Arslan Yabgu, Selçuklu Devleti’nin kuruluş dönemi şahsiyetleri içinde en önemlilerinden biri olmuştur. Bazı kaynaklarda İsrail adıyla anılsa da daha çok Arslan Yabgu adıyla tanınmıştır. Selçuk Bey’in büyük oğlu, Tuğrul ve Çağrı Beylerin babası olan Mikail Bey’in ölümünden sonra, ailenin fiili lideri olmuştur. Selçuk Bey’in vefatından sonra da onun yerine geçmiş, Mâverâünnehir ve Horasan bölgesinde hüküm süren Sâmânîler, Karahanlılar ve Gazneliler arasında sıkışan Selçuklulara yurt bulmayı amaçlamıştır. Döneminin en dikkat çekici ve ünlü liderlerinden biri olarak cesaret ve yiğitliğiyle tanınmıştır. Arslan Yabgu, ilk defa Karahanlılar ve Sâmânîler arasındaki mücadelede dikkatleri üzerine çekmiştir. 992 yılında Karahanlı hükümdarı Buğra Han Hârun, Sâmânî topraklarının bir kısmını işgal edince, dönemin Sâmânî hükümdarı II. Nuh, Selçuk Bey’den yardım istemiş ve Selçuk Bey de oğlu Arslan kumandasındaki bir orduyu yardıma göndermiştir. Arslan’ın desteğiyle Sâmânîler, Karahanlıları mağlup etmeyi başarmış ve bu vesileyle Buhara ile Semerkant arasında yer alan Nur kasabası Selçuklulara yurt olarak verilmiştir. Bu hadise, Arslan’ın ve ona bağlı Türkmenlerin nüfuzunu ve itibarını daha da artırmış, ayrıca ona bağlı boylar “Yabgulular” olarak anılmaya başlanmıştır. Sâmânîlerin fiilen sona ermesinin ardından, Karahanlıların elinden kaçmayı başaran Sâmânî şehzadesi Ebû İbrahim el-Muntasır da Karahanlılara karşı yine Arslan’dan yardım istemek durumunda kalmıştır. Birlikte, 1003 yılında Semerkant’a gelerek Karahanlıları bozguna uğratmışlardır.1009 yılında Selçuk Bey’in Cend kentinde ölmesi üzerine, Arslan Yabgu ailenin başına geçmiştir. 1012 yılında Karahanlı hükümdarı İlig Han Nasr’ın ölmesi üzerine, Arslan Yabgu Karahanlı Ali Tegin ile bir anlaşma yapmış ve bu anlaşmaya karşı çıkan Karahanlı İlig Han Muhammed b. Ali’yi mağlup etmiştir. Ali Tegin, Arslan Yabgu’nun desteğiyle 1020-1021 yılları arasında Buhara’da hâkimiyet kurmuştur. Arslan Yabgu’nun giderek kuvvet kazanması, dönemin Karahanlı hükümdarı Yusuf Kadir Han ve Gazneli hükümdarı Sultan Mahmud’u endişeye düşürmüştür. 1025 yılında Mâverâünnehir’de yaptıkları toplantıda, Arslan Yabgu idaresindeki Selçuklulara karşı tedbir alınması ve onların uzaklaştırılıp Horasan’a sürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu ittifaka karşı koyamayacağını bilen Arslan Yabgu, müttefiki Ali Tegin ile çöllere çekilmiştir.Gazneli Mahmud, mertliği, savaşçılığı ve düşman üzerine yıldırım hızıyla saldırması gibi meziyetleri sebebiyle herkesin çekindiği Arslan Yabgu’yu yakalamak için bir hileye başvurmuştur. 1025 yılında Semerkant’ta bir ziyafet düzenlemiş ve Arslan Yabgu’yu da çağırmıştır. Ziyafet sırasında Gazneli Mahmud, Arslan Yabgu’nun gücünü ve niyetini anlamak için, “Bana askeri yardım gerekirse ne kadar atlı kuvvet gönderebilirsin?” diye sormuştur. Arslan Yabgu bu soru karşısında bir ok almış ve “Bunu, kendi boyuma gönderirsem 10 bin atlı”, bir yayı gösterdikten sonra “Bunu, kendi ulusuma gönderirsem 30 bin atlı”, yine aldığı oklardan birisini gösterip “Eğer bunu Balhan Dağına gönderirsem 100 bin atlı”, bir ok ile üç yay çıkarıp “Bunu, ayrıca gönderdiğim takdirde 100 bin atlı” ve nihayet çıkardığı bir oku gösterip “Eğer bunu Türkistan’a gönderirsem 200 bin atlı gelir” cevabını vermiştir. Bu sözler karşısında Sultan Mahmud, onun gücünden etkilenerek kendi yanına çekmek istemiştir. Ancak Arslan Yabgu buna yanaşmayınca, oğlu Kutalmış ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Kalincar Kalesi’ne hapsedilmiştir. Arslan Yabgu’ya bağlı birçok Türkmen Gazneli Mahmud tarafından öldürülmüş, geriye kalanlar ise dağılmışlardır. Arslan Yabgu’nun esir edilişi, Selçuklu ailesi içerisinde ilk ayrılık hareketlerinin de başlangıcı olmuştur.1030 yılında Gazneli Mahmud’un ölümü üzerine yerine geçen oğlu Sultan Mesud’a, Arslan’ın yeğenleri Tuğrul ve Çağrı beyler itaat ederek, Arslan Yabgu’nun serbest bırakılmasını istemişlerdir. Sultan Mesud bu teklifi kabul edip Arslan Yabgu’yu Belh’e getirmiş ve yeğenlerine bozgunculuktan vazgeçmelerini emretmiştir. Ancak Arslan Yabgu’nun gönderdiği haber üzerine, yeğenleri yeniden karışıklık çıkarmaya başlamıştır. Bunun üzerine Sultan Mesud, Arslan Yabgu’yu tekrar hapse attırmıştır. Arslan Yabgu, yedi sene kaldığı hapishanede 1032 yılında vefat etmiştir. Yalnızca oğlu Kutalmış hapishaneden kaçabilmiştir.Arslan Yabgu’nun bir devlet kurma girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu durum hem Yabgulu Türkmenleri hem de Selçuklular için büyük sorunlara yol açmış ve Selçuklu Devleti’nin kuruluşunu geciktirmiştir. Ona bağlı Oğuzlar, Yağmur, Kızıl, Boğa, Göktaş ve Anasıoğlu gibi beylerin idaresinde faaliyetlerini sürdürmüş, ancak Gazneli kuvvetleri karşısında dağılarak büyük zorluklar yaşamışlardır. Daha sonradan ise Arslan Yabgu’nun torunu, Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın etrafında toplanarak Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurulmasında önemli rol oynamışlardır.

