İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK KÜLTÜRÜNDE ATALAR KÜLTÜ

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

İslâmiyet Öncesi Türklerin millî dini olan Gök Tanrı Dininde inanç sisteminin üç saç ayağından biri atalar kültüdür. Latince “iskân etme, ziraat yapma, ibadet etme, tapınma” gibi anlamlar içeren cultus kelimesinden türeyen “kült” kelimesi, bir kişiye, nesneye ve ülküye duyulan saygı ve ululamayı; saygı duyulan nesne veya kişi ile bu ortak inanç etrafında toplanan grubu; dinî anlamıyla özellikle törenler başta olmak üzere belli bir dinin ibadet sistemini ifade etmektedir. Atalar kültü, Türklerde boyun veya devletin kurucuları olan atalar ya da büyük hükümdarların soy kütüğü (örneğin Oğuz Kağan) için geçerli olmuştur. Türklerin kutsal hayvanı kurt ise gerek ata, gerek ana, gerekse onlara devletlerini kurmak için yeni vatan toprakları bulmalarına yardım eden lider olarak karşımıza çıkar. Başta Orhun Yazıtları olmak üzere eski Türk yazıtları, Türkler ile onların devlet anlayışını şekillendiren ve onlara rehberlik eden atalarının arasında var olan güçlü organik bağlardır. Bu bağlar Oğuz Kağan, Alp Er Tunga, Manas gibi atalarımız için düzenlenmiş destan ve ağıtları (sagu) içeren güçlü bir sözlü gelenek ile de desteklenir.

 Birçok kadim kültürde ortak bir motif olarak karşılaşılan atalar kültü, ataların gelecek nesillerinin hayatlarına yardım etmek, güç ve ilham vermek, korumak, cezalandırmak, iyilik veya kötülük getirmek suretiyle müdahale edebildikleri inancına bağlı olarak atalara saygı duymak ve dinî törenlerle onları ululamak gibi iman ve ibadetleri, atalara ilişkin maddî ve manevî unsurları kapsamaktadır. Bu kültle ilgili maddî kültür kapsamına portreler, heykeller, maskeler, levha ve yazıtlar, altarlar (sunaklar), ataların anıldığı, onlar için adakların ve yemeklerin sunulduğu, duaların edildiği atalar salonları ve tapınaklar girmektedir. Bir toplumda atalar kültünün ayrıca ölüm ve yas törenleri, ölüm ötesi hayat anlayışı, ölü gömme pratikleri (örneğin mumyalama) ve mezar inşa yöntemleri ile de güçlü bağları bulunmaktadır. Örneğin Türklerde ata mezarlarının düşman tarafından yağmalanması savaş sebebi sayılmış ve mezarlar bu nedenle korunaklı, üzeri yüksek bir höyük şeklinde toprakla kaplı ve bazen de gizli yerlere yapılmıştır.

Ölmüş ataları anmak amacıyla mezar yakınına dikilen sanat ürünü taştan heykeller veya alçak kabartmaları Eski Türkçede tanımlayan birçok kelime bulunur: Bediz, sin, taş baba. Ölmüş kişi ahşap heykelden veya Kırgız geleneğinde olduğu gibi, tul adı verilen ve giysilerinden yapılan bir modeli şeklinde temsil edilebilirdi. Heykel kültü, heykelleri beslemeyi, onlara mendil ile kemer bağlamayı ve onları boyamayı kapsamaktadır. Gerçek kahraman ve alpleri temsil ettikleri için Altay, Moğolistan ve Tuva’da ünlü bazı heykellerin adları bile mevcuttur. Bu heykel geleneği; onları batır (kahraman) olarak adlandıran ve koş-alp, alp-taş olarak bilinen büyük heykeller yapan günümüz Türk halkları arasında da devam etmektedir.

Çin kaynağı Han Shu’da, Hunların yılın beşinci ayında Lung-Cheng’de yapılan büyük toplantıda atalar, Gök, yer ve su ruhları için kurban verildiği kayıtlıdır. Tabgaçlar’da atalar kültünün en karakteristik maddî kültür unsuru, ataları tazim etmek için Türk bozkır kültüründe yer alan atalar mağarası geleneğinin bir devamı olarak dağ tepelerinde inşa edilen mağara tapınaklardı. İmparator at, sığır ve koyundan oluşan adak hayvanlarını bizzat avlar ve atalarına sunardı. Çin kaynaklarının I. Kök-Türk Kağanlığı dönemi kayıtlarına göre Türk kağanı her sene boy beylerini atalar mağarasında adaklar sunmak üzere toplardı. Devlet yönetimi ve devlete ait önemli olayların duyurulması için atalar mezarlığının önemi az sayıda, fakat çarpıcı örneklerden tespit edilmiştir. Moyun Çor tarafından diktirilen Taryat Yazıtı’nda 748 yılında atalar mezarlığında toplanan boylar, Uygurların bundan böyle yönetme hakkına sahip olduğu ve atalar mezarlığının da onların koruması altında bulunduğunu bildirdikleri kayıtlıdır.

Atalar kültü, Türkler arasında İslâmiyet’in kabulünden sonra da özellikle büyük devlet ve din adamları ile vatanlarını canları pahasına koruyan şehit ve gazilere duyulan saygı ve mezar ziyaretleri şeklinde devam etmiştir. Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinde de tahta çıkmadan önce baba ve ata mezarlarını ziyaret etmek bir gelenek idi. Osmanlılarda bu ziyaret, padişahın Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesinde kılıç kuşanmasından sonra gerçekleştirilirdi. Törende bu geleneği ilk olarak başlatan padişah olan Fatih Sultan Mehmed’in türbesinde adaklar verilirdi. Osmanlı askerî tarihinde tören niteliğinde ziyareti gerçekleştirilen bir diğer ata mezarı, büyük deniz seferlerine çıkmadan önce Osmanlı donanmasının ziyaret ettiği Barbaros Hayreddin Paşa’nın türbesidir. Doğu Türkistan’da Uygurlar, halen her yıl, bölgeye İslâmiyet’i getirmek ve yaymak için kutsal savaş veren Karahanlı hükümdarları Satuk Buğra Han, oğlu Ali Arslan Han ve diğer şehitlerin mezarlarında Ordam denilen mezar törenleri düzenlemektedirler.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir