
Türk Ocakları, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Türk milliyetçiliği fikrini öne çıkarmak üzere oluşmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Dönemin Tıbbiye öğrencilerinin bir araya gelerek yine dönemin aydınlarından Mehmed Emin (Yurdakul), Ahmed Ferid (Tek), Ahmed (Ağaoğlu) ve Fuad Sâbit, Mehmed Ali Tevfik, Emin Bülend’ e sundukları “190 Tıbbiyeli Türk Evladı” adlı bildiride yer alan hususlarda Türklerin sosyal anlamda bir çürüme içinde oldukları ve bunun sona ermesi için yapılması gerekenler anlatılmıştır. Akabinde de Hüseyin Haşim (Çilli) ve Hüseyin (Baydur)’un teklifleri ile millî ve içtimaî bir cemiyet kurmanın gereklerinden bahsedilmiştir. Kendilerine daha sonra Mülkiye öğrencileri ile birlikte diğer sivil okullardan da öğrenciler destek vermiş ve dernek kurma çalışmalarına katılmışlardır. Böylece 25 Mart 1912 yılında kurulan Türk Ocakları’nın ilk teşkilatlanmasında Ahmet Ferid (Tek) (Başkan), Akçuraoğlu Yusuf (İkinci Başkan), Mehmet Ali Tevfik (Genel Sekreter) ve Dr. Fuad Sabit ise (Sayman) olarak yer almışlardır. 1913 yılında başkanlık görevine Hamdullah Suphi (Tanrıöver) gelmiş ve bu dönem Türk Ocakları’nın en parlak dönemlerinden biri olmuştur. Özellikle devlet içinde Türklük algısını yükseltmiş, “Türk” adını yüceltmiştir. Ayrıca kuruluş yılında yayımlanan Nizamnamede kuruluş amacı da “Türk milletinin ve dilinin en üst seviyeye çıkarılması” şeklinde belirtilmiştir. Türk Ocakları, temelde milliyetçilik fikrini uyandırmak ve canlı tutmak oluşturmaktadır.
Kurulduğu tarihten itibaren bütün konferanslarında ve yayınlarında amacı doğrultusunda Türkçülüğe hizmet eden Türk Ocaklarının en önemli yayını 1911 yılından bu yana çıkardığı “Türk Yurdu” dergisidir. Dergi, Türkçülük fikrinin anlatılması ve yaygınlaştırılması anlamında büyük bir etkiye sahiptir.
Balkan Harbi ve I. Dünya Savaşı yıllarında Ömer Seyfeddin, Ziya Gökalp, Ali Cânib gibi isimler bugüne kadar benimsenen “Osmanlıcılık” fikrine karşı çıkarak Türk Ocakları’nın “Türkçülük” fikrini geliştirmek için büyük önemi olduğunu vurgulamışlardır.
Türk Ocakları, bütün bu faaliyetleri neticesinde fikren kendisine yakın olan pek çok aydın ve fikir insanının etrafında toplamayı başarmıştır. Özellikle millî kültürün yeniden inşa edilebilmesi noktasında bu aydınların payı büyüktür. Onlar sayesinde Osmanlı toplumu içinde yer alan Türkler her yönden gelişerek güçlenmişlerdir. Millî Mücadele dönemine gelindiğinde ise Türk Ocakları Mustafa Kemal Paşa’nın yanında olmuş, Cumhuriyet’i Türkçülük fikrinin somut bir yansıması olarak kabul etmişlerdir. Aynı şekilde Mustafa Kemal Paşa ve diğer Türk aydınları da Türk Ocaklarını, Cumhuriyet’in sosyal ve kültürel değerlerini anlatmak için bir güç olarak görmüşlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan sonra 1927’ye gelindiğinde Türk Ocakları 257 adet şubeye sahip olmuştur.
1930 yılında bugünkü Türk Tarih Kurumu’nun temeli olan “Türk Ocağı Türk Tarihi Tetkik Heyeti” de Türk Ocakları bünyesinde açılmıştır. Cumhuriyetin dayandığı ilke ve inkılapları halka anlatmada büyük bir rol üstlenen Türk Ocakları, millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında önemli görevlerde bulunmuş ve yakın tarihimize damgasını vuran Türkiye’nin en uzun ömürlü sivil toplum kuruluşu unvanını almıştır.
Son olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Ocakları ile ilgili şu sözleri dikkat çekicidir:
“Türk Ocağı, Türk’ün has ocağı, varlık ve birlik ocağı, yüksek alevlerle tütsün, muhitine nurlar saçsın; yaşasın ve yaşatsın. Türk Ocağı, Türklük güneşinin ocağıdır. Asırlarca bunu söndürmek için çalıştılar. Bu ocak hepimizi aydınlattı.”