“Her Türk asker doğar”
Toplumların ekonomik, siyasî ve askerî teşkilatları, hayat sürdürdükleri coğrafya ve yaşam tarzlarıyla ilişkili olmuştur. Bu doğrultuda Türklerin yaşadıkları bozkır coğrafyası, onların dinî, askerî, siyasî, sosyal yaşamlarını etkileyen en önemli unsurlardan birini teşkil etmiştir. Ucu bucağı gözükmeyen ve sert iklime sahip bir coğrafyada yaşayan Türkler, bu coğrafyanın bir unsuru olan düşman saldırısı, yağma gibi ani bir tehlike yaşayabilme durumuna karşı her daim hazır olmak durumunda kalmışlar, var olmalarının ve yaşamlarını devam ettirebilmelerinin çaresini askerlikte görmüşlerdir. Dolayısıyla bu zorlu yaşamla mücadele içinde olan Türkler, töreleri gereği erkek kadın fark etmeksizin kendilerini asker gibi düşünmüşler, çocuklarını da bu düşünce ile yetiştirmişlerdir. Bu durum da Türk milletini diğer milletlerden ayıran en belirgin vasıf olarak ordu millet anlayışını ortaya çıkarmış, ruhlarında askerliğin bulunduğunu ve Türklerin askerliği özel bir meslek grubu olarak kabul etmediklerini göstermiştir.
Türkistan’dan Tuna’ya birçok kıtada kağanlık ve devlet kuran Türkler, kurdukları bu kağanlıklar ve devletlerle etrafındaki milletleri her anlamda etkilemişlerdir. Etki ettikleri bir husus da askerliktir. Turan taktiği gibi savaş stratejisiyle, kazandıkları zaferlerle tarihe damga vuran Türkler, askerî ünvanlar ve teşkilatlanma ile de diğer devletleri etkilemişlerdir. Ayrıca Asya Hun Kağanlığında Tanhu Mete tarafından kurulan düzenli ilk Türk ordusu, ordu sisteminin (onlu sistem) teşkilatlandırılması noktasında gelecekteki orduların temelini oluşturmuştur. Tanhu Mete’nin meydana getirdiği onlu sistemde ordu her biri 10 askerden oluşmaktadır. Her 10 askerin Onbaşı, 100 askerin Yüzbaşı, 1000 askerin Binbaşı rütbeleriyle komuta edildiği bu sistemde 10’lu birliğin Manga, 100’lü birliğin Bölük, 1000’li birliğin Tabur, 10000’li birliğin ise Tümen sayıldığı bu ordu sistemi günümüzde hala güncelliğini korumaktadır. Emir komuta zincirinin en temel halinin oluşturulduğu bu sistem, günümüzde Türk Kara Kuvvetleri’nin (MÖ 209) temeli sayılmakta, 2200 yıldır da tüm dünyanın modern askerlikte kullandığı bir sistemi ifade etmektedir.
Vatan için hizmet etmeyi, gerekli hallerde vatan için can vermeyi, şehit olmayı kutsal sayan Türkler, askerliğe verdiği değeri ağıtlarında, türkülerinde ve destanlarında göstermişlerdir. Bununla birlikte askere gitmeyen erkeğin adam sayılmadığı ifadesi de söylem olarak yer almıştır. Ayrıca askere gidecek gençler davullu zurnalı, eğlenceli törenlerle âdeta düğüne gider gibi asker ocağına gönderilmişlerdir. Başka hiçbir millette görülmeyen bu örnek, geçmişten günümüze tüm dünyaya askerliğin ne denli kutsal olduğunu göstermiştir. Elbette bu düşüncenin bir sebebi de asker ocağının “Peygamber Ocağı” olarak görülmesidir. Öte yandan vatan borcu namus borcu olarak görülmüş, askerlikten kaçan kişi tıpkı vatana ihanet etmiş gibi ahlâk ve şeref sahibi olmayan bir kişi olarak kabul edilmiştir. Vatanın müdafaası noktasında kadın-erkek, yaşlı-genç ayrımı yapılmamıştır. Nitekim bunun en önemli örneklerinden biri ise Millî Mücadele dönemidir. Cephe gerisinde vatanın kurtuluşu için mücadele eden kadınlar fiilen de savaşa katılmışlardır. Fatma Seher Hanım, Kılavuz Hatice, Asker Saime, Binbaşı Ayşe bu kahraman kadınlarımızın bazılarıdır.
Bir çocuğun ya da gencin bir askeri gördüğü anda ona karşı gururla bakışı, selam vermesi, geçmişten gelen kültürel kodlarımızdaki ordu millet anlayışının bir tezahürüdür. Türk töresi gereğince asker olmak vatan için ölmeyi göze almaktır. Bu doğrultuda askerlik kavramı gazilik, şehitlik kavramları iç içedir. Kahraman Türk ordusunda vatanı için canını feda eden, bedenini vatan toprağına emanet eden evlatlarının arkasından ailelerin “Vatan Sağ Olsun” ifadesi vatanın müdafaasında hiçbir şeyin önde olmadığını gösteren bir ifadedir.
“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyet’in bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun hâlde, vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur”.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK