Türk milletinin denizlerde faaliyet göstermesi genellikle Anadolu’nun batı kıyılarında bir beylik teşkil ederek hazırladığı donanmayla Adalar Denizi’ni hâkimiyet altına alan Çaka Bey (ö. 1095) ile başlatılmaktadır. Hâlbuki Türklerin bu alandaki faaliyetleri tarihlerinin çok daha eski dönemlerine uzanmaktadır. Bununla birlikte Selçuklu Türklerinin denizcilik faaliyetleri de Çaka Bey’den öncesine gitmektedir. Selçuklu Türk Devleti’ni kuran iki kardeşten Çağrı Bey’in (ö. 1059) büyük oğlu Kara Arslan Kavurd’un (ö. 1073) Hürmüz Boğazı’nı geçerek Umman üzerine yaptığı sefer Selçuklular için bir milat teşkil etmektedir. Arap Yarımadası’nın güneydoğu ucunda, Hürmüz Boğazı’nın güneyinde bulunan Umman bölgesi her çağda boğazın diğer yakasındaki İran coğrafyası ile ilişkili olmuştur. İran’ı tek bir merkez etrafında birleştiren siyasî teşekküllerin ilk müdahale ettiği yerlerden biri olan Umman, Selçuklu Devleti’nin de ilk hedeflerinden biri hâline gelmiştir.
1040 yılında vuku bulan Dandanakan Zaferi ile teşkilatlanan Selçuklular, kısa süre içinde hudutlarını genişleterek batıda Anadolu ve Suriye’ye dek hâkimiyet kurmuşlardır. Güneyde, Basra Körfezi kıyılarına kadarki arazinin zaptıysa Kavurd Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Lût Çölü’yle Hürmüz Boğazı arasında uzanan Kirman Bölgesi’ni 1048 yılında ele geçirmeye başlayan mezkûr Selçuklu Meliki, takip eden birkaç yıl içinde Hindistan-Yakın Doğu ticaret yollarının üzerinden geçtiği ve denizle iç bölgeleri birbirine bağlayan bu bölgeyi tamamen ele geçirmiştir. Böylece Kirman’da Selçuklu Türk Devleti’ne bağlı bir Meliklik kurulmuştur. Bölgenin zapt edildiği harekât sırasında Hürmüz Adası’nı da alarak denizlere ilk adımı atmıştır. Boğazı geçmek sıradaki hedef olarak belirlenmiştir.
Melik Kavurd, Hürmüz Adası Emîri’ni yanına çağırarak deniz aşırı sefer için hazırlıklar yapılmasını emretmiştir. Gemiler inşa edilmiş, mürettebat hazırlanmış ve gerekli önlemler alınmıştır. 1050’li yılların ortalarında Umman’a yelken açılmıştır. Türk kuvvetlerinin çok hızlı bir şekilde ele geçirdiği bölgede süregelen kargaşa sonlandırılmıştır. Camilerde Kavurd adına hutbe okunmuş, darphanelerde sikke basılmıştır. Türk’ün âdil idaresi, Afrika’nın doğu sahillerinden, Hint ülkelerinden ve Çin’den gelen tacirlerin uğrak yeri Umman’da tesis edilince bölgede ticarî hareketlilik artmış, şehirler zenginleşmiş ve mamur hâle gelmiştir.
Kavurd Bey, sonraki yıllarda bölgenin idaresi için birkaç kez daha boğazı geçmiş ve aldığı güvenlik tedbirleri sayesinde sonraki otuz sene boyunca burada istikrarın teminini sağlamıştır. Onun oğullarından Turanşah’ın (ö. 1097) 1085 yılında tahta çıktığı sıralarda Umman’da patlak veren isyan, Türk kuvvetlerinin bu bölgeye yeniden müdahale etmesini gerektirmiştir. Hazırlanan gemilerle Hürmüz Boğazı’nı geçen Türk birlikleri, âsileri tenkil ederek yeniden huzuru sağlamıştır. Turanşah sadece ticarete önem vermekle kalmamış, kıyı kentlerinde de önlemler almıştır. Bu sayede bozulan tüccar hareketliliği yeniden canlanmıştır. Kavurd’un torunlarından Arslanşah’ın (ö. 1145) melikliği devrinde de yine Umman’da isyanlar çıkmış ama bunlar Türk kuvvetlerinin yaptığı deniz aşırı seferle bastırılmıştır.
Umman’daki Selçuklu hâkimiyeti, Arslanşah’tan sonra yaşanan taht mücadelesi sırasında Kirman’da mağlup olduktan sonra Umman’a kaçan taht müddei Selçukşah ile birlikte ortadan kalkmıştır. Bölgeyi 1150’li yılların ortalarına kadar idare eden Selçukşah, Kirman tahtını elde etmek için İran’a dönmüştür. Böylece bir asırlık bir idareden sonra Umman, Selçuklu Türk hâkimiyetinden çıkmış ve yerini kargaşaya bırakmıştır. Yaklaşık seksen sene sonra Selçuklu Türk Devleti’nin ardıllarından olan ve Basra Körfezi’nin tamamını ele geçiren Salgurlular’ın idaresine girmekle yeniden Türklere bağlanan Umman’a yapılan sefer, Selçuklu Türklerinin ilk deniz aşırı harekâtı olması hasebiyle Türk tarihinde mühim bir yer edinmiştir.

