BOZKIR TOPLUMLARININ ÇİN’E ETKİLERİ

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
6 Dk. Okuma
6 Dk. Okuma

            Tarih boyunca bozkır halkları, Çin etkisi altında kalmış ve sürekli olarak etkilenmiş gibi görülmüşlerdir. Oysaki toplumlar arası etkileşim, tarih boyunca karşılıklı olan bir durum olmuştur. Bu sebeple başta Türkler olmak üzere, bozkır toplumlarının Çin’e etkileri de oldukça yoğun ve etkili bir şekilde gerçekleşmiştir. Milattan önceki çağlarda başlayan bu etki modern Çin’in kurulduğu dönemlere dek sürmüştür.

            Eski çağlarda bozkır halkları günümüz Çin’inin orta ve kuzey kesimlerinde yaşamışlar, etkilerini sürdürmüşlerdir. Yaklaşık M.Ö. 2000’lerde varlığını sürdüren, Çin kültürünün temellerini oluşturan Yang-Shao kültürü, içinde bozkır toplumlarının da olduğu karışık bir kültür olmuştur. Bu kültürün en büyük özelliği, boyalı çanak çömlek yapımı olmuştur. Bu çanak çömleklerin batı ve kuzey bozkır halkları tarafından getirildiği araştırmacılar tarafından anlaşılmıştır. M.Ö. 1800-1500’lü yıllarda, Çin’de ilk defa bronz aletler kullanılmaya ve üretilmeye başlanmıştır. Çin’e bronzun gelişi yine bozkır üzerinden olmuştur.  Bu dönemlerde kurulan Çin’in Shang Hanedanı, Türklerden at kullanmayı da öğrenmeye başlamış ve Çin’in ilk önemli hanedanını kurmuşlardır.

            Çin’de kurulmuş ve uzun süreler hüküm sürmüş hanedanlardan birçoğu da bozkır asıllı olmuştur. Bu hanedanlıklardan en önemlilerinden biri M.Ö. 1050’lerde kurulan ve Çin kültürünün temellerinin oluşmasına katkı sağlayan Chou Hanedanı olmuştur. Chou Hanedanı’nın kurulmasından itibaren aslında Çinliler örgütlenmiş bir devlet yapısıyla da tanışmışlardır. Zira Choulardan önceki Çin’de örgütlü bir devletten ziyade lokal hanedanlıklar hâkim olmuştur. Aynı zamanda Choular, kendi inançlarını da Çin’de yaymışlardır. Örneğin sonraki dönemlerde Çin İmparatorlarına “Göğün Oğlu” unvanının verilmesi gök yüzünün kutsal sayılması gibi anlayışlar Chouların Çin’de bıraktıkları mirasın bir parçası olmuştur. Choular aslen bozkır kökenli olduklarından hayvancılıkla uğraşmışlardır. Çin içinde yerleştikleri zaman tarımla uğraşan bir topluma egemen olmuşlar ve bu alanda da gelişme göstermişlerdir. Tarımla uğraşan Çinliler saban kullanmakta, ancak sabanı kendileri çekmekteydiler. Choular bu sabanlarda kendi besledikleri hayvanları kullanmaya başlamışlar ve böylelikle tarımında gelişmesine katkı sağlamışlardır.  Chou Hanedanı döneminde M.Ö. 7. yüzyılda Türkler tarafından Çin’e getirilen bir diğer unsur ise demircilik olmuştur. Chou Hanedanının zayıfladığı dönemlerde Çin’de birbirleri ile mücadele eden beylikler ortaya çıkmıştır. Bu beylikler İ, Ti ve Hu gibi çoğunluğu Türk olan Bozkır halklarından yardım istemişler, siyasetlerini bu yardımlar üzerinden ilerletmişlerdir. Aynı şekilde Bozkır toplumları da birbirleri arasındaki mücadelelerde Çin Beyliklerini kullanmaktaydı. Bu dönemlerde yaşamış büyük Çinli filozof Konfüçyüs, yazılarında ve öğretilerinde sürekli olarak İ, Ti ve Hular üzerinden örnekler vermiş, onların yaşamlarını inceleyerek felsefesini oluşturmuştur. Öyle ki Konfüçyüs’ün Tanrı’dan bahsederken kullandığı ve Çince olmayan “Tien” sözünün, Türkçe “Tanrı” (Tengri) kelimesinden geldiği anlaşılmıştır. Yine aynı dönemlerde kullanılmaya başlanan On İki Hayvanlı Takvimin Türklerden Çinlilere geçtiği yönünde düşünceler de ortaya atılmıştır.

            Asya Hunlarının güçlendiği dönemlerde Türklerin Çinliler üzerindeki etkileri artarak devam etmiştir. Bu etki çoğunlukla askerî alanlarda olmuştur. Türkler, atı daha iyi kullanmak için pantolon, çizme, ceket, eyer ve üzengi gibi eşyaları icat etmişlerdi. Çinliler, Özellikle Mete Han döneminden sonra iyice güçlenen Hunların karşısında durabilmek için, Türkler gibi giyinip silah kuşanmaya başlamışlar, Türkler gibi ok ve yay kullanımını öğrenmeye çalışmışlardı. Mete Han’ın ordusunda kurduğu onluk sistemi de kullanmaya başlamışlardır. Aynı zamanda Türk çalgılarından da etkilenmişler, çoğunlukla askerî alanda kullanılan davul ve boru başta olmak üzere Türk çalgılarını kullanmaya başlamışlardı. Çinlilerin müzik alanında Türklerden esinlenmeleri yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Kök Türkler zamanında, Çin’e giden bir Türk’ün Çin’de keşfettiği 12 bölümlü müzik kuralı, Çin müziğinde bir devrim olmuştur.

Kök Türkler ve Uygurlar zamanında, giyim, müzik, edebiyat, resim ve mimarlık alanlarında Çin’e oldukça fazla tesir edilmiştir. Çin’de devlet erkânı ve halk arasında bir Türk modası başlamış, yakalı, soldan açılan Türk giysileri günlük giysi haline gelmiştir. Şiirlerde gerçek hissiyatı yakalamak için, sözlü edebiyatta oldukça gelişmiş olan Türk edebiyatının etkileri ortaya çıkmıştır. Bugün dahi Çin’de meşhur olan Çince “Chi-le-ge” isimli şiiri aslen Türkçe olup sonradan Çinceye çevrilmiştir. “Chi-le” ifadesi aslen Oğuzların atası sayılan “Tiele” boyunu ifade eder, yani bu şiir aslında Oğuzların bilinen en eski şiirlerinden birisi olmuştur. Sanatsal alanda Çinlilerin Türklerden öğrendikleri bir diğer husus ise tiyatro ve cambazlık olmuştur. Çin kaynaklarında, cambazlık ve tiyatro sanatını Türklerden öğrendikleri açık olarak kaydedilmiştir.  Çinliler, Budizm ve Maniheizm’i de Türkler vasıtasıyla öğrenmişlerdir. Bu dinlerin edebi metinleri özellikle Uygurlar döneminde Çinliler tarafından alınmıştır. Uygurların erken zamanlarda yerleşik hayata geçişi, onları mimari alanda geliştirmiş ve Uygur mimarisinin etkileri Çin’de bulunan Budist tapınaklarda kendini göstermiştir.

Çin’in başta Türkler olmak üzere bozkır toplumları tarafından etkilenmesi, en eski devirlerde başlamış ve sürekli olarak devam etmiştir. Bu etkileşim karşılıklı olmasına rağmen, bozkır halklarının Çin’e katkıları, Çin’in bozkır halklarına katkılarından çok daha fazla olmuştur. Devlet geleneği, din, edebiyat, sanat, askerî, ticari, ekonomi, tıp gibi birçok konu, Çin’e bozkırlardan gelmiştir. Çin’de hüküm süren onlarca hanedanın yarısına yakınının, Türk, Moğol ve Tunguzlar gibi bozkır kökenli olması bu durumu kolaylaştırmıştır. Özellikle Uygurlar dönemindeki ilmî ve sanatsal gelişim Çin’de oldukça değer görmüş; Moğolların devlet kademelerinde Uygurları kullanması ve Çin’i hâkimiyet altına alıp başkentlerini Çin’e taşımalarından sonra da devam etmiştir. Bu etkileşim kullanılan dile de yansımış, yüzlerce Türkçe ve Moğolca kelime Çinceye geçmiştir. Tarih boyunca bozkır, doğu ile batı arasında köprü görevi üstlenmiştir. Türkler ise bozkırın en önemli temsilcileri olarak, doğu ve batı arasındaki bağlantıyı oluşturmuşlar, farklı kültürler arasındaki etkileşimleri kurarak, medeniyetlerin inşa edilmesine katkı sağlamışlardır.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir