birbirinin üstüne yığıldı ve kısa sürede hayatlarını kaybettiler,” dedi.

Otobüs, başkentin kuzeydoğusundaki Progreso bölgesinden yola çıkmıştı.

Oscar Sanchez isimli gönüllü itfaiyeci, hayatını kaybedenler arasında çocukların da bulunduğunu belirtti.

Guatemala Devlet Başkanı Bernardo Arevalo başsağlığı dilerken bir günlük ulusal yas ilan etti.

AVRUPA

11.02.2025

Almanya seçimleri: Önde gelen adaylar kimler ve politika öncelikleri neler?

Almanya’nın muhafazakar partileri ve aşırı sağcı AfD, seçim öncesi anketlerde önde giderken, CDU’lu Friedrich Merz’in 23 Şubat’taki oylamadan sonra başbakan olması muhtemel.

Almanya 23 Şubat’ta, AB’nin en büyük üye ülkesi ve en büyük ekonomisinin önümüzdeki dört yıl boyunca izleyeceği rotayı şekillendirecek erken federal seçimler için sandık başına gidiyor.

Seçimlere iki haftadan az bir süre kalmışken, Euronews, Almanya’nın bu noktaya nasıl geldiğini, başbakanlık koltuğu için yarışan başlıca siyasi rakipleri ve politika önceliklerini anlatan bir rehber hazırladı.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Başlangıçta 28 Eylül’de yapılması planlanan seçimler, 2021’den bu yana Almanya’yı yöneten Sosyal Demokrat Şansölye Olaf Scholz’un üçlü koalisyonunun kasım ayında çökmesinin ardından öne çekildi.

Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’den oluşan koalisyon, ülkenin ekonomik ve güvenlik sorunları ve aralarındaki ideolojik farklılıkları nedeniyle dağıldı ve Scholz’un liberal maliye bakanı FDP’li Christian Lindner’i sert bir bütçe anlaşmazlığı nedeniyle kovmasıyla sonuçlandı.

Scholz daha sonra parlamentoda güven oylaması yapılmasını istedi ve bu oylamayı kaybederek 23 Şubat’ta erken seçimlerin yapılmasına yol açan süreci başlatmış oldu.

Beklenmedik derecede kısa süren seçim kampanyası, Magdeburg ve Aschaffenburg şehirlerinde meydana gelen ve şüphelilerin Suudi Arabistan ve Afganistan uyruklu olduğu iki ölümcül saldırının ardından göç ve güvenlik konularındaki yoğun tartışmalarla gölgelendi.

Bu arada aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kuruluşundan bu yana ilk kez parlamentoda bir önergeyi geçirme sürecine dahil olması ülke çapında yoğun tepkilere ve protestolara yol açtı. Önerge, göç kurallarının köklü bir şekilde gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyordu.

Seçim kampanyası ateşinin ortasında, Almanya’nın ekonomik görünümü vahim olmaya devam ediyor. Yeni hükümet, yıllardır ilk kez iki yıl üst üste küçülen, bürokrasi, artan enerji maliyetleri ve elektrikli araçlara olan talebi karşılamakta zorlanan bir zamanların önemli otomobil endüstrisi ile boğuşan bir ekonomiyi devralacak.

En iyi adaylar kimler ve politikaları neler?

Friedrich Merz (CDU)

Oylama için önde gelen isim Hristiyan Demokrat Birlik’ten (CDU) Friedrich Merz.

Son kamuoyu yoklamaları CDU’nun yüzde 30 ile önde olduğunu ve ikinci sıradaki AfD’ye karşı 10 puanlık önemli bir fark attığını gösteriyor. Merz’in kendisi de anketlere göre ülkenin tercih edilen başbakanı ve yüzde 32 ile rahat bir şekilde önde gidiyor.

Partisi vergi indirimleri, ülkenin zor durumdaki ordusunda reform ve ülkenin göç ve iltica kurallarında radikal bir revizyon için bastırıyor – bu öneri seçimden haftalar önce Federal Meclis’te kaosu tetikledi.

Eski bir yatırım bankacısı olan ve bir zamanlar parti lideri selefi Angela Merkel’in rakibi olan Merz, Almanya ekonomisini yeniden canlandırmayı amaçlayan “Gündem 2030’u” sundu. Kurumlar vergisinin yüzde 25’e düşürülmesini ve en yüksek gelir vergisi oranının 67.000 eurodan 80.000 euroya yükseltilmesini istiyor.

Merz’in partisi Almanya’nın iç güvenliğine yatırım yapılmasını ve “tehlikeli bölgeler” olarak adlandırılan bölgelerin gözetleme sistemleriyle donatılmasını önerdi. GSYH’nin en az yüzde 2’sini savunmaya harcamaya devam etmek, ülkenin ordusunu yenilemek – bir tür zorunlu askerlik hizmeti getirmek de dahil – ve Ukrayna’ya yardım sağlamaya devam etmek istiyor.

Yapacağı değişikliklerin en azından bir kısmı için gerekli parayı, “çalışma isteksizliği” gösteren yetişkinlerden ödemelerin çekilmesi de dahil olmak üzere Almanya’nın sosyal yardım sistemini değiştirerek bulacağını öne sürdü.

Parti, Almanya’nın anayasal borç freni tarafından belirlenen sınırlara bağlı kalmak istese de Merz son zamanlarda, özellikle savunma harcamalarını arttırmak için bazı kurallarda reform yapmaya istekli olabileceğini iddia etti.

CDU son haftalarda göç konusunu en önemli önceliklerinden biri haline getirdi.

Parti, diğer hususların yanı sıra göçmenlerin Almanya sınırlarından geri çevrilmesi çağrısında bulunan bağlayıcı olmayan beş maddelik bir planı kabul etti ve bu, Avrupa çapındaki iltica hukukuna aykırı bir önlem.

Diğer öneriler arasında Merz’in geçen hafta parlamentodan geçirmeye çalıştığı ancak başaramadığı ikincil korumaya sahip olanlar için aile birleşiminin kaldırılması, Suriye ve Afganistan’a giden göçmenlerin sınır dışı edilmesi, suçtan hüküm giymiş vatandaşlığa kabul edilmiş Almanların pasaportlarının iptal edilmesi ve sığınmacılara yönelik yardım programlarının azaltılması yer alıyor.

Merz’in partisi, Almanya’nın uluslararası sahnede daha güçlü bir rol oynamasını ve bir ulusal güvenlik konseyi kurmasını istiyor. Ayrıca AB’de bürokrasinin azaltılması ve AB’nin daha rekabetçi hale getirilmesi için çaba sarf ediyor.

Olaf Scholz (SPD)

Görevden ayrılan Şansölye Olaf Scholz’un SPD’si birkaç aydır istikrarlı bir şekilde üçüncü sırada yer alıyor ve son ankete göre partinin oy oranı yüzde 15. Anketlere göre, Scholz’un kendisi de Alman seçmenlerin tercih ettiği başbakan olarak yüzde 18 ile üçüncü sırada yer alıyor.

Partinin popülaritesi, Almanya’da 2021’de yapılan son seçimlerde yüzde 25 oyla birinci gelmesinden bu yana – büyük ölçüde popüler olmayan ve hırçın bir koalisyon hükümetine liderlik etmesinin bir sonucu olarak – darbe aldı.

CDU, AfD ve iş dünyası yanlısı FDP’nin aksine SPD, kamu yatırımlarını teşvik etmek ve altyapıya yatırım yapmak için kullanılabileceğini belirttiği borç freninde reform istiyor.

Buna, altyapı ve yeşil dönüşüme yönelik kamu yatırımlarını arttırmak için 100 milyar euro değerinde borçla finanse edilen bir yatırım fonu da dahil. SPD ayrıca, çoğu hane halkı için gelir vergisini düşürmek ve süper zenginler üzerindeki vergileri arttırmak istiyor.

Parti, Almanya’nın mevcut sosyal güvenlik sistemini destekliyor ancak bunun uzun süreli işsizlerin iş bulması için baskıyı arttıracağını söylüyor. Düşük gelirli işçilere yardımcı olmak için ulusal asgari ücretin saat başına 12,41 eurodan 15 euroya yükseltilmesini önerdi.

Parti göç konusundaki tutumunu sertleştirdi ve reddedilen sığınmacıların sınır dışı edilmesini hızlandırmak ve kara geçişlerinde sınır kontrollerini sürdürmek istediğini belirtti.

Bununla birlikte, çifte vatandaşlığa izin veren vatandaşlık yasasına sadık kalmak ve bilişim uzmanlarının ve diğer kalifiye profesyonellerin yurtdışından Almanya’ya gelmesini kolaylaştırmak istiyor.

Scholz, seçim kampanyası sırasında, mevcut fonların yetersizliğini gerekçe göstererek ve savaş yorgunu bazı SPD üyeleri tarafından desteklenerek Ukrayna’ya desteği engellediği için eleştiri oklarının hedefi oldu.

Buna rağmen Ukrayna, SPD’nin manifestosunda önemli bir yer tutuyor ve parti, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin barış anlaşması vizyonunun yanı sıra ülkeyi silah ve teçhizatla desteklemeyi öneriyor. SPD, GSYİH’nin en az yüzde 2’sini savunmaya harcamaya devam etmek – ki bunu geçen yıl başardı – ve AB entegrasyonunu derinleştirmek istiyor.

Alice Weidel (AfD)

AfD adayı Alice Weidel, teknoloji milyarderi Elon Musk ile kurduğu beklenmedik bağla manşetlere çıktı.

Akıcı bir şekilde Çince konuşan ve eşiyle birlikte İsviçre’de yaşayan eski ekonomist, anketlere göre şu anda yüzde 13 oy oranıyla dördüncü sırada yer alırken, partisi ise yüzde 20 oy oranıyla ikinci sırada bulunuyor.

Parti, göç konusundaki sert tutumuyla tanınıyor. Almanya’nın kara sınırlarını kapatmak isteyen AfD, “yeniden göç” adı altında toplu sınır dışı etme çağrısında bulundu.

Weidel daha düşük vergiler ve bürokrasinin radikal bir şekilde azaltılmasını önerdi. AfD borç frenine bağlı kalmak istiyor ancak manifestosu partinin ekstra harcamaları nasıl finanse edeceği konusunda muğlak.

Rusya’ya dostça yaklaşan parti, Kremlin’e yönelik yaptırımlara son verilmesi ve Ukrayna’ya askeri yardımın kesilmesi çağrısında bulunuyor. Ayrıca zorunlu askerlik hizmeti getirmek ve savunmaya daha fazla harcama yapmak istiyor.

AfD ve Weidel uzun zamandır Avrupa Birliği’ni eleştiriyor ve Almanya’nın serbest ticaret bölgesine indirgenmesi gerektiğini düşündüğü bloktan çıkması gerektiğini savunuyor.

Almanya’yı uluslararası iklim anlaşmalarından çıkarmak, nükleer enerjiye geri dönmek ve Rus gazını ithal etmek için Kuzey Akım boru hattını yeniden inşa etmek istiyor.

Robert Habeck (Yeşiller)

Yeşiller Partisi, SPD ile başabaş giden üçüncü sıra ile dördüncü sıra arasında gidip geliyor. Eski başbakan yardımcısı Robert Habeck ise son anketlere göre yüzde 24’lük bir oranla ülkenin tercih edilen lideri olarak ikinci sırada yer alıyor.

SPD’ye benzer şekilde Yeşiller de Almanya’nın altyapısını modernize etmek ve ülkeyi net sıfıra geçirmek için borçla finanse edilen özel bir kamu fonu kurmak istiyor. Ayrıca daha fazla yatırımı teşvik etmek için borç freninde reform yapılmasını önerdi.

Parti, bazı sert iklim politikalarından geri adım attı ve daha pahalı olan yeraltı kabloları yerine havai elektrik hatları inşa etmek istiyor. Ayrıca elektrik vergilerini AB’ye indirmeyi ve şebeke ücretlerinin maliyetini karşılamayı istiyor.

Göç konusunda Yeşiller, politika kararlarında tavsiyelerde bulunacak bir uzmanlar paneli kurmak istiyor ve iltica prosedürlerinin üçüncü ülkelere yaptırılmasına karşı çıkıyor.

Habeck’in partisi geçmişteki pasifizmini terk etmiş görünüyor ve artık GSYH’nin yüzde 2’sinin ülke savunmasına harcanmasını destekliyor. Yeşiller ayrıca, AB’de daha fazla ortak silah alımını teşvik etmek ve Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını desteklemek istiyor.

Parti, AB’de oybirliği yerine çoğunluk kararlarının alınmasını ve hukukun üstünlüğüne zarar veren üyelerin fonlarının kesilmesini sağlayacak reformlar için bastırıyor. Ayrıca AB’nin kendi mali kaynaklarını yaratması gerektiğini savunuyor.

Sahra Wagenknecht (BSW)

Sahra Wagenknecht ve Sol Parti’den ayrılanlar tarafından geçen yıl kurulan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW), başlangıçta hem Avrupa hem de eyalet seçimlerinde güçlü bir performans sergilemiş olsa da son zamanlarda yüzde 4 ila yüzde 6 arasında bir oy oranına sahip.

Kendisini Alman parlamentosundaki “tek barış partisi” olarak tanımlayan parti, mevcut “silahlanmayı” ve Ukrayna da dahil olmak üzere çatışma bölgelerine silah sevkiyatını reddettiğini belirtiyor.

BSW, Rusya da dahil olmak üzere ucuz enerji istiyor. Parti, lideri Wagenknecht’in “Ukrayna savaşıyla hiçbir ilgisi olmadığını” savunduğu Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı olduğunu söylüyor.

Seçim manifestosu iklim değişikliğini ciddiye almayı ancak “gelişigüzel aktivizm içinde kaybolmamayı ve bu süreçte vergi mükelleflerinin milyarlarca avroluk parasını yakmamayı” öneriyor. CDU’ya benzer şekilde BSW de giden hükümetin ısıtma yasasını yürürlükten kaldırmak istiyor.

BSW başka yerlerde de asgari ücretin yükseltilmesini, özel ve yasal sağlık sigortası yerine vatandaş sigortasının teşvik edilmesini ve göçün azaltılmasını öneriyor.

Politika kararları konusunda tavsiyelerde bulunabilecek bir “uzmanlar kabinesi” kurulmasını savunuyor.

Christian Lindner (FDP)

Scholz’un eski Maliye Bakanı Christian Lindner’in sert bir bütçe anlaşmazlığının ardından kovulması, iktidar koalisyonunun fiilen çökmesine neden oldu. O zamandan bu yana, iş dünyası yanlısı FDP partisi sürekli olarak yüzde 4’lük bir oy oranına sahip.

Mali açıdan muhafazakar olan FDP, görevden alınmasına neden olan anlaşmazlık olan borç freninde reform yapılmasına karşı çıkıyor. Parti, kurumlar vergisini yüzde 25’in altına düşürmek ve restoran yiyecekleri için KDV’yi yüzde 7’ye indirmek istiyor.

İşsizlik yardımları için kuralları sıkılaştırmayı ve aktif olarak iş aradıklarını kanıtlayamayanlara verilen yardımları kesmeyi hedefliyor.

Almanya’nın iklim nötrlüğü hedeflerini beş yıl ertelemenin yanı sıra nükleer enerji santrallerini canlandırmak ve doğal gazın yerli üretimini arttırmak istiyor.

Lindner ve partisi Avrupa Komisyonu’nu küçültmek ve bloğun dışişleri ve güvenlik konularında çoğunluk oylamasını desteklemek istiyor. FDP, Almanya’nın kalkınma yardımlarından elde edilen fonların yerel çıkarlara yönlendirilmesini önerdi.

Göç konusunda parti, sınır dışı etme yetkisinin Almanya’nın eyaletlerinden alınıp federal düzeye verilmesi gerektiğini savunuyor.

Parti, Scholz’un defalarca reddettiği Ukrayna’ya uzun menzilli Taurus füzeleri gönderilmesinden yana ve gönüllü bir Alman ordusu istiyor.

Almanya Başbakanı Scholz: Trump gümrük vergisi uygularsa AB ‘bir saat içinde’ harekete geçer

11.02.2025

Ay sonunda yapılacak erken seçimlerden önceki ilk canlı münazarasında konuşan Scholz, Trump’la başa çıkma stratejisinin ‘açık sözler ve dostane konuşmalar’ olduğunu belirtti.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi tehdidinde bulunması halinde Avrupa Birliği’nin “bir saat içinde” harekete geçebileceğini belirtti.

Ay sonunda yapılacak erken seçimlerden önceki ilk televizyon tartışmasında konuşan Scholz, Trump’la başa çıkma stratejisinin “net sözler ve dostane konuşmalar” olduğunu ifade etti.

Trump’ın Panama Kanalı ve Grönland’ın kontrolünü ele geçirmek için askeri güç kullanımını göz ardı etmeyeceğini söylemesinin ardından tüm ülkelerin mevcut sınırlara saygı göstermesi gerektiğine dair yaptığı açıklamalara işaret etti.

Ayrıca Avrupa’nın birliğinin önemine işaret ederek, kendisinin ve diğer ülkelerin Grönland’daki NATO varlığını arttırmaya yönelik öneriler üzerinde çalıştıklarını belirtti.

Trump Grönland’ın kontrolünü ele geçirme fikrini ilk kez geçen yıl seçim kampanyası sırasında ortaya atmış ve bunun Amerika’nın ulusal güvenliği için önemli olduğunu söylemişti.

Danimarka’yı, adayı ABD’ye bırakmaya zorlamak için mali cezalar uygulayabileceğini ve hatta orduyu kullanma seçeneğinin bile masada olduğunu ifade etti.

Bu yorumlar Danimarka ve Nuuk’ta ve Avrupa Birliği genelinde alarma yol açtı.

Scholz ayrıca, Trump’ın ABD’nin Gazze’nin mülkiyetini alabileceği, nüfusunu yeniden yerleştirebileceği ve yeniden imar edebileceği yönündeki önerisini de bir “skandal” olarak nitelendirdi.

Berlin’de kamu yayıncısı ARD ve ZDF tarafından düzenlenen tartışmada Scholz, “Nüfusun yer değiştirmesi kabul edilemez ve uluslararası hukuka aykırıdır,” dedi.

Ana rakibi merkez sağ CDU’lu (Hıristiyan Demokrat Birliği) Friedrich Merz de öneriden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi ancak Washington’dan gelen “çok fazla retorik” olduğunu öne sürdü.

Merz, “Bu değerlendirmeyi paylaşıyorum,” dedi. “Ancak bu, Amerikan yönetiminden gelen ve kesinlikle endişe verici olan bir dizi öneriden biri, ancak gerçekte ne anlama geldiğini ve nasıl uygulanacağını bekleyip görmek gerekiyor.”

Merz yeni ABD başkanının “tahmin edilebileceği gibi öngörülemez” olduğunu söyledi.

Olaf Scholz (solda) ve Friedrich Merz, canlı yayın münazarası için Berlin’deki ARD/ZDF stüdyosunda, 9 Şubat 2025.

Merz, “Atlantik’in bu yakasında başka nelerin geleceğine dair önemli endişeler var, bu nedenle Atlantik’in bu yakasında mümkün olduğunca birlik içinde olmamız çok daha önemli,” dedi.

Seçildiği takdirde Avrupa’nın birliğini sağlamak için büyük çaba sarf edeceğini de vurguladı.

Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) merkez solcu Scholz ve 23 Şubat’taki erken seçimlerde önde giden Merz, Almanya’nın zor durumdaki ekonomisi ve göç gibi önemli iç meseleleri de ele aldı.

KKTC

11.02.2025

Girne bölgesinde bugün iki saatlik elektrik kesintisi

Girne’de bugün orta gerilim elektrik şebekesinde yapılacak proje çalışması ve bakım-onarım nedeniyle 10.00 ile yaklaşık 12.00 saatleri arasında bazı bölgelere elektrik verilemeyecek.

Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun duyurusuna göre, kesintiden “Akacan FEO Sitesi, Mr Pound Plus, Harbiye Kışlası, GAÜ Koleji, K’oğlu S Bölgesi, Levent Karmi Sitesi, Recaioğlu Hotel ve civarı,  K’oğlu Starlux Sinema ve bölgesi, Topset Hotel ve bölgesi, Karmi (Karaman), Karaman su pompaları, Sivil Havacılık ve Radar Askeri Tesisleri, Edremit’in Batısı (dağ kısmı), Meriç Erülkü Sitesi, GAÜ Erkek Yurdu, Edremit köy içi, Karmi Gazino ve Hideaway Club Hotel bölgesi ve Edremit çemberi” etkilenecek.

Şenkul: Ekiplerimiz an itibarıyla sahadadır

11.02.2025

Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul, bölgeyi etkisi altına alan şiddetli yağışlar nedeniyle açıklama yaptı.

Şenkul’un açıklamasında;

“Bölgemizi etkisi altına alan şiddetli yağışları ekiplerimiz vasıtasıyla bölge bölge takip ediyoruz.
Genel olarak ciddi bir sorun olmamakla birlikte, an itibarıyla Edremit çemberi bölgesinde hafif su birikintisi oluşmuştur, batı çevre yolunu kullanacakların dikkatli olmasını istiyoruz.
Yine su hattı çalışmaları yapılan Eron market-Karmi doğu çıkış yolunda da bir miktar dolgu malzemesi yol boyunca akmıştır, yolu kullananların bu bilgiye dayalı olarak daha yavaş ve dikkatli araç kullanılmasını istiyoruz.
Ekiplerimiz an itibarıyla sahadadır, yaşayabileceğiniz herhangi bir olumsuzluk durumunda Alo 185’i arayabilirsiniz.
Çok ihtiyacımız olan yağışların, zararsız ziyansız toprakla buluşması en büyük dileğimiz.
Tekrardan herkese iyi geceler…” ifadelerine yer verdi.

GKRY

11.02.2025

Silvana Pilidu: Güney Kıbrıs, olası deprem ve onu takip edecek tsunami riski altında

Sismoloji Merkezi Başkanı Silvana Pilidu, Güney Kıbrıs’ın ve Larnaka başta olmak üzere özellikle sahil kesimlerinin, olası deprem ve onu takip edecek tsunami riski olduğunu söyledi.

Erken uyarı ve tahliye planı henüz tamamlanmadığından, Güney Kıbrıs’ın ve Larnaka başta olmak üzere özellikle sahil kesimlerinin, olası deprem ve onu takip edecek tsunami riski altında olduğu bildirildi.  

Alithia, “Engelados” (Deprem) ulusal planı çerçevesinde Sivil Savunma Teşkilatı’nın temin etmesi ve kurması gereken erken uyarı teçhizatı -sahil bölgelerine sirenler, vatandaşı bilgilendirme sistemi- bile olmadığına vurgu yaparak Sismoloji Merkezi Başkanı Dr. Silvana Pilidu’nun, yaptıkları açıklamalarla halkı her şeyin hazır olduğuna ikna etmek isteyen yetkili makamlara, sosyal medya hesabından “insanlarla alay etmekten vazgeçin” çağrısı yaptığını yazdı.

Habere göre Silvana Pilidu “X” platformundaki paylaşımında, Sismoloji Merkezi Başkanı ve erken uyarı ve tahliye koordinatörü olarak Sismoloji Merkezi’nin yeterli personele sahip olmadığını, 7-24 çalışması gerekirken sadece kamu çalışma saatleri içerisinde faaliyet gösterdiğini ve tsunamiye karşı önlemlerin tamamlanmadığını vurguladı.

Pilidu, “Helen Yayı” Girit bölgesinden gelecek Richter ölçeğiyle 8 büyüklüğündeki bir deprem senaryosunda, Yunanistan ya da İtalya’dan gelecek ve tsunaminin Kıbrıs’a ve Akdeniz’deki diğer noktalara olası varış süresinin belirtileceği uyarının Sivil Savunma Teşkilatı’na 7-10 dakikada ulaşabileceğini belirtti. Uyarının Kuzey Atlantik merkezinden gelmesi halinde tepki için 50-90 dakikaları olacağını, Sivil Savunma’nın yerel yönetimi gelmekte olan tehlike konusunda bilgilendirmek için bir dizi prosedür işletmesi gerektiğini, bu çerçevedeki eylemlerin sırasının henüz onaylanmadığını anlattı.

Sivil Savunma’nın derhal halkı SMS, siren ve medya aracılığıyla bilgilendirmesi ve kıyılardan uzaklaşmalarını önermesi gerektiğini belirten Pilidu, Larnaka Belediyesi’nin tahliye planını devreye sokması gerekeceğini ancak sahil kesiminde siren bulunmadığını, sirenlerin montajının halen yapılmadığını kaydetti.

Pilidu anlattığı planın, teorik düzeyde tartışıldığını, somut bir şey olmadığını, tatbikatı da yapılmadığından işleyip işlemeyeceğinin bilinmediğini vurguladı.

Gazete, Santorini ve bölgesinde devam etmekte olan sismik aktivite nedeniyle Rum Jeoloji Gözlemevi ve Sivil Savunma Teşkilatı’nın önceki gün ortak bir açıklama yayımlayarak, “Egkelado” ulusal planı çerçevesindeki gerekli önlem ve koruma tedbirlerinin devreye sokulduğunu açıkladığını hatırlattı.

Güney Kıbrıs, AB Ülkeleri arasında sığınmacı gidiş-geliş oranında ilk sırada

11.02.2025

Güney Kıbrıs, 2024 yılında sığınmacı gidiş geliş oranıyla AB ülkeleri arasında yüzde 179 ile ilk sırada yer aldı. İçişleri Bakanı Yoannu, 2022’de rekor sayıda sığınma başvurusu yapıldığını ve sığınmacıların büyük kısmının Yeşil Hat üzerinden geldiğini belirtti.

Güney Kıbrıs’ın 2024 yılında sığınmacı gidiş geliş oranının AB ülkeleri arasında yüzde 179 ile ilk sırada yer aldığı belirtildi.

Politis gazetesi, Rum İçişleri Bakanı Konstantinos Yoannu ile Göç Müsteşarı Nikolas Yoannidis’in ortak bir basın toplantısı düzenleyerek hükümetin, göç sorununu yönetme stratejisini sunduklarını yazdı.

Gazete, basın toplantısındaki verilere dayanarak 2024 yılında ülkeden ayrılan sığınmacı sayısının 10 bin 941 olduğunu belirtti.

Habere göre, İçişleri Bakanı Yoannu açıklamasında ayrıca 2022 yılında rekor sayılabilecek 21 bin 565 siyasi sığınma başvurusunun yapıldığını, aynı yıl içerisinde 17 bin 280 sığınmacının da ülkeye geldiğine dikkati çekti.

Yoannu, bu kişilerin yüzde 95’nin de ülkeye Yeşil Hat üzerinden geldiğini de savundu.

ORTADOĞU

11.02.2025

Trump’tan Hamas’a ültimatom: ‘Tüm rehineleri cumartesi günü bırakın’

ABD Başkanı Donald Trump, rehine takasını durdurduğunu açıklayan Hamas’ı tehdit etti ve örgütün “cumartesi günü saat 12’ye kadar” tüm rehineleri serbest bırakmasını talep etti.

Oval Ofis’te konuşan Trump, rehinelerin serbest bırakılmaması halinde “tüm dünyanın örgütün başına yıkılacağı” tehdidinde de bulundu.

Trump, Hamas tüm rehineleri serbest bırakmazsa İsrail’in ateşkesi iptal etmesi gerektiğini de savundu.

Hamas bu açıklamadan saatler önce yardım dağıtımı dahil, ateşkes şartlarının ihlal edildiğini savunarak cuma günü yapılacak rehine takasını durdurduğunu açıkladı.

İsrail’den gelen ilk açıklamalarda ateşkes şartlarının ihlaline dair iddialara yanıt verilmiyor.

Savunma Bakanı Israel Katz, “Hamas’ın açıklaması ateşkes anlaşmasının ihlalidir” dedi.

Katz, orduya “Gazze’deki olası herhangi bir senaryoya karşı hazırlıklı olma” emri verdiğini söyledi.

15 Ocak’ta imzalanan ve 19 Ocak’ta yürürlüğe giren anlaşma, karşılıklı rehine ve tutuklu takası üzerinden gerçekleşiyor.

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği saldırıda 1200 kişi öldü, 251 kişi de rehin alındı.

İsrail’in bu saldırının ardından Gazze’de büyük bir yıkıma neden olan saldırılarında 48 bin 189 kişi öldü.

Gazze’de ateşkes 19 Ocak sabahı başlamıştı.

İsrail, Netzarim Koridoru’ndan çekildi

İsrail askerleri ateşkes anlaşması kapsamında Gazze’yi ikiye ayıran Netzarim Koridoru’ndan çekildi.

Bunun ardından binlerce Filistinli eşyalarını yükledikleri araçlarla koridoru aşarak Gazze’nin kuzeyine hareket etmeye başladı.

İsrail bu alandaki yüzlerce sivil yapıyı kontrollü patlamalarla yıkmıştı.

Netzarim Koridoru’ndan çekilme, 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının koşullarından biriydi.

Anlaşma kapsamında şu ana kadar 16 İsrailli rehine ile 566 tutuklu Filistinli takas edildi.

Ateşkesin üç haftalık ilk aşamasında toplamda 33 İsrailli rehineyle 1900 Filistinli tutuklunun serbest bırakılması planlandı.

Gazze’deki binaların yaklaşık üçte ikisi yıkıldı ya da hasar gördü.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan yaklaşık 700 bin kişi de güneydeki bölgelere göç etti. İsrail’in Gazze güneyine doğru saldırılarını sürdürmesi sonucu yüz binlerce kişi birkaç kez yer değiştirmek zorunda kaldı ve Gazze’deki insani kriz derinleşti.

Netzarim Koridoru kuzeyde yaşayanların tekrar evlerine dönmelerinin önünde bir engeldi. Yaya olarak kuzeye geçmek isteyenler sahil yolunu kullansalar da arabalarla ve eşya yüklü kamyonlarla kuzeye dönmek isteyenler Netzarim Koridoru’nda tutuluyordu.

İsrail ordusu 9 Şubat’taki geri çekilmeyle ilgili resmi bir açıklama yapmadı.

İsrail’de yayın yapan Haaretz gazetesine göre, Gazze’deki Hamas yönetimi, Gazzelilere yönelik “seyahat ederken dikkatli olmaları ve uyarıları dikkate almaları” çağrısı yaptı.

Askerlerin çekilmesi, İsrailli heyetin Gazze’yle ilgili müzakereler için Katar’a gitmesiyle eş zamanlı gerçekleşti.

İsrail hükümeti, bu görüşmelerin, ateşkesin ilk aşamasındaki “teknik konuları” görüşmek için planlandığını açıklamıştı.

İkinci aşamanın ise daha zorlu bir müzakere sürecini içereceği, kalıcı ateşkesin ancak bu noktada gündeme gelebileceği tahmin ediliyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 20 Ocak’taki ABD ziyareti, Donald Trump’ın “Gazze’yi devralacağız” sözleriyle bölgedeki dengeleri yeni bir krizin eşiğine getirmişti.

Trump Filistinlilerin “başka bir yere gitmesini” savunurken, ABD’nin bölgeyi “Orta Doğu’nun Riviera’sına dönüştürmeyi” üstleneceğini iddia etmişti.

Söz konusu açıklamalara Filistinlilerin yanı sıra ABD’nin müttefiklerinden de itirazlar ve tepkiler yöneltildi.

Türkiye ve Suriye arasında askeri işbirliği nasıl şekillenecek?

11.02.2025

Türkiye ile Suriye’de kurulan yeni yönetim arasında son dönemde yapılan görüşmelerde askeri işbirliğinin geliştirilmesi konusu öne çıktı.

Suriye ordusunun yeniden inşası, askeri ekipman ve eğitim verilmesi gibi unsurlar masada.

Türkiye’nin Suriye topraklarında askeri üsler kurması ihtimali de tartışılıyor.

Savunma Bakanlığı kaynakları askeri işbirliği ile ilgili olumlu mesajlar verirken üs kurulması ihtimalini şimdiye kadar doğrulamadı.

Amerikan askerlerinin çekilmesi olasılığı ve IŞİD ile mücadele için yeni bir bölgesel mekanizma kurulması Türkiye-Suriye askeri işbirliğinin şekillenmesinde önemli rol oynayacak.

Askeri ilişkiler nasıl gelişti?

Ankara ve Şam yönetiminin üzerinde en çok konuştukları alan ise askeri ve güvenlik işbirliği oldu.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler bu konudaki ilk açıklamayı 15 Aralık 2024’te yaptı ve Suriye’nin talep etmesi durumunda bu konuda gerekli desteği sağlamaya hazır olduklarını kaydetti.

Taraflar arasındaki temaslar Ocak ayında yoğunlaştı.

Önce Suriye Savunma Bakanı Murhef Ebu Kasra 15 Ocak’ta dışişleri bakanı ve istihbarat başkanı ile birlikte Ankara’da Güler ile görüştü.

Bu temaslarda alınan kararlar uyarınca Milli Savunma Bakanlığı’ndan üst düzey bir heyet 29-30 Ocak günlerinde Şam’a teknik bir ziyaret gerçekleştirdi.

Heyet, Suriye’nin savunma ve güvenlik kapasitesinin artırılması için neler yapılması gerektiğini gözlemledi.

Kara, hava ve deniz kuvvetlerinden generallerden oluşan beş kişilik heyetin başında Savunma ve Güvenlik Genel Müdürü Tümgeneral İlkay Altındağ olduğu basına yansıdı.

Heyetin incelemeleri ve Suriye tarafının talepleri doğrultusunda askeri işbirliğinin altyapısının ve yol haritasının oluşturulması öngörülüyor.

‘Müşterek bir yol haritası’

NATO’nun ikinci büyük ordusu olan ve güçlü yapısal kapasitesiyle öne çıkan Türkiye, başta Afrika ve Balkanlar’da olmak üzere birçok ülkeyle askeri işbirliği yapıyor.

Bu süreçlerde ilk aşamada genel bir askeri işbirliği çerçeve anlaşması imzalayan Türkiye, muhatap ülkenin gereksinimleri ve taleplerine göre anlaşmada belirtilen alt başlıklarda somut işbirliği projelerini üstleniyor.

Güler, 15 Aralık 2024’te bu yönteme atıfta bulunarak “Yeni yönetimin talep etmesi durumunda gerekli desteği sağlamaya hazırız” demişti.

Bu konunun eş-Şera’nın 4 Şubat’taki ziyareti sırasında da ele alındığı kaydediliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile basın toplantısında konuşan eş-Şera, Türkiye ile ilişkileri “stratejik ortaklık” düzeyine çıkarmaya kararlı olduklarını belirtti:

“Bölgedeki güvenlik tehditleriyle mücadele etmek için ortak bir strateji oluşturmak başta olmak üzere, diğer büyük stratejik dosyalar üzerinde birlikte çalışıyoruz. Bu çabalar, Suriye ve Türkiye için sürdürülebilir güvenlik ve istikrarı sağlamayı amaçlamaktadır.”

Savunma Bakanlığı kaynakları da Türk heyetinin temasları sonrasında Suriye ordusunun kapasitesinin geliştirilmesi maksadıyla “müşterek bir yol haritası” oluşturulacağını söyledi.

Türkiye Suriye’de üs kuracak mı?

Türkiye ile Suriye arasında yapılacak anlaşmalar kapsamında yeni ordunun kurulması, mevcut altyapının iyileştirilmesi, mevcut askeri malzemenin gözden geçirilmesinin yanı sıra Türkiye’den gerekli askeri malzemenin temin edilmesi ve eğitim sağlanması gibi işbirliği adımlarının atılmasına kesin gözüyle bakılıyor.

İşbirliğinin bunun ötesine geçip Türkiye’nin Suriye’nin güvenliğine doğrudan katkı sağlayıp sağlamayacağı, ülke topraklarında bağımsız askeri üsler kurup kurmayacağı ise tartışılan konular arasında.

Uluslararası basında Türkiye’nin Suriye’de kara ve hava üsleri kuracağına ilişkin haberler üzerine açıklama yapan Savunma Bakanlığı kaynakları, “Basında çıkan bu tür haberlere ihtiyatlı yaklaşmak ve içeriğini iyi okuyup anlamak gerekir. Bu tür konuları konuşmak için şu an çok erken,” yanıtını vermekle yetindiler.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde sınır boyunca birçok bölgede askeri gücü bulunuyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Rusya ve İran ile oluşturulan İdlib “çatışmasızlık bölgesinde” de varlığını sürdürüyor.

Savunma Bakanlığı kaynakları, gereksinimler çerçevesinde asker sayılarının zaman zaman değiştiğini ve güçlerin yer kaydırmaları yaptıklarını kaydediyorlar.

Türkiye, “terör örgütü” olarak tanımladığı grupların Suriye’nin kuzeyinde “güvenlik tehdidi” oluşturduğunu söylüyor ve bu tehdit ortan kalkana kadar Suriye’de askeri varlığını sürdüreceğini kaydediyor.

Suriye’nin kuzeyinde ana omurgasını Halkın Savunma Birlikleri’nin (YPG) oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) var.

IŞİD ile mücadele nasıl şekillenecek?

Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının geleceğini ve üs kurup kurmayacağı gibi konuların ABD’nin bölgeye ilişkin politikalarının nasıl şekilleneceğine de bağlı olduğu belirtiliyor.

Donald Trump liderliğindeki yeni Amerikan yönetiminin Suriye’den asker çekme konusunda değerlendirme yaptığı ancak kesin bir sonuca varmadığı biliniyor.

ABD’nin çekilmesi durumunda IŞİD ile mücadelenin sekteye uğramaması için Türkiye ve Suriye ile Ürdün ve Irak’tan oluşan bölge ülkeleri bir mekanizma kurmaya çalışıyor.

Dört ülkenin dışişleri, savunma bakanları ile istihbarat başkanlarının yakında Ürdün’de bir araya gelerek somut adım atacakları kaydediliyor.

Bu yönde adımların atılması durumunda Suriye toprakları içinde daha kapsamlı bir askeri yapılanma gereksinimin artacağı değerlendiriliyor.

SDG de halihazırda Suriye’deki IŞİD kamplarının kontrol edilmesinde rol oynuyor.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir