OSMANLI (TÜRK) DEVLETİNDE KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
6 Dk. Okuma
6 Dk. Okuma

Türkler, kadim tecrübelerini Anadolu’ya geldiklerinde var olan tecrübeleriyle sentezlemeyi başarabilmişlerdir. Bu tecrübelerden biri de ticarî hayatta görülen teşkilatlanmadır. Ahilik adı verilen ve hemen hemen hayatın her alanında belirgin olarak görülen bu teşkilat, Türklerin tecrübelerinin Anadolu’da filizlenen en iyi örneklerinden biri olmuştur. Ahiliğin kadın teşkilatı olan Bacıyan-ı Rum ise, farklı bölgelerde birçok alanda faaliyet göstermiştir.

Osmanlı Devleti’nde üretime doğrudan katılan kadınlar, ticarî mekânlarda yer almaya başlamışlardır. Üretim yapan kadınlar, ürettikleri ürünleri pazarlarda satmışlardır ki Kadınlar Pazarı olarak adlandırılan bu alışveriş yerleri, sebze ve meyve gibi tarımsal ürünlerin yanında hayvansal ürünleri ve kadınların kendi yaptıkları el işlerinin satışa sunulduğu yerler olma özelliğini kazanmışlardır. İstanbul’da Hürrem Sultan’ın desteği ile kurulan Haseki Dârüşşifa ve İmareti’nin yakınlarında bulunan pazar bunların en ünlüsü olmuştur. Ayrıca pazarlamacılığın ilk örneğini kadınların verdiğini söylemek de pek tabi ki mümkündür. Bohçacılık yapan kadınlar, mahallelerde kapı kapı dolaşarak süs eşyası, çarşaf ve çeşitli kumaş gibi benzeri metaları satmışlardır. Kadın olmaları nedeniyle rahatlıkla evlere girebilmiş ve satış yapabilmişlerdir. Bunun yanı sıra kadın girişimciliğinin ilk örneklerini 19. Yüzyılın ikinci yarısının başlarında da görmekteyiz. Osmanlı arşivinde yer alan bir belgede, Fatma adlı bir hanımın Çukurbostan karşısında sahip olduğu bahçesinde bir adet un değirmeni yaptıracağı gerekçesiyle, bir ‘gedik’ (ticaret ve sanat yapabilme yetkisi) talep ettiğini öğreniyoruz. Buna benzer kadın girişimciliği örneklerine II. Meşrutiyet sonrasında çok daha fazla rastlamaktayız ki bunda o dönem kadın dergilerin sayısının ve okunurluğunun artmasının etkisinin olduğunu söylemek mümkündür.

Osmanlı Devleti’nde kadınların eğitim ve çalışma yaşamında varolmaları hususunda harekete geçmelerinde olduğu gibi kadınların çalışma hayatına girmelerinde de II. Meşrutiyet’te yayın hayatına başlayan kadın dergilerinin ve kurulan kadın derneklerinin katkısı büyük olmuştur. Bu dönemde kadınlara yönelik yazılar yayımlayan dergilerin en etkilisi Kadınlar Dünyası’dır. Bu derginin yazarlarından biri olan Şükran Atiye’nin,  kadınları özellikle ticarete teşvik etmek amacıyla yazılar kaleme aldığını ve bazen de yazılarında kadınların ticaret deneyimlerine ve girişimcilik örneklerine yer verdiğini görüyoruz. Şükran Atiye, Kadınlar Dünyası’nın 2 Haziran 1913 tarihli 60. sayısında “Kadınlar Niçin Mağaza Açmazlar?” adlı makalesinde Anadolu’daki köylü kadınların deneyimlerini şehir hayatındaki kadınlara hatırlatmakta, şehirlerdeki kadınların köylerdeki kadınlardan örnek alarak ticarî faaliyetlerde bulunmasının önemine değinmektedir. Şükran Hanım yazısının devamında Anadolu’da kadınların işlettiği dükkânların varlığından bahsederek şehirli kadınların onları örnek alarak şehir merkezlerinde dükkân açmalarına teşvik etmeye çalışmıştır. 3 Haziran 1913 tarihli “240 Mecidiye ile Bir Ticaret Kapısı” adlı yazısında ise öncelikle kadınlar arasında küçük bir sermayeyi toplamının ne kadar kolay olabileceğini belirtmiş, makalenin devamında ise toplanacak sermaye ile bir iş fikrinin nasıl ticarete ve kâra dönüşeceğini göstermiştir. Âdeta kadınlara bir müteşebbislik örneğini adım adım yazarak ele almıştır. Şükran Atiye, 10 Haziran 1913 tarihli “Ticaret Ayıp Değildir” adlı makalesinde ise, ticaret yapmanın ayıp bir şey değil bilakis çok da güzel bir şey olduğuna dair fikirlerini yazmıştır. Bu yazılar, dönemin kadın yazarlarına da yol gösterici mahiyette olmuş ve Süreyya Lütfü Hanım, Süs Dergisi’nde “Atiye Şükran hanımefendinin müteşebbiselerden bahsetmeleri bende tanıdığım güzide bir müteşebbiseden bahsetmek arzusu uyandırdı” diyerek bu konuda kendi tanıdığı örnek kadınlardan bahsetmiştir.

Seyyide Kemal Hanım tarafından açılan ‘Hanımlar Pastahanesi’, Kadınlar Dünyası Dergisinde rastladığımız kadın girişimciliğinin örneklerinden biridir. Seyyide Kemal Hanım’ın, hem pastahane hem de lavanta deposu olan işletmesinde; her türlü pasta, çikolata, bisküvi, kurabiye gibi yiyeceklerin yanı sıra süt ve çay gibi içeceklerin sunulduğu ve talep edildiğinde konaklara ve evlere sipariş hizmeti de verildiği Kadınlar Dünyası dergisi aracılığıyla okuyuculara iletilmiştir.

Ticaret konusunda kadınların eğitim almaları hususunda önemli bir adım ise, Ticaret Mektebi’nde kadınlara yönelik ticaret derslerinin verilmesi kararının alınmasıdır. Bildiğimiz üzere 19. yüzyılın sonunda özellikle ticarî eğitimde öncü bir eğitim kurumu olarak açılan Ticaret Mekteb-i Âlîsi, Maârif Nezâreti’nin “İnasa Mahsus Amelî Ticaret Dersleri” verilmesi yönündeki kararını 1917’de uygulamaya geçirmiştir. 1917-1918 eğitim-öğretim döneminde, eğitim süresi 9 aydan ibaret olan ve Ticaret Mekteb-i Âlîsi’ne bağlı olmak üzere Amelî İnas Ticaret Şubesi açılmıştır. Türkçe, Fransızca, Hesâb, Muhasebe, Mâlûmât-ı Ticâriyye ve İktisâdiyye, Daktilografi dersleri olmak üzere toplam haftada 18 saat eğitim verilmesi planlanmıştır. Ticaret Mekteb-i Âlîsi’nden mezun olan 47 öğrencinin 10’u kız öğrencidir. Okulun kadınlara mahsus kısmında ticaretle ilgili bilgilerin uygulamalı ticarete dönük olarak verilmesiyle, buradan mezun olan kadınların ticarî hayatta yer almaları için önemli bir adım atılmıştır. Bunun ilk örneklerinden biri ise, 1917 yılında Fatma Hasene Hanım, Fatma Zehra Hanım ve Ayşe İzzet Hanım’ın biraraya gelerek, Sirkeci’de ‘Hanımlara Mahsus Eşya Pazarı’ adlı bir anonim şirket kurmalarıdır. Üç kadının elele vererek kurduğu bu şirket dikiş, nakış ve çeyizlik malzeme üretimi yapmıştır. Bundan başka Selanik Valisi Ahmet Vefik Paşa’nın kızı olan Makbule Hanım, Kazım Paşa’nın kızı Nazire Hanımla birlikte Beyoğlu’nda 1000 lira sermaye ile Mehasin Yurdu Dikişhanesi’ni kurmuşlar, Paris’ten getirilen elbise modelleri ile birçok müşterisi olan bu dükkânı, Nazire Hanım ayrılınca Makbule Hanım tek başına işletmeye devam etmiş ve 1927 yılına gelindiğinde Beyoğlu’nun aranan terzilerinden biri olmuştur.

Kızların eğitim almaları ile başlayan süreç, ticarî hayatta kadın girişimciliğine örnek teşkil edecek birçok işletmenin kurulması ile taçlanmıştır. Sosyal hayatın içinde ailenin toparlayıcısı olan Türk kadını, çok eski tarihlerden itibaren ticarî hayatın içinde de oldukça aktif bir şekilde yerini alarak tarihî devamlılığa örnek faaliyetleriyle günümüzdeki kadın girişimciliğine zemin hazırlamıştır.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir