
Tekrardan Amerikan Başkanlığı koltuğuna dönen Donald Trump, ikinci dönemine hızlı bir başlangıç yaptı. Bu dönemde en çok yankı uyandıran söylemlerinden biri, Kanada’nın 51. eyalet olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) katılmasını istemesi oldu. Peki, bu iki ülke birleşirse ne olur? Daha da önemlisi, Trump’ın aklındaki gerçek plan ne? Bu soruların cevaplarını detaylı bir şekilde incelemek, hem coğrafi hem de siyasi ve ekonomik açıdan önemli bir analiz gerektiriyor.
Dünyanın en büyük ikinci ülkesi olan Kanada, 9.984.670 km²’lik yüz ölçümüyle Rusya’dan sonra gelir. ABD ise 9.372.610 km² ile dünyanın dördüncü büyük ülkesidir. Eğer bu iki ülke birleşirse, 19.357.280 km²’lik yeni bir ülke ortaya çıkacak ve bu, Rusya’nın 17.098.242 km²’lik yüz ölçümünü geride bırakarak dünyanın en büyük ülkesi olacaktır. Nüfus açısından bakıldığında, ABD yaklaşık 345.4 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık üçüncü ülkesi konumunda. Kanada ise 39.742 milyonluk nüfusuyla 38. sırada yer alıyor. İki ülkenin birleşmesi durumunda, yaklaşık 385 milyonluk bir nüfus ortaya çıkacak. Ancak bu, ABD’nin dünya nüfus sıralamasındaki yerini değiştirmeyecek. Çünkü bir üst sıradaki Çin yaklaşık 1.42 milyar, bir alt sıradaki Endonezya ise 283.5 milyon nüfusa sahip.
Kanada ve ABD, 8.891 km’lik dünyanın en uzun kara sınırını paylaşıyor. İlginç bir şekilde, Kanada nüfusunun %80’i bu sınıra bitişik yerleşim yerlerinde yaşıyor. Sınırın batı yakası, 49. paralel üzerinde düz bir çizgi şeklinde ilerlerken, doğu yakası güneye doğru çıkıntı yaparak ABD ile iç içe geçiyor. Bu durum, tarihte iki ülke arasında yapılan sınır anlaşmalarının bir sonucudur. Kanada nüfusunun büyük bir kısmı, özellikle 49. paralelin altında güneye çıkıntı yapan bölgede toplanmış durumda. Bu bölge, nüfusun yaklaşık %72’sini barındırıyor. Ülkenin en büyük iki şehri olan Toronto ve Montreal ile başkent Ottawa da burada yer alıyor.
Nüfusun bu bölgede toplanmasının hem tarihi hem de coğrafi nedenleri var. Büyük Göller Bölgesi olarak adlandırılan bu alan, su kaynakları bakımından oldukça zengindir. Su kaynakları, ılıman iklimle birleşince, büyük toplulukları besleyecek alanlar oluşturmuştur. Aynı zamanda ılıman iklim, insan yaşamı için elverişli koşullar sunar. Bu nedenle, Avrupalı koloniciler bu bölgeye ilk yerleşim yerlerini kurmuş ve o günden bu yana Büyük Göller Bölgesi, Kuzey Amerika’nın en kalabalık yerlerinden biri haline gelmiştir.
Kanada ve ABD, aynı coğrafyada yer almalarına ve ticari ve sosyal açıdan yoğun bir etkileşim içinde olmalarına rağmen, birbirlerinden oldukça farklı ülkelerdir. Kanada, hem İngiliz hem de Fransız mirasını taşır. Bu iki kültür, Kanada’nın ulusal kimliğinde önemli bir yer tutar. ABD ise, devrimci bir bağımsızlık savaşıyla İngiltere’den ayrılmış ve bireysel özgürlük ve bağımsızlık vurgusunu kültürüne daha fazla yansıtmıştır. Kanada ise barışçıl bir süreçle özerklik kazanmış ve bu, daha uzlaşmacı bir ulusal kimliğin oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Amerikan kültürü, bireyci bir yapıya sahiptir. Kişisel başarı ve özgürlük, Amerikan toplumunda ön plandadır. Kanada ise daha topluluk odaklıdır ve sosyal devlet politikaları, eşitlikçi bir toplum yaratmayı hedefler. Örneğin, Kanada’da sağlık hizmetleri herkes için ücretsiz veya düşük maliyetlidir. ABD’de ise sağlık sigortası genellikle özel şirketler tarafından sağlanır ve maliyetler daha yüksektir. ABD’deki sosyal yardım programları, Kanada’ya göre çok daha sınırlıdır.
Bu kültürel ve siyasi farklılıklar, iki ülkenin siyasi eğilimlerine de yansır. Kanada’da son 25 yılda yapılan seçimlerde, merkez sol diyebileceğimiz Liberal Parti, oyların üçte ikisini almıştır. ABD’de ise seçimler, liberal anlayışa sahip Demokrat Parti ile muhafazakar anlayışa sahip Cumhuriyetçi Parti arasında gidip gelmektedir. Eğer Kanada ABD ile birleşirse, uzmanlar Kanada’daki sol eğilimlerin ABD siyasetini tamamen değiştirebileceğini düşünüyor. Bu durum, özellikle Cumhuriyetçi Parti için büyük bir dezavantaj yaratabilir.
Kanada ve ABD arasındaki ticaret ilişkileri, dünyadaki en büyük ve en birbirine geçmiş ekonomik ortaklıklardan biridir. Kanada, ihracatının yaklaşık %75’ini ABD’ye yapıyor. 2023 yılı verilerine göre, bu rakam 439.6 milyar dolara ulaşmıştır. Kanada’nın en büyük ikinci müşterisi olan Çin’e yapılan ihracat ise 22.6 milyar dolardır. ABD ise Kanada’ya yıllık yaklaşık 352.76 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Ancak ABD, Kanada’ya karşı her yıl ortalama 44 milyar dolarlık bir ticaret açığı veriyor.
Kanada, ABD’ye başta petrol ürünleri olmak üzere, otomotiv ve otomotiv parçaları, ham alüminyum, altın ve buğday gibi ürünler satıyor. Trump, iç pazarı hareketlendirecek bir üretim patlaması yaratmak istediğini daha önce dile getirmişti. Kanada’yı 51. eyalet olarak ABD’ye katarsa, özellikle Çin’e karşı ticaret savaşında büyük bir avantaj elde edecek. İki ülke arasındaki ticaret engellerinin tamamen kalkması, daha büyük bir iç pazar oluşturacak ve üretim maliyetlerini düşürecektir. Bu durum, tüketicilere daha ucuz ürünler sunulmasını sağlayacak ve ABD’nin yıllık ortalama 44 milyar dolarlık ticaret açığını kapatmasına yardımcı olacaktır.
Trump’ın Kanada’yı ABD’nin bir eyaleti yapma planının arkasında, Kuzey Kutbu’na yönelik stratejik hedefler yatıyor. Küresel ısınma nedeniyle buzulların erimesi, Kuzey Kutbu’ndaki doğal kaynaklara erişimi kolaylaştıracak. Londra’daki Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün tahminlerine göre, bölgede 90 milyar varil petrol ve 47 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulunuyor. Ayrıca, uranyum, altın, elmas ve nadir mineraller açısından da büyük rezervler olduğu düşünülüyor.
Deniz taşımacılığı açısından da Kuzey Kutbu rotası, gelecekte büyük bir öneme sahip olacak. Örneğin, Çin’in Şangay limanından Avrupa’nın Rotterdam limanına giden bir gemi, Kuzey Kutbu rotasını kullanırsa, mevcut Kızıldeniz-Süveyş Kanalı rotasına göre %30 daha kısa bir yol izleyecek. Çin, Kuzey Kutbu’na kıyısı olmamasına rağmen, bu bölgeye büyük yatırımlar yapıyor ve Rusya ile ortak askeri tatbikatlar düzenliyor.
ABD, Kuzey Kutbu’nda en kısa kıyı şeridine ve en dar münhasır ekonomik bölgeye sahip ülke konumunda. Rusya ise bölgede en uzun kıyı şeridine ve en geniş münhasır ekonomik bölgeye sahip. Kanada ve Grönland ise Rusya’dan sonra bölgede en geniş münhasır ekonomik bölgeye sahip ülkelerdir. Trump’ın Kanada ve Grönland’ı ABD’ye katma planının arkasında, bu bölgedeki doğal kaynaklara ve ticaret yollarına erişim sağlama hedefi yatıyor.
Kanadalı araştırma şirketi Leger’in 2024 yılında yaptığı bir ankete göre, Kanada vatandaşlarının yalnızca %13’ü ülkelerinin ABD’nin 51. eyaleti olmasına onay veriyor. %82’si ise bu fikre karşı çıkıyor. Geri kalan %5 ise kararsız olduğunu belirtiyor. Özellikle Quebec eyaletinde, Fransız mirasını taşıyan ve ayrılıkçı eğilimlere sahip bir kesim, birleşme fikrine şiddetle karşı çıkıyor. 1995 yılında Quebec’te yapılan egemenlik referandumunda, çok az bir farkla (%49.2’ye karşı %50.8) ayrılık reddedilmişti. Birleşme durumunda, bu ayrılıkçı eğilimler yeniden güçlenebilir.
Trump’ın Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti yapma planı, hem coğrafi hem de ekonomik ve stratejik açıdan büyük bir değişim yaratma potansiyeline sahip. Ancak bu plan, Kanada halkı tarafından büyük ölçüde reddediliyor. Ayrıca, iki ülke arasındaki kültürel ve siyasi farklılıklar, birleşmenin önündeki en büyük engellerden biri. Trump’ın asıl hedefi, Kuzey Kutbu’ndaki doğal kaynaklara ve ticaret yollarına erişim sağlamak olsa da, bu hedefe ulaşmak kolay olmayacak gibi görünüyor.