TARİHTE TÜRK AİLESİ

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 4 Dk. Okuma
4 Dk. Okuma

Türkleri tarihte var oldukları andan itibaren diğer milletlerden ayıran en önemli özelliklerinden biri hiç şüphesiz ki güçlü bir aile yapısına sahip olmalarıdır. Bu yapının temeli de Bozkır kültürüne dayanmaktadır. Nitekim Bozkır kültürü Türk töresini şekillendirerek coğrafi şartların verdiği imkânlar dâhilinde Türk milletinin karakterini, siyasî yapılarını, inançlarını ve geleneklerini oluşturarak, gelişmesine oldukça fazla katkı yapmıştır. Eski Türk toplumu 5 ana yapıdan oluşmuştur. Bunlar: Oğuş: Aile; Urug: Sülale (bazılarına göre aileler birliği); 3. Bod: Boy, kabile; 4. Bodun: Boylar birliği; 5. İl (el): Bağımsız topluluk, kağanlık, devlet. Bireyin ailede başlayan varlığı ve eğitimi, toplumun her alanına yayılarak güçlü bir toplum ve millet birliği meydana getirilmesi sağlanmıştır.

Eski Türkler, “Gök kubbeyi devlet, çadırı da ailenin örtüsü ve kubbesi” olarak kabul etmişler, bu anlayışla devletin teminatını aile ailenin teminatını da kadın olarak görüp aile bireyleri arasında güven, saygı, sadakat ve sevgiye dayalı güçlü bir ilişkinin kurulmasını sağlamışlardır. Türk töre ve düşüncesine göre aileler evlenmeler yoluyla kurulduğu için evlenme teşvik edilmiş, eş seçimlerinde gençlerin ve ailenin mutlaka onayı alınmış, evlenenler bir çift olarak görülmüş, yaşam yolunu birlikte paylaştıkları için birbirlerine hitap ederlerken de “eşim, yoldaşım” şeklinde hitap etmişler, kadın kocasının evine, onun hayatına katılmak için geldiği için o gelin (kelin) olmuştur. Neslin devamının sağlanması için çocuğun olması istenmiş, kız ve erkek çocuk arasında bir ayırım yapılmamış, her ikisinin de yaşadıkları dönemin şartlarına göre iyi bir eğitim almaları için gayret gösterilmiştir. 

Türk ailesi önceleri anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile yapısında olmuş, zamanla aile büyüklerinin de katılması ile geniş aile şeklini almış, kan akrabalığı esasına dayanmış, bu yüzden de evlenecek gençlerin aileleri arasında 7 veya 9 kuşağın geçmesi gerekmiştir. Tek eşlilik genel kabul görmüş, eşlerin görev ve sorumlulukları Türk töresine göre onların doğuştan gelen ruhsal ve fiziksel durumları dikkate alınarak belirlenmiştir. Aile o devir çeşitli topluluklarda (Roma, Yunan, Hint, Çin, İran, Moğol) görülen ve zorlamaya dayanan “pederşahi” bir anlayışta değil tam tersi dost, yardımcı baba hukukunun hâkim olduğu “pederî” tipte bir anlayışa sahip olmuştur. Eşler sorunların çözümünde birlikte karar vermişler, babaya söz ve karar vermede sonsuz hak tanınmamıştır. Bununla birlikte soyun devamı erkeğe dayandırılmış, oğul yetiştirme babanın, kız ise annenin görevi sayılmıştır. Kaşgarlı Mahmut erkek çocuğun yetiştirilmesi için şu atasözünü verirken: “tay yetişirse at dinlenir, oğul yetişince baba dinlenir”; kız çocuk içinde: “Kız birle güreşme kısrak ile yarışma” demektedir.

Ailede her bireye önem ve değer verilmesi, her türlü hak ve cezaların adaletli bir şekilde olmasını sağlamıştır. Velayet, boşanma, evlat edinme, bireysel mülkiyet hakkı ve bu hak üzerindeki her türlü tasarrufa (satma, satın alma, kiraya verme gibi) sahip olunması gibi hakların bulunmasının yanı sıra zina, hırsızlık, adama öldürme gibi suçların cezalarının aynı olması da eşitlik ve adalet ilkelerine göre hareket edildiğinin en önemli göstergesidir.

Milletlerin gelecekteki varlıkları kuşku yok ki geçmişte olduğu gibi gelecekte de güçlü aile kurmalarına ve bağlarına sahip olmalarına bağlıdır. Yüzyıllar içerisinde Türk ailesinde özellikle kadının hakları ve varlığı üzerinde kısıtlamalar yaşansa da bu Türk aile yapısını derinden etkilememiştir. Ancak son yıllarda özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte yaşamımıza giren sosyal medya pek çok değerin yozlaşmasına sebep olduğu gibi aile yapısının da bozulmasında en önemli araç olarak karşımıza çıkmaktadır. 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesi önemlidir ama asıl önemli olan genç kuşaklarımızın tarihten miras aldıkları güçlü aile olmanın kodlarının eğitimleri boyunca almalarını sağlamak için her türlü tedbiri almak olacaktır. Bilindiği üzere bireyin eğitimi önce ailede başlar. Aile, eğitim ve sosyal hayat onun kişiliğini belirleyerek hayata hazırlar. Devletin ve milletin hayat damarlarından biri ailedir o yüzden de yöneticilere düşen aile kurumunun yaşatılması için hem bireysel hem eğitimsel hem de toplumsal olarak ailenin güçlendirilmesini sağlayacak her türlü kararları alıp uygulamak olmalıdır.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir