Bekir Atacan ; PKK-PYD: Yeraltında İnşa Edilen Ayrılıkçı Ordu

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
3 Dk. Okuma
3 Dk. Okuma

Yazan:Bekir Atacan

PKK-PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde binlerce kilometreyi bulan yeraltı tünelleri kazması ve sistematik biçimde savaşa hazırlanması, sahadaki inisiyatifle alınmış bir karar değildir. Bu, doğrudan Kandil merkezli PKK yönetiminin stratejik tercihidir.

Bugün hâlâ PKK’nın omurgasını Suriye kolu oluşturmaktadır. Sessiz, görünmez ve disiplinli bir hazırlık süreci yürütülmektedir. Silahlanma devam etmekte, lojistik hatlar derinleştirilmekte, yeraltı altyapısı genişletilmektedir. Buna karşılık PKK kadrolarının kamuoyuna dönük olarak dillendirdiği “gelecekte kurulacak Suriye ordusuna entegre olma” söylemi, sahadaki gerçeklikle örtüşmeyen bir oyalama taktiğinden ibarettir. Amaç nettir: zaman kazanmak, baskıyı dağıtmak ve yaklaşan çatışmayı ertelemek.

PKK-PYD’nin Cezire bölgesindeki varlığı her ne zaman baskı altına girse—ister Türkiye’den, ister egemen devlet olan Suriye’den—sahneye aynı isimler çıkar: Ferhat Şahin (ZALİM Abdi), İlham Ahmed ve örgütün diğer vitrin yüzleri. Söylem hep aynıdır: muğlak, kaçamak, içi boş. Bir yandan “bölünmeye karşıyız”, “Suriye devletiyle yakınlaşıyoruz” denir; öte yandan fiiliyatta yapılan, Suriye devletini yıpratmak, merkezi otoriteyi zayıflatmak ve uygun an kollanarak ayrılıkçı bir yapıyı kalıcı hâle getirmektir.

Bu yapı yalnızca Suriye’nin egemenliğini tehdit etmiyor; komşu ülkeler için de açık bir güvenlik riskidir. Bölgesel ayrılıkçı eğilimleri körükleyen, sınır aşan bir istikrarsızlık hattı inşa edilmektedir.

Türkiye Millî Savunma Bakanlığı’nın kısa süre önce açıkladığı veriler, tehdidin boyutunu gözler önüne sermektedir: Kuzey Suriye’de PKK-PYD’ye ait 642 kilometrelik tünel ağı imha edilmiştir.
   •   Menbic hattında: 380 km
   •   Tel Rıfat hattında: 262 km

Bu iki bölge, geçmişte PKK-PYD’nin en kritik kaleleri arasındaydı. Ancak Özgürlük Şafağı Operasyonu ve Saldırıyı Durdurma süreci, ardından da Suriye’nin Esed rejiminden kurtarılmasıyla birlikte bu alanlar geri alınmıştır.

Ne var ki mesele kapanmış değildir. Tünel stratejisi yeni değildir; fakat bugün çok daha derin, karmaşık ve tehlikeli bir aşamaya geçmiştir. Sahadan gelen veriler, bu yeraltı ağlarının Halep şehir merkezinin altına doğru onlarca, hatta yüzlerce kilometre uzanmış olabileceğine işaret etmektedir. Bu durum, PKK-PYD’nin savunma-taarruz eksenli hibrit bir strateji izlediğini ve sözde “10 Mart Anlaşması”nı uygulamamak için bilinçli bir manevra alanı oluşturduğunu göstermektedir.

Bu dosyada gevşeklik—“doğrudan çatışmaya girmeden baskıyı sürdürme” hesabıyla bile olsa—yüksek risk barındırmaktadır. Zira PKK-PYD, kendisine tanınan her süreyi yeraltında güçlenmek için kullanmaktadır. Halep ve kırsalındaki kuşatmaya rağmen tünel ağının fiilen genişletilmiş olması ihtimali göz ardı edilemez.

Peki ya Cezire bölgesi?
Haseke, Rakka, Deyrizor…

Bu hat boyunca PKK-PYD, Irak sınırına kadar uzanan geniş bir coğrafyada neredeyse tek başına hâkimiyet kurmuş durumdadır. Bu gerçek görmezden gelindikçe, yaklaşmakta olan çatışma—ki artık kaçınılmaz görünmektedir—yerin üstünde değil, önce yerin altında yaşanacaktır.

PKK-PYD sessizce bir “yeraltı ordusu” inşa etmektedir:
saklanma ağları, mühimmat depoları, gizli hareket koridorları…

Bu da şunu açıkça ortaya koymaktadır: Bugün ertelenen her adım, yarın çok daha karmaşık, çok daha maliyetli ve çok daha kanlı bir mücadele olarak geri dönecektir.

Tehdit ertelenmiyor; derinleşiyor.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir