TÜRKLERDE KAĞANLIK/HÜKÜMDARLIK SEMBOLLERİ

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 4 Dk. Okuma
4 Dk. Okuma

Tarih boyunca birçok kıtada aynı anda birçok devlet kuran Türklerin hakimiyet anlayışlarında en önemli vasıflarından biri de kağan ya da hükümdarın maddî ve manevî hükümdarlık/hâkimiyet sembollerinin olmasıdır. Tarihî süreç içerisinde hükümdara özgü olan bu sembollerde farklılıklar olmuş olsa da bazılarının değişmeden kullanıldığı görülmüştür.

 Ön Türklerdeki kağanlık/hükümdarlık sembolleri arasında ünvanlar, ordu, otağ, örgin, tuğ, davul, kotuz ve yay’ı sayabiliriz. Kağanlık merkezi olan ordu kağanın ülkesini yönettiği, tahtta oturduğu yer/şehir anlamındadır. Çadır anlamına gelen otağ, kağanın çadırını ifade etmiştir. Altun otağ olarak adlandırılan kağanın çadırı yerini orta çağdan itibaren hâkimiyet kurulan bölgelerde içinde örgin bulunan kale-saraya bırakmıştır. Bu kale-saraylar zamanla tahtlı saraylar olarak anılmaya ve kağanın hâkimiyet kurduğu uzak bölgelerdeki varlığını ve o topraklar üzerindeki himayesini ifade etmiştir. Otağın yıkılması ya da ortadan kaldırılması kağanlığın, hükümdarlığın sonlandırılması anlamına gelmiştir. Örgin yani taht genellikle altından yapılmıştır. Taht, kağanın merkezî gücünü gösteren bir sembol olmasının yanı sıra otağındaki en belirgin hükümdarlık sembolleri arasında yer almıştır. Kağana özgü olan tuğ, bir diğer kağanlık sembolüdür. Genellikle kurt başının kullanıldığı bu tuğlar yine kağanın kendi isteği ile kanat eliglerine, şadlara ve devletin yüksek idare makamlarına kağanı ve kağanlığı temsil etmesi amacıyla gönderilmiştir. Aynı zamanda tuğ, bayrak ve sancak gibi bağımsızlığın sembolleri arasındadır. Kağanın hâkimiyetini gösteren bir sembol olan davul (körüge), otağ önünde günün belirli saatlerinde çalınmıştır. Davulun çalınması hükümdarlık alâmeti olmasının yanı sıra savaş ya da akınların da işareti olarak kullanılmıştır. Kotuz diğer adıyla sorguç, börke takılan tüye verilen isimdir. Bu tüyler Ön Türklerde kutsal sayılan ve uğur getirdiğine inanılan hayvanların tüylerinden yapılmıştır. Yay, Türklerin maharet ve ustalıkla kullandığı bir silah olmasının yanı sıra kağanın hâkimiyetini göstermesi bakımından önemli bir rol de üstlenmiştir. Ok ise anlam bakımından kağana bağlılığı ifade etmiştir. Bunların yanı sıra kur (kemer), kılıç, bükte (hançer), berge (kamçı) da kağanın hâkimiyetini gösteren sembollerden olmuşlardır. Ayrıca kağanın diğer kişilerden ayrıcalıklı olduğunu göstermesi noktasında da bu semboller Türk kültüründe kutsal kabul edilen ve uğur getireceğine inanılan objelerle süslenmiştir. Kağanın toy düzenlemesi ve tahta çıkma töreni de yine hâkimiyetini, gücünü göstermiştir.

 Eski Türklerdeki hükümdarlık sembollerinin birçoğunun (taht, taç, otağ, bayrak, nevbet (davul), yay, kılıç, kemer) ilk Türk-İslâm devletlerinden Osmanlı Devleti’ne kadar devamlılıklarını sürdürdükleri görülmüştür. İslâmiyet’le birlikte bu sembollerde değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişiklikler arasında hutbe okutmak, hil’at-tırâz, menşûr, çetr’i sayabiliriz. Yine Ön Türklerde olduğu gibi bu sembollerinde maddî ve manevî alâmetler vardır. Manevî alâmetler arasında hutbe, ünvanlar yer alırken, nevbet, çetr, sikke bastırmak gibi alâmetler de maddî alâmetler olarak kabul edilmiştir. Hutbe, Cuma namazlarından önce hükümdar adına okutulan dinî öğüttür. Devlete bağlı olan diğer devlerde de hutbeler bağlılığı ifade etmesi açısından hükümdar adına okutulmuştur. Çetr, hükümdarın güneşten korunması için başı üzerinde tutulan şemsiyedir. Nevbet yani davul tıpkı Ön Türklerdeki gibi hükümdarın çadırı ya da sarayı önünde günün belirli saatlerinde çalınmıştır. Bayrak, sancak hükümdarlık alâmeti olmalarının yanı sıra yine bağımsızlığın bir sembolü olarak kullanılmıştır. Hil’at hükümdarın taltif etmek istediği kişiye verdiği elbisedir. Menşûr ise yine hükümdar tarafından memurların atanmasına, tayinine ve görevlendirilmelerine dair verilen özel beratlardır. Selçuklu Devletinde kullanılan gaşiye de hükümdarlık alâmetidir ve hükümdarın atının eğerinin üzerine konulan deriden yapılmış örtünün adıdır. Hükümdara ait yüzük ve mühür de hâkimiyetini gösteren sembollerdendir. Tuğra da hükümdara has bir sembolüdür. Emirlere, fermanlara, sikkelere ve devletin tüm resmî evraklarına hükümdarın hâkimiyetinin bir nişanı olarak tuğralar basılmıştır.

Türk devlet geleneğinde yer alan hükümdarlık sembollerinin birçoğunun ilk Türk-İslâm devletleri, Selçuklular ve Osmanlı Devleti’ne kadar geçen uzun süre içerisinde devamlılığını sürdürmesi Eski Türk kültürünün ve devlet geleneğinin bu devletlerin temelinde yer aldığını göstermesi bakımından önemlidir.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir