
Osmanlı Devleti askeri teşkilatında yenilmez savaşçılar olarak kabul edilen deliler, hafif süvari birliklerden oluşmuşlardır. Yüreklerindeki cesaret ve korkusuzluklarından ötürü deliler olarak adlandırılan bu savaşçı birliğin mensupları hem ölüm karşısında gözlerinin karalığıyla ünlenmişler, hem de kıyafetleriyle düşmana korku salmışlardır. Bu konuda Evliya Çelebi Seyahatnmesi’nde “Muhabbetli ve seci askerlerdir. Başlarında taçları samur ve aslan postundan kalpak taç koyup arkalarında bebr, kurt ve ayı postları vardır. Koltuklarının altlarından karakuş kanatları bağlıdır, ellerinde kurt derisi sarılı olup nicesinin alet ve silah levazımı kendisini garip ve acayip şekle koyar. Korkunç ve düşmana bela salarlar, askeri zaferleri daimidir.” diye yazmıştır.
Deliler Osmanlı Ordusu seferde iken ordudan önde hareket edip Osmanlı ordusuna yol açmışlar ve savaşlarda da ön saflarda yer alarak düşmanla ilk karşılan birlik olmuşlardır.
Türk soylu olan Deliler ocağının belli kaideleri vardı; Deli askeri olmak isteyen bir genç ilk önce ‘zobu’ adıyla ocak ağalarının birinin yanına verilip yetiştirilmiş, burada ocağın usul ve kaidelerini öğrenmiştir. Kolları bağlı bir şekilde suya atılıp kurtulma gibi zorlu eğitimlerden geçenler yemin ettirilerek deliler ocağına kabul edilmiştir.
Deliler “bayrak” adı verilen 50-60 kişilik gruplardan oluşmuş ve her birliğin başında “delibaşı” bulunmuştur. Deliler 16.yüzyıldan itibaren beylerbeylerine bağlı olarak serhat boylarında düşmana korku salmaya devam etmişlerdir.
II. Mahmud devrinde yapılan reformlar ile beylerbeyliği ortadan kaldırılınca deliler ocağı da 1829 yılında kaldırılmıştır.
Yürekleri, cesaretleri, gözü karalıkları ve savaşçılıklarıyla bir nevi zamanının bordo bereli askerleri olan bu birlik tarihimiz boyunca her zaman büyük bir gururla hatırlanmıştır.