Tiryâkî Hasan Paşa’nın Kanije Destanı (18 Kasım 1601)

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
3 Dk. Okuma
3 Dk. Okuma

Osmanlı askerî tarihindeki en efsanevi savunma zaferlerinden biri, 18 Kasım 1601’de Tiryâkî Hasan Paşa’nın savunduğu Kanije Kalesi’nde yazılmıştır. Bu destan, sayısal ve lojistik açıdan ezici üstünlüğe sahip bir düşmana karşı psikolojik harp ve stratejilerle kazanılan emsalsiz bir mücadeledir. Tiryâkî Hasan Paşa komutasındaki bu müdafaa, Osmanlı Devleti’nin 16. yüzyıl sonlarındaki askerî kapasitesi ve taktik dehası bağlamında kritik bir öneme sahiptir.

1600 yılında ele geçirilen Kanije Kalesi, Macaristan’daki Osmanlı-Habsburg sınırının en stratejik noktalarından biri haline gelmiştir. Kalenin kaybını telafi etmek isteyen Avusturya Arşidükü II. Ferdinand, 1601 yılının Eylül ayında, kaynaklara göre 100.000’e yakın askerden oluşan bir orduyla kaleyi kuşatmıştır. Müdafaa hattında ise Tiryâkî Hasan Paşa komutasında yaklaşık 9.000 asker bulunmaktaydı. Sayısal ve teçhizat üstünlüğü Habsburg ordusunun elinde olsa da Tiryâkî Hasan Paşa, bu dezavantajı, psikolojik harp ve stratejilerle bertaraf etmenin yolunu bulmuştur. Savunmayı pasif bir eylem olmaktan çıkarmıştır. Düşmanın moralini bozmak için sık sık huruç harekâtları düzenlemiştir. Stratejik bir deha örneği sergileyerek kaledeki asker sayısını düşmana olduğundan fazla göstermek için farklı noktalarda aynı bayrakları dalgalandırmış, top atışlarını düzensiz aralıklarla ve farklı mevzilerden yaparak kalabalık bir garnizon izlenimi uyandırmıştır. En önemlisi, düşmanın iaşe hatlarına ve ikmal birliklerine yönelik baskınlarla kendisi kıtlık çekerken düşmanı daha büyük bir lojistik krizle burun buruna getirmiştir.

Kuşatmanın uzaması ve Tiryâkî Hasan Paşa’nın beklenmedik taktikleri, Habsburg ordusunda moral çöküntüsüne ve disiplin kaybına yol açmıştır. Soğuk, hastalık ve açlık da düşmanı kıskaca almaya başlamıştır. 73 gün süren kuşatmaya karşı nihai hamle, 18 Kasım 1601 gecesi gelmiştir. Hasan Paşa, tüm garnizonuyla birlikte umutsuzluk içindeki düşman mevzilerine son ve kesin bir taarruz başlatmıştır. Bu ani ve şiddetli saldırı karşısında dağılan Habsburg ordusu, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Haçlı ordusu, 47 büyük top, 14.000 tüfek, 60.000 çadır, 15.000 kazma kürek ve çokça erzakın yanı sıra Ferdinand’ın altın tahtını ve karargâh olarak kullandığı çadırını geride bırakmıştır. Kuşatma Osmanlı’nın zaferiyle sonuçlanmıştır. Bu zafer, Osmanlı Devleti’nin batıdaki “duraklama” olarak adlandırılan dönemde dahi, doğru liderler elinde ne denli etkili ve dirençli olabileceğini göstermiştir. Zafer, Osmanlı’nın Orta Avrupa’daki hâkimiyetini pekiştirmiş ve Habsburg tehdidini bertaraf ederek bölgedeki dengeleri Türkler lehine değiştirmiştir.

Kanije Destanı, Türk milletinin ruh köklerinde saklı olan cevherin tezahürüdür. Bu destan, bize şunu hatırlatır: Zorluklar ne denli büyük olursa olsun, Türk milletinin feraseti, cesareti ve sarsılmaz iradesi daima galip gelmiştir, gelecektir! Tiryâkî Hasan Paşa ve onun kahraman askerleri, sadece bir kaleyi değil, milletimizin gönlündeki müstesna yerlerini de 18 Kasım 1601’de sonsuza dek tahkim etmişlerdir. Ruhları şad, mekânları cennet olsun!

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir