1990 yılında yaşanan 20 Ocak olayları, Azerbaycan Türklerinin bağımsızlığı yolunda atılan en önemli adımlardan biri olup Sovyet egemenliğine karşı başkaldırının simgesi haline gelmiştir. Aradan geçen yıllara rağmen Azerbaycan Türklerinin kalbinde acısı tazeliğini yitirmeyen trajik olaylar tarihe “20 Yanvar”, “Kara Ocak” veya “Kanlı Ocak” adlarıyla geçmiştir.

20 Ocak 1990 tarihinde yaşanan kanlı olayların temelinde Dağlık Karabağ meselesi bulunuyordu. 1988 yılında SSCB’nin “Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin Sosyal ve Ekonomik Kalkınmasının Hızlandırılması” kararıyla bölgeye ciddi bir bütçe ayrılması Ermenilerin faaliyetlerine ivme kazandırdı. Alınan kararın ardından Karabağ Ermenileri, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden ayrılarak Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanması için Ermenistan’da ve yurt dışında propaganda faaliyetlerine başladılar. Bu propagandalar kapsamında dünyanın birçok ülkesine Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti’nde yaşayan ahali adına bildiriler gönderilirken bir yandan da bölgede hafif silahların depolanmasına başlandı. Ayrıca dünyanın birçok yerinden gerilla savaşı deneyimi olan gönüllülerin bölgeye gelmesi sağlandı. Münferit olarak başlayan eylemler giderek şiddetlenen bir çatışmaya dönüştü. SSCB’nin bölgede yaşananlar karşısında çözüm üretmeyereksessiz kalması ise olayların büyümesine yol açtı.
Dağlık Karabağ sorununun şiddetlendiği dönemde Ermeniler oluşturdukları birliklerle savaş gücünü takviye etmek üzere Sovyet ordusunun askerî tesislerine yönelik sistematik saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırılarla elde ettikleri bol miktarda silah, mühimmat ve zırhlı araçları kullanarak Azerbaycan’ın çeşitli şehirlerine yönelik saldırılar düzenlediler. Resmî verilere göre, Ermeniler bu dönemde 131’in üzerinde askerî saldırıda bulundular.
Ermenilerin saldırgan tutumlarına karşı Azerbaycan’da Komünist Parti yönetimine karşı ilk defa muhalif gruplar ortaya çıkmaya ve teşkilatlanmaya başladı. Ermenistan ile Azerbaycan arasında yaşanan Dağlık Karabağ sorununda SSCB yönetiminin Ermenistan’ı destekleyen taraflı tutumu ise Azerbaycan’da bağımsızlık arzusunu alevlendiren itici bir rol oynadı. Bu süreçte, Azerbaycan Halk Cephesi, bağımsızlık hedefiyle geniş halk kitlelerini bir araya getiren önemli bir güç haline geldi.
Azerbaycan’da Ermenistan’ın saldırgan tutumuna karşı sessizliğini koruyan SSCB’ye karşı binlerce kişinin katılımıyla siyasî gösteriler gerçekleştirildi. Bu gösterilerde Azerbaycan Türkleri, Ermenilere ve bölücü faaliyetlerine karşı önlem alınmasını ve Azerbaycan yönetiminin yaşananlara karşı millî duygularla hareket ederek toplumu korumasını istedi. Ancak merkezî yönetimin olaylara karşı tavrını değiştirmemesi Azerbaycan’da toplumsal ve siyasî durumun gittikçe karmaşık bir durum almasına sebep oldu. Azerbaycan’da SSCB yanlısı yönetimin Ermenilerin sonu gelmez taleplerine ve saldırılarına karşı sessiz kalan tutumu Azerbaycan Türklerinin tepkisine neden oldu. Azerbaycan Türkleri önceleri Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin yönetimden uzaklaşmasını isterken, bu istek zamanla bağımsızlık talebine dönüştü.
Aralıksız devam eden mitinglerin Sovyet yönetimini tedirgin etmesi sonucu ordunun Bakü’ye sevk edilmesi kararı alındı. Sovyet istihbaratı tarafından Azerbaycan televizyonunun enerji sağlayıcısı patlatıldı. 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece 26 bin kişilik Sovyet ordusu zırhlı araçlarla 5 yönden Bakü’ye girdi. Kamuoyuna bildirilmeksizin alınan olağanüstü hâl kararı doğrultusunda harekete geçen Sovyet ordusu, direniş gösteren silahsız sivil halka mermi yağdırarak Bakü’ye girdi. Tanklar ve ağır zırhlı araçlar insanların üzerine sürüldü. Yaralılara yardım etmeye çalışan ambulanslara ve yolcu otobüslerine ateş açıldı. “20 Ocak Bakü Katliamı”nda 147 kişi hayatını kaybetti, 744 kişi yaralandı ve 841 kişi tutuklandı. Sovyet ordusu katliamını Neftçala ve Lenkeran gibi diğer illerde de sürdürdü.
Sovyet Ordusunun sert müdahalesi Azerbaycan Türkleri arasında büyük tepkilere sebep olmakla birlikte bağımsızlık ateşini söndüremedi. Sovyet yönetiminin bu sert müdahalesi, protestolara katılan Azerbaycan Türklerini cezalandırmaktan öte artan milliyetçi akımları ve bağımsızlık girişiminde bulunma potansiyeline sahip olan tüm Sovyet Cumhuriyetlerine bir gözdağı niteliğindeydi. Ancak bu taktik geri tepti. Yaşanan olaylar Sovyet yönetimi altındaki Azerbaycan’da ve diğer Sovyet Cumhuriyetlerinde milliyetçilik akımını ve bağımsızlık talebini hızlandırdı. Bu suretle Dağlık Karabağ sorunu ekseninde başlayan olaylar aslında SSCB’nin dağılmasına giden süreci de başlattı.
“Kanlı Ocak” katliamı 70 yıl süren Sovyet esaretinden sonra bağımsızlığın kazanılmasında önemli bir dönüm noktası olurken Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde yaşanan etnik çatışmaların en çarpıcı örneklerinden birini teşkil etti.