Zübeyde Hanım, Selanik’e bağlı Langaza Kasabası’nda 1857 yılında doğmuştur. Ailesi II. Mehmed zamanında Karaman’dan Rumeli’ye göçen Yörüklerdendir. Karaman’dan gelerek Selanik ile Manastır’ın arasında bulunan Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen “Kayalar” nahiyesine yerleşmiştir. Aile, sonradan Selanik yakınlarında bugün de kaplıcaları ile meşhur olan Langaza’ya geçmiştir. Babası Langaza Kasabası’nda çiftçilik ve ticaret yaparak geçimini sağlayan Feyzullah Efendi, annesi ise “Molla Hanım” olarak anılan Ayşe Hanım’dır. Bu evlilikten kızları Zübeyde ile Hasan ve Hüseyin adında iki erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Zübeyde Hanımın çocukluğu ve genç kızlığı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. 1871’de Zübeyde Hanım Selanikli orta halli bir aileden gelen Hafız Ahmet Efendi’nin oğlu Ali Rıza Efendi ile evlenmiştir.
Ali Rıza Efendi, gümrük muhafaza memuru olarak çalışmıştır. Geçim sıkıntısı nedeniyle memurluktan ayrılan Ali Rıza Efendi, kereste ticaretine başlamış ancak asayiş sorunları nedeniyle bu işi bırakıp tuz ticareti yapmaya başlamıştır. Beklediğini bulamayan Ali Rıza Efendi’nin sağlığı bozulmuş, 1888 yılında 47 yaşında vefat etmiştir. Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın, Fatma (l871-1875), Ahmet (1874-1883), Ömer (1875-1883), Mustafa (188l-1938), Makbule (1885-1956) ve Naciye (l889-190l) isminde altı çocukları olmuştur. Ancak Makbule ve Mustafa’nın dışındaki çocukları küçük yaşta hastalanarak vefat etmiştir.
Zübeyde Hanım, güçlü bir iradeye sahip, muhafazakâr ve geleneklerine bağlı bir kadındır. Yaşadığı dönemde kadınların okuma yazma oranının çok düşük olduğu dikkate alındığında okuma yazma bilmesi ve bilge bir kişiliğe sahip olması nedeniyle çevresi tarafından tıpkı annesi gibi “Zübeyde Molla” diye hitap edilmiştir.
Eşi Ali Rıza Efendi’nin ölümünden sonra maddi sıkıntılar çeken Zübeyde Hanım, Selanik’e Mora’dan gelerek yerleşen göçmenlerden biri olan Ragıp Efendi ile ikinci bir evlilik yapmış, bu evlilikten çocuğu olmamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın orduya katılarak çeşitli cephelerde savaşması, annesi için endişeli ve sıkıntılı günlerin başlangıcı olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, bir yandan annesini teselli eden mektuplar yazarak, annesinin üzüntü ve endişelerini azaltmaya çalışmış, diğer yandan da İstanbul’daki arkadaşları vasıtasıyla ailesinin durumunu yakından takip etmiştir.
Balkan Savaşları sırasında Selanik’in Yunanlar tarafından ele geçirilmesi üzerine İstanbul’a taşınmak zorunda kalan Zübeyde Hanım, Beşiktaş-Akaretler’de bir eve yerleşmiştir. Ard arda gelen savaşlarda aldığı cephe görevleri nedeniyle annesinin yanında fazla kalamayan ve onunla pek vakit geçiremeyen Mustafa Kemal Paşa, Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde görevliyken tanıdığı öksüz çocuklardan biri olan Abdurrahim’i evlat edinerek onun yanına bırakmıştır. Küçük Abdurrahim, Zübeyde Hanım’a “anne”, Makbule ve Fikriye Hanım’a “abla” diye hitap etmiş ve her zaman ailenin bir üyesi olarak kabul edilmiştir.
Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’ne atanan Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a hareket edeceği için annesiyle vedalaşmaya gitmiştir. Mustafa Kemal Paşa, gönlünde hep bir endişe taşıyan annesi Zübeyde Hanım’a bu durumu açıklarken çok zorlanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, “Anne, ben yarın Anadolu’ya gidiyorum. Selanik nasıl elden gittiyse buralar da öyle olabilir. Ne elimden gelirse onu yapacağım. Fakat bu işte tehlike çoktur. Hesapta ölmek, gidip gelmemek de vardır. Bana hakkını helal et!.. “ diye konuşunca annesi bir hayli etkilenmiş, oğlu için endişelenmekten kalp krizi geçirmiştir. Dr. Rasim Ferit (Talay)’in zamanında müdahalesi sayesinde Zübeyde Hanım kendine gelince Mustafa Kemal Paşa, ertesi gün annesinin elini öpmüş ve yola çıkmıştır. Zübeyde Hanım İstanbul’da kalmış, İtilaf devletlerinin çeşitli baskılarıyla karşılaşmıştır. Gece-gündüz daima evine yapılan baskınlar ve oğlu Mustafa Kemal Paşa için duyduğu kaygılar, sağlık durumu zaten iyi olmayan Zübeyde Hanım’ı iyice yıpratmıştır. Bunu fark eden Mustafa Kemal Paşa, 1920 yılının sonlarına doğru İnebolu yoluyla annesini Ankara’ya getirmek istemiş, ancak Zübeyde Hanım’ın hastalığının artması nedeniyle bir süre için bu yolculuktan vazgeçilmiştir. O zor günlerde Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da yaşayan annesine sık sık mektuplar yazmış, annesinin sağlığı ile ilgili gelişmeleri de yakından takip etmiştir. Fakat Mustafa Kemal ile ilgili idam edildiği, öldürüldüğü şeklinde şayialar kulaktan kulağa dolaşmaya başlayınca, Zübeyde Hanım o günlerde kendisini ziyarete gelen Mustafa Kemal Paşa’nın emir erini karşısında görünce felç geçirmiştir. Mustafa Kemal Paşa, kısmi felç geçiren Zübeyde Hanım ile kız kardeşi Makbule’yi, Büyük Taarruz hazırlıklarının yapıldığı sırada Ankara’ya getirmeye karar vermiştir. Fakat işgal altında olan İstanbul’dan annesinin Ankara’ya gelmesi çok kolay bir iş değildir. Mustafa Kemal Paşa güvendiği kişileri İstanbul’a göndererek annesinin İzmit’e geçmesini sağlamıştır. Sağlığı biraz daha düzelmiş olan Zübeyde Hanım, yolculuk yapabilecek kadar iyileşmiş olunca, Adapazarı’na geçip orada Askerlik Şube Başkanı Baha Bey’in evinde misafir edilmiştir. 14 Haziran 1922 tarihinde Adapazarı’na gelen Mustafa Kemal Paşa, burada annesi ve kız kardeşi ile görüşmüştür. Kocaeli Bölgesi’nde incelemelerde bulunan Mustafa Kemal Paşa, annesi ile birlikte 24 Haziran 1922 tarihinde Adapazarı yoluyla Ankara’ya hareket etmiştir. Zübeyde Hanım Çankaya’da bir bağ evine yerleşirken Makbule Hanım ise İstanbul’a, eşinin yanına geri dönmüştür. Zübeyde Hanım, 17 Aralık 1922’de İzmir’e gidene kadar Ankara’da kalmıştır. Onun için, uzun süre ayrı kaldığı oğlu Mustafa Kemal ile bir arada olmak mutluluk verici olmuş; fakat ayaklarındaki ağrılar dayanılmaz derecede acı vermeye başlamıştır. Ayrıca seker hastalığı da gözlerini etkilemeye başlamıştır.
Rahatsızlığının artması ve doktorların “Hastalığın Ankara’da tedavi edilemeyeceğini ve mutlaka sahilde ikâmet etmeleri gerektiğini” söylemesi üzerine Zübeyde Hanım’ın İzmir’e gönderilmesine karar verilmiştir. Bu İzmir seyahati Zübeyde Hanım için hem tedavi sürecinin başlamasına hem de aynı zamanda müstakbel gelin adayı Latife Hanım’ı yakından tanımasına vesile olacaktır. İzmir’e gelen Salih Bey, Latife Hanım’ın görevlendirdiği Ahmet Ağa tarafından karşılanmış ve ertesi gün Latife Hanım ve Salih Bey, Vali Abdülhalik Bey ile Hükümet Konağı’nda görüşmüşlerdi. Bu görüşmede Latife Hanım, Karşıyaka’da sanatoryum gibi bir köşkleri olduğunu söylemiştir. Zübeyde Hanım, yapılan hazırlığın ardından İzmir’e doğru yola çıkmış, daha önce kendisine bilgi verilen Latife Hanım, misafirleri karşılayarak tren istasyonuna yakın olan Köşk’e götürülmüştür. Zübeyde Hanım, İzmir’e evlatlıkları Abdürrahim ile Fatma, Ali Çavuş ve Mustafa, Yaver Salih Bey ve eşi Pakize Hanım ile doktoru Yüzbaşı Asım Bey ile birlikte gelmiştir. Mustafa Kemal’in isteği ile Uşakîzadelerin akrabası Tevfik Rüştü (Aras) de bu yolculukta Zübeyde Hanım’a eşlik etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, annesinin vefatından önce İzmir’e gelememiş, fotoğraf subayı Esat Bey’i İzmir’e göndererek, annesinin fotoğraflarını çektirmiştir. Bu vesile ile bir nebze de olsa annesinin fotoğraflarıyla hasret gidermiştir. Bu fotoğraflar Zübeyde Hanım’ın son fotoğrafları olacaktır.
İpek Çalışlar hem Latife Hanım hem de Atatürk ile ilgili yazdığı biyografi çalışmasında araştırmaları neticesinde bulduğu bilgilere ve özel notlara da yer vermiştir. Bu kitaplarında Zübeyde hanımla ilgili olarak İstanbul Akaretler’de yaşadığı dönemde yazdırdığı vasiyetnamesinde vefatı sonrasında yapılmasını arzu ettiklerini tek tek not ettirdiğini yazmıştır. Zübeyde Hanım vasiyetnamesinde, Beşiktaş’taki Yahya Efendi Haziresine gömülmesini, gömüldükten sonra üçüncü gece dualar okunarak bir akşam yemeği verilmesini, beş adet kurbanın kesilip dağıtılmasını, çeşme yaptırılmasını istemiş; bu isteklerden hazireye gömülme isteği haricinde hepsi yerine getirilmiştir.
Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923 akşamı vefat etmiştir. Bu haber önce Latife Hanım tarafından İzmir Valisi Abdülhalik Bey’e bildirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, o sıralarda İzmit’te Milli Mücadele’nin yanında yer alan bazı basın mensupları ile görüşecektir. Gazetecilerin isteği üzerine 16 Ocak 1923’te İzmit’te bir basın toplantısı yapılması kararlaştırılmıştır. Mustafa Kemal Paşa önce Eskişehir’e gelecek ve bu geziyle savaş sonrası Anadolu’nun nabzını yoklayarak İzmir’e geçecek ve annesi ile görüşecektir. Fakat yolda Zübeyde Hanımın vefat haberini almıştır. Hatta haberi vermekte zorlanan yaverine, “Az önce rüyamda yemyeşil bir ovada anamla el ele geziyorduk. Hep olduğu gibi bir şeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı, bir sel bastırdı, anamı aldı, götürdü. Hiçbir şey yapamadım, Hiç! Hiç!” Böylece yaverinin söylemekte zorlandığı bu acı haberi Mustafa Kemal Paşa rüyasında görmüştür.
Hâkimiyet-i Milliye Gazetesinde cenaze merasimi “İzmir’de Muazzam Bir Cenaze Merasimi” başlığı ile verilmiştir. Annesinin cenazesinde bulunamayan Mustafa Kemal Paşa, 27 Ocak 1923 tarihinde İzmir’e gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa’yı, Karşıyaka Tren İstasyonu’nda İzmir Valisi Abdülhalik (Renda) Bey, İzmir ve Havalisi Kumandanı İzzettin Paşa, Kolordu Kumandanlarından Fahrettin Paşa, İzmir halkı karşılamıştır. Mustafa Kemal Paşa, büyük bir kalabalık eşliğinde yürüyerek annesinin defnedildiği Ferik Osman Paşa Camii’ne gitmiştir. Annesi Zübeyde Hanım’ın, Karşıyaka’da Osman Paşa Camii avlusundaki mezarının başına giderek, yanındakilere şöyle demiştir:
“Annem ölmüş, bu hazin hakikat karşısında benim için teselliye sebeb bir nokta var; kurtuluşu, hepimiz için, bütün millet için bir gaye-i emel ifade eden bu güzel İzmir’in mukaddes topraklarında gömülmüş olması…”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu göremeyen Zübeyde Hanım 66 yıllık ömründe çok zorluklar çekmiş, İmparatorluğun yıkılışına ve oğlunun liderliğinde Türk milletinin gerçekleştirdiği Milli Mücadele’ye tanıklık etmiştir. Kaderin cilvesidir ki gözyaşları ile ayrıldığı memleketi Selanik’e benzerliğinden dolayı “ikiz kardeşi” olarak nitelendirilen İzmir’de ebedi âleme gözyaşları ile uğurlanmıştır. Selanik’i tekrar göremese de mezarı, kurtuluşun simge şehirlerinden olan İzmir’de bulunmaktadır.
Zübeyde Hanım’ın, belki eğitim hayatı uzun soluklu olamamış sadece okuma yazma öğrenebilmiştir ama bilge kişiliği ile “Molla Zübeyde” olarak anılmıştır. Âdeta bunun bir tezahürü niteliğinde, bugün Türkiye’nin farklı şehirlerindeki okullara (Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları, Tokat Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Bursa Osmangazi Zübeyde Hanım Kız Teknik ve Meslek Lisesi), üniversitelerde fakülte ve araştırma merkezlerine (Ömer Halisdemir Üniversitesi Zübeyde Hanım Sağlık Yüksekokulu, Başkent Üniversitesi İzmir Zübeyde Hanım Uygulama ve Araştırma Merkezi), kültür merkezlerine (Eskişehir Zübeyde Hanım Kültür Merkezi) ismi verilerek adı eğitim ile ilgili kurumlarda yaşatılmaktadır.
Zübeyde Hanım, Türk milletinin yeniden ayağa kalkmasını sağlayan ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi olarak Türk milletinin de annesi olmuştur.