Türk kültüründe ve tarihinde önemli bir yer tutan Türk okçuluğunun kökenleri bozkır coğrafyasının en eski devirlerine kadar gitmektedir. Türklerin askerî başarılarında önemli rol oynayan bileşik yay, emsallerinden çeşitli şekillerde ayrılmaktadır. Bileşik yay, birden fazla ahşap, hayvanlardan üretilen tendon, tutkal ve boynuz birleştirilerek üretilmektedir. Aylarca kurutulduktan hazır hale getirilen bileşik yay, oldukça ustalık isteyen bir üretim aşamasına sahiptir. Gücü ve küçültülmüş boyutu ile at üzerinden okçuluğu kolaylaştıran bileşik yay, yüzyıllarca Türk ordularının vazgeçilmez silahlarından birisi olmuştur.
Bileşik yayların aksine sıradan basit yaylar tek bir parça ahşaptan üretilmiştir. Üretiminin basitliği ve malzemelerin kolay ulaşabilmesi sebebiyle dünya üzerindeki tüm uluslar tarafından kullanılmıştır. Örneğin tek parçalı yayların en çok bilinenlerinden birisi olan Longbow (Uzun Yay) tarihte sıkça kullanılmakla beraber İngiliz okçuluğu ile zirve dönemini yaşamıştır. Genellikle Porsuk ağacından yapılan Longbow, bir insan boyutunda olup 2 metre açıklığa ulaşanları arkeolojik kazılarda bulunmuştur. Yüzyıl Savaşları’nda başarı ile kullanılan Longbow, Türk bileşik yaylarından atış hızı, enerji verimliliği ve menzil açısından geride kalmıştır. Üstelik Longbowlar boyutu nedeniyle at sırtında kullanımı da oldukça zordur. Basit yayların en büyük avantajlarından biri neme karşı daha dayanıklılığı olmuştur. Bileşik yaylar ise bu duruma karşı yayın üstüne koruyucu deri geçirilerek ve düzenli bakım yapılarak kullanılmıştır.
Türk bileşik yayları, koldan yaya daha fazla enerjiyi aktararak okun uzağa, isabetli ve güçlü şekilde atılabilmesini sağlamıştır. Tendon kısmı daha fazla eğilebildiği için daha fazla çekilebilmiştir. Tek parça yay, aynı atış performansına ulaşmak için daha büyük yay ve kol boyutlarına ihtiyaç duymuştur. Öyle ki aynı enerji uygulanan tek parça ahşap yaylar kırılabilmiştir. Ayrıca bileşik yayların boyutunun küçüklüğü taşımasını kolaylaştırmıştır. Süvari gerektiği zaman yayı sadakta kolayca taşıyarak diğer silahlarını kullanabilmiştir. Zihgir denilen yüzükler ise yayın gerilmesi durumunda başparmağa zarar verilmemesi için kullanılmıştır.
Türk yayları ve atlı okçuluğu öteki uluslar tarafından da taklit edilmiştir. Romalılar Equites Sagittarii veya hippotoxótēs denilen atlı okçuları geç dönemlere kadar kullanmışlardır. Zaman içinde doğrudan Türklerden askere alınan atlı okçu birlikleri de olmuştur. Peçenekler, Uzlar ve öteki Türk boylarından askere alınan atlı birliklere Skythikon denilmiştir. Bir diğer tür hem Doğu Romalılar hem de haçlı ordularında görev yapan Tourkopouloi (Türkopol) birlikleri olmuştur. Bunlar uzun süre boyunca savaşlarda kullanılmış ve ilerleyen dönemlerde bir rütbe olarak Töton, Hospitalier ve Tapınak Şövalyeleri tarafından kullanılmaya devam edilmiştir.
Türk ve bozkırdaki diğer uluslar bileşik yayı zaman içinde geliştirmişlerdir. Sal ve kasan kısımlarında Hunlar, Avarlar ve diğerleri önemli değişiklikler yapmıştır. Örneğin tutuş yeri ve uç kısımları kemikle güçlendirilmiş yaylar, Avrupa’ya Hunlar tarafından taşınmıştır. Türk yayları Osmanlı döneminde de kullanılmaya devam etmiş ve zirve dönemine bu çağda ulaşmıştır. Askerî kullanımı zamanla azalan ve ateşli silahlara yerini bırakan yaylar, spor faaliyetlerinde kullanılmaya devam etmiştir. Osmanlılar bu spora çok önem vermiş ve düzenli olarak okçuluk müsabakaları düzenlemiştir. Türk tarihinin önemli bir parçası olan okçuluk, günümüzde de yaşatılmaya devam etmektedir.

