110 YIL SONRA ÇANAKKALE’YE BAŞKA BİR AÇIDAN BAKMAK

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

Milyonlarca insanın hayatını etkileyen Birinci Dünya Savaşı’ndaki cephelerden biri olan Çanakkale Cephesi, adeta bir ölüm kalım mücadelesiydi. Osmanlı Devleti’nin başkentini ele geçirip savaş dışı bırakma hamlesi olarak planlanmıştı. Çanakkale’nin geçilmesi demek başkent İstanbul’un tehlikeye girmesi demek, başkentin tehlikede olması demek Osmanlı Devleti’nin ortadan kalkması demekti. İşte bunu bilen Türk milleti, Çanakkale Cephesi’nde varını yoğunu bu cephenin galibi olmak için seferber etmişti. Aynı anda farklı cephelerde devam eden muharebelerde alınan yenilgiler olduğu düşünüldüğünde milletin kenetlenerek bu cephede verdiği mücadele dünya tarihine geçmiştir.

Çanakkale cephesinde yaşanan çarpışmalar iki kısma ayrılır:

  1. 19 Şubat 1915-18 Mart 1915 tarihleri arasında yaşanan deniz savaşları
  2. 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 tarihleri arasında vuku bulan kara savaşları

Deniz muharebelerinde başarısız olan İtilaf donanması geri çekilmek zorunda kalıp bir aylık bir toparlanma süreci sonrasında kara savaşları için askerlerini karaya çıkarmaya başlamıştı.

Çanakkale muharebelerine başka bir açıdan baktığımızda ne kadar zorlu bir yılın içinde kazanıldığını da görürüz. Çanakkale cephesinde muharebeler devam ederken Osmanlı Devleti aynı zamanda vatandaşı olan bir kısım Ermenilerin savaş sırasında arkadan vurma hamleleri ile karşı karşıya kalmıştı. Osmanlı Devleti, Çanakkale’de 25 Nisan 1915’te kara muharebeleri başlarken 24 Nisan’da yani bu muharebelerden bir gün önce Ermenileri silahlandıran ve isyanlara sevk eden komiteleri kapatmak ve elebaşlarını tutuklama kararını almak zorunda kalmış ve 24 Nisan 1915 tarihinde bu genelgeyi kabul etmişti. Bu genelgede; Hınçak, Taşnak ve benzeri Ermeni komitelerinin kapatılması, belgelerine el konulması, liderleri ile beraber zararlı faaliyetleri bilinen Ermenilerin tutuklanması ve bunlardan bulundukları yerlerde kalmaları sakıncalı görülenlerin uygun yerlerde toplanmaları talimatı verilmişti. Bundan bir ay sonra 24 Mayıs 1915’te ise Çanakkale’de yaralı ve ölü askerlerin toplanması için bir günlük ateşkes ilan edilmişti.

24 Mayıs’taki mütareke, Anzak tarafında Türk imajının değişmesi bakımından önemli bir dönüm noktasının başlangıcını oluşturdu. Mütareke, iki taraf askerlerine birbirlerini bizzat görme ve tanıma fırsatı verdi. Daha önce tek amaçları sadece birbirlerini öldürmek olan iki rakip taraf şimdi karşı tarafın da insan olduğunu anlamaya başlıyordu. Öncelikle Anzak tarafında İngilizler tarafından derin bir “Türk nefreti” oluşturulmuştu. İlk karşılaşmadan sonra Türklere karşı mevcut olan yersiz nefret ortadan kalkmaya, hatta günden güne onun yerini derin bir saygı almaya başlamıştı. Anzak askerleri Türkleri aşağı yukarı bir aydır muharebe sahasında görmüşler ve kendilerine tanıtılmış olduğu gibi “korkak” ve “hain” olmadıklarını artık anlamışlardı. Şimdi ise Türklerle ahbaplık edenler, cesur ve kahraman askerler olarak nitelemeye başladıkları Türklerin, aynı zamanda, kendileri gibi normal bir insan olduğunu da fark ediyordu. İşte tam da Çanakkale’de ölüleri gömmek için bir günlük ara verilmesi sırasında Anzaklar Türkleri tanırken, Osmanlı Devleti’nde yüzyıllarca birlikte yaşadığı insanlara ihanet eden bir kısım Ermenilerin faaliyetlerinin durmaması üzerine yeni bir tedbir almak zorunda kalınmıştı. Yani Çanakkale’de 24 Mayıs’ta verilen bir günlük mütarekeden 3 gün sonra, Osmanlı vatandaşı olan Ermenilerin silahlanma ve komiteci faaliyetlerinin sona ermemesi üzerine Osmanlı Devleti, bu ülkenin vatandaşı olmasına rağmen kendisi aleyhinde düşmanla işbirliği yapan Ermenilerin savaş bölgeleri haricinde belirlenen bölgelere sevk edilmesi kararını çıkarmak zorunda kalmıştı. Bu bilgilerden hareketle Çanakkale’de kara muharebeleri devam ederken Osmanlı Devleti, bir yandan da Ermenilerin arkadan vurma faaliyetlerini engellemeye yönelik hamleler yapmak zorunda kalmıştı. Dolayısıyla Osmanlı Devleti Çanakkale muharebeleri sırasında, İtilaf devletleri ile savaşırken bir yandan da düşmanın işbirlikçisi Ermenilerin faaliyetleriyle uğraşmak zorundaydı.

“Büyük resmi görmek lazım” sözünden hareketle Çanakkale’de yaşananlara ve aynı dönemde Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu duruma, panoramik olarak baktığımızda hem Çanakkale’de kazanılan zaferin kıymetini hem de o dönemde Ermenilerle ilgili alınan kararların hangi ortamda alındığını daha iyi idrak edebiliriz. Bu vesile ile Çanakkale’nin kazanılmasında çok önemli etkisi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, cephede ve cephe gerisinde elinden gelenin fazlasını yapmış bu vatan için canını feda etmiş tüm şehitlerimizi ve de gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir