TÜRKLERDE KÜTÜPHANE KURUMU -2 (İslâmî Dönem Türk Devletlerinde)

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

Türkler İslâmiyet’i kabul ettikten sonra da eğitime ve bilgiye verdikleri önemi, kurdukları kütüphanelerle devam ettirmişlerdir. Bu kütüphaneler, genellikle İslam öncesi dönemde Maniheist ve Budist tapınak külliyelerinde olduğu gibi vakıflara bağlı olarak inşa ve idare edilen; cami, medrese, zaviye, imarethane, hastane, türbe gibi diğer mimari eserleri de barındıran külliyeler içinde yaptırılmıştır. Bunların haricinde hükümdarların, devletin önde gelenlerinin ve âlimlerin özel koleksiyonlarından da binlerce yazma günümüze kadar gelmiştir.

Türklerin daha Abbasîler zamanında ilim faaliyetleri ile ilgi oldukları ve kütüphaneler kurdukları bilinmektedir. Bunlar arasında 9. yüzyıl gibi erken bir cağda Abbasî halifesi El-Mütevekkil’in veziri olan Feth ibn Hakan ibn Gartuc ile damadı ve Mısır’da Tolunoğulları Devleti’nin kurucusu Ahmed ibn Tolun zikredilmektedir. 10. yüzyılın ilk yarısı icinde yaşamış olan Ebu Bekr es-Suli’nin adı da ünlü kitapseverler arasında geçmektedir. Aynı dönemlerde Maveraünnehir ve Horasan’da hüküm süren Samanîlerin de son çalışmalarda İranlı değil, Türk kökenli olduğuna dair görüşler ağırlık kazanmıştır. Başta Buhara olmak üzere Semerkant, Nişabur gibi önemli şehirler Samanîler tarafından medreseleri ve ders veren âlimleri, saray tarafından himaye edilen sanatçıları ile birer kültür merkezi haline dönüştürülmüştür. Buhara’daki Sâmânî sarayı İslâm dünyasının en büyük kütüphanelerinden birine sahipti. İbn Sînâ’nın Sâmânîler’e saray hekimliği yaptığı sırada çok faydalandığı bu kütüphane II. Nûh devrinde çıkan bir yangında tamamen yanmıştır.

Karahanlılar döneminde de eğitim faaliyetleri artarak devam etmiş ve Ortaçağ İslam Dünyası’nda ilk modern medrese Tamgaç Han İbrahim tarafından 1066 yılında Semerkant’ta açılmıştır. Bu kurumu diğer kurumlardan belirgin kılan farklar; fiziki açıdan kendine özgü ayrı bir bina olması, öğrenci yurdu, kütüphanesi, seçimle iş başına gelen yöneticileri, belirli bir yapıda program ve derslere sahip olması, öğrenci bursları, hoca maaşları, daimi kaynakları ile tespit edilen yıllık bütçe gibi fonksiyonlar mevcut olmasıdır. Bunu kütüphane içeren bir çok medresenin yapımı takip etmiştir. Gazneliler zamanında da pek çok kütüphane tesis edilmiştir. Özellikle âlimlerin hâmisi olmakla bilinen Gazneli Sultan Mahmud’un Gazne Camisi’nin civarında medrese içinde yaptırdığı kütüphane için devrin tarihçisi Utbî, “medresenin içinin yerden tavana kadar kitapla dolu olduğunu ve eski ve yeni ilimlere ait bu eserlerin büyük padişahlar tarafından Irak ve diğer yerlerden buldurulup sultana intikal ettiğini” kaydetmiştir. Gazneliler döneminde şehirde halkın kullanımı için kurulan yedi kütüphane mevcuttu. Onların yanı sıra Bîrûnî gibi âlimlerin şahsî kütüphaneleri de vardı.

İslâm dünyasında ilk teşkilâtlı ve düzenli medreseler Selçuklu Veziri Nizâmülmülk tarafından tesis edilmiştir. Nizâmülmülk Selçuklu Devleti’nin Bağdat, Nîşâbur, Belh, Musul, Herat, Merv, Basra, İsfahan ve Tohâristan gibi şehirlerinde birçok Nizamiye medreselerini kurdu. Selçuklular devrinde kurulan medreselerin çoğunda bazılarındaki yazma eserlerin günümüze kadar geldiği kütüphaneler mevcuttu. Yâkūt el-Hamevî kendi zamanında sadece Merv’de on kütüphane bulunduğunu nakleder ki bunlar arasında Aziziye ve Kemaliye kütüphaneleri ile Medrese-i Amidiye içindeki Medrese ve Hatuniye kütüphaneleri özellikle ünlüdür. Anadolu Selçuklularında ise kütüphaneler daha çok başkent Konya’da toplanmıştır ve bunlar arasında özellikle Sadreddin Konevî Kütüphanesi ile Kutlu Melek Hatun’un Darü’l-huffaz adıyla da bilinen kütüphanesinden bahsetmek gerekir.

Osmanlılar döneminde kuruluş devri kütüphanelerinin genellikle medrese veya camilerde hizmet verdiği görülmektedir. Bunun tek istisnası, türbe kütüphanelerinin ilki sayılabilecek olan Yazıcıoğlu Mehmed Efendi’nin Gelibolu’daki türbesinde yer alan kütüphanedir.  Fetihten sonra İstanbul’da kurulan ilk kütüphane olan Eski Saray kütüphanesi daha sonra Yeni Saray’a taşınmış  ve sonraki Topkapı Kütüphanesinin nüvesini oluşturmuştur. İstanbul’daki ilk vakıf kütüphanesi, 1454 yılında Şeyh Muhammed b. Şeyh Hasan Geylânî tarafından sur dibindeki zâviyesinde kurulmuştur. Selatin külliyelerinde kurulan kütüphanelere  gelince zengin koleksiyonları açısından Fatih, Beyazıt, Süleymaniye ve Selimiye ilk akla gelenlerdir. XVII. yüzyılın sonlarına doğru görülen müstakil kütüphanelerin ilk örneği Köprülü Kütüphanesi 1678 yılında Fazıl Mustafa Paşa’nın düzenlettiği vakıf senediyle kurulmuştur.

Cumhuriyetin kurulmasının ardından Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı yoğun okuma ve yazma seferberliği doğrultusunda devletin toplumsal bilinci besleyici bilgi kaynaklarını içeren “millî, memleket, gazi, maarif, umumî kütüphane” adı ile kütüphaneler kurulmaya başlanmıştır.  Çeşitli eğitim-öğretim ve kamu kurumları bünyesinde kurulan ve/veya bu kurumlara devredilen kütüphaneler dışında Halk Evi ve Halk Odası Kütüphaneleri ile Köy Enstitüleri Kütüphaneleri de Türk milletinin eğitimine büyük katkı sağlamıştır.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir