
Türk milleti, birlik olmayı ve öteden beri teşkilatlanmayı tarihi boyunca en iyi şekilde sergilemiştir. Türk kadını da pek tabi ki bu ruha sahipti. Eski Türklerden itibaren vakıf kuran birlik ruhuyla hareket eden Türk kadını, Osmanlı Devleti’nde II. Meşrutiyet dönemine bakacak olursak hayır ve yardımlaşma derneklerinden, eğitim, kültür, sanat ile ilgili derneklere, ekonomik amaçlı derneklerden, devleti ve orduyu destekleme derneklerine kadar birçok alanda dernekler kurmuş ya da varolan dernekler içinde faaliyetlerini sürdürdü. Bu derneklerin bazıları: Cemiyet-i Hayriye-i Nisvaniye, Cemiyet-i İmdadiye, Teali Nisvan Cemiyeti, Türk Kadınları Biçki Yurdu, Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti, Mekteb-i Sultani, İnas Cemiyeti, Hilal-i Ahmer Hanımlar Merkezi, Hıdmet-i Nisvan Cemiyet-i Hayriyesi’dir. Bu cemiyetler gibi daha birçok cemiyet ile faaliyetlerini devam ettirdi. Bu dernekler vasıtasıyla, kolektif çalışma bilincinin kadınlar arasında gelişmesinde etkili olduğunu söylemek gerekir. Bu cemiyetler, Mondros Mütarekesi sonrasında Milli Mücadele döneminde kadınların kuracağı cemiyetler için “birlikten kuvvet doğar” düşüncesinin gelişmesinde önemli bir örnek teşkil edecektir.
Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasından sonra ise Türk tarihinde yeni bir sürecin adımlarının atılacağı dönem başlayacaktır. Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelmiş önce Pera Palas Oteli’nde daha sonra da kiraladığı Şişli’deki evinde kalmıştır. Şişli’deki bu ev aynı zamanda en yakın silah arkadaşları ile buluşup vatanın gidişatı için ne yapabiliriz sorusuna çözüm arayışlarını konuştukları yerdir. Mustafa Kemal Paşa arkadaşları ile Şişli’de planlama yaparken ülkenin batısında ilk cemiyet kurulacak ve 30 Kasım 1918’de Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti faaliyetlerine başlayacaktır. Bu cemiyeti ard arda Anadolu’nun başka bölgelerinde kurulan cemiyetler izleyecektir. Kadınların oldukça aktif olarak yer aldığı bu cemiyetlerin çoğu Milli Mücadele’nin alt yapı hazırlığı gibi olmuş, Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları Anadolu’ya geçtiklerinde bunların çoğunun kurulmasından memnun olarak sayılarının daha da artmasını işgallere karşı seslerini çıkarmalarını teşvik edeceklerdir. İşte bu müdafaa-i hukuk cemiyetlerinin içerisinde kadınların organize ettiği askere yardım kampanyaları yapılacaktır. Adı üstünde Milli Mücadele topyekün bir mücadeledir. Asker-sivil, kadın-erkek demeden herkesin taşın altına elini koyduğu günlerdir. Anadolu’da kurulmuş olan bu cemiyetler Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde, Sivas Kongresi’nde tek çatı altında toplanmıştır. Bu birleşme, daha düzenli ve sistemli bir şekilde çalışmalarını sağlamış, Milli Mücadele’nin daha emin adımlarla ilerlemesinde etkili olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın ve onun silah arkadaşlarının liderliğinde, eli silah tutan erkeklerin cephede savaştığı bu mücadelede, hem cepheye mermi taşımak, hem de askerin elbise, ayakkabı gibi ihtiyaçlarının hazırlanmasında canla başla çalışan kadınlarımız olduğu gibi işgallere karşı bir duruş sergilemek için bulundukları bölgede teşkilatlı bir şekilde çalışan Türk kadınını görmekteyiz. Bu dönemde farklı yerlerde kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetlerinin hanımlar şubesi olduğu gibi kadınların kurduğu cemiyetler de varlık göstermiştir.
5 Kasım 1919’da Sivas’ta Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti adıyla kurulmuş olan cemiyet, kadınların bu dönemde kurduğu cemiyetlerden biridir. Kurucuları dönemin Sivas Valisi Reşit Pasa’nın eşi Melek Hanım ve arkadaşlarıdır. Cemiyetin kuruluş amacı açıklanırken tüm İslâm kadınlarının, derneğin doğal üyesi olduğu kabul edilmiştir. Ordu için para ve kıyafet yardımı için kampanyalar düzenlemiş, zaman zaman da İtilaf devletlerinin temsilcilerine protesto telgrafları çekerek haksız işgallere karşı seslerini çıkarmışlardır.
28 Kasım 1919’da düzenlediği genel toplantıda Cemiyetin başkanı Melek Reşit Hanım maksatlarını şu cümlelerle açıklamıştır: “….Bizim için ya istiklâl ya ölüm! Bunu düşünerek “Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti” namı ile sırf seslerimizi, memleketimizi parçalamak isteyenlere işittirmek için bir cemiyet teşkil etmeye karar verdik.” Yine aynı toplantıda Darüleytam Müdiresi Makbule Hanım ise konuşmasında şunları ifade etmiştir: “Muhterem Hanımefendiler! İnsanın doğduğu ve yaşadığı yere vatan derler, değil mi? Bir insan tasavvur eder misiniz ki bu kelime söylendiği zaman kalbi titremesin?……Bugün için en mühim düşüncelerimiz vatan kaygısı, en büyük vazifemiz istiklâlimizi muhafaza etmek, vatanımızı kurtarmak, düşman eline teslim etmemektir……Fakat zannetmeyiniz ki bu vazife yalnız erkeklere aittir. Hayır Hanımefendiler! Vatan, sevgili vatan, erkeklerin olduğu kadar bizimdir de. Biz de vatanın anasıyız…”
Kuruluşu 9 Aralık 1919’da onaylanan bu cemiyetin tüzüğünün birinci maddesinde Merkezi Sivas’ta olmak üzere Anadolu’nun belli bölgelerinde Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’nin şubelerinin kurulacağı belirtilmiştir. Amasya, Kayseri, Niğde, Erzincan, Burdur, Pınarhisar, Konya, Denizli, Kastamonu ve Kangal’da cemiyetin şubeleri açılmıştır. Cemiyet, cephede savaşan askerlere, göçe maruz kalan kişilere, kimsesizlere, asker ve şehit ailelerine yardım toplama işini üstlenmiştir. Yayınladıkları duyurularla askerler için kıyafet, düzenledikleri toplantılarda ise yardım için para toplamışlar, bu paralar ihtiyacı olan yerlere ulaştırılmıştır.
İşte Osmanlı Devleti döneminde kadınların kurduğu cemiyetlerin hazırladığı alt yapı Milli Mücadele döneminde vatanın kurtarılmasında “biz de varız” diyen bir anlayışla topyekün mücadeledeki yerlerini almalarında etkili olmuştur.