TÜRK KÜLTÜRÜNDE EJDERHA/ EVREN

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

Ejderha figürü Çin kültürünün en önemli sembollerinden biridir. Çin’de kuvvet ve bereket sembolü olmuştur. Ejder Türklere Hunlar zamanında girmiş, Hunlar döneminde kurulan Gu-tzang şehrinin isminin “yatan ejderin beldesi” anlamına geldiği söylenmiştir. Ayrıca Hunların dinî merkezlerine Ejder Şehri dedikleri de Çin kaynaklarında geçen bilgiler arasındadır. Ejder çeşitlerinden sarı ejder ve gök ejderi imparatorluk simgesi sayılmaktadırlar. Bununla ilgili bir efsane şu şekildedir: Wu-pi Çin İmparatoruna verdiği raporunda Hsü Fu’nun bazı esrarengiz olaylardan bahsettiğini söylemektedir. Hsü Fu denizde Tanrı olarak kabul ettiği bir ejder gördüğünü ve bu ejderden ölümsüzlük suyunu istediğini söylemiştir. Ancak ejder, imparatorların Tanrılara saygılı davranmadıklarını öne sürerek iksiri vermemiştir. Efsaneye göre ejder-Tanrı ona Feng-lai-shan Dağları tarafında bir yol göstermiştir. Wu-pi buraya gittiğinde ejder biçimli parlak bir nesne görmüştür365. Ejderha her toplumun kültürüne göre, bu kavimlerin sosyal hayatında oynadıkları role göre değişik isimlerle anılmıştır. Ejderha’ya Türkler evren, Araplar tannin, Çinliler lung, Moğollar moghur ve İranlılar ejderha diyorlardı. Kökeni aslında Çinlilere dayanan ejder, İslamiyet’in kabulünden sonra da Türklerin Türkistan’dan taşıdıkları kültürün bir parçası olarak karanlığın sembolü sayılmaya devam edilmiştir.

Ejderha’nın Türkler için önemi Divan-ü Lügat-it Türk’te şu şekilde geçer: Büke: Ejderha, büyük yılan. Ongun niteliği taşıyan hayvanlara verilir. Şu savda dahi gelmişti: yeti başlığ yil büke: yedi başlı ejderha. Kutadgu Bilig’de de “Ögdülmiş’e göre ihtiyatlılık ve uyanıklık (saklık), savaşta başarılı olmanın temel şartı olup “uyanık begin askeri, ejderha kumandasında aslana binmiş kılıç kamçılı (kılıç kamçılıg orduya benzer”. Düşmana karşı kullanılacak ve onu mağlup etmeye yardımcı olacak en önemli silahlardan (tolum) biri ihtiyatlılık ve uyanıklıktır. Harpte ihtiyatlı davranan galip gelir” şeklinde geçer.

Türklerde atalar kültü dediğimiz gelenekte ataların tasvirlerinin yapılıp saklandığı bilinmektedir. Yapılan bu tasvirler genellikle zoomorfik kökenlidir. Töz(ruh) diye adlandırdığımız bu figürler kartal, ejderha, at, kurt gibi hayvanlardan yapılmıştır. Türkler atalar kültü adı verilen gelenekte olduğu gibi kendilerine ata kabul ettikleri ve soyundan geldiklerine inandıkları hayvanların tasvirlerini yapıyorlardı. Bu nedenle Asya Hun hükümdarı Mete kendi soyunu ejderhaya dayandırdığı, Köktürklerin ise Aşina diye adlandırılan bir kurttan türedikleri kaynaklarda geçmektedir. Hayvan simgelerinin kullanılmasının nedeni, kullanılan hayvanların bir gücü temsil etmesinden dolayıdır. Hükümdarlar veya devletler kendilerinde bulunan gücü hayvan figürleriyle bağdaştırmışlardır. Asya Hunlarına ait bazı eserlerde ejderha üzerine binilerek uçulan bir hayvan şeklinde tasvir edilmiştir. Hunlar ejderi gök ve yerin simgesi olarak görüyorlardı. Ejder Türk mitolojisinde bazen dünyayı taşıyan bir yaratık olarak görülmüş bazen de kamın göğe çıkarken kullandığı hayat ağacını bekleyen koruyucu, tılsımlı bir varlık sayılmıştır. Ejder bereket, sağlık ve uzun ömürlük sembolüdür. Türk sanatında ve mitolojisinde ejderha, bulunduğu yere mutluluğu getiren, karanlığı aydınlığa çıkaran, güçsüzlerin yardımına koşan bir hayvan olarak tasvir edilmiştir.

On iki Hayvanlı Türk Takvimindeki ejder yılında, yağmur yağar ve bolluk olur. Arpa ve buğday iyi mahsul verir. Ayrıca bu yılda savaş ve kan dökücülük çok olur. Ağaçlara ve bazı mahsullere afet erişir. Yılın ilk üçte birinde doğanlar kötü huylu olur ve halka az karışır. Yılın ikinci üçte birinde doğanlar temiz söyleyen ve iyi işler yapanlardan olur. Yılın sonunda doğanlar kötüdür ve hayasız olur. Ayrıca ejderha su motifi olmakla birlikte, yıldırımın efendisidir. Göğün sularını boşaltır. Tarlalara ve kadınlara bereket dağıtır.

Türk kozmolojisinde yer ejderi ve gök ejderinden olmak üzere iki tür evrenden bahsedilmektedir. Yeraltında ya da derin sularda bulunan yer ejderi bahar dönümünde yerin altından çıkar, pullar ve boynuzları oluşturarak gökyüzüne yükselir, bulutların arasına karışırdı. Böylece yağmur yağmasını sağlayarak bereket ve refahın oluşmasına katkıda bulunurdu. Ejderha Türk mitolojisinde zaman zaman dünyayı taşıyan bir hayvan olarak da kabul edilmiştir. Dört yön ile ilişkisi vardır ve gök ile yer-su kültlerinin varlığı nedeniyle astrolojiyle ilişkili olarak farklı sembolik anlamlar yüklenmiştir. Türk kültür hayatının farklı evrelerinde bir ejderha kültünden söz edilebilir. Ejderhaların, karanlık yer ejderi, gök ejderi, sarı ejder, ağaç ejderi ve kırmızı ejder gibi tipleri bulunmaktadır. Bu ejderlerden karanlık yer ejderi genellikle bir yılan veya solucan olarak tasavvur edilir ve sonbaharı temsil eder. Bu ejder suların altında yaşar. Sular altından çıktığı için verimliliği ve ebedî hayatı sembolize eder. Gök ejderi ölümsüzlüğün sembolüdür ve aynı zamanda ilahî bir özelliğe de sahipti. Gökte bulunduğundan dolayı genellikle kanatlı olarak tasvir edilmiştir. Türk kültüründe de yer edinmiştir. Şöyle ki; Türk sanatındaki Kutlu Dağ efsanelerinde bu dağda bulunan ölümsüzlük meyvelerinden yiyen hayvanlar arasında kanatlı gök ejderi de bulunmaktadır. Ağaç ejderi ve kırmızı ejder astrolojik kökenli idi. Uygurlar döneminde (745-840) de ejderha, Budizm ve Maniheizmin etkisi ile iyilik sembolü olmuştur. Gök kubbenin en altındaki çarkın çeviricisidir.  Aynı zamanda hükümdarlığın da sembolüdür.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir