Aydınlık Yarınların Umudu: Köy Enstitüleri

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
4 Dk. Okuma
4 Dk. Okuma

Sadece bir rejim değil, aynı zamanda bir milletin kendi kaderini yeniden yazma iradesi olan Cumhuriyet’in en somut, en köklü adımlarından biri de Köy Enstitüleri olmuştur. Anadolu’nun yoksul topraklarında filizlenen bu büyük eğitim hamlesinin otaya çıkmasını sağlayan çalışmalar, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1931 ve 1935 kurultaylarında alınan kararlar çerçevesinde oluşturulan eğitmen projesine kadar uzanmaktadır. Eğitmen projesi kapsamında ilk eğitmen kursu, 1936-1937 öğretim yılı içerisinde Eskişehir Çifteler’de açılmıştır. Açılan ilk eğitmen kursunun başarılı olması sonucu Köy Eğitmenleri Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun kapsamında da İzmir, Kırklareli, Eskişehir ve Kastamonu’da dört köy öğretmen okulu daha açılması kararlaştırılmıştır. Bu okullar Köy enstitüleri kurulana kadar bağımsız olmuşlar, Köy enstitülerinin kurulmasıyla bu enstitülere bağlı olarak eğitmenler yetiştirmeye devam etmişlerdir. Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca köylü okuma yazma bilmezken, ülkenin kalkınması için öncelikli olarak bir eğitim seferberliği gerektiği düşüncesinden hareketle, dönemin İlköğretim Umum Müdürü olan İsmail Hakkı Tonguç ve Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in özverili çalışmaları ve yoğun çabalarıyla faaliyetlerine devam eden eğitmen projesi Köy Enstitüleri projesine dönüştürülmüştür. 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı yasayla Köy Enstitüleri Kanunu ile eğitime devam eden okulların yanı sıra on yedi köy okulu daha açılmıştır. Köy Enstitülerinin hukuki temelleri ise 19 Haziran 1942 tarihinde çıkarılan Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu ile atılmıştır.

Türk köylüsünü cehaletten kurtarıp üretken, bilinçli ve aydın bir yurttaşa dönüştürmeyi amaçlayan Köy Enstitüleri, kalemle toprağı birleştiren idealist sistem olarak sadece okuma yazma öğretmeyi değil, aynı zamanda vatanını seven, çalışkan ve onurlu bireyler yetiştirmeyi de hedeflemiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet ilan edilmeden önce “milleti kurtaracak olan irade, ancak halkın içinden çıkacak aydınlarla mümkündür” sözü Köy Enstitülerinin, bu anlayışın bir ürünü olarak ortaya çıktığını göstermiştir.

Köy Enstitüleri, klasik ezberci eğitimin aksine “iş içinde, iş aracılığıyla eğitim” anlayışını benimsemesi noktasında yalnızca bir eğitim sistemini ifade etmemiş, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm hareketini de temsil etmiştir. “İş içinde, iş aracılığıyla eğitim” anlayışında öğrencilerin akademik dersler görmesinin yanı sıra tarım yapması, marangozluk öğrenmesi, yapı inşa etmesi, sanatla ilgilenilmesi gibi hayatın her yönüne dair bilgi edinmesini de hedeflemiştir. Böylece öğrencilerin hem zihin hem el emeği birlikte geliştirilmiş, köylüye yukarıdan bakan değil, onunla aynı topraktan çıkan aydınlar yetiştirilmesine de zemin hazırlanmıştır. Öte yandan kalemle çapayı birleştiren bu sistemde öğretmen sadece bilgi aktaran değil, örnek olan, üretimin bir parçası olan ve milletin yükünü omuzlayan bir neferi de ifade etmiştir. Tüm hedefleriyle Köy Enstitüleri kısa sürede Anadolu’nun dört bir yanında umut ışığı olmuş, kız-erkek binlerce genç, bu okullarda yalnızca öğrenmekle kalmamış; düşünmeyi, sorgulamayı, üretmeyi ve topluma faydalı olmayı da öğrenmiştir.

1950’lerde değişen siyasi iklim ve Köy Enstitülerine karşı geliştirilen olumsuz söylemler bu kurumların kapatılmasına neden olmuştur. Nitekim kurumların kapatılmasında etkili olan olumsuz söylemlerden biri enstitülerin “komünizm yuvaları” olduklarına dairdir. Bunun gibi birçok olumsuz söylemler ve eleştiriler sonucunda 1950’lerde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Enstitüler yavaş yavaş işlevsiz hale getirilmiştir. İsmail Hakkı Tonguç’un “Köylü milletin efendisiyse, onu aydınlatmak boynumuzun borcudur” sözünün temel olduğu Köy Enstitüleri, 1954 yılına gelindiğinde ise İlköğretmen Okulları’na dönüştürülerek kapatılmıştır.

            Köy Enstitüleri, yalnızca öğretmen yetiştirmeyi değil, bulunduğu çevreyi araştıran, tanımaya çalışan, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını gaye edinmiş nesillerin oluşmasını hedefleyen bir kurum olmuştur. Bu düşüncenin bir tezahürü olan Köy Enstitüleri hem akademik hem de pratik eğitim vererek üretimle eğitimi birleştiren, yenilikçi bir eğitim modelinin ilk adımını ifade etmiştir. 

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir