
İslâmiyet Öncesi dönemde Türklerin zengin kutsal dünyasında ve mitolojisinde, Gök Tanrı dininin iman unsurlarından olan yer-su ve atalar kültlerinin yanı sıra Umay inancına da yer verilmiştir. Umay, kadının hamilelik döneminde, doğum sırasında hem de doğumdan sonra; çocuğun ise büyüme (yaklaşık üç yaşına gelinceye kadar) süreci içerisinde onu kötü ruhların (iyelerin) her türlü kötülüklerinden koruyup gözettiğine, himaye ettiğine inanılan dişi bir semavî varlıktır. Divân-ı Lugati’t Türk’de yer alan Umay’ın “rahim” anlamına geldiği bilgisi, Türklerin inanç dünyasında yer alan Umay’ın insan soyunun sürekliliğinin sağlanması için büyük önem taşıyan üreme islevini simgelediğini göstermektedir. Rus işgalindeki Türkistan topraklarında yaşayan Türkler hakkında 19. yüzyıl sonundan itibaren yaptıkları etnografik araştırmalarda; V.V. Radlov, P.M. Melioranskiy, N.P. Dırenkova, N.F. Katanov ve V. Verbitskiy gibi Rus alimler, Umay’ın Sayan-Altay bölgesi Türkleri, Kırgızlar ve Özbekler için “çocukların, ev ocağının ve hatta ölülerin koruyucusu” olduğunu ve Umay’ın sadece çocukların değil, yetişkinlerin de koruyucusu olduğunu; zira insanların yaşama ve çoğalmasını sağladığını bildirmişlerdir. Çocukların, annelerin ve aile ocağının koruyucusu olan Umay tarihî gelişim sürecinde çocuklara, kadınlara zarar veren ve Türk toplulukları arasında Kara Umay, Abası, Alkarısı, Albastı, Umacı gibi farklı isimlerle adlandırılan kötü bir ruh kisvesine dönüşmüş veya asıl işlevinin zıddını yansıtan bu iye ile birlikte inanç sisteminde yaşamaya devam etmiştir.
Umay’ın koruyucu vasfı Eski Türklerde yaşam kaynağı olan ve canı /ruhu simgeleyen “kut” kavramı ile yakından ilgilidir. Potapov, Hakasya’da yaptığı çalışmalarda Türk boylarından Şorlar ve Beltirlerin Umay/Imay kelimesiyle çocuğun doğduğu andan itibaren yürümeye ve rahat bir biçimde konusmaya başladığı zamana kadarki ruhu adlandırdıklarını tespit etmiştir. Umay’ın kut vermesi ise, atalar kültü inancında olduğu gibi, onun devletin devamlılığını ve milletin birliğini sağlayan hükümdar, asker ve devlet adamlarına talih ve güç vermesi ile ilgilidir. Nitekim Költigin Yazıtı’nda yer alan “Umay teg ögüm katun kutınga inim kül tigin er at buldı (Umay gibi annem hatunun kutu sayesinde kardeşim Köl Tegin erlik adını buldu)” ifadesinde Bilge Kağan, Umay’a benzettiği annesi hatunun “kut”u sayesinde kardeşinin er adı olarak Költigin adını aldığını bildirmektedir. Orhun Yazıtlarından bir diğeri olan, Tonyukuk icin dikilen yazıtta yer alan “Tengri Umay ıduk yirsub basa birti erinç (Tanrı, Umay İlahe, mukaddes yer, su üzerine çöküverdi her halde)” ifadesiyle orduya güç, Türklere zafer verenlerin Gök Tanrı, Umay ve kutsal yer-su olduğu ifade edilmistir.
Umay’ın sosyal hayatta çocukları koruyan ve böylelikle neslin devamını sağlayan rolü, onun kaya ve duvar resimlerinde üç dişli (boynuzlu) başlığıyla en çok tasvir edilmiş semavi varlık olmasını sağlamıştır. Ancak Umay’ın bu antropomorfik tasavvuruna rağmen ele geçen ve çoğu örnekleri Moskova Etnografi Arsivinde bulunan yakın dönem etnografik malzemeler, onun genellikle koruyucu olarak beşiklerin üzerine asılan; erkek ¢ocuklar için küçük bir okla yay, içi beyaz tavsan kürküyle döşenmiş ve icinde tahta bir ok bulunan akçaagactan küçük bir beşik; kız çocuklar icin hayvan kabukları veya küçük bir iğne ile delinmis akcaağactan beşik, bazen de besiğe konulan basit bir tahta ok ile temsil edildiğini gostermektedir. Ayrıca Umay’ın kut ile olan ilişkisi, onun özellikle Türk kültüründe ruhu temsil eden kuş motifi şeklinde tasvir edilmesine yol açmıştır ki günümüzde bu ikonografi Türkistan’da başta kadın takılarında olmak üzere varlığını sürdürmektedir.
Orhun Yazıtlarında hatunun benzetildigi Umay, koruyuculuk vasfiyla Türk halkının kalbinde ve kültüründe kazandığı yeri, binlerce yıldır Türkistan, Sibirya ve Anadolu’da çeşitli inanç ve uygulamalarla beraber korumaktadır.
.