ABD
07.03.2025
Trump’ın kararnamesi kripto meraklılarını hayal kırıklığına uğratırken Bitcoin düştü
Kripto para birimlerindeki düşüş, genişleyen bir küresel ticaret savaşı korkusuyla ABD hisse senedi piyasalarındaki düşüş trendini yansıtıyor.
Beyaz Saray Kripto ve Yapay Zeka Çarı David Sacks’ın X’teki bir yazısında belirttiğine göre, ABD Başkanı Donald Trump Perşembe günü Stratejik Bitcoin Rezervi kurmak için bir idari emir imzaladı.
Bu hamle, ABD Başkanı’nın “Amerika’yı dünyanın kripto başkenti yapma” yönündeki kampanya vaadine uygun olarak önemli bir politikayı yerine getirdiğine işaret ediyor.
Piyasalar Trump’ın emriyle hayal kırıklığına uğradı
İlk beklentilere rağmen, duyuru Bitcoin’e önemli bir destek sağlayamadı. Bitcoin’in fiyatı 90.000 doların üstünden 84.600 dolara kadar düştükten sonra 87.000 dolar civarına toparlandı.
Sacks, Rezerv’in federal hükümetin cezai ve hukuki el koyma davalarından sahip olduğu Bitcoin ile sermayelendirileceğini ve vergi mükelleflerinin parasının kripto para birimleri elde etmek için kullanılmayacağını söylediği için emir kripto meraklılarını hayal kırıklığına uğrattı. “Hükümet, Stok için el koyma işlemleri yoluyla elde edilenlerin ötesinde ek varlıklar edinmeyecektir,” denildi.
Açıklamada ayrıca hükümetin mevcut 200.000 bitcoin varlığını bir değer deposu olarak koruyacağı vurgulandı: “ABD, Rezerv’e yatırılan hiçbir bitcoin’i satmayacaktır. Değer deposu olarak tutulacak” ve “Bitcoin’in erken satışı ABD vergi mükelleflerine şimdiden 17 milyar doların üzerinde değer kaybına mal oldu. Artık federal hükümet, elindeki varlıkların değerini en üst düzeye çıkarmak için bir stratejiye sahip olacak.”
Trump’ın emri ayrıca, “cezai veya hukuki işlemlerde el konulan Bitcoin dışındaki dijital varlıklardan oluşan” bir ABD Dijital Varlık Stoğu kurulmasını da içeriyor.
Bitcoin’in riskli varlıklarla korelasyonu
Trump’ın Truth Social’da Başkanlık Çalışma Grubunu Bitcoin, Ethereum, XPR, Solana ve Cardano dahil beş dijital token içeren bir Kripto Stratejik Rezervi üzerinde ilerlemeye yönlendireceğini açıklamasının ardından Bitcoin geçen pazar günü yükseldi. Gönderi, bu kripto para birimlerinde kısa süreli bir ralliye neden oldu ve Bitcoin yaklaşık 86.000 dolardan 94.000 doların üzerine çıktı. Ancak ertesi gün Trump’ın Kanada ve Meksika’ya yüzde 25 gümrük vergisi ve Çin’den ithal edilen ürünlere yüzde 10 ek vergi uygulanacağını teyit etmesinin ardından bu kazançlar silindi.
Bitcoin, Trump’ın göreve başladığı gün olan 20 Ocak’ta 109.000 doların üzerine çıkarak yeni zamanların en yüksek seviyesine ulaştıktan sonra düşüşe geçti. Dünyanın en büyük kripto para birimi 28 Şubat’ta 80.000 doların altına düşerek Kasım 2024’ten bu yana en düşük seviyeye geriledi ve son üç yılın en kötü ayını geçirdi.
Trump’ın gümrük tarifeleri, yatırımcıları ekonomik büyümeyi önemli ölçüde yavaşlatacak genişleyen bir küresel ticaret savaşı korkusuyla ürküttüğü için düşüş trendi ABD hisse senedi piyasalarındaki geniş satışları yansıttı.
Kripto paralar genellikle geleneksel risk varlıklarıyla, özellikle de ABD teknoloji hisseleriyle birlikte işlem görmektedir. Bitcoin bu yıl yüzde 6 düşerek, teknoloji ağırlıklı endeks Nasdaq’ın yılbaşından bugüne yüzde 6,4’lük düşüşüne paralel bir seyir izledi.
Paybis’in Gelir Müdürü Uldis Teraudklans, “Bu yıl şimdiye kadar Bitcoin, ticaret savaşları ve faiz oranı eğilimleri de dahil olmak üzere makroekonomik eğilimlere daha reaktif olduğunu kanıtladı. Büyük Wall Street firmalarının madeni paraya maruz kalmasıyla, önemli likidite akışlarına daha duyarlı hale geldi ve böylece oynaklığına katkıda bulundu,” dedi.
ABD’li yetkililerle Zelenskiy görüşmelerin Suudi Arabistan’da yapılacağını açıkladı

Oval Ofis’te yaşanan tartışmayı ‘üzücü’ olarak nitelendiren Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy, Pazartesi günü Riyad’da Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile bir araya gelecek ve ardından ABD’li yetkililerle görüşmeler gerçekleştirilecek.
Sadece bir hafta önce dünya, ABD Başkanı Donald Trump ve Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenskiy’nin Beyaz Saray’da hararetli bir tartışmaya girmesiyle eşi benzeri görülmemiş bir fiyaskonun yaşanmasına tanık oldu.
İki lider arasındaki görüşme herhangi bir barış çabası konusunda ilerleme sağlanamadan sona erdi. Toplantıda ABD-Ukrayna maden anlaşmasının da imzalanması planlanıyordu ancak yetkililerin Zelenskiy’den Beyaz Saray’dan aniden ayrılmasını istemesi üzerine ertelendi.
Takip eden günlerde Trump’ın Zelenskiy’nin barışı sağlama konusunda ciddi olmadığı yönündeki tutumunu sürdürmesiyle tansiyon yükselmeye devam etti.
Yeni Washington yönetimi de Trump-Zelenskiy tartışmasının ardından Kiev’e yapılan tüm askeri ve mali yardımların yanı sıra ABD istihbaratının da askıya alındığını duyurdu.
Ancak Ukraynalı liderin perşembe günü resmi Telegram kanalından yaptığı açıklamada, kesintiye uğrayan barış görüşmelerini yeniden başlatmak üzere yakında ABD’li yetkililerle bir araya geleceğini duyurmasıyla işler iyiye gidiyor olabilir.
Görüşmelerin önümüzdeki hafta başında Suudi Arabistan’da gerçekleşmesi bekleniyor. Oval Ofis’te yaşanan tartışmayı “üzücü” olarak nitelendiren Zelenskiy, pazartesi günü Riyad’da Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile bir araya gelecek ve ardından ABD’li yetkililerle görüşmeler gerçekleştirilecek.
Zelenskiy, “Önümüzdeki hafta Pazartesi günü Veliaht Prens ile görüşmek üzere Suudi Arabistan’ı ziyaret edeceğim. Daha sonra ekibim Amerikalı ortaklarla çalışmak üzere Suudi Arabistan’da kalacak. Ukrayna en çok barışla ilgileniyor,” dedi.
Zelenskiy Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Başkan Trump’a da söylediğimiz gibi, Ukrayna hızlı ve güvenilir bir barış için çalışıyor ve sadece yapıcı bir şekilde çalışacak,” dedi.
ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff görüşmelerde Trump’ı temsil etmek üzere Suudi Arabistan’a gidecek. Witkoff, Ukraynalı yetkililerle bir toplantının koordine edilmesi için görüşmeler yapıldığını söyledi.
Witkoff Beyaz Saray dışında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Şu anda Riyad’da ya da potansiyel olarak Cidde’de Ukraynalılarla bir toplantı koordine etmek için görüşüyoruz,” dedi.
“Sanırım amaç bir barış anlaşması ve ateşkes için bir çerçeve oluşturmak.”
Witkoff ayrıca görüşmelerin, ABD’li yetkililerin Ukrayna’nın nihayet anlamlı barış müzakerelerine girme konusunda ciddi olduğuna inanmaları için bir neden verilmesinin ardından düzenlendiğini söyledi.
Witkoff, “Başkan Zelenskiy, Başkan’a (Trump) bir mektup gönderdi. Bence Başkan bunun gerçekten iyi ve olumlu bir ilk adım olduğunu düşündü,” dedi.
“Bir özür vardı. Amerika Birleşik Devletleri’nin Ukrayna için çok şey yaptığının kabulü ve minnettarlık duygusu vardı. Bence en önemli şey de bu, değil mi?”
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce da basın brifinginde aynı mesajı yineleyerek Zelenskiy’nin neyin tehlikede olduğunu anladığını ve Donald Trump’ın tarafları -Zelenskiy ve Rusya Devlet Başkanı Putin- müzakere masasına getirebilecek tek bir kişi olduğunu belirtti.
Trump da devam eden gelişmeleri kısaca yorumladı. Oval Ofis’teki brifingde Trump, Ukrayna’nın anlaşma yapmak istediğini çünkü “başka seçenekleri olmadığını” söyledi. Rusya’nın da anlaşma yapmak istediğini çünkü “sadece benim bildiğim, sadece benim bildiğim farklı bir şekilde, onların da başka seçeneği olmadığını” sözlerine ekledi. Trump, Kremlin’in amacının ne olabileceği konusunda başka ayrıntı vermedi.
Trump’tan geri adım: Kanada ve Meksika’ya yönelik gümrük vergileri bir ay ertelendi

Trump, Meksika’dan ithal edilen birçok ürüne ve Kanada’dan ithal edilen bazı ürünlere uygulanan yüzde 25 gümrük vergisini bir ay süreyle erteleyen kararnameyi imzaladı.
ABD Başkanı Donald Trump, geniş çaplı bir ticaret savaşının ekonomik yansımalarına ilişkin endişeler artarken, kuzey ve güney komşuları Kanada ve Meksika’dan ithal edilen çeşitli ürünlere uygulanan yüzde 25 gümrük vergisini bir ay erteledi.
Beyaz Saray, gümrük vergilerinin amacının fentanil kaçakçılığıyla mücadele etmek ve ABD’ye yasa dışı göçü engellemek olduğunda ısrar ediyor. Ancak Trump tarafından önerilen vergiler, onlarca yıllık Kuzey Amerika ticaret ortaklığında büyük bir yara açtı.
Trump’ın gümrük vergisi planları borsanın da düşmesine neden olarak ABD’li tüketicileri endişelendirdi, ancak 47. ABD başkanı 2 Nisan’dan itibaren “karşılıklı” gümrük vergileri uygulama planlarına bağlı kaldığını söylüyor.
Trump tarafından imzalanan emirlere göre, Meksika’dan ABD’ye gelen ithalat, 2020 USMCA (ABD-Meksika-Kanada Anlaşması) ticaret anlaşmasına uymaları halinde bir ay süreyle yüzde 25 gümrük vergisinden muaf tutulacak.
Kanada’dan ithal edilen ve ticaret anlaşmasına uygun olan otomobil ve otomobil parçaları da bir ay süreyle yüzde 25 gümrük vergisinden muaf tutulacak. ABD’li çiftçilerin ithal ettiği potas ve Kanada enerji ürünleri de dahil olmak üzere diğer Kanada ürünlerine yüzde 10 gümrük vergisi uygulanacak.
Trump bu hamlenin Amerikan otomobil şirketlerine zarar vermemek için “kısa vadeli” bir manevra olduğunu ve piyasadaki tepkilerle hiçbir ilgisi olmadığını söyledi ancak bundan sonra ne olacağı ya da tarifeler bir ay sonra tekrar yürürlüğe girdiğinde planlarının ne olduğu konusunda bir açıklama yapmadı.
“Hayır, piyasayla hiçbir ilgisi yok. Piyasaya bakmıyorum bile çünkü uzun vadede Amerika Birleşik Devletleri burada olanlarla çok güçlü olacak. Şimdi, bunlar bizi soyan ülkeler ve şirketler, yabancı şirketler. Ben gelene kadar hiçbir başkan bu konuda bir şey yapmadı, oysa ben bu konuda çok şey yaptım,” dedi.
Bir Beyaz Saray yetkilisine göre Kanada’dan yapılan ithalatın yaklaşık yüzde 62’si USMCA’ya uygun olmadığı için yeni gümrük vergileriyle karşı karşıya kalacak. Bu rakam Meksika ürünleri için yüzde 50 sınırına yaklaşıyor.
Kanada karşılık veriyor
Associated Press’e adlarının açıklanmaması kaydıyla konuşan iki üst düzey Kanadalı yetkiliye göre, Trump’ın bazı gümrük vergilerini ertelemesine rağmen Kanada’nın ABD’ye karşı ilk misilleme gümrük vergileri yürürlükte kalacak.
Kanada’nın ilk misilleme tarifeleri, 30 milyar Kanada Doları değerindeki Amerikan portakal suyu, fıstık ezmesi, kahve, beyaz eşya, ayakkabı, kozmetik, motosiklet ve bazı kağıt hamuru ve kağıt ürünleri gibi ürünleri kapsıyor.
Kanada Maliye Bakanı Dominic LeBlanc’a göre, Trump’ın bazı vergileri askıya alan kararnameyi imzalamasının ardından Kanada’nın ABD ürünlerine uyguladığı 125 milyar Kanada Doları değerindeki ikinci gümrük vergisi dalgası askıya alındı.
Üç hafta içinde yürürlüğe girmesi planlanan ikinci gümrük vergileri elektrikli araçlar, meyve ve sebzeler, süt ürünleri, sığır eti, domuz eti, elektronik, çelik ve kamyon gibi ürünleri kapsayacak.
Kanada’nın en kalabalık eyaletinin başında bulunan Ontario Başbakanı Doug Ford perşembe günü yaptığı açıklamada, Trump’ın tarife planlarına karşılık olarak Ontario’nun pazartesi gününden itibaren yaklaşık 1,5 milyon Amerikalıya gönderilen elektrik için yüzde 25 daha fazla ücret alacağını duyurdu.
Ontario şu anda Minnesota, New York ve Michigan’daki bazı evlere elektrik sağlıyor.
“Bugün kesin olan tek şey, daha fazla belirsizlik. Bazı tarifelerin duraklatılması hiçbir şey ifade etmiyor. Başkan Trump gümrük vergisi tehdidini temelli olarak ortadan kaldırana kadar acımasız olacağız” dedi.
Çin’den Trump’ın gümrük vergilerine yanıt
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, cuma günü düzenlediği basın toplantısında Washington’u “iyilikle kötülüğü buluşturmakla” suçlarken Pekin’in ABD’nin “keyfi gümrük vergilerine” misilleme yapmaya devam edeceğini söyledi.
Yi, Çin’in ABD’nin fentanil krizini kontrol altına almasına yardımcı olma çabalarının cezalandırıcı gümrük vergileriyle karşılandığını ve bunun da iki ülke arasındaki bağları gerdiğini söyledi.
Wang, “Hiçbir ülke aynı anda hem Çin’i baskı altında tutabileceğini hem de Çin ile iyi bir ilişki sürdürebileceğini hayal etmemeli,” dedi. “Bu tür iki yüzlü davranışlar ikili ilişkilerin istikrarı ya da karşılıklı güvenin inşası için iyi değildir.”
İki ülke, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ocak ayında göreve gelmesinden bu yana kısasa kısas misilleme tarifelerine yeniden başladı. ABD, Çin’den ithal edilen tüm ürünlere yüzde 20 oranında sabit gümrük vergisi uygularken, Pekin de tavuk, domuz eti, soya ve sığır eti gibi ABD’den ithal edilen ürünlere yüzde 15 oranında ek gümrük vergisi getirdi ve ABD’li önemli şirketlerle iş yapma konusundaki kontrolleri genişletti.
Trump yönetiminin ABD’nin çıkarlarını uluslararası iş birliğinin üzerinde tutma politikasını yorumlayan Yi, bu yaklaşımın her ülke tarafından benimsenmesi halinde “orman kanunu” ile sonuçlanacağını belirtti.

Trump’ın bir dargın bir barışık gümrük vergisi tehditleri mali piyasaları alt üst etti, tüketici güvenini düşürdü ve pek çok işletmeyi belirsizlik ortamına sürükledi.
Başlıca ABD borsaları, Ticaret Bakanı Howard Lutnick’in perşembe günü bir ay sürecek duraklamaların önizlemesini yapmasının ardından kısa süreliğine düşük seviyelerden sıçradı.
Bu hafta zaten görülen önemli düşüşler bir saat içinde yeniden başladı. S&P 500 hisse senedi endeksi Trump’ın seçilmesinden önceki seviyesinin altına düştü. Ancak Lutnick, gümrük vergilerinin neden olduğu tüm istikrarsızlıkların sadece kısa vadeli olduğunu ve ABD’nin geleceği için gerekli olduğunu savunuyor.
Trump’ın baskıları arasında AB liderleri Ukrayna’nın geleceğini görüşmek üzere toplanıyor
AB liderinin bir araya geldiği olağanüstü zirve, Donald Trump’ın Vladimir Putin ile müzakerelere başlama yönündeki tek taraflı kararına tepki olarak gerçekleşiyor.
Avrupa Birliği’nin 27 lideri, Donald Trump’ın Rusya’nın savaşını sona erdirecek bir anlaşmanın bir an önce yapılması yönündeki talebinin ortasında, birliğe katılmaya aday bir ülke olan Ukrayna’nın geleceğini görüşmek üzere Brüksel’de bir araya geliyor.
Amerikan Başkanı’nın Vladimir Putin ile 90 dakikalık bir telefon görüşmesi yaparak üç yıldır süren işgali sona erdirmek üzere müzakereleri başlatma kararı almasından bu yana devlet ve hükümet başkanları ilk kez bir arada.
Trump’ın Kremlin’in görüşlerini giderek daha fazla benimsemesi, Rusya’yı saldırgan olarak kınamayı reddetmesi ve Oval Ofis’te Volodimir Zelenskiy ile sıra dışı bir şekilde karşı karşıya gelmesi AB’yi derinden sarstı ve Washington’un Moskova ile bir anlaşma yapıp Kiev’i kabul etmeye ya da terk etmeye zorlayacağı korkularını körükledi.
Zelenskiy’nin Oval Ofis’teki tartışmadan duyduğu üzüntüyü dile getirmesi ve Trump’ın “güçlü liderliğini” övmesinin ardından bu hafta gerginlik biraz azaldı. Cumhuriyetçi Trump da Zelenskiy’nin sözlerini “takdir ettiğini” söyleyerek olumlu yanıt verdi.
“Bu anlamsız savaşı sona erdirmenin zamanı geldi. Eğer savaşları sona erdirmek istiyorsanız, her iki tarafla da konuşmalısınız,” dedi.
Görünürdeki yumuşamaya rağmen Beyaz Saray, Kiev’le askeri yardım ve istihbarat paylaşımını geçici olarak askıya aldı. Bu iki karar, savaş alanında kritik bir dönemde Ukranya için feci sonuçlar doğurma riski taşıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron televizyonda yayınlanan konuşmasında, “Müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri bu savaştaki pozisyonunu değiştirdi, Ukrayna’yı daha az destekliyor ve bundan sonra ne olacağı konusunda şüphe bırakıyor,” dedi. “ABD’nin bizim yanımızda duracağına inanmak istiyorum ama bunun böyle olmamasına da hazır olmalıyız.”
ABD-Rusya görüşmelerine tepki olarak perşembe günü özel bir zirve için bir araya gelen 27 lider, Ukrayna’ya verdikleri ortak destek konusunda birlik ve kararlılık sergilemeye çalışacak ve AB’nin ne tür güvenlik garantileri sağlayabileceği, ne kadar ek para ayırmaya istekli olduğu ve ABD’nin yokluğunu telafi etmek için ne kadar ileri gidebileceği gibi en acil sorulardan bazılarını yanıtlayacak.
Müzakereler için özel bir elçi atanıp atanmayacağı sorusu da tartışılabilir, ancak bu aşamada bir isim listesinin ortaya konması beklenmiyor.
Zelenskiy, devlet ve hükümet başkanlarına bizzat hitap etmek üzere zirveye katılacak.
Ancak safları sıklaştırma çabası, yeni ABD yönetimiyle tam bir uyum içinde olan ve kendi görüşüne göre Trump’ın anlaşma yapma çabasını baltalayabilecek her türlü yeni girişimi raydan çıkarmakla tehdit eden Viktor Orban tarafından engellenebilir. Orban özellikle “güç yoluyla barış” yaklaşımına Kiev’e daha fazla askeri yardım gerektirdiği için karşı çıkıyor.
Orban zirve öncesinde yaptığı açıklamada, “Başkan Trump yönetiminde Avrupa’nın çoğunluğu ile ABD arasında stratejik bir bölünme, transatlantik bir yarılma var,” dedi.
Orban’ın zirvenin oy birliğiyle kabul edilmesi gereken ortak sonuçlarında ne kadar etkili olacağı şu aşamada belirsiz. Macar başbakanın veto yetkisini kullanıp son anda vazgeçmek gibi bir geçmişi var.
Diplomatlar ve yetkililer son birkaç günü sonuç bildirgesini tüm görüş açılarını kapsayacak şekilde ince eleyip sık dokuyarak geçirdiler ancak daha iddialı bir nihai metnin 26 lider ya da Slovakya’nın Macaristan’ın kampına katılması halinde 25 lider tarafından imzalanması senaryosunu da göz ardı etmediler.
Euronews tarafından görülen son sonuç taslağı, Yüksek Temsilci Kaja Kallas’ın Ukrayna’ya yardımların hızla arttırılması için önerdiği ve Macaristan’ın veto edeceğini belirttiği ortak fona kısa bir atıf içeriyor.
Brüksel’de 10 milyar euro’dan 40 milyar euro’ya kadar spekülasyonların yapıldığı Kallas’ın planı için şu ana kadar herhangi bir rakam telaffuz edilmedi.
Üst düzey bir AB diplomatı, “Girişimden açıkça bahsedilecek. Sadece üzerinde daha fazla çalışılması gerekiyor,” dedi. “Bir miktar (para) görmeyi çok isterdik. Bu hem Ukrayna’ya hem de diğerlerine sorumluluğumuzu üstlendiğimize dair çok net bir sinyal olurdu.”
Orban’ın muhalefeti, müzakereler sırasında ve sonrasında güvenlik garantileriyle Ukrayna’yı desteklemeyi taahhüt eden “gönüllüler koalisyonu‘ nun ortaya çıkışıyla aynı zamana denk geldi.
Fransa, Danimarka ve İsveç’in yanı sıra İngiltere, Norveç ve Avustralya gibi AB üyesi olmayan ülkeler de koalisyona katılmak istediklerini ifade ettiler. Ancak bu ülkelerin hepsi de katkılarının bir Amerikan desteği ile birleştirilmesi gerektiği konusunda ısrarcı. Trump böyle bir destek sağlayacağına dair herhangi bir işaret vermedi ve bunun yerine Rusya’ya karşı bir tür ekonomik caydırıcılık olarak bir mineral anlaşması önerdi.
Üst düzey bir AB yetkilisi, “Bu erken bir tartışma. Bir barış anlaşmamız yok, ateşkes sağlamak için müzakerelerimiz bile yok. Ne yapılması gerektiğini belirlemek için henüz erken,” dedi.
“Ancak bağlamın değiştiğinden habersiz olamayız. Üye devletlerimizin birçoğu koalisyona katılmaya istekli olduklarını söylediler.”
Perşembe günkü zirvede ayrıca Ursula von der Leyen’in 800 milyar euro’ya kadar ek yatırımı harekete geçirme önerisi temelinde savunma harcamaları da ele alınacak.
Ukrayna’nın egemen ve istikrarlı bir demokrasi olarak varlığını sürdürmesi, üye devletlerin Rusya’nın yayılmacılığını kontrol altında tutmak ve kalıcı bir barışı garanti altına almak için ulusal ordularını güçlendirmelerini gerektirecektir.
Taslak sonuç bildirgesinde “Avrupa’nın katılımı olmadan Avrupa güvenliğini etkileyecek hiçbir müzakere yapılamaz” deniyor.
“Ukrayna, Avrupa ve küresel güvenlik iç içe geçmiştir.”
AVRUPA
07.03.2025
AB Konseyi Başkanı Antonio Costa: ‘Macaristan izole edildi’

Macaristan Başbakanı AB Konseyi Başkanı Costa’ya cevap olarak, ‘İzolasyon Avrupa Birliği ile ilgilidir. Avrupa Birliği kendisini ABD’den izole etti, ticaret savaşı nedeniyle Çin’den izole etti ve yaptırım politikası nedeniyle Rusya’dan izole etti,’ dedi.
AB Konseyi Başkanı Antonio Costa Perşembe günü, Viktor Orban’ın Ukrayna’yı destekleyen ortak sonuç bildirgesinin onaylanmasını engelleyerek liderleri 26 ülke tarafından onaylanan ekli bir “özetle” devam etmeye zorladığı AB zirvesinin ardından “Macaristan izole edildi” dedi.
Nihai metin Orban’ın karşı çıktığı “güç yoluyla barış”, askeri yardım ve Kiev için güvenlik garantilerini kapsıyor.
Macaristan Başbakanı zirve öncesinde, sıkı sıkıya bağlı olduğu ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşma yapma girişimine aykırı olduğunu ileri sürerek sonuç bildirgesini veto etme niyetini açıkça dile getirdi.
Slovakya’dan Robert Fico çekincelerini dile getirmiş ancak devlet ve hükümet başkanlarının Bratislava ile Kiev arasındaki gaz anlaşmazlığına kısa bir atıfta bulunmalarının ardından ikna olmuştu.
Orban’ın yumuşamaya yanaşmaması üzerine, odadaki liderler böylesine kritik bir anda Budapeşte’nin hoş görebileceği şekilde değiştirilmiş bir metin yerine, Ukrayna’nın sadece 26 lider tarafından imzalanmış olsa da daha iddialı bir metinle devam etmesini tercih etti.
AB Başkanı Costa, Brüksel’deki yüksek riskli toplantının sonunda yaptığı açıklamada “Macaristan’ın Ukrayna konusunda farklı bir stratejik yaklaşımı var,” dedi.
“Bu da Macaristan’ın 27 ülke arasında yalnızlaştığı anlamına geliyor. Macaristan’ın pozisyonuna saygı duyuyoruz ama bu 27 ülkeden biri. Ve 26’sı birden fazla.”
Oy birliği olmamasına rağmen Costa sonuçtan “çok mutlu” olduğunu söyledi ve AB’nin Ukrayna ile “omuz omuza” durmaya devam edeceği sözünü verdi. Orban’ın Rusya’ya yönelik yaptırımların yenilenmesini engelleme tehdidiyle ilgili olarak Costa, ülkenin halihazırda yürürlükte olan 16 tur kısıtlamanın tamamını onayladığını söyleyerek endişeli görünmedi.
Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen de Costa’nın mesajını yineleyerek Ukrayna silahlı kuvvetlerine yardımın artırılması “hiç bu kadar acil olmamıştı” dedi. Bu hafta başında ABD, Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’ye Rusya ile müzakereleri hızlandırması için baskı yapmak amacıyla Ukrayna’ya askeri yardım ve istihbarat paylaşımını geçici olarak askıya aldı.
Her iki karar da ülke için savaş alanında feci sonuçlar doğurma riski taşıyor.
Zirveye bizzat katılan ve bloğun devam eden desteği için minnettarlığını ifade eden Zelenskiy, ekibinin önümüzdeki hafta, daha önce ABD-Rusya görüşmelerine ev sahipliği yapan Suudi Arabistan’da Amerikalı yetkililerle bir araya geleceğini açıkladı.
Zelenskyy Perşembe sabahı yaptığı açıklamada, “Yalnız olmadığımız için çok müteşekkiriz,” dedi.
Orban’dan cevap
Toplantıdan ayrılırken Orban eleştirilere yanıt verdi.
“İzolasyon Avrupa Birliği ile ilgilidir. Avrupa Birliği kendisini ABD’den izole etti, ticaret savaşı nedeniyle Çin’den izole etti ve yaptırım politikası nedeniyle Rusya’dan izole etti,” dedi.
“Dolayısıyla burada izole edilen biri varsa o da Avrupa Birliği’dir. Macaristan’ın her üç yönle de iyi ilişkileri var, bu yüzden hiç izole değiliz.”
Orban, Ukrayna’ya askeri ve mali yardımın artırılmasının blok için “çok fazla” olduğunu söyledi. ABD’nin “gelecekte bunun bir parçası olmayacağı” uyarısında bulundu.
Orban, Zelenskiy ile gerginlikler ve kamuoyu önünde tartışmalarla karakterize olan kişisel ilişkisi hakkında bir soru üzerine şunları söyledi: “O Ukrayna’nın cumhurbaşkanı ve ben egemen ülkelerin tüm liderlerine saygı duyuyorum, dolayısıyla ona da saygı duyuyorum.”
Zelenskiy’nin müzakereleri yürütmek için “doğru kişi” olup olmadığı sorusuna Orban cevap verdi: “Biliyorsunuz, o Ukrayna’nın lideri.”
AB liderlerinin Brüksel’deki zirvesi Orban’ın veto kararıyla sona erdi

Macaristan Başbakanı, bloğun Kiev’e devam eden desteklerine ilişkin açıklamalardan uzak durdu.
Avrupa Konseyi’nin Perşembe günü AB liderlerinin katılımıyla düzenlediği Ukrayna’nın geleceği ve Avrupa’nın güvenliği konulu zirvede Macaristan Başbakanı Viktor Orban, diğer 26 liderden ayrı yönde hareket ederek Ukrayna ile ilgili maddelere karşı çıkıp ‘veto’ kararı aldı.
Bu sonuçta Konsey’de alınan kararlar, diğer 26 üye ülkenin temsilcileri tarafından zorunlu olarak kabul edildi.
Liderler, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in silahlanmaya yönelik çağrılarına atıfta bulunurken, bloğun kolektif savunmasının güçlendirilmesini kapsayan tüm kararlarda uzlaşı sağladı.
Zirve sonrası hazırlanan ortak bildirgede geçen Ukrayna’ya daha fazla yardım taahhüdü verilmesi ve “güç yoluyla barış” stratejisi, neredeyse iki yıldır Kiev’e gönderilmeyi bekleyen 6,6 milyar euroluk (yaklaşık 259 milyar TL) fonu defalarca kez veto etmiş Orban’ı aynı karara yöneltti.
Zirve, başlangıçta ABD ile Rusya arasında devam eden Ukrayna savaşıyla ilgili görüşmelere alternatif oluşturulması amacını taşıyordu ve AB’nin kısa vadede Ukrayna’ya yardımlarını artırma ve uzun vadede kendini savunabilmesi için stratejik özerkliğini sağlama isteğinin ortak bir göstergesi olarak çerçevelenmişti.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy, Perşembe günü AB liderleri ve NATO Genel Sekreteri ile Brüksel’de yaptığı görüşmenin ardından, Ukraynalı ve Amerikalı yetkililerin önümüzdeki hafta Suudi Arabistan’da bir araya geleceklerini doğruladı.
Bu, geçen hafta Oval Ofis’te Zelenskiy ile ABD Başkanı Donald Trump arasında yaşanan gerginliğin ardından iki taraf arasındaki ilişkilerde bir yumuşama işareti olarak değerlendirilebilir.
Avrupa Konseyi: ‘Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü saldırgan savaş AB için varoluşsal bir tehdit’

Zirvede, Avrupa Birliği’nin (AB) kıtanın ve vatandaşların güvenliğini sağlamada gerekli araç ve finansmanı ‘hızla’ harekete geçireceği bildirildi.
AB liderlerinin bir araya geldiği Brüksel’deki Avrupa Konseyi binasında, Perşembe günü, birliğe katılmaya aday bir ülke olan Ukrayna’nın geleceği ve Avrupa’nın güvenliği görüşüldü.
Avrupa Konseyi’nin resmi internet sitesi üzerinde yayınlanan sonuç bildirgesinde, alınan kararlara yer verilirken, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü “saldırgan savaşın”, AB için “varoluşsal bir tehdit” olduğu belirtildi.
Zirvede, kıtanın ve vatandaşların güvenliğini sağlamada gerekli araç ve finansmanın “hızla” harekete geçirileceği bildirildi.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından Mart 2022’de, Fransa’nın Versay kentinde yapılan zirvede kabul edilen Versay Bildirgesi’ne atıf yapılırken, Konsey, Avrupa’nın kendini savunmada daha egemen, daha sorumlu, halihazırda var olan ve gelecekteki tehditleri ve zorlukları aşmada daha donanımlı hale gelmesini vurguladı.
Bu doğrultuda, bloğun genel savunma ve hazırlığını artıracağı, stratejik bağımlılıklarını azaltacağı, kritik kabiliyetlerdeki eksikliklerini gidereceği, savunma sanayii teknolojilerini ve endüstriyel altyapısını güçlendireceği, ihtiyaç duyulan araçların hızlandırılmış bir tempoyla tedarik edileceği aktarıldı.
Bu adımların, Avrupa’nın sanayi ve teknoloji sektörlerindeki rekabet gücünü artırmaya katkı sağlayacağı öngörülüyor.
Savunmaya ‘bütçe serbestisi’ önerisi
Konsey, Avrupa’nın güvenliğine ve savunmasına yönelik harcamaların önemli ölçüde arttırılması gerekliliğinin altını çizerken, Brüksel’deki zirveden 13 maddelik bir harita çıkarıldı:
a) Avrupa Komisyonu’nun “İstikrar ve Büyüme Paktı” (Stability and Growth Pact – SGP) kapsamında yer alan geçici bütçe serbestisi maddesinin koordineli bir şekilde etkinleştirilmesine ilişkin önerisi, Konsey tarafından “memnuniyetle” karşılandı. Ayrıca, ülkelerin savunma harcamalarını kolaylaştıracak ek önlemlerin incelenmesi talep edildi.
SGP, üye ülkelerinin aşırı bütçe açıkları ve kamu borçlanmasını kontrol altında tutmalarını sağlamak amacıyla oluşturulmuş bir bütçe disiplini mekanizması. Geçici bütçe serbestisi maddesi ile ekonomik krizler, büyük savaşlar veya pandemiler gibi olağanüstü durumlarda SGP, geçici süreliğine askıya alınıyor.
Ek kaynaklar
b) Konsey tarafından Komisyon’a, AB genelinde savunmaya ayrılacak ek finansman kaynaklarının önerilmesi çağrısında bulundu. Üye devletler arasında ayrımcılık yapmama ve eşit muamele ilkeleri doğrultusunda yeni teşvikler sunulması istendi.
c) Komisyon’un AB bütçesiyle hazırlanacak yaklaşık 150 milyar euroluk (yaklaşık 5,8 trilyon TL) kredi önerisi not edildi ve Konsey’in ‘acil’ incelemesine sunuldu.
d) Avrupa Yatırım Bankası’nın (EIB), güvenlik ve savunmaya yönelik desteği arttırma planları “memnuniyetle” karşılanırken, Banka’ya mevcut kredi uygulamalarını gözden geçirmesi çağrısı yapıldı.
e) Savunma sanayisi için özel finansmanın harekete geçirilmesinin önemi vurgulandı ve Komisyon’dan, yatırımcıların teşvik edileceği modelleri değerlendirmesi talebinde bulunuldu.
Doğu sınırlarına özel önem
f) Ukrayna’da dördüncü yılına giren savaştan çıkarılan dersler doğrultusunda, AB düzeyinde öncelikli eylem alanları olarak hava ve füze savunması, topçu sistemleri, hassas vuruş yetenekleri, füze ve mühimmat, insansız hava araçları (İHA) ve anti-İHA sistemleri, uzay ve kritik altyapının korunması, askeri hareketlilik, siber güvenlik, yapay zeka ve elektronik harp gibi konular belirlendi.
g) AB’nin tüm kara, hava ve deniz sınırlarının savunulmasının önemine dikkat çekilirken, Rusya ve Belarus’tan gelen tehditlere karşı doğu sınırlarına özel önem verilmesi gerektiği belirtildi.
h) AB’nin diğer sınırlarındaki tehditlerin de eşit derecede öneme sahip olduğu vurgulandı.
i) Taleplerin, gereksinimlerin sistematik bir şekilde birleştirilmesi ve uyumlu hale getirilmesi, ortak tedarik süreçlerinin hızlandırılması, savunma sanayisinde ortak iş birliklerine girişilmesinin altı çizildi.
j) Avrupa Savunma Ajansı’nın (European Defence Agency – EDA), Avrupa Komisyonu ve üye devletlerle süreci gözden geçirmesi istendi.
k) Avrupa Savunma Sanayii Programı (European Defence Industry Programme – EDIP) müzakerelerinin hızla tamamlanması için yasa koyuculara çağrıda bulunuldu.
2025 yılında yasalaşması istenen EDIP kapsamında Avrupa Komisyonu, yeni savunma fonları tahsis etmeyi planlıyor. Bu girişimle Avrupa’nın savunma sanayisini daha bağımsız, rekabetçi ve güçlü hale getirilmesi amaçlanıyor.
l) Avrupa Savunma Fonu (EDF – European Defence Fund) aracılığıyla AR-GE faaliyetlerinin desteklenmeye devam edilmesine vurgu yapıldı.
Fon, AB’nin 2017 yılında önerdiği, 2021-2027 yıllarında 8 milyar euroluk (yaklaşık 314,2 milyar TL) bütçeyle uygulamaya koyduğu, savunma teknolojileri ve sanayisini güçlendirmek amacıyla oluşturduğu bir finansman programı.
m) Savunma sanayisinde yasal ve idari engellerin hızla kaldırılması için bürokrasinin hafifletilmesi talep edildi. Bu doğrultuda Komisyon’a ve ülkelere, savunmaya özel esneklik sağlayacak bir paketin sunulması çağrısında bulunuldu.
Ayrıca, AB üyesi olmayan fakat benzer görüşteki ortaklarla iş birliğinin güçlendirilmesi istendi.
Almanya’da hükümeti devirmeyi planlayan aşırı sağcı 5 kişiye hapis cezası
Savcılar, sanıkların eski Sağlık Bakanı Karl Lauterbach’ı kaçırmayı planladıklarını belirtti.
Almanya’da bir mahkeme, darbe yoluyla hükümeti devirmeyi planladıklarına hükmettiği aşırı sağcı beş kişiye hapis cezası verdi.
Sanıklar, Almanya’nın eski Sağlık Bakanı Karl Lauterbach’ı kaçırmayı planlıyordu. Ayrıca, ülke çapında elektrik kesintilerine yol açma niyetindeydiler.
“Vereinte Patrioten” (Birleşik Vatanseverler) adlı bir örgütün kurucusu veya üyesi olmaktan ve Alman hükümetine karşı eylemler planlamaktan suçlu bulundular.
Perşembe günü Koblenz Yüksek Bölge Mahkemesi, yaşları 46 ile 58 arasında değişen dört erkekten oluşan elebaşlarını beş yıl dokuz ay ile sekiz yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırdı.
Beşinci sanık olan 77 yaşındaki kadın ise iki yıl 10 ay hapis cezası aldı. Gizlilik nedeniyle isimleri açıklanmadı. Cezalar, Mayıs 2023’te başlayan davada sona gelindiğini işaret ediyor.
Savcılar duruşma sırasında sanıkların Almanya’nın savaş sonrası Anayasasının meşruiyetini reddeden Reichsbürger (Reich Vatandaşları) hareketiyle de bağlantıları olduğunu söyledi.
Sanıkların darbe girişiminde bulunacaklarına yönelik hiçbir belirti yoktu, ancak savcılar grupta dönen silah ve para akışının, onları “planlarını uygulamak isteyen tehlikeli suçlular” şeklinde gösterdiğini açıkladı.
Ayrı bir davada, Aralık 2022’de 25 kişi yerel bir örgütün parçası olarak hükümeti devirmeyi planladıkları gerekçesiyle tutuklandı. Sanıklar arasında aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin bir üyesi de vardı.
Berlin, yıllardır aşırı sağcıların yarattığı tehdidin arttığı konusunda uyarılarda bulunuyor ve bu tür grupların üzerine gidiyor.
AB-ABD ticaret kavgası: Trump’tan tarım ürünleri ithalatı için yeni gümrük vergisi

Nisan ayından itibaren gıda ithalatı için yeni bir gümrük vergisi rejimi öngören Donald Trump’a göre, ABD dışından gelen hiçbir tarım ürünü yerel olarak üretilen mallarla rekabet edemeyecek.
İktidara geldiğinden bu yana Kongre’de yaptığı ilk ortak konuşmada ticaret politikasını özetleyen ABD Başkanı Donald Trump, ithal ürünlere yönelik gümrük vergilerinin Amerikalı çiftçilere büyük fayda sağlayacağını vurguladı.
Trump, “Çiftçiyi seviyorum. Artık ABD’deki iç pazarımıza satacağız çünkü kimse sizinle rekabet edemeyecek,” diyerek, tarımsal ithalata yönelik gümrük vergilerinin kısa bir ayarlama döneminin ardından 2 Nisan’da yürürlüğe gireceğini belirtti.
AB Tarım Komiseri Christophe Hansen Euronews’e verdiği son röportajda, ABD’nin gümrük vergileri konusunda artan endişeleri kabul etti ve olası zararlara karşı AB’den daha fazla ticari aktivizm çağrısında bulundu.
Hansen şarap, alkollü içkiler ve süt ürünleri gibi bazı Avrupa tarım ürünlerinin özellikle stratejik olduğuna ve korunması gerektiğine dikkat çekti.
Hansen, “Eğer ABD bu tür ürünleri hedef alırsa, [AB-Mercosur anlaşması sayesinde] ürünlerimizi satmak için alternatif yollara sahip olacağız ve [çiftçilerimiz için] istikrar sağlayacağız,” dedi.
Gıda güvenliği iddiaları
Trump, yabancı tarım ürünlerinin tüketiciler için güvensiz olduğunu ve ABD standartlarını karşılamadığını iddia etti.
“Denetlenmiyorlar. Çok kirli ve iğrenç olabilirler ve içeri girip Amerikalı çiftçilerimize zarar veriyorlar,” dedi.
Bu yorumlar, titiz gıda güvenliği standartlarıyla gurur duyan ve bunları bir mükemmellik noktası olarak sık sık vurgulayan AB’ye doğrudan meydan okuma olarak görülebilir.
Euronews’e konuşan bir Avrupa Komisyonu sözcüsü, “Birçok AB ülkesinin gastronomisi, ürünleri ve gıda mirası küresel olarak tanınmakta ve dünyanın en iyileri olarak övülmektedir,” dedi ve gıda ürünlerinin mükemmelliği ve itibarı sayesinde AB’nin bu ürünlerin dünyadaki en büyük ihracatçısı olduğunu ekledi.
Sözcü ayrıca altmış yılı aşkın bir süredir yürürlükte olan katı kurallar ve yüksek standartlar sayesinde AB’nin gıda güvenliği alanında dünya lideri olduğunu vurguladı.
“Sıkı kontroller ve izlenebilirlik sistemleri tüm üretim zincirini izleyerek en üst güvenlik seviyelerini koruyor,” diye devam eden sözcü, üye devletler tarafından her yıl 5 milyondan fazla resmi kontrol yapıldığını belirtti.
AB, kısa bir süre önce sunduğu Tarım ve Gıda Vizyonu’nda, gıda güvenliği standartlarının sıkı bir şekilde uygulanması ve kontrol edilmesinin ticaret politikasında müzakere edilemez bir öncelik olmaya devam ettiğini bir kez daha teyit etti.
Güncellenen tarımsal gıda stratejisinin bir parçası olarak AB, Avrupa ihracatını teşvik etme ve savunma konusunda daha iddialı olma sözü verirken, özellikle pestisit kullanımı ve hayvan refahı konularında ithal ürünler için üretim standartlarını güçlendirdi.
AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, Mercosur anlaşmasıyla ilgili olarak milletvekillerinin katıldığı bir oturumda, “sağlık ve tüketicinin korunmasının hiçbir ticaret görüşmesinde müzakere konusu olmadığını ve olmayacağını” belirterek bu duruşu pekiştirdi.
Devam eden ticaret kavgası
Son gerginlikler, Trump’ın görevdeki ilk dönemine kadar uzanan mevcut bir ticaret anlaşmazlığına ekleniyor.
ABD’nin 2017 yılında İspanyol siyah zeytinine gümrük vergisi getirmesi,AB’nin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ-WTO) nezdinde bu uygulamaya itiraz etmesine yol açmıştı.
Dört yıl süren hukuki mücadele, Kasım 2021’de ABD’nin DTÖ kurallarını ihlal ettiğine hükmeden bir kararla sonuçlandı.
Buna rağmen AB, ABD’nin sorunu henüz çözmediğini savunuyor ve 35 milyon dolarlık misilleme gümrük vergisi için DTÖ’den onay talep etti.
AB’nin potansiyel hedefler listesi, ticareti sekteye uğratmaktan kaçınmak için yakından korunan bir sır olarak kalmaya devam ediyor.
Ancak geçmişteki anlaşmazlıklara bakıldığında AB’nin siyasi açıdan hassas ürünleri vurmaktan çekinmediği görülüyor.
Daha önceki ticaret savaşlarında AB, her ikisi de Cumhuriyetçilerin kalelerinde üretilen burbon ve Harley-Davidson motosikletlerine gümrük vergisi uygulayarak stratejik misilleme yapmaya hazır olduğunu göstermişti.
Brüksel’deki zirve öncesinde Ukrayna’nın ABD ile ilişkileri ‘olumlu’

Volodimir Zelenskiy, ABD’nin Ukrayna ile istihbarat paylaşımını durdurduğunu açıklamasının ardından, tarafların yeni bir toplantı üzerinde çalıştığını duyurdu.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, Çarşamba günü yaptığı açıklamada Washington-Kiev görüşmelerinin ‘olumlu yönde’ seyrettiğini ve tarafların yeni bir toplantı üzerinde çalışmaya başladığını belirtti.
Sosyal medya platformu X’te yayınladığı gönderide Zelenskiy, Ukrayna Genelkurmay Başkanı Andriy Yermak’ın, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ile telefonda görüştüğünü, “önümüzdeki hafta bazı sonuçlar görmeyi umduğunu” yazdı.
Ayrı bir paylaşımda telefon görüşmesini doğrulayan Yermak, Waltz ile “adil ve kalıcı bir barışa doğru atılacak adımları değerlendirdiklerini”, ABD ile Ukrayna arasındaki ikili ilişkilerde “mevcut pozisyonların uyumlu hale getirilmesi” noktasında fikir alışverişinde bulunduklarını sözlerine ekledi.
Zelenskiy ayrıca Perşembe günü Brüksel’de yapılacak “Ukrayna” zirvesi öncesinde “çok sayıda uluslararası çalışmalarda bulunduklarını” vurguladı. Hollanda, Portekiz, Slovenya ve Almanya liderleriyle görüşerek destekleri için teşekkür etti.
Öte yandan, Ukrayna’nın Rus işgalcileri hedef almasında yardımcı olan hayati bilgi akışı, ABD’nin “istihbarat paylaşımını durdurma” kararıyla kesilmiş oldu.
Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Bir adım geri attık ve bu ilişkinin tüm yönlerini duraklatıp gözden geçiriyoruz,” dedi.
Fakat Trump yönetiminin yetkilileri, Çarşamba günü Washington ile Kiev arasındaki olumlu görüşmelerin, bunun “kısa süreli bir kesinti olabileceği” anlamına geldiğini belirtti.
CIA Direktörü John Ratcliffe, söz konusu kesintiyi bir tür “duraklama” olarak tanımlayıp, Trump ile Zelenskiy arasında geçen hafta Oval Ofis’te gerçekleşen gerilim dolu toplantının ardından bu kararın alındığını söyledi.
Ratcliffe, “Askeri cephede ve istihbarat cephesinde, bunun gerçekleşmesine izin veren duraklamanın ortadan kalkacağını düşünüyorum,” diye ekledi.
ABD tarafından sağlanan istihbaratın, Ukraynalı birliklerin ikmal hatlarına ve Rusya içine seçici bir şekilde saldırmasına olanak tanıyarak Moskova güçlerinin ilerleyişini gereksiz yere harcamadan yavaşlatması açısından kritik önem taşıdığı düşünülüyor.
Trump’ın Ukrayna’ya askeri yardımı durdurmasının ardından gelen bu karar, ABD’nin yakın müttefikleriyle olan ilişkilerinin dönüşümünün bir başka işareti olarak yorumlanıyor.
Avrupa Merkez Bankası Haziran ayından bu yana altıncı kez faiz indirdi
Avrupa Merkez Bankas (ECB), enflasyonun yüzde 2’ye yaklaşması ve büyümenin zayıf kalması ardından, gösterge faiz oranını çeyrek puan düşürerek yüzde 2,5’e çekti.
Avrupa Merkez Bankası (ECB), Perşembe günü Mart ayı toplantısında analistlerin beklediği gibi faiz oranlarını düşürdü.
Mevduat kolaylığı, ana refinansman operasyonları ve marjinal borç verme kolaylığı faiz oranları 12 Mart 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sırasıyla yüzde 2,50, yüzde 2,65 ve yüzde 2,90’a düşürülecek.
Ana refinansman operasyonlarının faiz oranı, bankaların ECB’den bir haftalığına borç aldıklarında ödedikleri oran iken, mevduat kolaylığının faiz oranı bankaların Eurosystem’e gecelik mevduat yapmak için kullanabilecekleri orandır.
Marjinal borç verme kolaylığı oranı ise, bankalara Eurosystem’den gecelik kredi imkanı sunmaktadır.
ECB’den yapılan açıklamada, “Faiz indirimleri yeni borçlanmayı firmalar ve hane halkları için daha ucuz hale getirdiğinden ve kredi büyümesi arttığından, para politikası anlamlı bir şekilde daha az kısıtlayıcı hale geliyor,” denildi.
“Aynı zamanda, finansman koşullarındaki gevşemenin önündeki engellerden biri de geçmişte yapılan faiz artışlarının hala kredi stoğuna yansıması ve genel olarak kredilerin düşük kalmasıdır. Ekonomi devam eden zorluklarla karşı karşıya ve personel büyüme tahminlerini 2025 için yüzde 0,9’a, 2026 için yüzde 1,2’ye ve 2027 için yüze 1,3’e indirmiştir.”
İnatçı enflasyon
Karar, Şubat ayında Euro bölgesinde enflasyonun yüzde 2,3’lük tahminin üzerinde yüzde 2,4’e gerilemesinin ardından geldi.
Fiyat baskıları ECB’nin yüzde 2’lik hedefine yaklaşırken, toplamda yıllık yüzde 3,7’ye ulaşan hizmet enflasyonu ağırlıklı olarak artışa neden oldu.
Aylık bazda tüketici fiyatları da Ocak ayına göre yüzde 0,5 artarak Nisan 2024’ten bu yana görülen en yüksek artışa ulaştı.
İleriye bakıldığında, ABD ile bir ticaret savaşı olasılığı bu toplamların yükselme ihtimalini artırıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, AB ithalatına yüzde 25 gümrük vergisi getirme tehdidinde bulunurken, AB de kendi vergileriyle misilleme yapacağı uyarısında bulundu.
Euro Bölgesi’nin ekonomik geleceğini zorlaştıran bir diğer faktör de Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı.
Yeni ABD yönetiminin AB’ye verdiği askeri desteği geri çekmesiyle birlikte üye devletler kendi askeri bütçelerini arttırmak zorunda kalarak harcama ve borç seviyelerini yükseltiyor.
Tekleyen büyüme
Politika yapıcılar bu riskleri yönetirken, Euro Bölgesi genelinde büyümenin yetersiz olduğunun da bilincinde.
AB İstatistik Ofisi Eurostat’a göre 2024’ün son çeyreğinde mevsimsellikten arındırılmış GSYH Euro bölgesinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1, AB’de ise yüzde 0,2 arttı.
Capital Economics’in baş Euro bölgesi ekonomisti Jack Allen-Reynolds, “Euro bölgesi ekonomisi 4. çeyrekte daha önce düşünülenden biraz daha iyi bir performans gösterdi, ancak büyüme hala son derece zayıftı ve ilk işaretler 2025’e yavaş bir başlangıç yapıldığını gösteriyor,” dedi.
“Kilit nokta, yüzde 0,1’lik bir genişlemenin heyecan duyulacak bir şey olmadığıdır,” diye ekledi.
Atlantik ötesinde, ABD Merkez Bankası bir sonraki para politikası kararını 19 Mart’ta verecek.
ABD’de faiz oranlarının 2025 yılında iki ya da üç kez düşürüleceği tahmin ediliyor, ancak bu hamleler yılın ilerleyen dönemlerinde de gelebilir.
Polonya Cumhurbaşkanı Duda: ‘NATO üyeleri askeri harcamalarını en az yüzde 3’e çıkarmalı’

Mark Rutte’nin daveti üzerine Brüksel’deki NATO karargahını ziyaret eden Polonya Cumhurbaşkanı, ABD ve Ukrayna’nın müzakerelere geri dönmesini umuyor.
Lahey’deki NATO zirvesi öncesinde yapılan istişarelerin bir parçası olarak Perşembe günü NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin ziyareti üzerine Brüksel’e gelen Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, ittifaktaki ülkelere ‘yüzde 3’ çağrısı yaptı.
Bu, ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılalarının (GSYH) yüzde 3’üne denk gelen payı askeri harcamalara ayırmaları gerektiği anlamına geliyor.
Hem ABD Başkanı Donald Trump hem de Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ile iyi ilişkileri olan Duda’nın, Washington’daki kriz sonrası Brüksel’e davet edilmesi “tesadüf” değildi.
Rutte, “Hollanda Başbakanı iken Başkan Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk dört yılında olduğu gibi Cumhurbaşkanı Duda da Trump ile yakın bir şekilde çalışıyor. Avrupa’da, Atlantik Okyanusu’nun diğer kıyısındaki müttefiklerimizle kolayca irtibata geçebilen deneyimli liderlere sahip olmamız iyi bir şey ve Duda geçtiğimiz günlerde Washington’u ziyaret etti. Ben de Trump ile geçen hafta telefonda görüştüm. Adım adım ilerliyoruz, fakat diyaloğun kurulmasında, ittifak içindeki dostların yoğun istişarelerde bulunması önemli,” dedi.
“ABD ile Ukrayna arasında bir anlaşmaya varılacağı konusunda hala umutluyum,” diye ekledi.
Polonya Cumhurbaşkanı da tıpkı Rutte gibi ABD ile Ukrayna’nın müzakerelere geri dönmesini umuyor ve diyaloğun “mümkün” olduğunu düşünüyor.
Euronews’ün, Ukrayna’ya barış gücü birliklerinin gönderilmesine ilişkin sorusu karşısında Duda, bu olası girişimi destekleyip desteklemediğine ilişkin bir detay vermezken, bunun yerine olası farklı senaryolar üzerinde konuştu.
“Her iki tarafın, Birleşmiş Milletler (BM) barış gücünün bölgeye sevk edilmesine yönelik bir anlaşmaya varacağını göz ardı edemem. Unutmayalım ki bu aynı zamanda Rusya’nın da kabul etmesinin gerekliliğine inandığım bir şey. Bu noktada çeşitli ülkeler, birliklerini bu barış gücüne aktarabilir.”
Duda, bu ihtimalin “gerçekten uygulanabilir bir çözüm olacağını” da sözlerine ekledi.
Polonya Cumhurbaşkanı ayrıca, Lahey’de yapılacak bir sonraki NATO zirvesinde görüşülmek üzere, savunma harcamalarının yüzde 2’den yüzde 3’e çıkarılması için bir teklifte bulundu.
X’teki gönderisinde, “Bir yıl önce Beyaz Saray’da NATO müttefiklerinin savunma harcamalarını GSYH’nin en az yüzde 3’üne çıkarmalarını önerdim. Bugün bu konuda NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’ye bu konuda resmi bir talepte bulundum. Umarım bu karar tüm NATO üyeleri tarafından alınır ve Lahey’deki zirve başarılı olur. Güvenlik en önemli meseledir ve güvenlikle ilgili kararlar derhal alınmalıdır,” diye yazdı.
Varşova son birkaç yıl içinde savunma ve güvenlik harcamalarını neredeyse yüzde 5’e çıkardı ve Mark Rutte’nin de belirttiği gibi şu an ittifak içinde “lider” konumda.
Litvanya’da bir yayınevi, JD Vance’in anı kitabını satıştan kaldırdı

Litvanyalı bir yayınevi, JD Vance’in tartışmalı anı kitabı ‘Hillbilly Elegy’yi satıştan çekti.
Litvanyalı yayınevi Sofoklis, Salı günü ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in anı kitabı Hillbilly Elegy’nin satışının durduracaklarını açıkladı.
Kararın, ABD hükümetinin Ukrayna’ya yapılan yardımları askıya alması nedeniyle alındığı bildirildi.
Yayınevinin Facebook hesabından yapılan açıklamada, yasağın, “ABD’nin Ukrayna’ya yönelik dış politikası değişmediği sürece” devam edeceği belirtildi.
“Sizi Ukrayna’yı desteklemeye, Sofoklis ve diğer yayınevleri tarafından yayınlanan Ukraynalı yazarların kitaplarını okumaya ve Ukrayna’ya bağış yapmaya davet ediyoruz.”
Sofoklis’in Vance’in kitabını raflardan kaldırma kararını olumlu bulanlar gibi tahmin edileceği üzere eleştirenler de vardı.
Bir kullanıcı, “İnanılmazsınız. Tüm Ukraynalılar adına teşekkür ederim,” diye yazarken, bir başkası şöyle dedi: “Bu, yayıncılık dünyasının artık fikir çeşitliliğini desteklemediği anlamına mı geliyor? Kitaplar artık sadece içerikleri ‘doğru’ ideolojiye uygunsa mı yayınlanacak?”
ABD bu hafta başında Ukrayna’ya sağlanan istihbaratı durdurma kararı aldı. Bu adım, Beyaz Saray’da Ukrayna Cumhurbaşkanı ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki gerilim dolu toplantının ardından geldi.
Vance’in ABD’nin müttefiklerine yönelik davranışları ve yorumları Avrupa’da eleştiri konusu oldu. Oval Ofis’teki görüşmede Ukrayna liderine olan tavrı nedeniyle zorbalıkla suçlandı.
Vance, anılarını 2016 yılında yayınladı. Politikacı olmadan önce yazdığı “Hillbilly Elegy” kitabında, Ohio’daki hikayesini ele alırken, kültürel değerlere odaklanıyor.
RUM BASINI
07.03.2025
Cenevre’de Beşli Konferans için davetler gönderildi: İşte Rum basının öne çıkan başlıklar
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum lider Nikos Hristodulidis’e 17-18 Mart’ta Cenevre’de düzenlenecek gayrıresmi beşli konferans için davet mektubu gönderdi. Hristodulidis, “Uzlaşılmış çözüm dışında hiçbir şeyi görüşmeyeceğiz” derken, Tatar’ın ise farklı bir çerçevede ısrar ettiği yorumları yapıldı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’e, 17-18 Mart tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirilecek gayrıresmi beşli konferans için davet mektubu göndermesi Rum basınında da geniş yer buldu.
Fileleftheros ve diğer gazeteler, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a, beşli konferansa katılmaları için resmi davet mektubu gönderdiğini, Hristodulidis’in dün yaptığı açıklamayla daveti doğruladığını yazdılar.
Gazete: “Yeni Dinamizm İçin Başlangıç Noktası – BM Genel Sekreteri Liderlerden Ne İstiyor, Cenevre Öncesinde Her Biri Farklı Görüşte” başlıkları altında verdiği haberinde, Guterres’in Cenevre görüşmesi için liderlere gönderdiği davet mektubuna dayanarak, Genel Sekreter’in görüşmeye “olumlu bir havayla yaklaştığı” iddiasında bulundu.
Gazete, Guterres’in mektubunda, “Cenevre’deki üç görüşmeden, özellikle de 18 Mart’taki görüşmeden elle tutulur bir sonuç çıkmasını beklediği izleniminin oluşmasına izin vererek, taraflardan ne beklediğinin işaretini verdiğini” iddia etti.
Guterres’in mektubunda “Cenevre’deki gayrıresmi toplantının amacının, Kıbrıs sorununun gelecekteki gidişatı için özlü bir görüşme gerçekleştirilmesi olduğunu, BM’nin Kıbrıs sorununda ileri gidilebilmesi amacıyla Kıbrıs’taki liderleri desteklemeyi taahhüt ettiğini ve görüşmelerin, gelecek için daha olumlu bir dinamiğin başlaması amacıyla diyaloğun yenilenmesi amacını güttüğünü” vurguladığını aktaran gazete, Cenevre’de 17 Mart’ta yemek ve 18 Mart tarihinde ise ikili görüşme ve beşli konferansın gerçekleştirilmesinin planlandığını hatırlattı.
HRİSTODULİDİS UZLAŞILMIŞ ÇÖZÜMDEN BAŞKA BİR ŞEY GÖRÜŞMEYECEĞİNİ AÇIKLADI
Gazete haberinin devamında, Rum lider Hristodulidis’in dün mektubu almasının ardından yaptığı açıklamada, “uzlaşılmış çözümün dışında hiçbir şeyi görüşmeyeceği” mesajını verdiğini aktardı.
Habere göre Hristodulidis açıklamasında, “Cenevre’de olumlu bir sonuç çıkması için hazırlık yaptığını” belirterek, “Hedefimiz, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden, uzlaşılmış çerçeve temelinde yeniden başlamasıdır. Başka bir şeyi görüşmeyiz” şeklinde konuştu.
Hristodulidis: “Yukarıda belirttiğim çerçeve dahilinde elimizden geleni yapacağız. Başka herhangi bir çözüm şeklini ya da işgali sağlamlaştırmayı amaçlayan herhangi bir eylem veya önlemi ya da Kıbrıs sorununa farklı şekilli bir çözüm altyapısının oluşturulmasını görüşmeyiz” ifadelerini kullandı.
Gazete, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamalarını da okuyucuya yansıttığı haberinde, Tatar’ın çerçeve dışında hareket etmekte ve tüm süreci zora sokmakta ısrar ettiği yorumunda bulundu.
ELAM DIŞINDAKİ PARTİLER HRİSTODULİDİS’LE CENEVRE’YE GİDİYOR
Gazete haberinin devamında ise, Hristodulidis’in son gerçekleştirilen Ulusal Konsey toplantısında Rum siyasi parti liderlerine, kendisiyle Cenevre’ye gelmeleri davetinde bulunduğunu, bu davetin ELAM dışındaki tüm partilerce kabul edildiğini yazdı.
Haberde, ELAM’ın Cenevre’ye gitmeyeceği belirtilirken, Kıbrıs Rum siyasi partilerinin aksine hiçbir Kıbrıs Türk siyasi partinin Cenevre’ye “gelmeyecek gibi gözüktüğünü” yazdı.
Gazete, CTP Başkanı Tufan Erhürmanın “herhangi bir davet almadıklarını” söylediği dünkü açıklamalarına da yer verdi.
Diğer gazeteler ise konuya ilişkin haberlerini şu başlıklarla yansıttılar:
ALİTHİA: ELAM Hariç Hepsi Cenevre’ye Gidiyor – Diğer Tarafta Erhürman Tatar’ı Kendilerini Davet Etmemekle Suçluyor – Tatar Yine AB’de İki Ayrı Devlet Hayali Kuruyor
HARAVGİ: Başkan, İşgalin Sağlamlaşmasını Amaçlayan Çözüm Şekillerini Görüşmeyeceğini Açıkladı – Ersin Tatar’da Beşli Konferansa Resmen Davet Edildi
POLİTİS: Beşli Konferansa İlişkin Başkanlık Endişeleri – Çerçeve Temelinde Diyalog
Rum Dışişleri Bakanı Kombos ABD Dışişleri Bakanı Rubio’yla telefon görüşmesi gerçekleştirdi
Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi. Görüşmede Ukrayna, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve savunma işbirliği gibi konular ele alındı.

Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’yla dün bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Fileleftheros gazetesi, Dışişleri Bakanı Kombos’un, ABD’li mevkidaşıyla dün akşamüzeri ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdiğini yazdı.
Gazete, görüşmeye ilişkin elde ettiği bilgilere dayandırarak verdiği haberinde, yaklaşık yarım saat süren Kombos-Rubio görüşmesinde ABD Dışişleri Bakanı Rubio’nun, ABD ile Güney Kıbrıs arasındaki işbirliğinin olduğu şekilde devam etmesi yönündeki arzusunu dile getirdiğini yazdı.
Görüşmede Ukrayna, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Suriye’deki durum gibi birçok konunun gündeme geldiğini belirten gazete, Rubio’nun, Güney Kıbrıs’ın Filistin’e yönelik yardımlar konusunda gösterdiği tutum sebebiyle teşekkürlerini de yinelediğini yazdı.
Habere göre görüşmede enerji konusu, savunma alanında işbirliği ve diğer ikili konular da ele alındı.
Kazakistan Dışişleri Bakanı Nurtileu’dan “Tarihi” Güney Kıbrıs ziyareti
Kazakistan Dışişleri Bakanı Murat Nurtileu, Güney Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ilk resmi ziyarette Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le bir araya geldi. Görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ele alınırken, ziyaretin Türkiye ile Kazakistan arasında diplomatik gerilime yol açtığı iddia edildi.
Kazakistan Dışişleri Bakanı Murat Nurtileu, Güney Kıbrıs’a gerçekleştirdiği resmi ziyaret çerçevesinde dün Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le görüştü.
Fileleftheros gazetesi, Kazakistan Dışişleri Bakanı Murat Nurtileu’nun Güney Kıbrıs’a ilk resmi ziyaretine dün Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le görüşerek başladığını yazdı.
Gazete, Hristodulidis’in Nurtileu’yla görüşmesi sırasında, Nurtileu’nun Güney Kıbrıs ziyaretini “tarihi bir ziyaret” şeklinde nitelendirdiğini belirterek kendisinin de dışişleri bakanı olduğu dönemde Kazakistan’ı ziyaret ettiğini ve iki ülke arasında çifte vergilendirmeden kaçınma anlaşması imzalandığını hatırlattığını aktardı.
Hristodulidis ayrıca, Kazakistan’la ilişkileri güçlendirmeye hazır olduklarını, doğrudan uçuşların gerçekleştirilmesi ihtimalinin ise bu duruma katkı sağlayacağını ifade etti.
Gazete, Nurtileu’nun bugün de Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos’la görüşeceğini belirtirken, Nurtileu’nun ziyaretinden Türkiye’nin rahatsızlık duyduğunu iddia etti.
Haberde, Nurtileu’nun Güney Kıbrıs ziyaretinin, Türkiye’nin Kazakistan devlet uçağının Türkiye hava sahasından geçmesine izin vermemesi ve Nurtileu’nun özel havayolu uçuşuyla Güney’e gitmek zorunda kalması sebebiyle geç başladığı iddiasında bulunulurken Türkiye’nin ayrıca, Kazak bakanın Ankara ziyaretinin iptal edildiğini de Kazakistan makamlara bildirdiği savunuldu.
Güney Kıbrıs Gümrüğü, KKTC kumarhanelerinden kazanılan nakit paraları kabul ediyor
Güney Kıbrıs Gümrük Dairesi, yolcuların beraberindeki nakit paraların KKTC’deki kumarhanelerden kazanıldığını gösteren belgeleri kabul ediyor ve bu paralarla ülkeden ayrılmalarına izin veriyor.
Güney Kıbrıs’ta Gümrük Dairesi’nin, Rum tarafından ayrılmak isteyen yolcuların tasarrufunda bulunan nakit paraların KKTC’deki kumarhanelerde oynanan oyunlardan kazanıldığı konusunda kumarhanelerin verdiği belgeleri kabul ettiği haber verildi.
Gümrük Dairesi’nin bunun sonucunda yolcuların beraberlerindeki nakit paralarla Güney Kıbrıs’tan ayrılmasına izin verdiğini yazan Politis gazetesi, Gümrük Dairesi sözcüsünün, Meclis Kurumlar Komitesi toplantısında dün bu açıklamalarda bulunduğunu belirtti.
Milletvekillerinin sorularına verdiği yanıtta Rum kesimindeki kumarhaneler için de aynı prosedürün izlendiğini dile getiren Gümrük Dairesi sözcüsü, ilgili mevzuata göre tasarrufunda 10 bin eurodan fazla nakit para taşıyan yabancı uyruklu bir kişinin Güney Kıbrıs’a girişi esnasında bunu beyan etmek ve parayı nerede kullanacağını izah etmekle yükümlü olduğunu ifade etti.
Şahsın bu parayı Rum kesimi veya KKTC’deki bir kumarhanede kullanacağını beyan ettiğini de ifade eden Gümrük Dairesi sözcüsü, şahsın ülkeden ayrılacağı esnada ise beraberinde 10 bin eurodan fazla nakit para olması durumunda bunu nereden ve Güney Kıbrıs veya KKTC’deki bir kumarhaneden mi kazanıldığını gümrüğe beyan etmekle yükümlü olduğuna işaret etti.
Rum tarafındaki Gümrük Dairesi’nin kumarhanelerin, şahısların tasarrufundaki nakit paraların kumarhanelerindeki şans oyunlarından kazanıldığını teyit eden belgelerini kabul ettiğini kaydeden gazete, bu belgeleri elden teslim alan gümrük memurlarının söz konusu şahısların beraberlerindeki nakit paralarla ülkeden ayrılmalarına izin verdiklerini belirtti.
Meclisin kara para aklanmasıyla mücadeleyi hedefleyen ek bir tedbir olarak geçen aralık ayında tüm alışverişlerde geçerli olmak üzere 10 bin euro üzerinde nakit para ödenmesini yasaklayan bir yasa oyladığını da anımsatan gazete, bu kısıtlamanın 2027 yılının temmuz ayından itibaren AB’nin tümünde geçerli olacağını ifade etti.
Meclis Kurumlar Komitesi’nin dünkü toplantısında DİSİ, DİKO ve DİPA’nın kumarhanelerin 10 bin euro nakit para limitinden hariç tutulmasına dair önerisinin de incelendiğini yazan gazete, söz konusu partilerin bu kısıtlamanın yurt dışındaki ve KKTC’deki kumarhanelerde geçerli olmadığına dair bir argümana sahip olduklarını belirtti.
Gazete, Güney Kıbrıs’taki kumarhanelerde ayda yaklaşık 32 milyon euro nakit parayla oyun oynandığını da ekledi.
Hollanda kraliyet çifti Güney Kıbrıs’ta: Ateşkes hattı ve tarihi mekanlar ziyareti
Hollanda Kralı Willem Alexander ve Kraliçe Maxima, Güney Kıbrıs’ta iki günlük ziyaret kapsamında ateşkes hattı boyunca gezdi. Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis, ziyareti “önemli bir mesaj” olarak nitelendirdi.

Hollanda Kralı Willem Alexander ve Kraliçe Maxima’nın Güney Kıbrıs’a gerçekleştirdikleri iki günlük ziyaret çerçevesinde dün bazı ziyaretlerde bulundukları haber verildi.
Hollanda Kraliyet çiftinin dün Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis ve eşi First Lady Filipa Karsera eşliğinde ateşkes hattı boyunca eski kenti (Lefkoşa) gezdiğini yazan Fileleftheros gazetesi, Hristodulidis’in gezinin ardından yaptığı açıklamada Hollanda Kraliyet çiftinin Güney Kıbrıs ziyaretinin birçok anlam içeren önemli bir mesaj teşkil ettiğini söylediğini iletti.
Hristodulidis ile eşinin Kraliyet çiftiyle birlikte Lefkoşa (Rum) Belediyesi’ne gittiğini ve burada Lefkoşa Rum Belediye Başkanı Haralambos Pruncos tarafından karşılandığını da kaydeden gazete, kraliyet çiftinin “Panaya Faneromeni Kilisesi”ni ziyaret ettiğini de aktardı.
Kraliyet çiftinin bunun ardından “Dayanışma Evi’ne” giderek Hollanda üniversitelerinden mezunlarla bir araya geldiği, akabinde ise Kültür Müsteşarı Vasiliki Kassianidu eşliğinde “Hirokitia’daki” arkeolojik alanı ziyaret ettiği belirtildi.
Hollanda Kraliyet çiftinin temaslarının tamamlamalarının ardından dün gece geç saatlerde Güney Kıbrıs’tan ayrılması bekleniyordu.
Karma evliliklerden doğan çocuklarla ilgili rapor: Başvurular, İçişleri Bakanlığı’na devredilmeli
Çocuk Hakları Koruma Komiseri Despo Mihailidu, karma evliliklerden doğan 3 bin 500 çocuğun vatandaşlık başvurularının beklemede olduğunu ve bu durumun Kıbrıs’taki insan hakları uygulamalarında kaygı yarattığını belirtti.
Güney Kıbrıs’taki Çocuk Hakları Koruma Komiseri Despo Mihailidu’nun ebeveynlerinden biri Kıbrıslı olup, ikinci ebeveyni “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yasa dışı şekilde giriş yapan veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yasa dışı şekilde kalan” çocuklara vatandaşlık verilmemesi konusunda bir rapor yayımladığı haber verildi.
Haravgi gazetesinde yer alan habere göre Mihailidu raporunda karma evliliklerden doğan yaklaşık 3 bin 500 çocukla ilgili başvurunun beklemede olmasının aynı zamanda bu çocuklardan bazılarının herhangi bir vatandaşlığa sahip olmaması yanı sıra yıllardır herhangi bir uyruğa sahip olmamasının Kıbrıs’ta insan haklarının uygulanmasındaki kaygıları gündeme getirdiğini ifade etti.
Gazete yapılan şikayetler üzerine kaleme alınan raporda, Kıbrıs’taki çocuklara ilişkin vatandaşlık meselesinin ele alınmasının Rum Yönetimi’nin onayladığı uluslararası sözleşmeler temelinde bir yasal uyum aynı zamanda sosyal adalet ve uzun vadeli siyasi istikrar sorunu olduğuna da atıfta bulunuldu.
Gazete Mihailidu’nun Rum Yönetiminin uluslararası yükümlülükleri yanı sıra Rum Yönetimi’nin yer almadığı uluslararası ve Avrupa sözleşmelerinde belirlenen ilkeler temelinde, İçişleri Bakanlığıyla yaptığı yazışmalar veya Kıbrıs’ta yaşamını sürdürüp ilgili mevzuatın maddeleri ve/veya izlenen politika yüzünden Kıbrıs vatandaşlığı alamayan karma evlilik çocuklarına vatandaşlık verilmesi konusunda ofisine ulaşan şikayetler aracılığıyla incelediği konulara atıfta bulunduğunu iletti.
Gazete, Mihailidu’nun raporunda bazı durumlarda yetkili makamın çalışanlarının özellikle Türk vatandaşı bir şahıstan çocuk sahibi olan Kıbrıslı Türk bir ebeveyn tarafından yapılan başvuruları almayı reddettiklerinin tespit edildiğini de iletti.
Gazete Mihailidu’nun raporda vatandaşların anayasadan doğan bu haklarının, herhangi bir ayrım yapılmadan herhangi bir kişi tarafından yapılan başvuruların teslim alınması için çalışanlara yazılı direktifler iletilmesiyle yetkili makam tarafından tescil edilmesinin gerektiği tavsiyesinde bulunduğunu da aktardı.
Gazete Mihalidiu’nun beklemede olan ve bakanlar kurulunun ortaya koyduğu kriterler içine giren yaklaşık 700 başvurunun iki ay içerisinde onaylanmasıyla ilgili sürecin yönetilmesi yanı sıra aşağıda belirtilen kategorilerin de bakanlar kurulu kriterleri arasına alınması için Bakanlar Kurulu’nun yetkilerinin doğrudan İçişleri Bakanlığı’nın üst düzey yetkililerine devredilmesi tavsiyesinde bulunduğunu da kaydetti.
KATEGORİLER
“Ebeveynlerinden bir veya ikisinin sığınması veya ek koruma statüsünde olan çocuklar/ ebeveynlerinden biri geçmişte Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yasa dışı bir şekilde girmiş veya ikamet etmiş olup başvuru yaptığı esnada yasal ikamet sahibi olan çocuklar/ vatandaşlığın ikinci ebeveynden geri alınamayacağına dair kanıt sunulmasıyla tek ebeveyne sahip olan çocuklar.”
Haber Haravgi’de “Karma Evlilik Çocuklarıyla İlgili 3 Bin 500 Başvuru Beklemede”, Politis’te “Karma Evliliklerden Doğan Çocuklarla İlgili Saldırgan Rapor- İnsan Hakları İhlali”, Alithia’da ise “3 bin 500 Başvuru Beklemede- Kıbrıs Cumhuriyeti Karma Evlilik Çocuklarıyla İlgili Vatandaşlıklar Konusunda Uluslararası Sözleşmelere Uymuyor” başlığıyla yer aldı.
KKTC’deki Rum mallarıyla ilgili olarak tutuklanan Alman kadının duruşması bugün başlıyor
KKTC’deki Rum mallarıyla ilgili suçlamalar nedeniyle Güney Kıbrıs’ta dokuz aydır tutuklu bulunan Alman asıllı kadının davası, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün ilk tanığın ifade vermesiyle başlıyor. Savunma, müvekkilinden mahkeme kararı olmadan alınan elektronik cihazlara itiraz ederek “duruşma içinde duruşma” talebinde bulundu.

KKTC’deki Rum mallarıyla ilgili olarak dokuz aydır Güney Kıbrıs’ta tutuklu bulunan Alman asıllı kadının Lefkoşa (Güney) Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmasının, ilk tanığın ifade vermesiyle bugün başlayacağı haber verildi.
Haberde ismi belirtilmeyen Alman kadının 7 Temmuz 2024’te tutuklandığını ve karşı karşıya bulunduğu 44 suçlamaya da itiraz ettiğini anımsatan Haravgi gazetesi, davayla ilgili ilk tanığın delillerden sorumlu bir polis olduğunu belirtti.
Tanığın dün Lefkoşa (Güney) Ağır Ceza Mahkemesi’nde olduğunu ancak savunma makamının, Rum Yönetimi’nin talebi üzerine Alman makamlarından sağlanan delilleri incelemek için zaman istediğini kaydeden gazete, Alman kadının avukatı Sotiris Argiru’nun delilleri tam olarak inceleyemediğini ve müvekkiliyle bunları tartışamadığını söylediğini iletti.
Gazete, Argiru’nun mahkemeye itiraz edip, herhangi bir mahkeme emri olmadan müvekkilinden alınan elektronik cihazların ele geçirilmesi, aranması ve incelenmesi için “duruşma içinde duruşma” talebinde bulunma niyeti olduğunu da kaydetti.
İlk tanığın dinlenmesiyle ilgili yeterli zaman olmamasından ötürü duruşmanın bu sabah 09.30’da gerçekleşmesine karar verildiğini yazan gazete, savunmanın “duruşma içinde duruşma” yapılması talebinin de 2 Nisan’da incelenmesine karar verildiğini ekledi.
Güney Kıbrıs, Trump’ın vergilerinden büyük bir ekonomik kayıp beklemiyor
Fileleftheros’un haberine göre ABD’nin AB ürünlerine ek vergi getirme planı, Güney Kıbrıs ekonomisini doğrudan etkilemeyecek. Hellim, balık ve elektronik ürünler gibi ihracat kalemleri bulunan Güney Kıbrıs’ın ABD ile ticareti sınırlı olup, en büyük ihracat pazarları arasında yer almıyor.
Güney Kıbrıs’ın, ABD Başkanı Donald Trump’ın AB’den ithal edilen ürünlere ek vergiler getirmesi durumunda kısıtlı çerçevede etkilenmesinin beklendiği bildirildi.
Fileleftheros gazetesi, ABD’nin Avrupa Birliği ürünlerine ek vergiler getirmesinin Güney Kıbrıs ekonomisini doğrudan etkilemeyeceğini, belirli sayıda şirketin etkilenme ihtimalinin bulunduğunu yazdı.
Güney Kıbrıs’ın ABD’ye hellim, balık, elektronik ürünler ve hatta “insan kanı” ihraç ettiğini, bazı ürünlerin ise yeniden ihraç ürünler olduğunu aktaran gazete, Ocak – Kasım 2024 döneminde Güney Kıbrıs’tan ABD’ye toplam 22 milyon 674 bin 434 euroluk ihracat gerçekleştirildiğini, yeniden ihraç edilen ürünlerin değerinin ise 27 milyon 71 bin 802 milyon euro olduğunu yazdı.
Gazete, ABD’nin Güney Kıbrıs’ın en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında ilk 10 sırada yer almadığını da vurguladı.
İngiliz Okulu’na yeni yönetim kurulu atandı
Rum Bakanlar Kurulu dün aldığı kararla İngiliz Okulu’nun mevcut yönetim kurulunu feshederek yeni yönetim kurulu atadı.
Haravgi ve diğer gazeteler, Bakanlar Kurulu tarafından dün yapılan açıklamada, “okulun normal işleyişinin sağlanması ve öğrenci ile öğretmenlerin çıkarlarının korunması adına yönetim kurulunda değişikliğe gidildiğinin” duyurulduğunu yazdı.
Gazete, yeni Yönetim Kurulu’na Başkan olarak Nikolas Kiriakidis’in atandığını belirtirken üyelerin isimlerini ise şu şekilde sıraladı: “Yorgos Proestos, Maria Elena Siakali Marudia, Konstantinos Pitris, Panayotis Avraamidis, Evagoras Evagoru, Alkis Spiru, Viki Keozukutsukian, Mihalis Pekris ve Hüseyin Ergüven.”
Habere göre yeni yönetim kurulunda yer alan isimler, Danışma Kurulu’nun geçtiğimiz yılda mevcut başvuru listesinden yaptığı öneriler dikkate alınarak belirlendi.
BM Genel Sekreteri’nin liderleri gayrıresmi beşli konferansa daveti Rum basınında
Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’e, 17-18 Mart tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirilecek gayrıresmi beşli konferans için davet mektubu göndermesi Rum basınında da geniş yer buldu.
Fileleftheros ve diğer gazeteler, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a, beşli konferansa katılmaları için resmi davet mektubu gönderdiğini, Hristodulidis’in dün yaptığı açıklamayla daveti doğruladığını yazdılar.
Gazete: “Yeni Dinamizm İçin Başlangıç Noktası – BM Genel Sekreteri Liderlerden Ne İstiyor, Cenevre Öncesinde Her Biri Farklı Görüşte” başlıkları altında verdiği haberinde, Guterres’in Cenevre görüşmesi için liderlere gönderdiği davet mektubuna dayanarak, Genel Sekreter’in görüşmeye “olumlu bir havayla yaklaştığı” iddiasında bulundu.
Gazete, Guterres’in mektubunda, “Cenevre’deki üç görüşmeden, özellikle de 18 Mart’taki görüşmeden elle tutulur bir sonuç çıkmasını beklediği izleniminin oluşmasına izin vererek, taraflardan ne beklediğinin işaretini verdiğini” iddia etti.
Guterres’in mektubunda “Cenevre’deki gayrıresmi toplantının amacının, Kıbrıs sorununun gelecekteki gidişatı için özlü bir görüşme gerçekleştirilmesi olduğunu, BM’nin Kıbrıs sorununda ileri gidilebilmesi amacıyla Kıbrıs’taki liderleri desteklemeyi taahhüt ettiğini ve görüşmelerin, gelecek için daha olumlu bir dinamiğin başlaması amacıyla diyaloğun yenilenmesi amacını güttüğünü” vurguladığını aktaran gazete, Cenevre’de 17 Mart’ta yemek ve 18 Mart tarihinde ise ikili görüşme ve beşli konferansın gerçekleştirilmesinin planlandığını hatırlattı.
– Hristodulidis uzlaşılmış çözümden başka bir şey görüşmeyeceğini açıkladı
Gazete haberinin devamında, Rum lider Hristodulidis’in dün mektubu almasının ardından yaptığı açıklamada, “uzlaşılmış çözümün dışında hiçbir şeyi görüşmeyeceği” mesajını verdiğini aktardı.
Habere göre Hristodulidis açıklamasında, “Cenevre’de olumlu bir sonuç çıkması için hazırlık yaptığını” belirterek, “Hedefimiz, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden, uzlaşılmış çerçeve temelinde yeniden başlamasıdır. Başka bir şeyi görüşmeyiz.” şeklinde konuştu.
Hristodulidis: “Yukarıda belirttiğim çerçeve dahilinde elimizden geleni yapacağız. Başka herhangi bir çözüm şeklini ya da işgali sağlamlaştırmayı amaçlayan herhangi bir eylem veya önlemi ya da Kıbrıs sorununa farklı şekilli bir çözüm altyapısının oluşturulmasını görüşmeyiz.” ifadelerini kullandı.
Gazete, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamalarını da okuyucuya yansıttığı haberinde, Tatar’ın çerçeve dışında hareket etmekte ve tüm süreci zora sokmakta ısrar ettiği yorumunda bulundu.
ELAM dışındaki partiler Hristodulidis’le Cenevre’ye gidiyor
Gazete haberinin devamında ise, Hristodulidis’in son gerçekleştirilen Ulusal Konsey toplantısında Rum siyasi parti liderlerine, kendisiyle Cenevre’ye gelmeleri davetinde bulunduğunu, bu davetin ELAM dışındaki tüm partilerce kabul edildiğini yazdı.
Haberde, ELAM’ın Cenevre’ye gitmeyeceği belirtilirken, Kıbrıs Rum siyasi partilerinin aksine hiçbir Kıbrıs Türk siyasi partinin Cenevre’ye “gelmeyecek gibi gözüktüğünü” yazdı.
Gazete, CTP Başkanı Tufan Erhürman’ın “herhangi bir davet almadıklarını” söylediği dünkü açıklamalarına da yer verdi.
Diğer gazeteler ise konuya ilişkin haberlerini şu başlıklarla yansıttılar:
Alithia: “ELAM Hariç Hepsi Cenevre’ye Gidiyor – Diğer Tarafta Erhürman Tatar’ı Kendilerini Davet Etmemekle Suçluyor – Tatar Yine AB’de İki Ayrı Devlet Hayali Kuruyor”.
Haravgi: “Başkan, İşgalin Sağlamlaşmasını Amaçlayan Çözüm Şekillerini Görüşmeyeceğini Açıkladı – Ersin Tatar’da Beşli Konferansa Resmen Davet Edildi”.
Politis: “Beşli Konferansa İlişkin Başkanlık Endişeleri – Çerçeve Temelinde Diyalog”.
Trump’ın vergi yaptırımlarının Güney Kıbrıs’ı nasıl etkileyeceği gündemde
Güney Kıbrıs’ın, ABD Başkanı Donald Trump’ın AB’den ithal edilen ürünlere ek vergiler getirmesi durumunda kısıtlı çerçevede etkilenmesinin beklendiği bildirildi.
Fileleftheros gazetesi, ABD’nin Avrupa Birliği ürünlerine ek vergiler getirmesinin Güney Kıbrıs ekonomisini doğrudan etkilemeyeceğini, belirli sayıda şirketin etkilenme ihtimalinin bulunduğunu yazdı.
Güney Kıbrıs’ın ABD’ye hellim, balık, elektronik ürünler ve hatta “insan kanı” ihraç ettiğini, bazı ürünlerin ise yeniden ihraç ürünler olduğunu aktaran gazete, Ocak – Kasım 2024 döneminde Güney Kıbrıs’tan ABD’ye toplam 22 milyon 674 bin 434 euroluk ihracat gerçekleştirildiğini, yeniden ihraç edilen ürünlerin değerinin ise 27 milyon 71 bin 802 milyon euro olduğunu yazdı.
Gazete, ABD’nin Güney Kıbrıs’ın en çok ihracat yaptığı ülkeler arasında ilk 10 sırada yer almadığını da vurguladı.
KKTC’deki kumarhanelerden sunulan belgelerle Güney Kıbrıs’tan nakit parayla çıkışa onay
Güney Kıbrıs’ta Gümrük Dairesi’nin, Rum tarafından ayrılmak isteyen yolcuların tasarrufunda bulunan nakit paraların KKTC’deki kumarhanelerde oynanan oyunlardan kazanıldığı konusunda kumarhanelerin verdiği belgeleri kabul ettiği haber verildi.
Gümrük Dairesi’nin bunun sonucunda yolcuların beraberlerindeki nakit paralarla Güney Kıbrıs’tan ayrılmasına izin verdiğini yazan Politis gazetesi, Gümrük Dairesi sözcüsünün, Meclis Kurumlar Komitesi toplantısında dün bu açıklamalarda bulunduğunu belirtti.
Milletvekillerinin sorularına verdiği yanıtta Rum kesimindeki kumarhaneler için de aynı prosedürün izlendiğini dile getiren Gümrük Dairesi sözcüsü, ilgili mevzuata göre tasarrufunda 10 bin eurodan fazla nakit para taşıyan yabancı uyruklu bir kişinin Güney Kıbrıs’a girişi esnasında bunu beyan etmek ve parayı nerede kullanacağını izah etmekle yükümlü olduğunu ifade etti.
Şahsın bu parayı Rum kesimi veya KKTC’deki bir kumarhanede kullanacağını beyan ettiğini de ifade eden Gümrük Dairesi sözcüsü, şahsın ülkeden ayrılacağı esnada ise beraberinde 10 bin eurodan fazla nakit para olması durumunda bunu nereden ve Güney Kıbrıs veya KKTC’deki bir kumarhaneden mi kazanıldığını gümrüğe beyan etmekle yükümlü olduğuna işaret etti.
Rum tarafındaki Gümrük Dairesi’nin kumarhanelerin, şahısların tasarrufundaki nakit paraların kumarhanelerindeki şans oyunlarından kazanıldığını teyit eden belgelerini kabul ettiğini kaydeden gazete, bu belgeleri elden teslim alan gümrük memurlarının söz konusu şahısların beraberlerindeki nakit paralarla ülkeden ayrılmalarına izin verdiklerini belirtti.
Meclisin kara para aklanmasıyla mücadeleyi hedefleyen ek bir tedbir olarak geçen aralık ayında tüm alışverişlerde geçerli olmak üzere 10 bin euro üzerinde nakit para ödenmesini yasaklayan bir yasa oyladığını da anımsatan gazete, bu kısıtlamanın 2027 yılının temmuz ayından itibaren AB’nin tümünde geçerli olacağını ifade etti.
Meclis Kurumlar Komitesi’nin dünkü toplantısında DİSİ, DİKO ve DİPA’nın kumarhanelerin 10 bin euro nakit para limitinden hariç tutulmasına dair önerisinin de incelendiğini yazan gazete, söz konusu partilerin bu kısıtlamanın yurt dışındaki ve KKTC’deki kumarhanelerde geçerli olmadığına dair bir argümana sahip olduklarını belirtti.
Gazete, Güney Kıbrıs’taki kumarhanelerde ayda yaklaşık 32 milyon euro nakit parayla oyun oynandığını da ekledi.
Rum milletvekilleri Çinli yetkiliyle temaslarda bulundu
Rum Meclisi Dışişleri ve Avrupa Konuları Komitesi mensubu bazı Rum milletvekilleri Çin’in Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi Liu Yantao tarafından dün öğlen düzenlenen bir çalışma yemeğine katıldı.
Haravgi gazetesi Yantao’nun Çin Halk Cumhuriyeti Yabancı Ülkelerle Dostluk Derneği (CPAFFC) Başkan vekili Büyükelçi Jiang Jiang onuruna düzenlediği çalışma yemeğine katılan milletvekillerinin, Rum kesiminin “tek Kıbrıs-tek Çin” ilkesine yönelik istikrarlı tezini teyit ettiklerini iletti.
Gazete yemeğe katılan Rum milletvekilleri Marina Nikolau, Hristiana Erotokritu ve Marinos Musiuttas’ın Kıbrıs sorununa da atıfta bulunarak Çin’in BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üye ülkesi olarak, Kıbrıs sorununa uluslararası hukuk ve BM kararları temelinde bir çözüm bulunması için harcanan çabalara gösterdiği destek için teşekkürlerini ifade ettiklerini de kaydetti.
Bölge ülkelerine gerçekleştirdiği ziyaret çerçevesinde Güney Kıbrıs’ta bulunan CPAFFC başkan vekili, büyükelçi Jiang Jiang ise açıklamasında Rum milletvekillerine Güney Kıbrıs’ın “tek Kıbrıs-tek Çin” ilkesine olan bağlılığından ötürü teşekkür etti.
ORTADOĞU
07.03.2025
İsrail’in, Filistinlilerin konuşmalarıyla ChatGPT gibi bir model eğittiği ortaya çıktı

Eğitilen yapay zeka modelinin bölgede konuşulan Arapçayı anlayacak şekilde tasarlanması amaçlandı.
İsrail’in askeri gözetleme kurumu Birim 8200’ün, Filistinlilerin ele geçirilen konuşmalarından oluşan bir veri setiyle ChatGPT benzeri bir yapay zeka aracı eğittiği ortaya çıktı.
İsrail-Filistin yayını +972 Magazine ve İbranice yayın kuruluşu Local Call ile İngiliz gazetesi Guardian’ın ortak yürüttüğü araştırmaya göre kurum, işgal altındaki bölgelerde yaptığı kapsamlı gözetlemeden elde edilen çok sayıda telefon görüşmesi ve kısa mesaj metnini yapay zekanın inşasında kullandı.
Böylece, yapay zeka modelinin bölgede konuşulan Arapçayı anlayacak şekilde eğitilmesi amaçlandı.
Projeye yakın kaynaklara göre Birim 8200, bu sohbet botuna gözetlediği kişilerle ilgili sorular sorup yanıt almak, aynı zamanda olası uygulamalara dair fikir vermesini sağlamak istiyor.
Birimin yapay zeka sisteminin geliştirilme sürecini Ekim 2023’te Gazze’deki savaşın başlamasının ardından hızlandırdığı öğrenildi.
Model, geçen yılın ikinci yarısında halen eğitim aşamasındaydı. Henüz kullanıma başlanıp başlanmadığı ise bilinmiyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde kıdemli gözetim araştırmacısı Zach Campbell, Birim 8200’ün işgal altındaki Filistinlilerin hayatları hakkında önemli kararlar almak için yapay zeka modellerini kullanmasından endişe duyduğunu belirtti.
“Bu bir tahmin makinesi,” diyen Campbell, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ve en sonunda bu tahminler insanları suçlamak için kullanılabilir.”
İsrailli rehinelerin ailelerinden Trump’a ‘Netanyahu ile işbirliği yapmama’ çağrısı
Gazze’deki rehinelerin yakınları, Perşembe günü Tel Aviv’de protesto gösterisi düzenleyerek, İsrail Başbakanı’nı 37 rehinenin ölümünden sorumlu tuttu.
Gazze’de tutulan İsrailli rehinelerin yakınları, Perşembe günü Tel Aviv’de sokaklara dökülerek, ABD Başkanı Donald Trump’a İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile işbirliği yapmama çağrısında bulundu.
Kuzeni Itay Svirsky 99 gün Gazze’de esir tutulduktan sonra ölen Naama Weinberg, Netanyahu’nun 37 rehinenin “ölümünden ve öldürülmesinden sorumlu” olduğunu belirtti.
Protesto gösterisinde Trump’a seslenen Weinberg, “Netanyahu ile işbirliği yapma. Rehineleri terk eden sen olma. Orada hala hayatta olanların ölümünden sorumlu olacak kişi sen olma,” ifadelerini kullandı.
Rehine yakınları, Trump’tan Netanyahu’yu rehinelerin tamamının serbest bırakılması için bir anlaşma yapmaya zorlamasını talep ediyor.
Trump, Gazze’de tutulan tüm rehinelerin serbest bırakılması için Hamas’a “son uyarı” olarak nitelendirdiği bir mesaj yayınladı. Çarşamba günü Beyaz Saray’da sekiz eski rehineyle görüştükten kısa bir süre sonra sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, “İsrail’e işi bitirmesi için gereken her şeyi gönderdiğini” yazdı.
Trump’ın sert üslubu, Beyaz Saray’ın Çarşamba günü ABD’li yetkililerin Hamas yetkilileriyle “devam eden görüşmeler ve tartışmalar” yürüttüğünü ve ABD’nin uzun süredir devam eden militan grupla doğrudan temas kurmama politikasından uzaklaştığını açıklamasıyla birlikte geldi.
Trump’ın yorumlarını duymazdan gelen Hamas, perşembe günü kalan İsrailli rehineleri ancak Gazze Şeridi’nde kalıcı bir ateşkes sağlanması karşılığında serbest bırakacağını yineledi.
Hamas, Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu’yu ocak ayında varılan ateşkes anlaşmasından geri adım atmaya çalışmakla suçladı. Anlaşma, daha fazla Filistinli mahkûm, kalıcı ateşkes ve İsrail’in Gazze’den çekilmesi karşılığında rehinelerin serbest bırakılacağı ikinci bir aşama için müzakereler yapılmasını öngörüyor.
İsrailli yetkililer, yaklaşık 24 canlı rehinenin yanı sıra en az 35 kişinin cesedinin hala Gazze’de tutulduğunu düşünüyor.
Ateşkesin üzerinden altı hafta geçmesine rağmen İsrail, Hamas’a ateşkes ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılması için alternatif bir anlaşmayı kabul etmesi yönünde baskı yapmak amacıyla Gazze Şeridi’ne gıda, yakıt, ilaç ve diğer malzemelerin girişini durdurdu.
Gazze halkı Trump’ın Hamas’a yönelik ‘son uyarısına’ tepki gösterdi
‘Yıkılacak ne kaldı?’ Gazze’deki Filistinliler, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki İsrailli esirler derhal serbest bırakılmazsa Hamas’a ‘cehennem gibi bir bedel ödeneceği’ yönündeki uyarısını, örgüte ‘son uyarı’ olarak nitelendirerek önemsemediler.
İsrail’in Gazze’ye yardımları engellemesiyle Ramazan ayında açlık korkusu yeniden canlandı
Gazze’deki Filistinliler, bu Ramazan ayında artan fiyatlar nedeniyle zor günler geçiriyor ve birçoğu, İsrail’in Hamas’la yaptığı ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi ve Gazze’ye tüm yardımları kesmesinin ardından yeniden açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalma korkusuyla yiyecek stoklamaya başladı.