ABD
ABD’de yolcu uçağı ve askeri helikopter çarpıştı: Kazadan kurtulan yok, kara kutu bulundu
31.01.2025

ABD’nin başkenti Washington’da bir yolcu uçağı Ronald Reagan Havalimanı’na yaklaşırken havada Sikorsky tipi askeri helikopterle çarpıştı. 67 kişinin öldüğü kazaya dair yapılan aramalarda uçağın kara kutusuna ulaşıldı.
29 Ocak’ta yerel saatle 21.00 (TSİ 05.00) sıralarında gerçekleşen kaza sonrası Potomac Nehri’ne düşen uçak ve helikopter için arama çalışmaları başlatıldı.
American Airlines’ın işlettiği CRJ700 tipi uçakta 60 yolcu ile dört mürettebat, Sikorsky UH-60 Black Hawk tipi helikopterde ise eğitim uçuşundaki üç ABD askeri bulunuyordu.
Nehirde yapılan kapsamlı aramalarda şu ana kadar 30 cesede ulaşıldı.
Uçağın kalktığı Wichita kenti Belediye Başkanı, basın toplantısında gözyaşları içinde kazadan kurtulan olmadığını teyit etti.
Uçakta 15 kadar Rus ve Amerikalı artistik buz pateni sporcuları, aileleri ve çalıştırıcıların da olduğu bildirildi.
Yapılan aramalarda uçağın kara kutusuna ulaşıldı. Bunun kazanın sebebine dair ipucu verebileceği düşünülüyor.
BBC’nin ABD’deki yayın ortağı CBS News’in aktardığına göre, normalde bölgede uçan helikopterler ve uçaklar için hava trafik kontrolünü iki kişi yönetiyordu ancak olay sırasında yalnızca bir kişi görev başındaydı.
Uçağın, Kansas Wichita’dan kalkan American Airlines’ın 5342 sefer sayılı uçuşunu gerçekleştirdiği belirtildi.
Helikopterin ise Ronald Reagan Havaalanı’nın güneybatısında bulunan Virginia’daki Fort Belvoir üssünden havalandığını bildirildi.
ABD Başkanı Donald Trump, “Bu önlenebilir gibi görünen kötü bir durum” diyerek bu “korkunç kaza” hakkında bilgi almaya devam ettiğini söyledi ve ilk müdahale ekiplerine teşekkür etti.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth ise durumu, askeri helikopterin karıştığı kazayla ilgili hızla soruşturma başlatıldığını kaydediyor.
CNN televizyonunun yayınladığı kontrol kulesi iletişim kaydından, hava trafik kontrolörünün, Sikorsky pilotunu uyarmaya çalıştığı anlaşılıyor.
Uçak kazası ABD’den son 16 yılda yaşanan ilk büyük kaza olarak da kayda geçti.
Olayın hemen ardından konuşan Hamaad Raza, uçakta bulunan eşini havalimanında beklerken kaza haberini aldığını söyledi.
“Bana 20 dakika içinde ineceğini yazmıştı” dedi.
Washington DC’de son haftalarda Potomac Nehri’nin bazı kısımlarını buzla kaplayan dondurucu bir soğuk olduğu belirtiliyor.
Ronald Reagan Havaalanı’ndaki tüm uçuşlar durdu.
“Acil durum personeli, havaalanında meydana gelen bir uçak kazasına müdahale ediyor. Terminal açık kalmaya devam ediyor” şeklinde bir açıklama yapıldı.
Çin, NATO, AB: Trump’ın yeni döneminde ekonomi ve jeopolitik nasıl şekillenecek?

ABD Başkanı Donald Trump görevi resmen devralmasıyla birlikte “Amerika’nın altın çağı”nın başladığını dünyaya ilan etti.
31.01.2025
İçeride enerjiden göç sorununa, istihdamdan teknoloji atılımlarına kadar eylem planlarını hızla devreye soktu.
Dış politika tercihleriyle dünya dengelerini nasıl etkileyeceği ise merak konusu oldu.
Trump’ın seçim kampanyasından itibaren Çin’e ve bazı müttefik ülkelere ticaret tarifeleri uygulanacağını söylemesi gerginlik yaratırken, Ukrayna savaşının bitirilmesi ve Orta Doğu’da sükunetin tesisi gibi konularda da çalışacağı biliniyor.
Fakat göreve gelmeden kısa süre önce sarf ettiği ifadeler uluslararası kamuoyunda endişe yarattı.
Kanada’yı ABD’ye katmak, ülkesinin ekonomik güvenliği için Panama Kanalı’yla Danimarka’ya bağlı Grönland’ı kontrol etmek ve Meksika Körfezi’ni “Amerika Körfezi” olarak yeniden isimlendirmek gibi hamlelerden bahsetti.
Trump’ın belirsizliği bir politika aracı olarak kullandığı yorumları yapılıyor.
O yüzden bu beyanlarla büyük bir pazarlık için kolları sıvadığını düşünenler de var, uluslararası dengeleri sarsmaya hazırlandığını savunanlar da.
Çin ile ‘dişe diş’ bir mücadele
Trump’ın gündeminin ilk sıralarında ABD’nin en büyük rakibi Çin ile ilişkiler var.
Trump’ın çok kez Amerikan iş dünyası ve işçilerini korumak için Pekin’e yüksek vergi tarifeleri uygulayacağını söylemesi, Çin ile ilişkilerin iç ve dış boyutları olduğunu göz önüne sermişti.
Bu anlamda yüksek vergilerin ticaretin de ötesinde bir anlam taşıdığı, Çin ile stratejik rekabeti ilgilendiren bir politika aracı olduğu düşünülebilir.
Zira tarifeler üzerinden cereyan eden gerginlik iki büyük gücün teknolojik, askeri ve siyasi yarışına da ayna tutuyor.
Trump’ın kabinesine seçtiği Ticaret Bakanı Howard Lutnick, Hazine Bakanı Scott Bessent ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio gibi isimlerin Çin’e karşı şahin politikalar benimsemesi de bu görüşü destekliyor.

Sözünü tutacağının altını çizen Trump, göreve geldiği ilk gün, Şubat’ta Çin mallarına yüzde 10 oranında gümrük tarifesi uygulanmasının düşünüldüğünü söyledi.
Yemin töreninde yaptığı konuşmada Panama Kanalı’nı geri alacaklarını duyururken de hedefinde Çin vardı. Amerikan gemilerine yüksek ücretler ödetilmesinin önüne tarifeler uygulayarak geçileceğini ifade etti.
Ankara Üniversitesi’nden Prof. Seriye Sezen, Trump’ın Amerikan halkına refah vadeden konuşmalarının aslında “dolaylı ya da doğrudan” Pekin’i işaret ettiğini belirtiyor.
“Yeni dönemde ikili ilişkilerde dişe diş bir rekabet dönemi görünüyor” diyen Sezen’e göre, Trump iki ayrı kulvarda Çin ile mücadeleye hazırlanıyor:
“Bir yanda ABD’nin üretim ve altyapı kapasitesini güçlendirmek, askeri gücünü daha da artırmak, koruyucu politikaları sıkılaştırmak; diğer yandan yüksek gümrük tarifeleri ve pazar payını kısıtlayıcı yollarla Çin’i iktisadi olarak zayıflatmak”.
Amerikan ekonomisi nasıl etkilenecek?
Trump ve ona yakın isimler, kendi üreticilerine sunduğu sübvansiyonlar yoluyla maliyetleri düşüren Çin’i uluslararası ticarette haksız rekabet yaratmakla suçluyor.
Kısa adı NAFTA olan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın da Amerikan üretimine darbe vurduğunu savunuyor.
Amerikan Merkez Bankası verileri, bahsedilen düşüşü net biçimde gösteriyor.
Buna göre, 1960’tan 2000’e kadar her 20 yılda bir, ikiye katlanan sanayi üretimi, 2000’den sonra neredeyse tamamen durağan seyrediyor.
Dünya Ekonomik Forumu Davos toplantısına video konferans yoluyla bağlanan Trump’ın gümrük tarifeleri uygulamak yöntemiyle ABD’yi tekrar “imalatın süper gücü” yapma sözü, bu seyri değiştirmeyi hedefliyor.
Ancak bu hamlenin Amerikan ekonomisini iyileştirmektense, enflasyonun artmasına sebep olacağı yönünde eleştiriler de var.
Trump’ın en yakınındaki isimlerden biri olan teknoloji devi Elon Musk’ın Çin’le iş ilişkileri sebebiyle yumuşatıcı bir rolü olabileceği de konuşuluyor.
Washington yeni dönemde sadece Çin’e değil, müttefik Avrupa Birliği (AB) ülkelerine de gümrük uygularsa, uluslararası dengelerde gerginliğin tırmanması olası.
Avrupa yeni Trump dönemine nasıl bakıyor?
Bu sene Trump’ın gölgesinde geçen Dünya Ekonomik Forumu Davos toplantısında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de kritik mesajlar verdi. Rekabetin sertleşeceği bir döneme girildiği tespitini paylaştı.
ABD Başkanı Trump’ın ismini kullanmaksızın Washington yönetimine gönderme yaparak “dibe doğru bir yarıştan kaçınılması” gerektiğini söyledi:
“Birbirimize karşı yarışmıyoruz ama zamana karşı yarışıyoruz. Müttefik ülkelerle veya aynı görüşte olduğumuz ülkelerle iş birlikleri yapmalıyız”.

Trump ise sık sık AB’nin ticaret konusunda ülkesine kötü muamele ettiğini iddia ediyor.
Truth Social adlı sosyal medya platformunda “Avrupa Birliği’ne, ABD ile olan muazzam açığını petrol ve gazımızın büyük ölçekli satın alımıyla kapatmaları gerektiğini söyledim” dedi ve Brüksel’i uyardı: “Aksi takdirde, Gümrük tarifesi geliyor!”
Sanayi üretimi ile geleceği belirleyecek yapay zeka teknolojileri ve inovasyon alanlarında geriden gelen AB’nin Trump döneminde ticaret tarifeleriyle karşı karşıya kalması, ekonomisine yeni yükler getirebilir.
Avrupa’dan ABD’ye ihracatın azalması ya da engellenmesi gibi senaryolar ise enflasyona sebep olabilir ve tabii ilişkileri de gerebilir.
Trump yavaş yavaş görevine ısınırken, AB bir yandan Washington ile müzakereye hazırlanıyor, bir yandan da farklı pazar arayışları içinde olması bekleniyor.
Geçen yılın sonunda Mercosur ülkeleriyle varılan serbest ticaret anlaşması da buna örnek gösteriliyor.
Davos’ta konuşulanlara göreyse, Avrupa iş çevreleri çok da umutsuz değil.
Trump’tan ticaret konusunda gelebilecek baskılar sebebiyle AB bürokrasisinin kendini toparlayabileceğini düşünenler de var.
NATO: Ukrayna ittifakı nasıl etkileyebilir?
Trump’ın barışı kuran bir başkan olarak anılmayı arzu ettiği beyanlarından biliniyor.
Davos toplantısında da NATO ülkelerinin bütçelerinin yüzde 5’ini savunmaya harcamaları konusunda ısrarcı olacağı mesajını verdi.
Hâlihazırda yüzde 2’lik hedefin dahi tüm müttefiklerce karşılanamadığı biliniyor.
Gerek ticaret tarifeleriyle ilgili uygulamalar, gerekse NATO savunma bütçesi tartışmaları, Trump’un söz verdiği üzere Ukrayna savaşını bitirme hamleleriyle eş zamanlı gerçekleşecek.

Trump’ın savaşı Ukrayna-Rusya arasındaki bir pazarlıkla sonlandırmak eğilimi biliniyor, fakat Rusya ile hangi şartlarda pazarlık edileceği de Avrupa’da endişeyle takip ediliyor.
Zira Ukrayna’daki savaş sadece bu ülkenin değil, Avrupa’nın güvenlik parametrelerini de kökten sarstı.
Eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı Büyükelçi Tacan İldem’e göre, Ukrayna, Avrupa güvenliğini, Rusya’nın Avrupa kıtası ve hinterlandı ile ilişkilerini de belirleyecek önemli bir konu.
Avrupa güvenliğinin temelinde yatan ülkelerin bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve sınırların güvenliği gibi ilkelerin Rus işgali ile ihlal edildiğini ifade ediyor.
Amerikan yönetiminin çözüm arayışlarında Avrupa güvenlik endişelerini ne kadar hesaba katacağı merak konusu.
Rusya’ya işgal sebebiyle fatura çıkarılmamasının gelecekte de benzer eylemlerin önünü açabileceği konusunda uyaran İldem, müttefik ülkelerin hızla Trump’la bir araya gelmelerini ve bu parametreleri birlikte istişare etmelerini önemli buluyor.
Bunun için Şubat itibarıyla, Genel Sekreter Rutte’nin Trump ve ekibiyle müttefik ülke liderlerini bir araya getirmek üzere zemin oluşturmasında fayda görüyor.

Eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı İldem, aksi halde ABD ile Avrupalı müttefikler arasında doğabilecek görüş ayrılığının ittifakı olumsuz etkileyebileceğini, ABD ile AB arasında beklenen ticari ve siyasi gerilimlere savunma konusunun da eklenebileceğini belirtiyor.
Türkiye’yi neler bekliyor?
Trump’ın ikinci döneminde dünya yeni bir jeopolitiğe hazırlanırken Türkiye için de fırsatlar ve riskler bulunuyor.
ABD Başkanı’nın adım atması beklenen Ukrayna ve Orta Doğu’daki güvenlik durumunun yanı sıra Avrupa ile şekillenebilecek dinamikler de Türkiye’yi etkilebilir.
Washington merkezli Carnegie Endowment for International Peace düşünce kuruluşunun Türkiye programını yöneten eski büyükelçi Alper Coşkun’a göre, ilk döneminde Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir iletişim dili kurabilmiş olmaları avantaj olsa da bu yeni dönemde ilişkilerin dengeli seyri için yetersiz kalabilir.
Washington’da bazı kesimlerde Türkiye imajının Hamas’a ve Suriye’de İslami referanslı siyasi aktörlere yakın olarak algılandığını anlatan Coşkun, Trump kabinesindeki İsrail taraftarı isimler sebebiyle “ilave bir direnç oluşabileceğini” düşünüyor:
“Bu koşullarda Türkiye’nin çok zor bir Amerikan bürokrasisi ile zor bir etkileşim yaşayacağını varsaymak mümkün.”
Ankara-Brüksel ilişkileri nasıl etkilenecek?
Gümrük tarifeleri ve Ukrayna savaşının bitmesiyle ilişkili olarak Avrupa güvenliğinin geleceğine yönelik tartışmalar da Ankara-Brüksel hattını etkileyebilir.
Trump döneminde Avrupa’nın “Rusya karşısında yalnız kalmaktan korktuğunu” ifade eden TEPAVABÇalışmalarıDirektörüNilgünArısan’agöre, Avrupa ülkeleri “ikili olarak Türkiye ile savunma iş birliğini güçlendirmeyi” düşünse de ufukta “Birlik düzeyinde yapısal bir savunma iş birliği” yok:
“Avrupa Birliği şu anda lidersiz ve bu durum Türkiye-AB ilişkilerine de yansıyor”.
Arısan’a göre, şayet Kıbrıs meselesi ile ilgili yaklaşımlar ve karşılıklı güven tesisinde iyileşme olabilirse “AB-Türkiye ve AB-NATO savunma alanında iş birliğini geliştirme fırsatı yakalayabilir.”
ABD’nin Türkiye ile ticari ilişkilerine dair yeni bir beyanı bulunmasa da AB’nin gümrük tarifeleri dolaylı olarak Türkiye’yi etkileyebilir.
Arısan, Gümrük Birliği ile AB’ye giden ürünlerin ABD pazarına ulaşmasına engel çıkmaması için de Ankara’nın hazırlık yapması gerektiğini vurguluyor.
AVRUPA

Merkez Bankası: ‘Göstergeler, aylık kira artışına işaret ediyor’
31.01.2025
Kararların, ‘enflasyon görünümü odaklı alınacağı’ bildirildi. Merkez Bankası, 23 Ocak Perşembe günü düzenlenen Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının özetini 31 Ocak yayınladı.
Metinde, öncü göstergelerin, aylık kira artış oranının belirgin bir şekilde yükseleceğine işaret ettiği belirtildi.
“Perakende Ödeme Sistemi (PÖS) mikro verileri üzerinden takip edilen öncü göstergeler, ocak ayında aylık kira artış oranının belirgin bir şekilde yükseleceğine işaret etmektedir,” denildi.
Ayrıca, “Yeni ve yenilenen sözleşmelerde artış oranındaki yavaşlamaya karşın, sözleşme yenileme oranında mevsimsel olarak kaydedilen yükselişle aylık kira enflasyonunun artacağı öngörülmektedir,” ifadelerine yer verildi.
Son bölümde, “…gerek PÖS mikro verilerinden elde edilen yeni ve yenilenen sözleşmelerde oluşan gerekse de konut değerleme raporları üzerinden takip edilen kira artış oranlarının TÜFE’deki mevcut yıllık kira enflasyonunun altında değerler aldığı izlenmektedir,” vurgusu yapıldı.
Faizde ikinci indirim
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 23 Ocak Perşembe günü gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 47,5’ten yüzde 45’e indirilmesine karar verdi.
Ocak ayı politika faizini belirlemek üzere toplanan PPK, bu karar ile politika faizini üst üste iki ay düşürmüş oldu.
Merkez Bankası 2024 yılının Aralık ayında uzun sürenin ardından Faiz kararında 250 baz puan indirime giderek, politika faizini yüzde 47,5’e çekti. 2024 Mart ayında politika faizini yüzde 50’ye yükselten Merkez Bankası, sonraki 8 ayda faizi yüzde 50’de sabit tutmuştu.
Merkez Bankası tarafından faiz indirimi kararına ilişkin yapılan açıklamada “Aralık ayında enflasyonun ana eğilimi gerilediğine” dikkat çekti.
Gözler enflasyon verilerinde
Merkez Bankası bu yıl 12 yerine sekiz kez toplantı yapacak. Gelecek yedi toplantıda gözler enflasyon verilerinde olacak.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı aralık ayı enflasyonu verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) aralıkta aylık olarak yüzde 1,03 oranında arttı, yıllık enflasyon yüzde 44,38 olarak hesaplandı.
TÜİK’in açıkladığı enflasyon verisi, piyasa beklentisinin altında kaldı
Uzaktan eğitim: Hangi AB ülkeleri en yüksek sayıda çevrimiçi öğrenciye sahip?
31.01.2025

2024 yılında AB’deki internet kullanıcıları bir önceki yıla kıyasla daha fazla online kursa kaydoldu. İrlanda en yüksek online öğrenci oranına sahipken, onu Hollanda ve Finlandiya takip etti.
Avrupa Birliği’ndeki (AB) internet kullanıcılarının yaklaşık yüzde 33’ü 2024 yılında çevrimiçi kurslara katılmış veya çevrimiçi öğrenme materyalleri kullandı.
En son Eurostat rakamlarına göre bu oran 2023’e göre yüzde 3’lük bir artışa işaret ediyor.
İrlanda yüzde 61 ile online öğrenime katılan internet kullanıcılarının en yüksek oranını kaydederken, onu yüzde 59 ile Hollanda ve yüzde 53 ile Finlandiya takip etti.
Buna karşılık, online eğitim Romanya’da yüzde 10, Kıbrıs’ta yüzde 11 ve Bulgaristan’da yüzde 17 ile önemli ölçüde daha az yaygındı.
Belirli çevrimiçi öğrenme yöntemleri göz önünde bulundurulduğunda, 2024 yılında internet kullanıcılarının yüzde 18’i, belirli bir konuda bir yeterlilik veya katılım sertifikası ile sonuçlanan planlı bir dizi öğrenme faaliyetini ifade eden çevrimiçi bir kursa katılmıştır. En yüksek oranlar yüzde 36 ile İrlanda’da ve yüzde 32 ile Finlandiya ve İspanya’daydı.
Aynı zamanda, internet kullanıcılarının yüzde 29’u eğitim, mesleki veya özel amaçlı materyalleri ifade eden çevrimiçi öğrenme materyallerini kullanmıştır. En yüksek oran yüzde 53 ile Hollanda, yüzde 52 ile İrlanda ve yüzde 46 ile Finlandiya’da gerçekleşti.
Yapay Zeka, siber güvenlik ve dijital pazarlama 2024 yılında en çok aranan online kurslar arasında yer alıyor. 2024’ün en iyi kurslarının yaklaşık yüzde 40’ında yapay zeka öğretiliyor ve bu da yapay zekanın tüm çalışanlar için sahip olunması gereken bir beceri olduğunu gösteriyor.
Yapay zeka becerilerini geliştirmenin yanı sıra, çevrimiçi kurslar sosyal becerileri geliştirmek veya sadece insanların merakını gidermek için de kullanılıyor. Çevrimiçi kurs sağlayıcısı Coursera’ya göre, öğrenciler belirli işlere daha iyi hazırlanmak için rol odaklı içeriği giderek daha fazla tercih ediyor.
Ancak, AB’de online öğrenme oranlarındaki genel artışa rağmen, online kurs almak internet kullanıcıları arasında en az popüler faaliyet olmaya devam ediyor.
Yaşları 16 ila 74 arasında değişen AB vatandaşlarının sadece yüzde 17’si interneti çevrimiçi kurslar için kullanırken, diğer yüzde 17’si özel amaçlarla öğrenime katılmıştır.
Çoğu insan interneti öncelikle iletişim için kullanıyor: yüzde 85’i telefon görüşmeleri, video görüşmeleri veya mesajlar için kullanırken, y
üzde 80’i e-posta için kullanıyor.
Angela Merkel, şansölye adayı Merz’i Federal Meclis oylaması nedeniyle eleştirdi

31.01.2025
Angela Merkel, CDU/CSU önergesinin AfD’nin oylarıyla çoğunluğu sağlayabildiği göç konulu Federal Meclis oylaması nedeniyle halefi Friedrich Merz’i eleştirdi.
Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Perşembe günü ana muhalefet Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri ve şansölye adayı Friedrich Merz’i, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin desteğini alarak yeni göç kuralları için parlamentoya teklif sunmasından dolayı kamuoyu önünde eleştirdi.
Almanya’nın merkez sol iktidar partileri, muhafazakar parti lideri Merz’in aşırı sağcı AfD’nin desteğini alma konusunda hala güvenilir olup olmadığına dair şüphelerini dile getirdiler.
Geçtiğimiz hafta reddedilen bir sığınmacı tarafından gerçekleştirilen bıçaklı saldırının ardından CDU/CSU Birlik bloğunun düzensiz göçü engelleme konusundaki kararlılığını vurgulayan Merz, Almanya’nın sınırlarında çok daha fazla göçmeni geri çevirmesi çağrısında bulunan bağlayıcı olmayan bir önergeyi oylamaya sundu, ancak önergeyi geçirmek için AfD’nin oylarına ihtiyacı olabilirdi. Önerge, sağ popülist partinin desteği sayesinde üç oy farkla kabul edildi.
Merz’in CDU’sunun eski başkanı Merkel, nadiren yaptığı bir açıklamada Merz’in Kasım ayında 23 Şubat’taki seçimlerden önce AfD’nin desteğiyle hiçbir tedbirin kabul edilmemesi gerektiğini söylediğine dikkat çekti.
Merkel bu pozisyonu desteklediğini ancak “artık bu öneriye bağlı kalmamanın ve Alman Federal Meclisi’ndeki bir oylamada ilk kez AfD’nin oylarıyla çoğunluk sağlanmasına göz göre göre izin vermenin yanlış olduğunu düşünüyorum,” dedi.
İsveç’te Kur’an yakan Iraklı Salvan Momika, silahlı saldırı sonucu öldürüldü

31.01.2025
İsveç’te yaşayan Irak asıllı Salvan Momika, 2023 yılında parlamento binası önünde Kur’an-ı Kerim yakmasıyla göç konusunda ulusal tartışmalara yol açmıştı.
İsveç’te İslam’ın kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim’i halka açık alanda birkaç kez yakan Iraklı bir adamın öldürüldüğü açıklandı.
İsveç medyası, Salvan Momika adlı kişinin uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldüğünü bildirdi.
38 yaşındaki Salvan Momika, 2023 yılında parlamento binası önünde Kur’an-ı Kerim yakarak göç konusunda ulusal tartışmalara yol açmıştı.
Polis, çarşamba gecesi Stockholm yakınlarındaki Södertälje’de bir silahlı saldırı ihbarı aldıklarını ve silahla yaralanmış bir adam bulduklarını söyledi. Adam daha sonra hayatını kaybetti ve cinayetle ilgili ön soruşturma başlatıldı.
İsveç medyasında yer alan haberlere göre, savcı Rasmus Öhman bu sabah beş kişinin tutuklandığını doğruladı. Polis, cinayetin sosyal medyada canlı olarak yayınlanmış olabileceği yönündeki haberleri araştırdıklarını belirtti.
Öfke ve şiddet
Momika, 2018 yılında Irak’tan İsveç’e geldi ve 2021 yılında kendisine üç yıllık oturma izni verildi.
Kendisi ve bir diğer sanık, Kur’an yakma olaylarıyla bağlantılı olarak yaptıkları açıklamalar nedeniyle ırkçı nefreti kışkırtmakla suçlanıyordu. Davayla ilgili kararın perşembe sabahı verilmesi bekleniyordu.
Stockholm Bölge Mahkemesi perşembe günü yaptığı açıklamada, sanıklardan birinin ölmesi nedeniyle kararın verilmesinin ertelendiğini bildirdi. Mahkemede görevli yargıç Göran Lundahl, ölen kişinin Momika olduğunu doğruladı.
Momika, protestolarının Müslümanları değil İslam dinini hedef aldığını savundu. İsveç halkını Kur’an’ın mesajlarından korumak istediğini savundu. İsveç polisi ifade özgürlüğünü gerekçe göstererek Momika’nın gösterilerine izin verdi ve Momika hakkında suç duyurusunda bulundu.
Öldürüldüğünün doğrulanmasının ardından bir açıklama yapan İsveç güvenlik servisi SÄPO, soruşturmaya dahil olmadığını söyledi.
“İsveç’te ve dünyada İsveç’in güvenliğine tehdit olarak görülen gelişmelerden biz sorumluyuz,” diyen sözcü Karin Lutz, kurumun Momika’yı korumakla görevlendirilmediğini söyledi.
İsveç gazetesi Dagens Nyheter’e göre Lutz, “Momika’nın da Kur’an yakanlardan biri olduğu Kur’an yakma olayları İsveç’in güvenliğini etkiledi” dedi. “Bu anlamda bizim de bir rolümüz var. İzinler ve güvenlik söz konusu olduğunda, bu polisin alanı olmuştur,” denildi.
GKRY
Makis Keravnos: Rum şirketleri, savunma alanında büyük ilerleme kaydettik
31.01.2025

Rum Ekonomi Bakanı Makis Keravnos, Yunanistan’da düzenlenen ve Güney Kıbrıs ile Yunanistan’daki şirketler arasında savunma ve diğer alanlarda işbirliğinin geliştirilmesini konu alan bir seminere katıldı.
Alithia ve diğer gazetelerde yer alan haberlere göre, Atina’da düzenlenen seminerde konuşan Rum Ekonomi Bakanı Makis Keravnos, Güney Kıbrıs’ta savunma sanayi alanında faaliyet gösteren şirketlerin Yunan şirketlerle işbirliğini arttırabileceğini söyledi.
Habere göre, Keravnos, Rum ve Yunan şirketler arasında turizm, denizcilik ve hizmet sektörü gibi geleneksel alanlarda iş birliğinin yanı sıra daha yeni alanlarda da işbirliğinin arttırılmasını arzuladıklarını belirtirken, Rum şirketlerin savunma alanında büyük ilerleme kaydettiklerini öne sürdü.
Keranvos, yaklaşık 30 Rum şirketinin savunma sanayi alanında başarıyla faaliyet göstermekte olduğunu, çok önemli siparişler aldıklarını ve hatta bu şirketlerden bazılarının Avrupa Savunma Örgütü tarafından en iyi şirketler arasına seçildiklerini belirtti. Yunan şirketlerin başkanlarda çok iyi bir erişime sahip olduklarını ve Rum şirketlerle daha fazla iş birliği yapmalarını arzu ettiklerini vurguladı.
Gazete, söz konusu etkinlikte Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik İlişkiler Genel Müdürü Dimitrios Skalkos, Rum Sanayi ve Ticaret Odası (KEVE) Başkanı Stavros Stavru ve diğer bazı katılımcıların da konuşmalar yaptıklarını aktardı.
Güney Kıbrıs Kazakistan’a ilk kez büyükelçi atadı

31.01.2025
Güney Kıbrıs’ın Kazakistan’a ilk kez büyükelçi atadığı bildirildi.
Haravgi gazetesi, büyükelçi olarak atanan Petros T. Nakuzis’in dün, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kassym-Jomart Tokayev’e güven mektubunu sunduğunu yazdı.
Gazete, Nakuzis’in Tokayev’e Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in selamını ilettiğini ve törende yaptığı konuşmada, Kazakistan’ın bölgesel ve küresel alanda barışın ve güvenliğin desteklenmesi amacıyla barış yanlısı bir dış politika izlediğini söylediğini kaydetti.
Haberde Nakuzis’in, Kazakistan piyasasının mali iş birliğine açık olduğunu ve uluslararası arenada aktif bir rolü bulunduğunu söylediği belirtildi.
Stefanu Londra’da temaslarda bulundu
AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’nun Londra’da temaslarda bulunduğu bildirildi.
Fileleftheros gazetesi, Stefanu’nun Londra temasları çerçevesinde İngiltere Parlamentosu’ndaki partiler arası grup ile bir araya geldiğini kaydederek, görüşmede Kıbrıs sorunundaki son durumla ilgili bilgilendirme yaptığını ve mevcut çıkmazın aşılarak müzakerelerin nasıl yeniden başlayabileceğine dair önerilerini dile getirdiğini yazdı.
Türkiye ile Kıbrıs Türk tarafının resmi olarak iki devletli çözüme kaydığını belirten Stefanu, müzakerelerin yeniden başlamasının ve Kıbrıs sorununun çözülmesine yönelik gerçekçi olasılıklar olmasının, müzakerelere 2017’de Crans Montana’da kaldığı yerden devam edilmesiyle sağlanabileceğini kaydetti.
Habere göre Stefanu, Crans Montana’da varılan uzlaşıların muhafaza edilmesi ve Guterres Çerçevesi’nde askıda kalan konuların müzakere edilmesi gerektiğini söyledi.
İsrailliler Larnaka’dan otel alıyor
İsrail’den yatırımcıların Güney Kıbrıs’ta otelcilik sektörü için girişimde bulunarak, Larnaka’dan otel aldıkları bildirildi.
Politis gazetesi, Larnaka’daki bazı tanınmış otellerin İsrailliler tarafından satın alınarak, bir kısmının faaliyette geçtiğini, bir kısmında ise renovasyon çalışmaları yapıldığını yazdı.
Gazete, Yerel Otelciler Birliği Başkanı Marios Poliviu’nun, özellikle turizm sektörüyle ilgilenen İsrailli iş adamlarından her geçen gün daha fazla talep geldiğini ve İsraillilerin gerek merkezde, gerekse turistik bölgelerdeki otellere ilgi gösterdiğini söylediğini kaydetti.
Habere göre Poliviu, son dönemde Larnaka’daki bazı duvarlara İsrail aleyhinde yazılan sloganların İsrailli iş adamlarını yatırım yapmaktan vazgeçirmediğini, ancak rahatsız ettiğini belirtti.
Hristodulidis 2025 yılı için programını açıkladı
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis, hükümetinin 2025 yılı için hayata geçirmeyi planladığı icraatlarına ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.
Politis ve diğer gazeteler, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in dün düzenlediği basın toplantısında, hükümetinin 2025 yılı hedeflerine ilişkin açıklamada bulunduğunu yazdılar.
Gazete, Hristodulidis’in dünkü açıklamasında 80’den fazla siyasi ve diğer bazı reformlar ile beş temel hedef açıkladığını yazdı.
Gazete, Hristodulidis’in açıkladığı beş temel hedefin; “etki alanının genişletilmesi ve Kıbrıs sorunu, güvenliğin güçlendirilmesi, reformların hayata geçirilmesi, Kıbrıs’ın sanal dönüşümü ve güçlü bir ekonomi yaratılması” olduğunu aktardı.
Habere göre Hristodulidis 2025 yılı için Kıbrıs sorununa dair hedefinin “müzakerelerin yeniden başlaması amacıyla hareketlilik yaratmak için uluslararası ilgiyi canlandırmak olduğunu” belirterek, AB-Türkiye ilişkileri ile Kıbrıs sorununun birbirleriyle açıkça ilişkili oldukları iddiasını yineledi.
Güney Kıbrıs’ın güvenliği konusuna da konuşmasında değinen Hristodulidis, “Andreas Papandreu” üssü ve “Evangelos Florakis” deniz üssünün düzeylerinin yükseltilmesi planlarını hatırlatarak “Kıbrıs’ın savunma sistemleri üretim merkezine dönüştürülmesi hedefini” de dile getirdi.
– İki yeni sondaj
Hristodulidis konuşmasında enerji konusuna da değinerek, 2025 yılında “İlektra” ve “Pigasos” yataklarında en az iki sondaj yapılmasının planlandığını ifade etti.
Mısır’a 17 Şubat tarihinde bir ziyaret gerçekleştireceğini de açıklayan Hristodulidis, ziyaret çerçevesinde “Kronos” ve “Afrodit” yataklarındaki doğal gazın ticari açıdan değerlendirilmesi konusunda anlaşmalar imzalanacağını duyurdu.
Hristodulidis konuşmasının devamında ise mülteci sorununun çözümü için atılan ve atılacak adımlar ile ekonominin iyileştirilmesine yönelik planlarına ayrıntılı şekilde değindi.
Diğer gazeteler ise konuya ilişkin haberlerini şu başlıklarla yansıttılar:
Fileleftheros: “5 Ayaklı Yol Haritası – 2025’te Ağırlık Kalkınma ve Güvenlikte”.
Alithia: “Geçen Yılkı Başarısızlıklar Bu Yılki Duyurular – Başkan Hristodulidis Geçen Yılki Hedefleri Daha Gerçekleşmemişken Yenilerini Açıkladı”.
Haravgi: “Başkan’dan Etkileşim Şovu Resitaliyle Uçuk Duyurular”.
(SB/YIL)
DiCarlo’nun 10 Şubat’ta liderlerle bir araya gelmesi bekleniyor
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Siyasi İşler Sorumlu Yardımcısı Rosemary Dicarlo’nun Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le 10 Şubat’ta Kıbrıs’ta ayrı ayrı görüşmesinin beklendiği ifade edildi.
Haravgi gazetesi konuyla ilgili haberinde BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın ise liderlerle yarın ayrı ayrı görüşeceğini haber verdi.
DiCarlo’nun 10 Şubat’ta Kıbrıs’ta liderlerle görüşmeler yapmasının beklendiğini ve DiCarlo’nun gelişiyle ilgili programın BM tarafından resmi olarak açıklanacağını belirten gazete, haberde adı belirtilmeyen kaynaklara dayanarak, liderlerin sınır kapılarıyla ilgili görüşmesiyle ilgili tarihin de kısa süre içinde kesinleşmesinin beklendiğini kaydetti.
-Özel temsilci ve müzakereci bugün görüşüyor
Öte yandan, gazete, Kıbrıs’taki BM Barış Gücü (UNFICYP) Sözcüsü Aleem Siddique’nin Rum Haber Ajansı’na yaptığı açıklamaya dayandırdığı haberinde, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın bu sabah Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi Güneş Onar ve Rum müzakereci Menelaos Menelau’yla görüşeceğini aktardı.
Gazete, Stewart’ın yarın Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis ve Cumhurbaşkanı Tatar’la görüşeceğini de yazdı.
Alithia gazetesi ise “Genişletilmiş Görüşme Öncesinde Hamleler Artıyor” başlıklı haberinde, Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlamasına ilişkin uygun zemin olup olmadığını araştırmak amacıyla mart ayında gerçekleştirilmesi beklenen kritik gayri resmi beşli konferans ışığında diplomatik hamle ve çalışmaların yoğunlaştığını yazdı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetridis’in dün BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’le Kıbrıs sorunuyla ilgili bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini yazan gazete, Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ise dün KKTC’yi ziyaret ettiğini ekledi.
Politis gazetesi ise “Geçiş Noktalarıyla İlgili Çıkış Yolları Aranıyor” başlıklı haberinde, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun 10 Şubat’ta adaya gelmesinden önce yeni sınır kapılarının açılması konusunda mutabakata varmaları için taraflara baskı yaptığını yazdı.
Yabancıların Güney Kıbrıs’ta taşınmaz mal satın alması Simon Aykut’un Rum tarafındaki mal varlığı
Lefkoşa, 30 Ocak 25 (TAK): Yabancıların Güney Kıbrıs’ta taşınmaz mal alması bugünkü Rum basınında yer alırken, aynı haber içerisinde Simon Aykut’un oğlunun mal varlığına ilişkin verilerden de bahsedildi.
Fileleftheros gazetesi “Yabancılar, Yasayı Teğet Geçerek Kıbrıs’ın Tamamını Alıyorlar” başlıklı haberinde, yabancıların kolaylıkla Güney Kıbrıs’tan toprak satın aldıklarını, bu durumun da fiyatların artmasına neden olduğu gibi özellikle barınma sorunlarıyla karşı karşıya kalan yerli genç çifteleri etkilediğini yazdı.
İlgili yasanın, yabancıların taşınmaz mal alımını sınırlandırdığını yazan gazete elde ettiği ve gazeteye gelen bilgilere atıfta bulunarak, ilgili yasanın teğet geçildiğini başka ülke vatandaşlarının, mevcut koşullarla bugün, tüzel kişiler, yani şirketler aracılığıyla taşınmaz mal aldıklarını belirtti.
Gazete, bu konunun defalarca kamuoyunda tartışıldığını ancak bu kez Rum Meclisi İçişleri Komitesi toplantısında ele alınacağını yazdı.
Habere göre, toplantıda ayrıca DİSİ Milletvekili Nikos Yeorgiu’nun ilgili yasa tasarısı önerisi de ele alınacak.
İlgili toplantının bugün gerçekleştirileceğini yazan gazete, toplantıya Tapu ve Kadastro Dairesi, İçişler Bakanlığı, Hukuk Dairesi, Şirketler Mukayyitliği yetkililerinin de çağrıldığını belirtti.
Gazete ilgili yasa tasarısının, mevcut yasanın modernizasyonu ve kamu çıkarlarının korunmasını öngördüğünü yazdı.
-Aykut’un oğlunun mal varlığı
Gazete, aynı haber içinde KKTC’deki Rum mallarıyla ilgili Güney Kıbrıs’ta tutuklu bulunan Afik Grup CEO’su Simon Mistriel Aykut’un, yine Rum makamlarınca hakkında tutuklama emri çıkarılan oğulları 51 yaşındaki Afik Yakov ile 49 yaşındaki Michael Mistriel Aykut ile ilgili verilere de yer verdi.
Aykut’un 51 yaşındaki oğlu Afik Yakov’un, Larnaka’da 121 bin 300 euro (2018 verilerine göre) değerinde apartman dairesi, 245 bin euro değerinde Larnaka’da içinde harnup bulunan tarla, yine Larnaka’ya bağlı Kalavason köyünde harnup ağaçlı 321 bin euro değerinde tarla, 228 bin 800 ve 240 bin euro değerinde aynı bölgelerde iki tarla ile Güney Lefkoşa’ya bağlı Deftera köyünde 60 bin euro değerinde tarlaya sahip olduğunu yazan gazete, apartman dairesi ile Afik Yakov’a ait “LIOLIA Company Ltd” şirketinin mal varlıklarına da el konulduğunu anımsattı.
Turizm gelirlerinde artış
Güney Kıbrıs’taki Ocak-Kasım 2024 dönemindeki turizm gelirlerinin 2023 yılının aynı dönemine oranla yüzde 7.1 oranında artış gösterdiği belirtildi.
Alithia gazetesi Rum İstatistik Ofisinin verilerine dayanarak Ocak-Kasım 2024 döneminde turizm gelirlerinin, 3 milyar 122 milyon 500 bin euro olarak hesaplandığını, 2023 yılının aynı döneminde ise bunun; 2 milyar 916 milyon 300 bin şeklinde kaydedildiğini yazdı.
Habere göre Kasım 2024’teki turizm geliri 138 milyon 700 bin euro şeklinde kaydedilirken 2023’te ise 113 milyon 700 bin euro olarak kayıtlara geçti.
Kasım 2024’te turist başına düşen gelir 771 euro 2 sent, Kasım 2023’te ise 712 euro 63 sent şeklinde kaydedildi.
En çok turizm pazarının, yüzde 25.9’una tekabül eden İngiliz turistlerin teşkil ettiğini yazan gazete İngilizlerin günlük 80 euro 58 sent harcama yaptığını da belirtti.
Rum Ekonomi Bakanı Keravnos Güney Kıbrıs-Yunanistan savunma sanayi işbirliğine değindi
Lefkoşa, 30 Ocak 25(TAK): Rum Ekonomi Bakanı Makis Keravnos, Yunanistan’da düzenlenen ve Güney Kıbrıs ile Yunanistan’daki şirketler arasında savunma ve diğer alanlarda işbirliğinin geliştirilmesini konu alan bir seminere katıldı.
Alithia ve diğer gazetelerde yer alan haberlere göre, Atina’da düzenlenen seminerde konuşan Rum Ekonomi Bakanı Makis Keravnos, Güney Kıbrıs’ta savunma sanayi alanında faaliyet gösteren şirketlerin Yunan şirketlerle işbirliğini arttırabileceğini söyledi.
Habere göre, Keravnos, Rum ve Yunan şirketler arasında turizm, denizcilik ve hizmet sektörü gibi geleneksel alanlarda iş birliğinin yanı sıra daha yeni alanlarda da işbirliğinin arttırılmasını arzuladıklarını belirtirken, Rum şirketlerin savunma alanında büyük ilerleme kaydettiklerini öne sürdü.
Keranvos, yaklaşık 30 Rum şirketinin savunma sanayi alanında başarıyla faaliyet göstermekte olduğunu, çok önemli siparişler aldıklarını ve hatta bu şirketlerden bazılarının Avrupa Savunma Örgütü tarafından en iyi şirketler arasına seçildiklerini belirtti. Yunan şirketlerin başkanlarda çok iyi bir erişime sahip olduklarını ve Rum şirketlerle daha fazla iş birliği yapmalarını arzu ettiklerini vurguladı.
Gazete, söz konusu etkinlikte Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik İlişkiler Genel Müdürü Dimitrios Skalkos, Rum Sanayi ve Ticaret Odası (KEVE) Başkanı Stavros Stavru ve diğer bazı katılımcıların da konuşmalar yaptıklarını aktardı.
Güney Kıbrıs’ta paketçilere yönelik saldırılar devam ediyor. Taraftarlar olay çıkardı
Güney Kıbrıs’ta paket servisi elemanlarına yönelik saldırıların devam ettiği ve 25 yaşındaki bir paket servisi elemanına yönelik saldırıdan ötürü 16 yaşındaki bir gencin polis tarafından yakalandığı kaydedildi.
Alithia gazetesi 21 Ocak’ta Lefkoşa’nın Rum kesimine bağlı “Deftera” bölgesinde gece 10 sıralarında gerçekleşen olayda yemek siparişini teslim etmek üzere olay yerine giden paketçiye üç kişinin yaklaştığını ve yemeği paketçiden almalarının ardından üç kişiden birinin metal bir çubukla paketçinin başına vurduğunu kaydetti.
Bunun akabinde üç şahsın paket servis elemanının motosikletini çalıp kaçtığını kaydeden gazete, motosikletin daha sonra Deftera bölgesinde bulunduğunu belirtti.
Gazete olayla ilgili olarak tutuklanan 16 yaşındaki gencin ise, aleyhinde dava okunmasından sonra aynı gece geç saatlerde serbest bırakıldığını ekledi.
-Taraftarlar olay çıkardı
Gazetede yer alan başka bir haberde ise polisin olaylara zamanında müdahale etmesi sebebiyle gerek Apollon ile Omonia arasında Limasol’da salı günü oynanan hentbol maçı sırasında, gerekse aynı günün akşamı Omonia ile AEL arasında oynanan futbol maçının ardından yaşanabilecek ciddi olayların önlendiği belirtildi.
Apollon ile Omonia arasında Limasol’da oynanan hentbol maçı esnasında yaklaşık 100 kadar maskeli taraftarın “Zigi” (Terazi) bölgesinde toplandığını ve Apollon kapalı sahasına doğru yöneldiğini kaydeden gazete, çevik kuvvet ekiplerinin sahaya az bir mesafe kala taraftarların önünü kesip göz yaşartıcı gaz kullanmak suretiyle taraftarları püskürttüğünü belirtti.
Olaylarla ilgili olarak 22 yaşındaki bir şahsın tutuklandığını üç kişinin de arandığını kaydeden gazete, bir polisin de hafif yaralandığını yazdı.
Omonia ile AEL arasında salı akşamı GSP stadında oynanan futbol maçının sona ermesinden sonra ise AEL taraftarlarının taşlarla polise saldırdığını ve iki polisin hafif yaralandığını kaydeden gazete, Omonia taraftarlarının da AEL taraftarlarının taşlı saldırısına uğradığını öte yandan polisin olayları yatıştırmak için biber gazı kullandığını ekledi.
ORTADOĞU
Lübnanlı milletvekili Moawad ülkesi için yeni bir rota çiziyor

Lübnan İsrail’le bir başka savaşın sonuçlarıyla yüzleşirken, mezhepçi olmayan milletvekili Michel Moawad yeni cumhurbaşkanını, Hizbullah’ı ve çatışma, mezhepsel şiddet ve yolsuzlukla harap olmuş bir ülkeyi yeniden inşa etme umudunu tartışıyor.
Bu yıl 9 Ocak’ta Lübnan parlamentosu, Joseph Aoun’u resmen cumhurbaşkanı seçerek iki yılı aşkın süredir devam eden mezhepçi siyasi çıkmazı kırdı. Aoun, ekonomik çöküş ve siyasi istikrarsızlığın yanı sıra Ağustos 2020’deki yıkıcı Beyrut limanı patlamasıyla sarsılan altı yıllık bir dönemin ardından Ekim 2022’de görevi bırakan Michael Aoun’un yerine geçti.
Kendini “mezhepçi olmayan, üçüncü yol” olarak tanımlayan Bağımsızlık Hareketi Harakat al-Istiqlal’in lideri olan milletvekili Michael Moawad, ülkesindeki mezhep çatışmalarına dair pek çok doğrudan deneyime sahip. Önde gelen bağımsız bir siyasetçi olan babası Rene, 1989 yılında konvoyunun yanında patlayan 250 kilo bomba yüklü bir araçla suikasta uğradığında sadece 17 gündür cumhurbaşkanıydı.
Suikast, Lübnan’daki farklı grupların 15 yıl süren mezhepsel iç savaşı sona erdirmek üzere tasarlanan Taif Barış Anlaşması’nı imzalamasından iki hafta sonra gerçekleşti.
Beyrut’taki ofisinden Euronews’e konuşan Moawad, “Babamın suikastından sonra maalesef her şey tersine gitti,” dedi. “Babam suikasta uğradı çünkü Lübnanlılar arasında barışı ve uzlaşmayı geri getirmek için seçilmişti, bugün de buna ihtiyacımız var.”
Orta Doğu’nun dini çeşitliliği en fazla olan ülkesi olan Lübnan’ın nüfusu Hıristiyanlar, Sünni Müslümanlar ve Şii Müslümanlar arasında neredeyse eşit olarak bölünürken, vatandaşların yaklaşık yüzde 4,5’i kendiniDürzi olarak tanımlıyor. Ve ülkeyi bölünmüşlüğüne rağmen işler hale getirmenin zorlu bir görev olduğu kanıtlandı.
Lübnan parlamentosunun Kasım 1989’da Taif Anlaşması’nı onaylamasına rağmen ilerleyen yıllar siyasi felç ve güvenlik kabuslarıyla geçti. Ülke güneyde İsrail, kuzeydoğuda ise Suriye güçleri tarafından işgal altındaydı ve siyasi suikastlar olağan hale gelmişti.
Ancak Moawad, kendisini yorucu ve çoğu zaman tehlikeli siyasi arenaya girmekten caydırmak şöyle dursun, babasının öldürülmesinin Fransa’da eğitim gördükten sonra “ülkeye geri dönme kararımda çok önemli bir rol oynadığını” belirtiyor.
Babasının “uğruna savaşmak için geri döndüğüm önemli bir miras” bıraktığını da sözlerine ekledi.
“Yalnız bir alan”
Bağımsızlık Hareketi 2005 yılında, eski başbakan Refik Hariri’nin öldürülmesinin ardından protestocuların Lübnan’da konuşlu 14.000 Suriye askerinin ve istihbarat görevlisinin geri çekilmesini talep ettiği büyük ölçüde barışçıl bir ayaklanma olan Sedir Devrimi sırasında kuruldu.
Moawad özyönetimi partisinin kuruluşunun temel ilkesi olarak öne çıkarıyor: “Savaşın bitiminden bu yana egemenliğimizi geri almak için mücadele ediyoruz.”
Moawad ayrıca yozlaşmış liberal yapılar ile aşırı sol reformistler arasında” ikili bir seçim olduğundan yakındı. Harekat el-İstiklal’in Lübnan milliyetçiliği ile liberal ve reformist politikaları bir araya getiren senkretik bir siyasi oluşum olduğunu belirtiyor.
“Bizi Avrupa partileriyle kıyaslamam gerekirse, bir yandan çok milliyetçi-egemenlikçi oluruz, Lübnan anayasasını desteklerken bir yandan da onu yenilemek isteriz. Ekonomik olarak da kesinlikle reformist, sosyal-liberal bir parti olurduk.”
Sedir Devrimi, Suriye güçlerini Lübnan’dan atmayı başarmış ve bu olay bazılarınca ülkenin on yıllardır ilk kez tam egemenliğe kavuşması olarak görülmüştü. İsrail güçleri beş yıl önce güney Lübnan’dan, BM kararıyla belirlenen tartışmalı “Mavi Hat” sınırının ötesine çekilmişti.
Ancak Şii milis ve siyasi parti Hizbullah Lübnan’da baskın bir güç olmaya ve Güney Lübnan’ın büyük bölümünde ve Beyrut’un güneyinde fiili otorite olmaya devam etti. Ayrıca Şam’daki Esad rejimi ve Tahran’daki İranlı yetkililerle yakın mali ve siyasi bağlantılarını da sürdürdü.
Moawad, “Suriye döneminden sonra İran dönemine geçtik,” diyor.
Hizbullah sadece askeri hakimiyetini korumakla kalmadı, aynı zamanda 128 sandalyenin 15’ine sahip olarak Lübnan parlamentosunda da önemli bir güç haline geldi. Bu sayı kulağa fazla gelmeyebilir ama parlamento, farklı Müslüman ve Dürzi gruplar ile Hıristiyanlara eşit oranda sandalye tahsis edilen “mezhepsel” kota sistemine göre seçiliyor. Bu da Hizbullah’ın Şiilere ayrılan sandalyelerin yarısından fazlasını kontrol ettiği anlamına geliyor.
Geleneklere göre cumhurbaşkanı Maruni bir Hıristiyan, başbakan Sünni bir Müslüman ve meclis başkanı da Şii bir Müslüman.
Hamas, İzzeddin el-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf’ın ölümünü açıkladı

Dayf’ın dışında Hamas’ın askeri konseyinden Mervan İsa, Gazi Ebu Tamah, Raid Sabit, Rafi Selame, Ahmed el-Gandur ve Eymen Nevfel de öldürüldü.
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf’ın ölümü Perşembe günü doğrulandı.
İzzeddin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde, Telegram kanalı üzerinden yayınladığı video mesajda askeri konsey üyelerinden Mervan İsa, Gazi Ebu Tamah, Raid Sabit, Rafi Selame, Ahmed el-Gandur ve Eymen Nevfel’in ölümünü de duyurdu.
İsrail, ed-Dayf’ın öldürüldüğünü 1 Ağustos 2024’te ilan etmişti.
Sözcü Ebu Ubeyde, İzzeddin el-Kassam Tugayları liderinin ne zaman ve nasıl öldürüldüğüne ilişkin detay vermedi.