ŞEHİT ÇOCUKLARININ YÜZÜNÜ GÜLDÜRME ÇABASI:
ÇİÇEK BAYRAMI
Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne yardım toplamak amacıyla 1913’te Hanımlar Heyeti tarafından, Ramazan Bayramı’nın ilk günü “Hilal-i Ahmer Çiçek Günü” olarak kabul edilmişti. Çiçek Günü adı verilen bu günde, bu cemiyetin kadın üyeleri ve çocukları hazırladıkları kırmızı ay sepetlerini ve çiçek şeklindeki kırmızı ay rozetlerini satmışlardı. Bu tarihten sonra bu faaliyet geleneksel hale gelmiş ve cemiyetin önemli gelir kaynaklarından biri olmuştu.
Çiçek Günü adıyla II. Meşrutiyet döneminde kutlanan gün, Erken Cumhuriyet döneminde bazı farklılıklar olsa da devam etmişti. 5-8 Haziran 1921 tarihleri arasında, Ankara gazetelerinde Ramazan bayramı öncesinde duyurular yapılarak bayramın ilk gününün Hilali Ahmer Çiçek Günü olduğu ve hazırlanan çiçek rozetlerini göğüslerinde taşımanın şehit düşen veya yaralanan askerlere karşı bir minnet nişanesi olacağı vurgulanmıştı. Ramazan Bayramının ilk günü olan 8 Haziran 1921 tarihinde, gelenekselleşen Çiçek Günü’nde öğrenciler kırmızı-beyazlı kokartlar dağıtarak, şehit çocuklarına, gazilerin tedavilerine ve de muhtaç durumda olanlara destek olan Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne yardım toplamışlardı. Hilal-i Ahmer Hanımlar Merkez Heyeti, bayramın üçüncü günü öğleden sonra İnönü, Develi ve Şebinkarahisar şehit çocukları yararına millet bahçesinde eğlenceli bir müsamere düzenlemiş, Yusuf Akçura da burada konferans vermişti.
Dünyada Bir Kez Kutlanan Bayram: Çiçek Bayramı
Milli Mücadele döneminde tarihte eşine rastlanmayan bir bayram olarak tarihe geçen ve sadece bir kez kutlanan Çiçek Bayramı, Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti tarafından organize edilmişti. Bu bayramın kutlanacağına dair ilk bilgileri dönemin basınından öğreniyoruz. Mayıs 1922 içerisinde Anadolu’da Yenigün ve Hâkimiyeti Milliye gazetelerinde 1922 yılının Ramazan Bayramı’nın 3. günü “Yetimler Günü”, “Himaye-i Eftal’in Çiçek Bayramı” gibi ifadeler yer almaya ve “Çiçek Bayramı Hazırlıkları” gibi başlıklarla ön çalışmalara dair haberler yapılmaya başlamıştı. Ankara’da yapılacak Çiçek Bayramı, “…Bizim saadetimiz için hayatlarını verenlerin çocuklarına iyi bir gün geçirtmek vicdan borcudur….” sözleriyle halka duyurulmuştu. Ankara’da Ayaş yolu üzerindeki çayırlıkta yapılacağı belirtilen bu bayramın iyi bir şekilde olması için hazırlıkların erkenden başladığı belirtilmişti. “Babasızlar Bayramı” olarak da nitelendirilen bu bayramın bu yıl ilk kez kutlanacağı da basın aracılığıyla halka duyurulmuştu. Ankara halkını bu bayram için hazırlanmaya davet eden yazıda, vatan ve millet için çocuklarını terk edip cepheye giden ve şehit olanların evlatlarının, iyi bir bayram geçirmelerini sağlamanın tüm halkın görevi olduğu belirtilmişti.
Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi, Çiçek Bayramı için yapılan hazırlıkları yerinde incelemek üzere muhabirini bayramın yapılacağı alanı incelemesi için yollamıştır. Bayram alanı olarak Ankara çıkışındaki Ayaş Köprüsü’nün sol tarafındaki kademeli alan kullanılacaktı ve izleyicilerin buralarda oturmaları planlanmıştı. Çiçek Bayramı’nın kutlanacağı alanı inceleyen muhabir; eğlenceler, yarışmalar, etkinlikler için her türlü ayrıntının düşünüldüğünü belirtmekle beraber başta şehit çocukları olmak üzere halkın güzel ve mutlu bir gün geçireceği gün için hazırlıkların devam ettiğini okuyucularına aktarmıştı.
Çiçek Bayramı’nda kağnı, mitralyöz, top, ziraat aletleri, traktör gibi alet ve araçlar, deve ve merkep gibi çeşitli hayvanların yanı sıra köylüler, bir geçit resmi içinde yer alacaktı. Basında bayram hazırlıklarına dair haberlerde bilhassa iki konunun üzerinde hassasiyetle durulduğu bildirilmişti: Birincisi, Çiçek Bayramı’nın temel amacının babasını savaş meydanında kaybeden çocukların yüzlerini güldürmek, içten bir bayram kutlamalarını sağlamak olduğu vurgulanmıştı. İkincisi ise; çok sayıda kişinin bayramın çok güzel geçmesi için iyi bir hazırlık yapmasıydı. Savaş şartları içerisinde halkın bir gün için bile olsa eğlenip mutlu olması için hükümetin hiçbir fedakârlıktan kaçınmadığı da ifade edilmişti. Bu bayram uygulaması, başta şehit çocukları olmak üzere tüm yetimlere verilen değerin ortaya konmasının yanı sıra Türk milletinin savaşın kazanılacağına olan inancını sağlamlaştırmasında da etkili olacaktır.
Çiçek Bayramı Kutlamaları
28 Mayıs 1922 Pazar günü Ankara hükümetinin üçüncü Ramazan Bayramıydı ve TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi Çakmak Paşa, vekiller, çok sayıda mebus, kalabalık halkla birlikte bayram namazlarını Hacı Bayram Camii’nde kılmışlardı.
Bayramın üçüncü günü ise günlerdir hazırlıkları gerçekleştirilen Çiçek Bayramı, Ankara halkına unutamayacağı bir bayram yaşatmıştı. Büyük taarruz öncesinde hem şehitlerin yetimlerine, hem Ankara halkına hem de cepheye moral kazandırmıştı. Himaye-i Etfal’in koruyuculuğu altında yaşayan yetimler, bayram alanına güzel giysiler içinde süslenerek gelmişlerdi.
Dönemin önde gelen gazetelerinden biri olan Anadolu’da Yenigün, Çiçek Bayramı kutlamalarını “Ankara’da Yetimlerin Çiçek Bayramı” başlığıyla duyurmuş, kutlamaların yapılacağı alanın hazırlanması için Himaye-i Etfal Cemiyeti çalışanlarının günlerdir çalıştığı ifade edilmişti. Ankaralıların büyük bir coşkuyla seyirci kısmını doldurduğu belirtilmişti. TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın teşrifleriyle kutlamalar saat 13.00’da başlatılmıştı. Törenlere Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey, Adliye Vekili Refik Şevket Bey, Vali Abdülkadir Bey, Mevkii Kumandanı Fuad Paşa, Ümera-yı Askeriye’den Sadullah Asım, İzmir Mebusu Yunus Nadi, Bolu Mebusu ve Himaye-i Etfal Başkanı Doktor Fuad Bey ve birçok vekilin yanı sıra gazete temsilcileri katılmıştı. Ayrıca Azerbaycan Elçisi Sultan Ahmet Han ve çok sayıda elçilik görevlisi, Rus Büyükelçisi Aralov, Amerika Heyeti Azalarından Miss Bilings ve Miss Allen’in yanı sıra, Gazi Paşa’nın davetlisi olarak Ankara’da bulunan kadın savaşçılardan Kara Fatma Çavuş da bu bayrama katılanlar arasındaydı.
Çiçek Bayramı’nın kutlama programı farklı alanlarda yapılan yarışlarla doluydu. Kutlamalar silah atış yarışmalarıyla başlamış, koşu yarışlarıyla devam etmişti. Engelli ve mukavemet koşuları da yapılmıştı. Lütfü Efendi, koşu yarışlarında ikinci kez kazandığı gümüş tabakayı Himaye-i Etfal Cemiyeti yararına müzayedeye koymuş ve tabakayı satın almak için hararetli bir müzayede yaşanmıştı ve sonunda tabakayı Hakimiyet-i Milliye gazetesinden öğrendiğimize göre Kara Fatma kazanmıştı.
Yarışlardan sonra kutlamalara halk oyunları ile devam edilmişti. Hakimiyet-i Milliye gazetesinde bu kutlamaların içeriğine geniş yer verilmişti. 31 Mayıs 1922 tarihli nüshasında önce İzmir’in efelerinin, zeybek oynamak için meydana geldiğini yazmıştır. İsmail Efe ve onun çocukları Hüseyin ve Ali Efeler ile Ahmet Toramış, Hüseyin ve Recep Efeler kutlamalardaki yerlerini almışlardı. Efeler milli kıyafetleriyle zeybek oynamaya başladığında oradaki herkesin tüyleri diken diken olmuş ve herkes o sıralarda İzmir’in işgal altında olduğunu düşünerek efelerin oyununu gözyaşları içinde izlemişlerdi. Arkasından Karadeniz’in çocukları milli kıyafetlerle hareketli ve kıvrak oyunları ile adeta dosta güven düşmana korku salarcasına oyunlarını oynamıştı.
Çiçek Bayramının adına uygun olarak düzenlenen çiçekli arabaların geçidinde en iyi süslenen araba seçimi yapılmıştı. Hacı Bayram Mektebi’nin arabası birinci, Ay Melek Mektebi’nin arabası ikinci olmuştu. Her iki okul da kendi hazırladıkları hediyeleri Gazi Paşa’ya takdim etmişlerdi. Hemen akabinde Ressamlar Cemiyeti’nin güllerle süslediği Gazi Paşa’nın faytonundan sonra, Ziraat Mektebi’nden traktör ve ziraat makineleri geçmiştir. En sonunda “zaferin amilleri” ismi ile geçiş yapanlar ise, top ve mühimmat taşıyan kağnılar ve makineli tüfek kıtalarının yanı sıra Gazi Paşa’nın 1 Mart 1922 tarihinde, TBMM’nin üçüncü toplantı yılını açarken “milletin efendisi” olarak nitelediği köylülerdi.
Sakarya Savaşı’ndan sonra Büyük Taarruz’a kadar geçen yaklaşık 10 ay içerisinde asker sayısı ciddi seviyede arttırılmış ve işgalcilere taarruz ile son darbeyi vurmak için fırsat kollandığı ve elde ne varsa ortaya konduğu bir dönemdi. Böylesi bir ortamda herhangi bir kaynağı olmayan Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin tek başına şehit çocuklarına yetebilmesi oldukça zordu. Bu nedenle her fırsatta kaynak yaratılması gerekmekteydi. İşte böylesi bir dönemde Çiçek Bayramı sırasında Himaye-i Etfal Cemiyeti için toplanan paranın 1000 lira civarında olduğu dönemin gazetelerine yansımıştı. Bu bayram ümit aşılayan bir gün olarak tarihe geçmişti.Yetim çocukların yanı sıra savaş meydanlarında yıllardır savaşan halk, Ankara’da 1922 yılının Ramazan Bayramının üçüncü gününde tam bir bayram havası içerisinde ikinci bir bayram olan Çiçek Bayramını da kutlamıştı. Savaş ortamı içerisinde bir gün için bile olsa yetim çocuklar babalarının eksikliğini unutmuş, çocuklarını şehit veren ebeveynler de onlarla birlikte eğlenerek, yetimlerin yüzlerini güldürerek adeta biraz olsun evlat acılarını hafifletmişlerdi.