ABD
07.02.2025
ABD’li üst düzey yetkililer geri adım attı: Trump’ın Gazze planının bazı kısımları geri çekildi
Trump’ın Gazze planı, ABD’nin İsrail ve Filistin arasında iki devletli bir çözümü destekleme yönündeki uzun süredir devam eden politikasını altüst ederek uluslararası kınamalara neden oldu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın bazı üst düzey yardımcıları, Gazze’nin kontrolünü devralma ve Filistinlileri savaştan etkilenen bölgeden kalıcı olarak gönderme önerisinin bazı kısımlarını, yurt içi ve yurt dışındaki tepkiler ve planın yasallığına ilişkin soruların ardından yumuşatmaya çalıştı.
Salı günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında Trump, ABD’nin Gazze’de “uzun vadeli bir mülkiyet pozisyonuna” sahip olduğunu düşündüğünü belirterek, 1,8 milyon Filistinlinin komşu ülkelere “kalıcı olarak yerleştirilmesi gerektiğini” sözlerine ekledi. Trump, büyük bir yeniden inşa operasyonunun bir parçası olarak ABD askerlerinin bölgeye konuşlandırılmasına da açık kapı bıraktı.
Trump’ın açıklamaları Çarşamba günü dünyanın dört bir yanından tepkilere neden olurken, Arap devletleri ve Avrupalı liderler iki devletli bir çözümün uygulanması yoluyla bir Filistin devletine desteklerini ifade etti.
Trump’ın yorumlarının üzerinden 24 saat geçmeden üst düzey ABD’li yetkililer planın bazı unsurlarını geri çekti.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio çarşamba günü yaptığı açıklamada, Trump’ın Gazze’nin yeniden inşası için Gazzelilerin geçici olarak bölgeden çıkarılmasını önerdiğini söyledi ve Başkan’ın Gazze’nin kontrolünü kalıcı olarak ele geçirmek için ABD askerlerini kullanmayı taahhüt etmediğinde ısrar etti.
Rubio bu önerinin “düşmanca bir hareket” değil, “çok cömert bir hareket, yeniden inşa etme ve yeniden inşadan sorumlu olma teklifi” olduğunu belirtti.
Rubio, Trump’ın Filistinlileri Ürdün ve Mısır’a yerleştirme önerisi için de “Siz orayı yeniden inşa ederken insanların da bir yerlerde yaşaması gerekecek,” dedi.
Trump salı günü yaptığı açıklamada, “gerekli olması halinde” Gazze’ye ABD askerlerini gönderebileceğini söylemişti.
Ancak Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt çarşamba günü düzenlediği basın brifinginde, “Başkan’ın Gazze’ye asker gönderme taahhüdünde bulunmadığını” belirtti. Leavitt ayrıca, yeniden inşa süreci için Gazzelilerin “geçici olarak yerlerinin değiştirilmesi” gerektiğini ifade etti.
Leavitt, “Bu, dünyanın en iyi anlaşma sağlayıcısı Donald Trump’ın bölgedeki ortaklarımızla bir anlaşma yapacağı anlamına geliyor,” diyerek ABD’nin Gazze’deki yeniden inşa çabalarını finanse etmek için vergi mükelleflerinin parasını harcayacağı ihtimalini ortadan kaldırdı.
Trump’ın Gazze önerisi, ABD’nin İsrail ve Filistin arasında iki devletli bir çözümü destekleme yönündeki uzun süredir devam eden politikasını altüst etti ve Ocak ayında iki taraf arasında varılan kırılgan ateşkes anlaşmasının tam ortasında geldi.
Arap dünyası planı reddetmekte gecikmedi ve hem Mısır hem de Ürdün Filistinlilerin kendi ülkelerine yerleştirilmesi fikrine karşı çıktı.
Ürdün Kralı Abdullah, Çarşamba günü Filistin Yönetimi Başkanı ile yaptığı görüşmede ülkesinin Filistin topraklarını ilhak etmeye yönelik hiçbir girişimi kabul etmeyeceğini söyledi.
ABD’nin başlıca müttefiki Suudi Arabistan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmaması halinde İsrail ile diplomatik ilişki kurmayacağını açıkladı.
Türkiye, Rusya, Çin, Avustralya ve AB’nin 27 üye ülkesinin çoğunluğu da dahil olmak üzere dünya genelinde bir dizi ülke Trump’ın planına karşı olduklarını dile getirdi.
Birleşmiş Milletler (BM) ise Filistinlilerin Gazze’den çıkarılması önerisinin “etnik temizlik” anlamına geleceğini belirtti. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de Trump’ın önerisinin uluslararası hukukla çelişeceğini öne sürdü.
Türkiye ziyareti sırasında konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeierde BM’nin Gazzelilerin zorla yerlerinden edilmesine yönelik herhangi bir girişimin “uluslararası hukuka göre kabul edilemez” olduğunu ve bölgede barışın sağlanması için “ciddi bir müzakere zemini” oluşturmayacağını yineledi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Birleşmiş Milletler’e “Filistin halkını ve devredilemez haklarını koruması” çağrısında bulunarak Trump’ın yapmak istediğinin “uluslararası hukukun ciddi bir ihlali” olacağını söyledi.
İsrail’de ise Trump’ın planı Netanyahu hükümetinin üyeleri tarafından övgüyle karşılandı.
Çarşamba günü Fox News’e verdiği bir röportajda Netanyahu, önerinin “duyduğu ilk iyi fikir” olduğunu söyledi. Netanyahu, “Bence bu gerçekten takip edilmeli, incelenmeli, ve yapılmalı, çünkü herkes için farklı bir gelecek yaratacağını düşünüyorum,” dedi.
Trump vazgeçmiyor
Yönetimindeki yetkililer planının bazı kısımlarını yumuşatmaya çalışsa da Trump perşembe günü kendi sosyal medya platformu Truth Social’de yaptığı yorumlarda Gazze’ye yönelik planını tekrar dile getirdi.
Gazze Şeridi’nin “savaşın sonunda İsrail tarafından ABD’ye devredileceği” iddiasını yineleyen Trump, “Chuck Schumer gibi insanlar ve Filistinliler, bölgede yeni ve modern evlere sahip, çok daha güvenli ve güzel topluluklara çoktan yerleşmiş olacaklardı.”
Trump, ABD Senatosu’nun Demokrat Partili Azınlık Lideri Schumer’e gönderme yaptı.
“ABD, dünyanın dört bir yanından gelen büyük geliştirme ekipleriyle birlikte çalışarak, türünün en büyük ve en görkemli örneklerinden biri olacak olan projenin inşasına yavaş ve dikkatli bir şekilde başlayacaktı,” diyen Trump, “ABD’den gelecek askerlere gerek kalmayacak! Bölgeye istikrar hakim olacak,” diye ekledi.
Öte yandan, İsrail Savunma Bakanı Israel Katz orduya Gazze Şeridi’nden sakinlerin “gönüllü olarak ayrılmasına” izin verecek bir plan hazırlamasını emretti.
Tartışmalı bir şekilde, geçen yıl Filistin’i bir devlet olarak tanıyan İspanya, İrlanda ve Norveç’in Gazzelilerin kendi topraklarına girmesine izin vermesinin zorunlu olabileceğini öne sürdü.
İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares ise Gazzelilerin Gazze’ye ait olduğunuve Gazze’nin gelecekteki Filistin devletinin bir parçası olması gerektiğini söyleyerek bu öneriyi hemen reddetti.
ABD’de protestocular Trump’ın politikalarına, Project 2025’e ve Elon Musk’a karşı bir araya geldi
07.02.2025
ABD’nin farklı şehirlerinde toplanan göstericiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın attığı adımları protesto etti.
Trump yönetiminin ilk icraatlarını protesto etmek üzere Çarşamba günü ABD’nin çeşitli kentlerinde toplanan binlerce gösterici, Başkan’ın göçmenlere yönelik baskılarından trans haklarını geri almasına ve Filistinlileri Gazze Şeridi’nden zorla nakletme önerisine kadar birçok politikasını kınadı.
Austin’de yüzlerce protestocu bloklar boyunca pankartlar sallayarak ve “İşte demokrasi böyle bir şey” sloganları atarak yürüdü.
Philadelphia’daki ve Kaliforniya, Minnesota, Michigan, Wisconsin, Indiana ve diğer eyaletlerde protestocular Başkan Donald Trump’ı, milyarder Elon Musk’ı ve Amerikan hükümeti ve toplumu için aşırı sağcı bir siyasi proje olan Project 2025’i kınayan pankartlar taşıdılar.
Protestolar, 50 protesto, 50 eyalet, bir gün anlamına gelen #buildtheresistance ve #50501 hashtagleri altında internette örgütlenen bir hareketin sonucuydu. Sosyal medyadaki web siteleri ve hesaplar “faşizmi reddet” ve “demokrasimizi savun” gibi mesajlarla eylem çağrıları yayınladı.
Çeşitli şehirlerde düzenlenen gösterilerde Musk ve Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) eleştirildi.
Onlarca protestocunun toplandığı Jefferson City, Missouri’deki eyalet meclisi merdivenlerinde bir posterde “DOGE yasal değil” yazıyordu. “Elon neden sizin Sosyal Güvenlik bilgilerinize sahip?”
Kongre üyeleri, DOGE’nin ABD hükümetinin ödeme sistemine dahil olmasının güvenlik risklerine ya da Sosyal Güvenlik ve Medicare gibi programların ödemelerinin aksamasına yol açabileceğine dair endişelerini dile getirdiler. Bir Hazine Bakanlığı yetkilisi, DOGE ile çalışan bir teknoloji yöneticisinin “salt okunur erişime” sahip olacağını söyledi.
Trump yeni döneminin ilk birkaç haftasında ticaret ve göçten iklim değişikliğine kadar her konuda bir dizi icra emri imzaladı. Demokratlar Trump’ın gündemine karşı seslerini yükseltmeye başladıkça, protestolar da çoğaldı.
ABD Başkanı Trump, İsrail’e yönelik soruşturmalar nedeniyle UCM’ye yaptırım öngören kararnameyi imzaladı
07.02.2025
ABD Başkanı Donald Trump, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni Amerika’yı ve yakın müttefiki İsrail’i hedef alan ‘gayrimeşru ve temelsiz eylemlerde bulunmakla’ suçladı.
ABD Başkanı Donald Trump Perşembe günü, ABD’nin yakın müttefiki İsrail’e yönelik soruşturmalar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptırım uygulanmasını öngören bir kararname imzaladı.
Ne ABD ne de İsrail mahkemeye üye değil. UCM, Kasım 2024’te İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hakkında, Hamas’ın Ekim 2023’te İsrail’e yönelik saldırısının ardından Gazze’deki Filistinlilere yönelik eylemleri nedeniyle tutuklama emri çıkardı.
Trump’ın imzaladığı kararnamede UCM, “Amerika’yı ve yakın müttefikimiz İsrail’i hedef alan gayrimeşru ve temelsiz eylemlerde bulunmakla” ve Netanyahu ile eski savunma bakanı Yoav Gallant hakkında “temelsiz tutuklama kararları” çıkararak yetkisini kötüye kullanmakla suçlanıyor.
“UCM’nin ABD ya da İsrail üzerinde yargı yetkisi yoktur” denilen kararda, mahkemenin her iki ülkeye yönelik eylemleriyle “tehlikeli bir emsal” oluşturduğu ifade edildi.
Trump’ın bu adımı Netanyahu’nun Washington’u ziyaret ettiği sırada geldi. Netanyahu ve Trump salı günü Beyaz Saray’da görüştüler ve Netanyahu perşembe gününün bir kısmını Capitol Hill’de meclis üyeleriyle bir araya gelerek geçirdi.
Kararnamede, ABD’nin UCM’nin “ihlallerinden” sorumlu olanlara “somut ve önemli sonuçlar” uygulayacağı belirtiliyor. Bu yaptırımlar arasında mülk ve varlıkların bloke edilmesi ve UCM yetkilileri, çalışanları ve akrabalarının ABD’ye girişine izin verilmemesi de yer alıyor.
İnsan hakları aktivistleri mahkeme yetkililerine yaptırım uygulanmasının caydırıcı bir etki yaratacağını ve mahkemenin soruşturma yürüttüğü diğer çatışma bölgelerindeki ABD çıkarlarına ters düşeceğini söyledi.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nin Ulusal Güvenlik Projesi’nde çalışan avukat Charlie Hogle, “Dünyanın dört bir yanındaki insan hakları ihlallerinin mağdurları gidecek başka yerleri olmadığında Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuruyor ve Başkan Trump’ın kararnamesi adalet bulmalarını zorlaştıracak,” dedi. “Bu emir aynı zamanda Birinci Anayasa Değişikliği ile ilgili ciddi endişeleri de beraberinde getiriyor çünkü ABD’deki insanları, herhangi bir yerde, herhangi biri tarafından işlenen zulümlerin tespit edilmesi ve soruşturulmasında mahkemeye yardımcı oldukları için ağır cezalara çarptırılma riskiyle karşı karşıya bırakıyor.”
Hogle kararın “hem hesap verebilirliğe hem de ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırı olduğunu” söyledi.
İsrail gibi ABD de mahkemenin 124 üyesi arasında yer almıyor ve uzun zamandır seçilmemiş yargıçlardan oluşan bir “Uluslararası Mahkeme”nin ABD yetkililerini keyfi olarak yargılayabileceğine dair şüpheler taşıyor. 2002 tarihli bir yasa Pentagon’a mahkeme tarafından tutulan herhangi bir Amerikalı ya da ABD müttefikini serbest bırakma yetkisi veriyor. Trump, 2020 yılında başsavcı Karim Khan’ın selefi Fatou Bensouda’ya, Afganistan’da ABD dahil tüm taraflarca işlenen savaş suçlarına ilişkin soruşturma açma kararı nedeniyle yaptırım uygulamıştı.
Ancak bu yaptırımlar Başkan Joe Biden döneminde kaldırıldı ve ABD, özellikle Khan’ın 2023’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna’da savaş suçu işlemekle suçlamasının ardından, mahkemeyle ılımlı bir şekilde iş birliği yapmaya başladı.
UCM, geçen yıl büyük bir siber saldırıya uğramış ve çalışanlar haftalarca dosyalara erişememişti.
Bazı Avrupa ülkeleri buna karşı çıkıyor. Hollanda, geçen yılın sonlarında yaptığı bir açıklamada, diğer UCM üyelerine “mahkemenin çalışmalarını yürütmeye devam edebilmesi ve görevini yerine getirebilmesi için bu olası yaptırımların risklerini azaltmak üzere iş birliği yapmaları” çağrısında bulundu.
AVRUPA
07.02.2025
İtalya Dışişleri Bakanı Tajani: ‘UNRWA ile çalışmak istemiyoruz’
Tajani, ‘UNRWA ofislerinin İsrailli rehineler için hapishane olarak kullanılmasını kınıyoruz,’ dedi.
İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, Perşembe günü İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar ile Ashdod Limanı’nda düzenledikleri ortak basın toplantısında, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’yla (UNRWA) çalışmak istemediklerini söyledi.
İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oren Marmorstein’in X hesabında yayınladığı görüntülerde Tajani, “UNRWA ile çalışmak istemiyoruz ve UNRWA ofislerinin İsrailli rehineler için hapishane olarak kullanılmasını kınıyoruz,” diyor.
Marmorstein, Tajani’nin UNRWA ile ilgili sözleri hakkında teşekkürlerini sunarken, açıklamalarından, “kararlı mesaj” diye bahsetti.
İsrail ile Hamas arasında Gazze’de ateşkes ve rehine-mahkum takası anlaşması kapsamında geçtiğimiz günlerde serbest bırakılan Emily Damari’nin annesi, kızının UNRWA ofislerinde tutulduğunu söylemişti.
Tajani’nin UNRWA ile çalışmak istemediklerine ilişkin açıklaması, ABD Başkanı Donald Trump’ın 4 Şubat Salı günü UNRWA’ya sağlanan fonları kalıcı olarak durdurmasının ardından geldi.
Öte yandan Ashdod Limanı’ndaki ortak basın toplantısında İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, ülkesinin bu hafta itibarıyla BM İnsan Hakları Konseyi’nden (UNHRC) çekileceğini tekrarladı.
Sa’ar bu görüşme öncesinde ülkesinin, ABD ile benzer şekilde UNHRC’den çekileceğini duyurmuştu.
UNHRC’nin İsrail’e karşı “ayrımcılık” yapmakla suçlarken, kurumun “insan haklarını desteklemek yerine demokratik bir ülkeye saldırmaya ve antisemitizmi yaymaya odaklandığını” iddia etti.
Sa’ar ayrıca Trump’ın Gazze’yi “devralma” önerisinin “kalıpların dışına çıkmada” önemli olduğunu düşünüyor. “Yeni bir yaklaşım benimsemeliyiz.”
Trump’ın salı günü Gazzelilerin kalıcı olarak başka yerlere yerleştirilmesinin ardından ABD’nin bu bölgeyi “devralabileceği” yönündeki açıklamasını Orta Doğu ve diğer ülkeler kınarken, İsrail kabine üyeleri kutlamıştı.
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te 15 ay süren savaşı tetikleyen saldırısı sırasında yaklaşık 250 kişi kaçırıldı. En az üçte birinin öldüğüne inanılmasına rağmen Gazze’de 80’den fazla rehine kaldı. Diğerleri serbest bırakıldı, kurtarıldı ya da cesetlerine ulaşıldı.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in askeri harekatı 47.000’den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu. Bu rakamın kaçının savaşçı olduğunu belirtmiyor ancak yarısından fazlasının kadın ya da çocuk olduğunu bildiriliyor.
Polonya’dan Avrupa’nın savunma harcamalarını artırmada ‘banka’ önerisi
07.02.2025
Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, ‘Hoşuma giden yeni bir fikir var: yeniden silahlanma bankası,’ dedi.
Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Perşembe günü yaptığı açıklamada, Avrupa Birliği’nin (AB) savunma kapasitesini artırmak ve ‘Rus saldırganlığını’ caydırmak için ihtiyaç duyulan finansmanı sağlamada ‘yeniden silahlanma bankası’ fikrini önerdi.
Polonya şu an AB Konseyi dönem başkanlığını üstleniyor ve gündemlerinin ilk sırasında ‘güvenlik’ var.
Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı tam ölçekli işgaliyle değişen askeri stratejilerde, AB’nin önümüzdeki 10 yılda savunmaya 500 milyar euro (18,6 trilyon Türk Lirası) daha yatırım yapması gerektiği belirtiliyor.
Sikorski, Euronews muhabirinin de katıldığı bir toplantıda, “Savunmayla ilgili esas olan da bu. Olmasını istemediğiniz durumlara karşı savunma kabiliyetlerinizi geliştirirsiniz. Bu bir bakıma olası salgın hastalıklara önceden hazırlıklı olmak gibi. ‘Sigorta poliçesi’ de denebilir,” şeklinde konuştu.
“Bu aşamada ne kadar ciddi olup olmadığımızın testi oldukça basit: Paranın peşinden gitmek. Çünkü bildiğiniz gibi savunma sektörü gerçekten pahalı ve harcama yapmadığınız sürece bir değişiklik olmayacak,” diyen Polonya Dışişleri Bakanı, toplantıdaki gazetecilere, “Peki paranın kaynağı ne?” sorusunu yöneltti.
Sikorski’ye göre masadaki seçenekler arasında üye devletlerin AB bütçesine katkılarının artırılması, mevcut AB fonlarının yeniden kullanılması, dokunulmamış AB fonlarının dağıtılması ve Almanya ile Hollanda’nın karşı çıktığı, fakat giderek ilgi gören ‘kolektif borç’ uygulamasının benimsenmesi yer alıyor.
“Hoşuma giden yeni bir fikir var: yeniden silahlanma bankası,” diye ekledi.
Banka fikrinin geliştirilmesini isteyen Sikorski, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle beraber Sovyetler Birliği’nden ayrılan ülkelerin kalkınmasını desteklemek amacıyla kurulan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından belirlenen şablonun takip edilebileceğini söyledi.
Santorini’de olağanüstü hal: Ege depremlerinde ‘olası üç senaryo var’
07.02.2025
Yetkililer, ‘acil ihtiyaçları karşılamak ve sonuçları yönetmek’ amacıyla alınan kararın 3 Mart’a kadar yürürlükte kalacağını belirtti.
Yunanistan’ın Santorini Adası’nda günlerdir meydana gelen depremlerin ardından daha büyük bir depremin gelebileceği endişesi devam ederken, Yunan yetkililer, Perşembe günü adada olağanüstü hal ilan etti.
Olağanüstü hal kararı, çarşamba günü yerel saatle 21:09’da Yunan adaları Amorgos ve Santorini arasında kaydedilen 5.2 büyüklüğündeki sarsıntının ardından geldi. Son günlerin en güçlü sarsıntısı olan bu depremin, beş kilometre derinlikte meydana geldiği tahmin ediliyor.
Yetkililer, “acil ihtiyaçları karşılamak ve sonuçları yönetmek” amacıyla alınan kararın 3 Mart’a kadar yürürlükte kalacağını belirtti.
BBC’nin haberine göre, Santorini’den ayrılan kişi sayısı 11.000’i geçti. Bunlardan 7.000’i feribotla, 4.000’i ise hava yoluyla ayrıldı.
Perşembe günü yerel saatle 06:30 ve 07:50 arasında meydana gelen 57 depremin ardından Amorgos’un güneybatısında 4,7 büyüklüğünde bir deprem daha kaydedilmişti.
Adada şu ana kadar büyük bir hasar bildirilmedi. Ancak önlemler devam ediyor.
Jeodinamik Enstitüsü Müdürü Vasilis Karastathis, ERTNews’e yaptığı açıklamada, “Sismik aktivite önceki günlerde olduğu gibi aynı hızla, yoğun bir şekilde devam ediyor, ifadelerini kullandı.
“4’ün üzerinde şiddette depremlerin sayısı epey fazla,” diyen Karastathis, şöyle ekledi: “Yine de silsilenin yavaş yavaş tamamlandığına dair herhangi bir kanıt gördüğümüzü söyleyebilecek bir konumda değiliz. Hala yolun ortasındayız. Herhangi bir incelme, gerilemeye doğru gittiğine dair işaret görmedik.”
Meslektaşı Thanasis Ganas da aynı fikirde olmakla birlikte biraz daha iyimser görünüyor. Aynı gazeteye konuşan bilim insanı, “Yoğunluk azalmaya başlıyor, ancak henüz tam olarak sabitlenmedi. Sabitlenmeye bir adım uzağız,” dedi.
Bu arada Santorini Belediye Binası’nda büyük bir deprem ve telekomünikasyon sorunu durumunda devreye girecek yedek bir telekomünikasyon istasyonu kuruluyor.
Olası ‘üç senaryo’ var
Yunanistan Deprem Planlama ve Koruma Örgütü (OASP) başkanı Efthymios Lekkas, silsilenin nasıl hareket edeceğine dair en olası üç senaryoya işaret etti. Yunan yerel basını ‘Gazetede’ye göre senaryolar şu şekilde:
- Yoğun deprem aktivitesi, daha önce görülen önemli ölçüde daha büyük depremler (yaklaşık 5.3’e kadar) olmadan birkaç hafta veya hatta aylarca devam edebilir. Daha sonra sonunda uzun bir süre içinde kaybolur.
- Bölgede halen bulunan sismik gerginliğin çoğunu serbest bırakacak yaklaşık 5.5 büyüklüğünde daha büyük bir deprem meydana gelir ve depremler bu olaydan sonra hızla azalır. Bilim insanı bunun en olumlu sonuç olabileceğini, çünkü 5.5 büyüklüğündeki bu tür depremlerden büyük bir hasar beklenmediğini belirtti.
- Olasılığı en düşük olan üçüncü senaryo ise büyüklüğü 6’ya kadar olan bir deprem. Lekkas “6 ihtimalini dışladıklarını” söylüyor.
Amorgos’ta daha fazla hissediliyor
Amorgos’un güneyinde 5.2 büyüklüğünde sarsıntının kaydedilmesinin ardından oradaki yurttaşlar da tedirgin olmaya başladı. Havaalanı bulunmayan adaya gidip gelen feribotların şiddetli rüzgarlar nedeniyle iptal edilmesi, endişeyi daha da artırdı.
Amorgos adasının belediye başkan yardımcısı Stamatis Simos, AMNA’ya yaptığı açıklamada, “Depremin merkezine daha yakınız, bu nedenle daha fazla sarsılıyoruz ve gürültü fark ediliyor,” dedi.
Bazı uzmanlar buradaki yapıların Santorini’dekinden daha sağlam olduğunu, çünkü Santorini’dekilerin kayan volkanik kayaların üzerinde durduğunu ve çoğu durumda kalderaya bakan dik uçurumların kenarlarına tünediğini savunuyor.
Volkan harekete geçecek mi?
Santorini, volkanların oluşturduğu bir ada zinciri olan Helenik Volkanik Yay üzerinde yer alıyor. Buradaki son önemli patlama 1950’lerde gerçekleşti.
Yunan yetkililer, son sarsıntıların volkanik faaliyetlerden değil, tektonik levha hareketlerinden kaynaklandığını belirtiyor. Atina Ulusal ve Kapodistrias Üniversitesi’ne (NKUA) göre, sismik aktivite Güney Ege’nin aktif volkanik yayı içinde gerçekleşiyor.
Ancak bilinen herhangi bir volkanik merkeze doğrudan bağlı değil.
Öte yandan, bu sarsıntıların bölgedeki Santorini volkanını uyarma ihtimalinden endişe ediliyor. Türkiye Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) çarşamba günkü raporuna göre, Ege Denizi’nde devam eden sismik hareketlilik, volkanik faaliyetlere yol açma ihtimali taşıyor.
“Devam eden sismik aktivitenin olası volkanik aktiviteye yol açma olasılığı var. Ancak benzer yoğunlukta sismik aktivite 2011-2012’de aynı bölgede 14 ay boyunca yaşandı ancak herhangi bir volkanik aktiviteye yol açmadı. Bölgede olası bir volkanik faaliyet olması durumunda, püskürmenin türü ve şiddeti, magma-su etkileşimi vb. gibi farklı jeolojik özelliklere bağlı olarak volkanik faaliyet meydana gelebilir.”
Yunan yetkililer de önceki günlerde monitörlerin Santorini’nin kalderası (su dolu krater) artan volkanik aktivite tespit ettiğini bildirmişti. Ancak AP’ye göre bilim insanları bunun depremlerle ilgisi olmadığını söylüyor. AP, adanın kuzeydoğusundaki sismik aktivitenin bölgedeki iki volkandan herhangi birini tetiklemesinin olası olmadığını yazdı.
İsveç polisi, silahlı saldırganın 11 kişiyi öldürdüğü okulda eğitim görmüş olabileceğini açıkladı
07.02.2025
Polis, Salı günü İsveç’in Örebro kentindeki bir yetişkin eğitim merkezinde ateş açarak 11 kişiyi öldüren silahlı saldırgan hakkında bilgi verdi.
İsveç polisi Perşembe günü yaptığı açıklamada, Örebro kentinin merkezinde 11 kişiyi öldüren saldırganın ateş açtığı okulda eğitim görmüş olabileceğini belirtti.
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un ülke tarihindeki en kötü kitlesel silahlı saldırı olarak nitelendirdiği olayda, silahlı saldırgan Risbergska yetişkin okulunda 11 kişiyi öldürdü ve beş kişiyi yaraladı.
Yetkililer, İsveç medyasının 35 yaşındaki Rickard Andersson olarak tanımladığı şüphelinin ismini resmi olarak vermedi.
Polis, Andersson’un büyük miktarda kullanılmamış mühimmatın yanı sıra üç silah ve dört av tüfeği ruhsatının yanında ölü bulunduğunu doğruladı.
Failin nasıl öldüğü net olarak bilinmemekle birlikte polis, olay yerine 130 memurun sevk edilmesinin ardından öldürüldüğünü açıkladı.
Yetkililer, saldırı öncesinde herhangi bir uyarı yapılmadığını ve failin terör saldırısı olarak değerlendirilmeyen olayda tek başına hareket ettiğine inandıklarını da sözlerine ekledi.
Stockholm’deki Suriye Büyükelçiliği ölenler arasında kendi vatandaşlarının da bulunduğunu belirterek kurbanlara “içten taziyelerini” sundu.
Yetkililer, katliamın ardından ciddi yaralanmalar nedeniyle ameliyat edilen üç kadın ve iki erkeğin durumunun stabil olduğunu söyledi.
Çatışma salı günü öğleden sonra, ulusal bir sınavın ardından birçok öğrencinin evlerine gitmesinin ardından başladı.
Yerel medya, silahlı saldırganın ateş açmaya başlamasıyla birlikte öğrencilerin saklanmak için çabaladıklarını ve bulabildikleri her şeyin altına sığındıklarını bildirdi.
35 yaşındaki Hellen Werme, Expressen gazetesine, “Hayatımın en kötü saatleriydi. O anda mı yoksa 10 dakika içinde mi vurulacağımı bilmiyordum. Sadece bekliyordunuz,” dedi.
KKTC
Cumhurbaşkanı Tatar, Bahçeli’ye geçmiş olsun dileklerini iletti
07.02.2025
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, kalp kapakçığı ameliyatı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye geçmiş olsun dileklerini iletti.
Sosyal medya hesabı üzerinden mesaj yayımlayan Cumhurbaşkanı Tatar, “Başarılı bir operasyon ile kalp kapakçığı değiştirilen MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye geçmiş olsun dileklerimi iletir, acil şifalar diliyorum” ifadelerini kullandı.
GKRY
07.02.2025
Güney Kıbrıs’ta uyuşturucu içeren bin 450 ürüne el konuldu
2024 yılı ve 2025’in ilk ayında, aralarında THC içerikli jelibon ve bisküvilerin de bulunduğu bin 450 ürüne el konulurken, bu ürünlerin toplam ağırlığı 29 kilo olarak kaydedildi.
Güney Kıbrıs’ta 2024 yılında ve 2025 yılının ilk ayında uyuşturucu içeren bin 450’yi aşkın ürüne el konduğu belirtildi.
Haravgi gazetesi Rum Narkotik Şube Polisinin verilerine dayanarak, 2024 yılında ve 2025’in ilk ayında, aralarında THC (tetrahidrokanabinol) içerikli jelibon ve bisküvilerin de bulunduğu, uyuşturucu madde içeren bin 450 ürüne el konulduğunu yazdı.
Gazete THC içerikli jelibon ve bisküvilerin toplam ağırlığını da 29 kilo olarak verdi.
İsrailli havayolu şirketlerinin Baf Havalimanı uçuş kararı belirsiz
07.02.2025
Güvenlik gerekçesiyle Baf Havalimanı’na uçuşları durduran İsrailli havayolu şirketlerinin ne zaman geri döneceği henüz netleşmedi. Larnaka Havalimanı üzerinden uçuşlar devam ederken, Baf’a yönelik tahminler turizm sezonunda uçuşların başlayacağı yönünde.
İsrailli havayolu şirketlerinin, Baf Havalimanına uçmama kararın ne zamana kadar devam edeceğinin netlik kazanmadığı belirtildi.
Haravgi gazetesi “İzahat Vermeksizin Baf Havalimanı’ndan Ayrıldılar” başlıklı haberinde, İsrailli havayolu şirketlerinin, güvenlik nedenlerine atıfta bulunarak Güney Kıbrıs’a uçuşlarını sadece Larnaka Havalimanı’ndan gerçekleştirdiğini anımsattı.
Gazete, Rum Yönetimi ile Larnaka ve Baf Havalimanlarını yöneten şirketin, bu konuda İsrailli makamların atıfta bulunduğu gerekçelerin haricinde bir şey bilmedikleri ve kararın ne zamana kadar geçerli olacağının belli olmadığına dikkat çekti.
Habere göre, Baf bölgesindeki unsurlar, Baf’a yönelik uçuşların turizm sezonunda başlayacağına dair tahminde bulunuyor.
Güney Kıbrıs, AB Ülkeleri arasında sığınmacı gidiş-geliş oranında ilk sırada
07.02.2025
Güney Kıbrıs, 2024 yılında sığınmacı gidiş geliş oranıyla AB ülkeleri arasında yüzde 179 ile ilk sırada yer aldı. İçişleri Bakanı Yoannu, 2022’de rekor sayıda sığınma başvurusu yapıldığını ve sığınmacıların büyük kısmının Yeşil Hat üzerinden geldiğini belirtti.
Güney Kıbrıs’ın 2024 yılında sığınmacı gidiş geliş oranının AB ülkeleri arasında yüzde 179 ile ilk sırada yer aldığı belirtildi.
Politis gazetesi, Rum İçişleri Bakanı Konstantinos Yoannu ile Göç Müsteşarı Nikolas Yoannidis’in ortak bir basın toplantısı düzenleyerek hükümetin, göç sorununu yönetme stratejisini sunduklarını yazdı.
Gazete, basın toplantısındaki verilere dayanarak 2024 yılında ülkeden ayrılan sığınmacı sayısının 10 bin 941 olduğunu belirtti.
Habere göre, İçişleri Bakanı Yoannu açıklamasında ayrıca 2022 yılında rekor sayılabilecek 21 bin 565 siyasi sığınma başvurusunun yapıldığını, aynı yıl içerisinde 17 bin 280 sığınmacının da ülkeye geldiğine dikkati çekti.
Yoannu, bu kişilerin yüzde 95’nin de ülkeye Yeşil Hat üzerinden geldiğini de savundu.
ORTADOĞU
07.02.2025
Donald Trump’ın Gazze planı ‘Orta Doğu ve Avrupa’yı istikrarsızlaştıracak’
İsrail Savunma Bakanı orduya, Filistin yerleşim bölgesinde yaşayanların ‘gönüllü olarak bölgeyi terk etmeleri’ için hazırlık yapılması talimatını verdi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze Şeridi’yle ilgili açıklamaları İsrail’de kulak ardı edilmedi. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, orduya Gazzelilerin “gönüllü olarak ülkeyi terk etmeleri” için hazırlık yapma talimatı verdi.
Trump’ın planı: Gazze Şeridi’nin ABD kontrolü altına alınması, Gazzelilerin komşu ülkelere sürülmesi ve Filistin bölgesinin “Orta Doğu’nun Rivierası”na dönüştürülmesi.
Zorla yerinden edilme
Beyaz Saray o zamandan beri bu açıklamaları doğrulamış olsa da endişeler devam ediyor.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) araştırmacısı Hugh Lovatt Euronews’e yaptığı açıklamada,“Trump’ın önerdiği şey Gazze için açıkça bir felaket ama aynı zamanda bölge ülkeleri için de istikrarsızlaştırıcı olacaktır,” dedi.
ABD Başkanı çeşitli vesilelerle 1,8 milyon Gazzelinin komşu ülkelere göç ettirilebileceğini öne sürdü.
Bu öneri, 1948 ve 1967’de İsrail Devleti’nin kurulmasının ardından gerçekleşen zorunlu yer değiştirmeleri yansıtmaktadır.
Lovatt, “Bir milyon Gazzeli’nin Mısır’a, sınırlı ekonomik imkanlara sahip bir ülkeye, Gazze’de yaşayanların komşu olmaları dışında çok az bağlarının olduğu bir ülkeye taşındığını düşünün. İnsanlar gerçekten Gazze’den gelen bir milyon mültecinin Mısır’da kalacağını düşünüyor mu? Hayır. Binlercesi, on binlerce insan, Avrupa da dahil olmak üzere daha uzak yerlerdeki ekonomik beklentilerini iyileştirmeye çalışacaktır, diyor.
Pek çok uzmana göre bu plan uluslararası hukuka aykırı.
Uluslararası Kriz Grubu’nun ABD programı direktörü Michael Wahid Hanna,“Zorla yerinden etme ve etnik temizliğe uluslararası hukukta izin verilmez,” diyor. Bu bir savaş suçu teşkil edecektir. Uluslararası bir suç.”
Eleştiri yağmuru
Mısır ve Ürdün Gazzelilerin yerleşim bölgesinden çıkarılmasına defalarca karşı çıktı.
Euronews’e konuşan Michael Wahid Hanna, “Bu, Filistinlilerin topraklarından etnik olarak temizlenmesine yardım ve yataklık olarak gören Arap halkları arasında son derece tartışmalı olacaktır,” dedi.
“Örneğin Mısır örneğinde, Gazze sorununu ve Gazzelilerin yerlerinden edilmesini uzun zamandır bir tür kırmızı çizgi olarak gören ordu ve güvenlik güçleri için de son derece tartışmalı olacaktır,” diye ekliyor.
Dahası, Hugh Lovatt’a göre bu plan “gerçekçi değil” ve “hayali”.
“Başkan Trump’ın planları hakkında konuşmak zorundayız çünkü o bir Amerikan başkanı ve bu planlara önemli bir siyasi ve ekonomik alan ayırabilir. Ancak günün sonunda bu, İsrail ile Hamas arasında ateşkesin sağlanması ve sürdürülmesi, Gazze’nin istikrara kavuşturulması, Hamas yönetiminin gerçek ve kalıcı bir şekilde sona erdirilmesi ve İsrail-Filistin ve bölgesel barışın kilidinin açılması gibi önemli işlerden dikkatimizi dağıtıyor.”
Avrupa Birliği ise sessiz kalarak iki devletli çözüme desteğini yinelemekle ve Gazze’nin gelecekteki Filistin devletinin ayrılmaz bir parçası olduğunu teyit etmekle yetindi.