Karabağ’ın Son Yâdigârı Hurşid Bânû Nâtevan

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
8 Dk. Okuma
8 Dk. Okuma

Azerbaycan tarihinin hemen her döneminde kadınlar yönetim, siyaset, kültür ve sanat gibi pek çok sahada varlık göstermiştir. Azerbaycan tarih ve medeniyetinin bir parçası olarak rol oynayan kadın kimliği, topraklarının parçalanmış bir görünüm arz ettiği Azerbaycan hanlıkları döneminde kimi zaman siyasî hedeflerin aracı rolünü üstlenmiştir. Hanlıkların Azerbaycan topraklarını kendi uhdesinde birleştirme girişimleri, aralarındaki mücadeleleri tetiklerken bu siyasî ortamdan istifade etmek isteyen Rusya İmparatorluğu ile İran’ın müdahaleleri soylu ailelere mensup Azerbaycan kadınlarının kaderi üzerinde etkili olmuştur. Dağıstan zâdegânlarından Hasay Han Usmiyev ile evlendirilen Hurşid Bânû Nâtevan bu olgunun karakteristik örneklerindendir. Bu anlamda Hurşid Bânû’nun evlendirilmesi meselesi Karabağ Hanlığı’nın geleceğine yön vermek açısından siyasî maksatlarla gerçekleştirilmiştir.    

Hurşid Bânû 15 Ağustos 1832 tarihinde Şuşa’da dünyaya gelmiştir. Karabağ Hanlığı’nın son hâkimi Mehdikulu Han ile Gence hâkimi Ziyadoğlu Uğurlu Bey’in kızı Bedircahan Beyim çiftinin kızıdır.  Aile efradı arasında “Dürrü Yekta” (Tek İnci), halk arasında “Han Kızı” lakaplarıyla anılmıştır. Saray terbiyesi görmüş, dönemin tanınmış âlim ve sanatkârlarının tedrisatından geçmiştir. Arapça ve Farsça’nın yanı sıra Tiflis’te Rus dilini de öğrenmiştir. Müstesna bir hafızaya sahip olduğu bilinmekte olup bilgisini mütalaa yoluyla daha da derinleştirmiştir.

Hurşid Bânû’nun çocukluk ve ilk gençlik yılları Karabağ Hanlığı’nın siyaseten iflasa doğru sürüklendiği istikrarsız bir atmosferde geçmiştir. 1845’de babası Mehdikulu Han vefat etmiştir. Babasının ölümünden sonra hanlığın meşru varisi olmuştur. Bu fırsattan istifade eden bazı han ve beylerin Hurşid Bânû ile evlenmek yoluyla Karabağ zâdegânları ile akrabalık tesis etmeye çalışmaları siyasî çekişmelere sebebiyet vermiştir. Mehdikulu Han’ın vefatından sonra bazı zâdegân ve din adamları da Hurşid Bânû’yu soylu biri ile nişanlayarak hem aileler arasında birlik tesis etmek hem de Karabağ Hanlığı’nın vaziyetini düzelterek yeniden toparlanmasını sağlamak amacını gütmüşlerdir. Çarlık yönetimi ise tam aksine bu ailelerin akrabalık kurmak yoluyla birlik olmasına engel olmaya çalışmıştır. Sonuç itibarı ile Hurşid Bânû 1849’da, Kafkas Canişini* Mihayil Semyonoviç Vorontsov’un hanlık üzerinde iktisadî baskı ve yarattığı korkunun etkisi ile bir süre canişinin yanında hizmet eden ve Çar’ın itibar ettiği Dağıstanlı Knyaz Hasay Han Usmiyev (1823-1866) ile evlenmek mecburiyetinde bırakılmıştır. Hasay Han Usmiyev’in, Rusya İmparatorluğu’nun menfaatlerine hizmet edeceği hesap edilen bir şahsiyet olduğu öngörülerek Hurşid Bânû ile evlenmesi sağlanmıştır. Genç yaşta General-Mayorrütbesini almış, Osmanlı-Rus Savaşı’na katılarak nişan ve madalyalarla taltif edilmiştir. Evlilik gerçekleştikten sonra önce Dağıstan’a ardından da Hasay Han’ın görev yeri Tiflis’e gelmişlerdir. Resmî belgelerde ve Tiflis matbuatında Hurşid Bânû “knyaginya” unvanıyla anılmıştır. Bu evlilikten şiirlerinde “Vefa” tahallüsünü kullanan Mehdikulu Han Usmiyev (1855-1900) ve daha çok “Han Bike” adıyla tanınan Fatima Bike (1856-1921) dünyaya gelmiştir. Hurşid Bânû’nun Hasay Han Usmiyev ile evli olduğu döneme dair bilinen detaylardan biri Fransız yazar Alexander Dumas ile görüşmesidir. Arzu etmediği bir evliliğin içinden geçen Hurşid Bânû vefasızlık ve hoşgörüsüzlüğün hâkim olduğu bir iklimde yaşamak durumunda kalmıştır. 1864’de Hasay Han ailesini terk etmiştir. Ardından Knyaz Loris-Melikov ile münakaşası sonucu sürgüne gönderilen Hasay Han 1866’da kendi yaşamına son vermiştir. Bu gelişme Hurşid Bânû’nun boşanma hakkına sahip olmasını beraberinde getirse de dönemin ruhu gereği bu konu bir fikir mücadelesine dönüşerek resmî boşanma gerçekleşmemiştir. Bir süre sonra annesi Bedircahan Beyim’in de vefatı ile Hurşid Bânû Karabağ Hanlığı’nın idarî sorumluluğunu tek başına üstlenmiştir.

Hurşid Bânû Azerbaycan medeniyet tarihinde ekseriyetle yazmış olduğu lirik türdeki şiirleriyle tanınmıştır. Edebî yaratıcılığında kişisel hayatının çıkmazları belirleyici bir rol oynamıştır. 1872’de Hurşid Bânû’nun rehberliğinde Azerbaycan’da büyük nüfuz kazanan ve “Meclis-i Üns” (Dostluk Meclisi) adıyla anılan bir cemiyet kurulmuştur.  Bu cemiyetin öncesinde az katılımlı küçük ev meclisleri varken Meclis-i Üns’ün varlığı edebî toplantıların geniş katılımlı bir muhite açılmasını sağlamıştır. Hurşid Bânû 1870’den itibaren şiirlerinde tâkatsiz, güçsüz, hasta, zayıf anlamına gelen “Nâtevan” tahallüsünü kullanmıştır. Literatürde Hurşid Bânû’nun  “Nâtevan” değil yaşadığı üzüntüleri aksettiren, melankolik ruh halini ifade eden “Natamam” tahallüsünü kullandığına yönelik alternatif görüşler de mevcuttur. Anlaşıldığı üzere Nâtevan ya da Natamam, anlam bütünlüğü açısından birbiriyle örtüşen ve eserlerini rahatsız ve şikâyetçi bir ruh haliyle ortaya koyduğunu gösteren tahallüslerdir.

Hurşid Bânû, yaşamı Karabağ Hanlığı’nın lağvedildiği siyasî bir döneme tesadüf etmiş olsa da hanlığın son temsilcisi olarak yönetici kimliğinin sorumluluğunu koşulların elverdiği ölçüde taşımıştır. Bu noktada hayırsever kişiliği ile Azerbaycan tarihinde ön plana çıkmıştır. Yüz bin ruble sarf ederek 1873’de yedi kilometrelik mesafeden, coğrafyanın olumsuz koşullarına rağmen Şuşa’ya içme suyu hattı çektirmiştir. Günümüze kadar işleyen bu su hattı “Han Kızı Bulağı” adıyla anılmaya devam etmektedir. Ayrıca Aras Nehri’nden Mil Ovası’na da su kemeri çektirmeye teşebbüs etmiştir. Yüksek ideallere sahip olan Hurşid Bânû Nâtevan, Karabağ’ın âbâdlaşdırılması ve şehrin medenî bir görünüme kavuşması yolunda şehir sakinlerinin yüz yıllık arzusu olan bulaklar çektirmiş, su ambarı, hamam, buzhane ve park gibi yapıları inşa ettirmiştir. Ayrıca yolların, köprülerin, mektep binalarının yapılmasına yıllık gelirden ayrı bir fon ayırmıştır. Şamahı’da bulunan “Svyataya Nina” adlı kızlar mektebine bin manat yardım göndererek eğitime destek olmuştur. Uzak şehirlerde okuyan Azerbaycanlı talebeler, yoksul âlimler, şairler ve sanatkârlar Hurşid Bânû’dan yardım almak suretiyle himâye edilmişlerdir.

Hurşid Bânû’nun Karabağ’da yarattığı yeniliklerden biri de Karabağ cinsi atların dünya çapında tanınmasına vesile olan girişimleridir. Nitekim Karabağ atlarının cinsleri itibarı ile sahip oldukları üstünlükler ve kıymeti dönemin süreli yayınlarında da konu edilmiştir. Karabağ hükümdarı İbrahim Halil Han’ın katlinden sonra atçılığın inkişafı sekteye uğramış ve sonrasında Mehdikulu Han’ın en üstün nitelikli atları dostlarına ve akrabalarına bağışlamasıyla hükümdarın cins atlarının sayısı daima azalmıştır. Hurşid Bânû söz konusu vaziyeti düzeltmek üzere birtakım tedbirler alınmasını sağlamıştır. Buna göre Karabağ atlarının gerek sayısını gerekse şöhretini arttırmaya çalışmıştır. 1877’de Rus Hükümeti’nin Karabağ’da yeni bir at çiftliği açılması kararına istinaden gereken yardımda bulunmak noktasında ilk katkı sağlayan Hurşid Bânû olmuştur. Hurşid Bânû döneminde Karabağ atları 1867’de Paris’te, Cezayir’de ve 1869’da Moskova’daki dünya sergisinde birincilik kazanmış, madalya ve fahri fermana layık görülmüştür.

Evliliği Karabağ Hanlığı’nın tehdit altında bulunduğu bir siyasî devrede iradesi dışında gerçekleşen Hurşid Bânû yaşadığı sıkıntılara şiirleriyle cevap vermiştir. Bu anlamda “Tek İnci” gibi parlayan Han kızı kadın kalbinin zarafetiyle âdetâ kalemiyle dertleşmiştir. Diğer taraftan şiir ve gazellerinde söz konusu ettiği mevzular edebiyat ile iç içe geçmiş tarihî hakikatleri aksettiren izler taşımıştır. Böylece Hurşid Bânû Nâtevan tarihî bir şahsiyet olmakla kalmamış arkasında edebî bir miras da bırakmıştır.

Karabağ Hanlığı her ne kadar Rus idaresi altına girmiş olsa da Hurşid Bânû Nâtevan hanlığın meşru varisi olarak yönetici kimliğinin vermiş olduğu sorumluluğun bilinci ile hareket etmiştir. Doğrudan siyasî meseleler üzerine nüfuz edememiş ancak dönemin koşulları nispetinde Karabağ ahâlîsinin refahı için çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Bu hizmetler daha çok imar faaliyetleri, hayır işleri, eğitim ve kültürel meseleler üzerinde yoğunluk kazanmıştır.


* Canişin makamı, askerî ve sivil yetkileri elinde bulunduran genel valiliği ifade etmektedir. Canişinlik statüsünde bulunan genel valiler doğrudan Çar’a karşı sorumludur.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir