ABD
09.02.2025
ABD’de federal yargıç, Trump’ın 2.200 USAID çalışanını ücretli izne çıkarma planını engelledi
Donald Trump tarafından aday gösterilen Bölge Yargıcı Carl Nichols, 2.200 USAID çalışanının ücretli izne çıkarılması planının gerçekleşmesinden saatler önce durdurulmasına karar verdi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bir federal yargıç, Başkan Donald Trump ve milyarder müttefiki Elon Musk’ın ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nı (USAID) tasfiye etme kararına karşı, binlerce ajans çalışanının işten çıkarılması planlarının geçici olarak durdurulmasına karar vereceğini belirtti.
Trump tarafından aday gösterilen Bölge Yargıcı Carl Nichols, iki federal çalışan derneğinin yanında yer alarak, 2.200 çalışanın ücretli izne çıkarılması planının gerçekleşmesinden saatler önce durdurulmasına karar verdi.
Nichols verdiği kararın, çalışanların yönetimin kurumu hızla yok etme sürecini geri alma talebine ilişkin bir karar olmadığını vurguladı.
USAID’ın Washington’daki genel merkezi,
Trump, hakimin kararından önce USAID için sosyal medyada kapatılmasını talep etti.
USAID, Amerikan hükümetinin denizaşırı kalkınma alanındaki başlıca kolu.. Dönemin Başkanı John F. Kennedy tarafından bir kararname ile kuruldu ve şu anda üçte ikisi denizaşırı ülkelerde olmak üzere yaklaşık 10.000 kişiyi istihdam etmektedir.
Amerikan Dış Hizmetler Birliği ve Amerikan Kamu Çalışanları Federasyonu, Trump’ın Kongre’den onay almadan yardım kuruluşunu kapatma yetkisinin olmadığını savundu.
Demokrat milletvekilleri de aynı argümanı dile getirdi.
Trump yönetimi cuma günü ajansın adını silmek için hızla harekete geçti. Bir vincin üzerindeki işçiler kurumun Washington’daki merkezinin önündeki ismi sildiler.
Bir tabelanın üzerini bantla kapattılar ve USAID bayraklarını indirdiler. Birisi kapının önüne bir buket çiçek koydu.
Trump yönetimi ve bütçe kesintisi yapan Hükümet Verimliliği Departmanı’nı (DOGE) yöneten Musk, federal hükümete ve birçok programına yönelik eşi benzeri görülmemiş bir meydan okumada USAID’i şimdiye kadarki en büyük hedefleri haline getirdi.
Yönetimin atadığı kişiler ve Musk’ın ekipleri ajansın neredeyse tüm fonlarını keserek dünya çapındaki yardım ve kalkınma programlarını durdurdu, çalışanları ve yüklenicileri izne çıkardı ve ajansın e-posta ve diğer sistemlerini kilitledi.
Demokratlara göre, USAID’in bilgisayar sunucularını da götürdüler.
Çalışan derneklerinin avukatı Karla Gilbride hakime, “Bu, koca bir ajansın neredeyse tüm personelinin içinin boşaltılması anlamına geliyor,” dedi.
Adalet Bakanlığı avukatı Brett Shumate, idarenin kurum çalışanlarını izne çıkarmak için ihtiyaç duyduğu tüm yasal yetkiye sahip olduğunu savundu.
Shumate, “Hükümet bunu her gün yapıyor” dedi. “Burada olan da bu. Bu sadece büyük bir sayı.”
Cuma günkü karar, federal çalışanlara istifa etmeleri için mali teşvikler sunma ve ABD’de yasa dışı yollarla ülkede bulunan birinden doğan herkes için doğuştan vatandaşlığı sona erdirme politikaları hakimler tarafından geçici olarak durdurulan Trump yönetimi için mahkemelerdeki son gelişme oldu.
Cuma günü erken saatlerde gazetecilere konuşan USAID yetkilileri, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun yurt dışındaki en önemli hayat kurtarıcı programların finanse edilmeye devam edilmesi için feragat edildiği yönündeki iddialarına şiddetle karşı çıktı.
Feragatname almadığını söyledikleri programlar arasında, ABD’li çiftçiler tarafından yetiştirilen ve 36 milyon insanı beslemeye yetecek 450 milyon dolarlık (435 milyon euro) gıda da yer alıyor.
Sudan’ın Darfur bölgesinde savaş nedeniyle yerlerinden edilen 1,6 milyon insanın su ihtiyacı da, çöldeki su pompalarını çalıştıracak yakıt parası ödenmediği için kesiliyordu.
Yargıcın kararı, Trump yönetiminin bu hafta başında dünya genelinde neredeyse tüm USAID çalışanlarını işten ve sahadan çekme kararıyla ilgiliydi.
Geçici olarak izne çıkarılmaktan korunan 2.200 çalışanın yanı sıra, kurumda çalışan ve işten çıkarılan, izinli sayılan ya da izne çıkarılan diğer çalışanların akıbeti belli değildi.
Trump ve Kongre’deki Cumhuriyetçiler, Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki yardım ve kalkınma programlarının sayısının çok daha azaltılmasından söz ediyor.
Misilleme korkusuyla isimlerinin açıklanmaması kaydıyla konuşan yetkililere göre, Dışişleri Bakanlığı’nda çalışanlar, Trump yönetiminin federal çalışanlara istifa etmeleri için mali teşvik teklifinin son tarihi belirtmesinin ardından olası işten çıkarmalardan korkuyor.
Yönetim bu hafta başında denizaşırı ülkelerde görev yapan neredeyse tüm USAID çalışanlarına ABD’ye dönmeleri için cuma gününden itibaren 30 gün süre tanımış, seyahat ve taşınma masraflarını da hükümet ödemişti.
Büyükelçiliklerdeki diplomatlar, çocuklarını yıl ortasında okuldan almak zorunda kalan aileler de dahil olmak üzere bazılarına daha fazla zaman tanınması için feragat talebinde bulundu.
Perşembe günü geç saatlerde USAID web sitesinde yayınlanan bir bildiride ajans, izne çıkarılan denizaşırı personelin hiçbirinin çalıştıkları ülkeyi terk etmeye zorlanmayacağını açıkladı.
Ancak, 30 günden daha uzun süre kalmayı tercih eden çalışanların, belirli bir zorluk feragatnamesi almadıkları sürece masraflarını kendilerinin karşılamak zorunda kalabilecekleri belirtildi.
Musk’ın DOGE ekibinin Hazine Bakanlığı verilerine erişimi engellendi
09.02.2025
Elon Musk’ın başında olduğu Hükümet Verimliliği Birimi’nin (DOGE) vergi iadeleri, sosyal güvenlik yardımları ve gazilere yönelik ödemeler dahil trilyonlarca doları yöneten, geniş bir kişisel ve finansal veri ağına erişimine izin verilmişti.
ABD’de bir yargıç, Cumartesi günü teknoloji milyarderi Elon Musk’ın Hükümet Verimliliği Birimi (DOGE) ekibinin -milyonlarca Amerikalıya ait sosyal güvenlik ve banka hesap bilgileri gibi hassas kişisel verileri içeren- Hazine Bakanlığı kayıtlarına erişimini engelledi.
New York’ta açılan davada ABD Bölge Yargıcı Paul A. Engelmayer, 19 Demokrat başsavcının Başkan Donald Trump’a karşı açtığı dava üzerine geçici bir tedbir kararı verdi. Dava, Trump yönetiminin Musk’ın ekibine federal yasaları ihlal ederek Hazine Bakanlığı’nın merkezi ödeme sistemine erişim izni verdiğini öne sürüyor.
Bu ödeme sistemi vergi iadeleri, sosyal güvenlik yardımları ve gazilere yönelik ödemeler dahil trilyonlarca doları yöneten, geniş bir kişisel ve finansal veri ağına sahip.
Önceki başkan Barack Obama tarafından atanmış olan Yargıç Engelmayer, 20 Ocak’tan bu yana bu bilgilere erişimi olan kişilerin tüm kopyaları hemen imha etmesi gerektiğine hükmetti ve 14 Şubat’ta bir duruşma tarihi belirledi.
Beyaz Saray dava hakkında yorum yapmadı.
Musk’ın uzun süredir reklamını yaptığı kripto para ile aynı isimde olan ‘DOGE’ birimi, Trump yönetimi tarafından hükümetin israf ettiği harcamaları tespit edip ortadan kaldırmak amacıyla kuruldu. Ancak DOGE’nin Hazine kayıtlarına erişimi ve çeşitli devlet kurumlarını incelemesi, Musk’ın artan gücü konusunda endişeleri artırırken, destekçileri ise şişirilmiş devlet harcamalarının kontrol altına alınmasına olumlu yaklaşıyor.
Musk, X sosyal medya platformunda eleştirilerle dalga geçerek DOGE’nin vergi mükelleflerine milyonlarca dolar kazandırdığını savundu.
New York Başsavcısı Letitia James, DOGE’nin Hazine verilerine erişiminin güvenlik sorunları yaratabileceğini ve federal fonların yasa dışı şekilde dondurulma ihtimalini doğurduğunu belirtti.
James, “Bu seçilmemiş grup, dünyanın en zengin adamı tarafından yönetiliyor ve bu bilgilere sahip olmaya yetkisi yok. Bu erişimle, sağlık hizmetleri, çocuk bakımı ve diğer temel programlar için milyonlarca Amerikalının ihtiyaç duyduğu ödemeleri yasa dışı şekilde engellemeyi hedeflediler,” dedi.
Dava Arizona, Kaliforniya, Colorado, Connecticut, Delaware, Hawaii, Illinois, Maine, Maryland, Massachusetts, Minnesota, Nevada, New Jersey, Kuzey Karolina, Oregon, Rhode Island, Vermont ve Wisconsin eyaletlerinin de katılımıyla genişledi.
Dava dilekçesinde, DOGE’nin Hazine kayıtlarına erişiminin Kongre tarafından tahsis edilen fonlara müdahale edebileceği ve Hazine Bakanlığı’nın yetkisini aşabileceği iddia ediliyor. Ayrıca bu erişimin federal idari hukuk ile ABD Anayasası’nın kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ettiği öne sürülüyor.
Hazine Bakanı Scott Bessent ise hassas kişisel verilerin korunmasına yönelik politikanın Musk’ın ekibine erişim sağlamak üzere değiştirildiği suçlamalarıyla karşı karşıya.
Connecticut Başsavcısı William Tong, DOGE’nin bu bilgileri nasıl kullandığının belirsiz olduğunu belirterek, “Bu Amerikan tarihindeki en büyük veri ihlalidir. DOGE, gizli kayıtlar ve kritik ödeme sistemlerini karıştıran bir grup teknoloji kaçkınından ibaret,” diye ekledi.
Hazine Bakanlığı ise incelemenin sistemin bütünlüğünü değerlendirmekle ilgili olduğunu ve herhangi bir değişiklik yapılmadığını savundu. Ancak Associated Press’e konuşan iki kişi, Musk’ın ekibinin incelemeye ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından yapılan ödemeleri askıya alma yollarını araştırarak başladığını belirtti.
Bu arada Demokrat milletvekilleri, DOGE’nin erişimi konusunda Hazine Bakanlığı’ndan bir soruşturma başlatılmasını talep etti. Ayrıca işçi sendikaları ve savunma grupları, incelemenin yasal olmadığını öne sürerek dava açtı. Washington’daki bir yargıç perşembe günü iki çalışanın ‘sadece okuma’ izniyle erişimini geçici olarak sınırlandırdı.
AVRUPA
09.02.2025
Ukrayna, Kuzey Kore birliklerinin Kursk bölgesinde savaşmak üzere geri döndüğünü açıkladı
Ukrayna’nın bu iddiası, Güney Kore istihbarat servisinin Kuzey Kore birliklerinin cepheden geri çekildiğini açıklamasından birkaç gün sonra geldi.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya’nın Kuzey Kore askerlerini Kursk bölgesinde konuşlandırdığını açıkladı.
Paylaşım, Güney Kore istihbarat servisinin Kuzey Kore birliklerinin tam tersini yaptığını ve cephe hattından geri çekildiğini açıklamasından birkaç gün sonra geldi.
Güney Kore devlet haber ajansı Yonhap’a göre, Seul’deki Ulusal İstihbarat Servisi geçen hafta yaptığı açıklamada, birliklerin ağır kayıplar verdikten sonra geri çekildiğini belirtmişti. Kuzey Kore askerlerinin Ocak ayının ortasından bu yana çatışmalara katıldıklarına dair herhangi bir işaret olmadığı gözlemlendi.
Zelenskiy, “Bugün Başkomutan’dan Donetsk ve Kursk bölgelerindeki durumla ilgili bir rapor aldım. Kursk operasyonu bölgelerinde yeni saldırılar gerçekleşti -Rusya bir kez daha Kuzey Kore askerlerini kendi birliklerinin yanına konuşlandırdı,” dedi.
İstihbarat servisi Kuzey Kore’nin Ukrayna’ya karşı savaşında Rus ordusunu desteklemek üzere yaklaşık 11.000 asker gönderdiğini tahmin ediyor. Yaklaşık 300 kişinin öldüğü ve 2.700 kişinin de yaralandığı belirtiliyor.
Kuzey Kore, Rusya’nın savaş çabalarını desteklemek üzere asker gönderdiğini kamuoyu önünde doğrulamadı.
Ocak ayında Ukrayna güçleri Rusya’nın Kursk bölgesinde savaşan iki Kuzey Kore askerini gözaltına aldı.
Ukrayna, Rusya’nın Kursk bölgesinde yeni bir saldırı başlattı
Moskova saldırının püskürtüldüğünü açıklarken Kiev gelişmelerle ilgili bir bildirimde bulunmadı.
Ağustos 2024’te Rusya’nın Kursk bölgesine sürpriz bir saldırı başlatan Ukrayna, altı aylık aradan sonra yeni bir girişimde daha bulundu.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Institute for the Study of War’a (ISW) göre, Kiev güçleri Kursk’taki Suca’nın güneydoğusunda, Rus hattının beş kilometre gerisine kadar sarktı.
Coğrafi konumu tespit edilen uydu görüntülerinde, Ukrayna güçlerinin Suca-Oboyan karayolu boyunca ilerlediği ve güzergah üstünde yer alan Cherkasskaya Konopelka ve Ulanok yönünde birkaç köyü ele geçirdiği öğrenildi.
Ukraynalı yetkililer son gelişmelerle ilgili yeni bir bildirimde bulunmazken, Moskova, iki mekanize tabur kadar zırhlı araçla yapılan saldırıların “püskürtüldüğünü” açıkladı.
Rus askeri blog yazarları, Kursk’ta yaşananlarla ilgili daha fazla ayrıntıya yer verdi. Bazıları Ukrayna güçlerinin 30 ila 50 zırhlı araçla karşı saldırıya geçtiğini ve Cerkasskaya Konopelka ile Ulanok’u ele geçirdiği aktardı. Fakat bu iddia reddedildi.
ISW, Ukrayna güçlerinin Ulanok’ta kontrolü sağladığını teyit edecek somut kanıtların henüz bulunmadığını belirtti.
Karşı saldırının altı ayı
Kiev, 6 Ağustos 2024’te Rusya’nın Kursk bölgesine başlattığı karşı saldırıyla Rus askeri komutanlıklarını ve Batılı müttefiklerini “gafil” avladı.
Altı ay sonra Kiev yetkilileri, Ağustos ayındaki operasyonla ilgili bazı detayları ilk kez paylaştı. Özel Harekat Kuvvetleri’nden (SSO) bir grup asker, Haziran 2024 gibi erken bir tarihte, yani ana saldırıdan iki ay kadar önce Kursk bölgesinde Rus hattının gerisine sızmıştı.
Bu birlikler saldırı hazırlığında Rusya’nın sınır savunmasındaki kilit unsurları ortadan kaldırmak için keşif ve hedefli bir dizi baskın gerçekleştirdi.
SSO, sistematik olarak Rus hava savunma ve mühimmat depolarını imha ederek, Rusya’nın karşılık verme kabiliyetini sınırladı.
Altı ay süreyle Ukrayna ordusu sınır bölgesindeki mevzilerini korudu fakat Rusya, Kiev’in ilk etapta ele geçirdiği bölgenin yarısına kadar olan kısmın kontrolünü geri aldı.
Ukraynalı yetkililer operasyonun ana hedeflerinin her zaman farklılık gösterdiği noktasında ısrarcı. Kiev, harekatın Rusya’nın Sumi ve Harkiv şehirlerine yönelik yeni bir saldırısını önlediğini, savaşa son vermede yapılacak olası görüşmelerde Rusya üzerinde baskı oluşturmaya yardımcı olduğunu savunuyor.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy de Kursk saldırısını “güç yoluyla barış” şeklinde tanımlamıştı.
Ukrayna’nın karşı saldırısı ve bölgede devam eden operasyonlara ilişkin altı ayı kapsayan son değerlendirmede ISW, Kursk’taki küçük bir grup Ukrayna askerinin Rus ordusunun Ukrayna’da ilerleme çabalarını zorlaştırdığını aktardı.
Raporda, “Bu saldırı, Rusya üzerinde stratejik açıdan önemli siyasi baskılar yaratabileceğini ortaya koydu,” dendi.
ISW, kısa bir süre önce Rusya’nın Kursk’ta tam kontrolü sağlamak üzere 11.000’i Kuzey Koreli, yaklaşık 78.000 askeri bölgeye sevk ettiğini bildirdi.
GKRY
09.02.2025
Fileleftheros gazetesi: Müzakerelerin geleceği DiCarlo’nun Genel Sekreter’e sunacağı rapora bağlı olacak
BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun temasları, Kıbrıs müzakerelerinin geleceğini şekillendirecek. Rum basını, sürecin çıkmaza girmeden ilerletileceğini ancak müzakerelere dönüş şansının düşük olduğunu öne sürüyor.
Rum basını BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun bu hafta Ada’da, Türkiye ve Yunanistan’da yapacağı temaslar sonrasında Genel Sekreter’e vereceği raporun, bundan sonra atılacak adımları büyük ölçüde belirleyeceğine dikkat çekti ve DiCarlo’nun “mayın tarlasında yürümesi gerekeceği” ve “işinin zor olduğu” yorumlarını yaptı.
Fileleftheros, Genel Sekreter Guterres’in DiCarlo’yu “zorlukları ve engelleri bilerek, olguları yeniden değerlendirmek üzere Ada’ya gönderdiğini” yazdı ve bir sonraki adımının yani, Kıbrıs sorununda bir gayri resmi beşli konferans yapılıp yapılmayacağının DiCarlo’nun sunacağı rapora bağlı olacağını yazdı.
Ada’ya bugün gelecek ve yarın Cumhurbaşkanı Tatar ve Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis’le ayrı ayrı görüşecek olan Di Carlo’nun, yeni geçiş noktaları meselesini ilerletmek için Tatar ve Hristodulidis ile “en azından bir ortak görüşme gerçekleştirmek isteyeceği” belirtildi. “Bunun zor bir argüman olduğu ancak BM’nin, Ekim’de KKTC’de yapılacak seçime kadar inişli çıkışlı da olsa bir çeşit hareketlilik sürdürmek istediği” öne sürüldü.
Di Carlo’nun gelişinin gayriresmi genişletilmiş toplantı organizasyonuna son rötuşları atacağını yazan haftalık Kathimerini bilgi sahibi kaynaklardan “beklenmedik bir şey olmazsa İsviçre’nin Cenevre kentinde bir ‘kontrollü çıkmaz’ sahnesi kurulmakta olduğu izlenimi edindiğini aktardı.
Gazete “kontrollü çıkmaz” senaryosunu, “Kıbrıs sorununda çıkmaz ilan edilmeyecek ancak -2025’in ikinci yarısında- müzakere masasına geri dönme şansının çok az olduğu bir sürece sokulacak” ifadesiyle izah etti.
Habere göre yeni geçiş noktalarının açılması konusunda şu ana kadar yürütülen “müzakere içindeki müzakereler”, Mart ışığı altında, çıkmazın ortadan kaldırılması açısından gelinen noktayla ilgili “bazı minyatür niteliksel özellikler gösteriyor”
Gerek müdahil tarafların gerek BM’nin süreci devam ettireceği söylemiyle, çıkmaz ilan edilmediği, bu iki gerçekliğin hem tarafların müzakere taktiğini hem de BM’nin sürece yaklaşımını öne çıkarmakta olduğuna dikkat çekildi.
Gazete, DiCarlo’nun Mart’taki gayri resmi genişletilmiş konferans öncesinde, Londra, Ankara ve Atina’ya gideceğini belirtti ve “iyi bilgili kaynaklara” dayanarak “DiCarlo’nun, diğer özel temsilcilerden farklı olarak BM hiyerarşisindeki konumu ve Genel Sekreter’le doğrudan görüşüyor olması nedeniyle DiCarlo’nun iki lider karşısında takınacağı tavrın, sürecin metodolojisi açısından önemli olduğuna” vurgu yaptı.
Alithia, Fransa’nın Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi Clelia Chevrier Kolacko’nun, DiCarlo’nun ziyaretini değerlendirirken “iki tarafın ortak zemin bulması ve ilerlemesi” ümidini dile getirerek “masaya somut bir şey konulması ve geriye bakılmaması önemli” dediğini yazdı.
Habere göre Lefkoşa’nın Rum kesimindeki bir Fransız-Rum okulundaki bilgilendirme etkinliğine katılan Kolacko, Fransa’nın, iki bölgeli iki toplumu federasyon çözümü bulması için Rum yönetimine yardımcı olmayı her zaman istediğini söyledi.
Ada’yı ziyareti sırasında Di Carlo ile görüşüp görüşmeyeceği sorulan Kolacko “böyle bir görüşmeye açık olduğunu” söyledi ve “zamanı olursa, her türlü görüşme fırsatını sunacağız” dedi.
Güneş Onar ile Menelos Menelau’nun bugün görüşmesi bekleniyor
Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi Güneş Onar ile Rum Müzakereci Menelaos Menelau’nun, geçiş kapıları konusunu görüşmek için bugün bir araya geleceklerini Rum basınında yer aldı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun, Kıbrıs’a yapacağı ziyaret ile ilgili haberler Rum basınında yer almaya devam ediyor. Rum basını ayrıca, Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi Güneş Onar ile Rum Müzakereci Menelaos Menelau’nun, geçiş kapıları konusunu görüşmek için bugün bir araya geleceklerini anımsattı.
Politis gazetesi “DiCarlo Hâlâ Ankara’yı Bekliyor” başlıklı haberinde Kıbrıs sorununa müdahil olan tarafların çabalarının iki eksen üzerinde hareket ettiğini, birincisinin; geçiş kapıları konusunda bir anlaşmaya varılması için yoğun istişareler, diğerinin ise BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun, Lefkoşa, Atina ve Ankara gibi müdahil tarafların başkentlerine yapacağı ziyaretlerin tarihlerinin belirlenmesi olduğunu yazdı.
Şu ana kadar söylenenlere dayanarak DiCarlo’nun gelişinin muhtemelen gelecek hafta başlarında gerçekleştirileceğini yazan gazete, Ankara’nın henüz DiCarlo’ya randevu vermemesine bağlı olarak, tam geliş tarihinin kesinlik kazanmadığını savundu.
DiCarlo’nun yapacağı ziyaretin kesin olduğunu yazan gazete, DiCarlo’nun bölgedeki varlığının, olası geçiş kapılarının açılmasına yönelik istişarelerin sonuçlarına bağlı olmadığını da belirtti.
Gazete, haberinde ayrıca Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisi Güneş Onar ile Rum Müzakereci Menelaos Menelau’nun, geçiş kapıları konusunu görüşmek için bugün bir araya geleceklerini anımsattı.
ORTADOĞU
09.02.2025
Arap asıllı Amerikalılar Trump’ın Gazze planı karşısında umutsuz
ABD Başkanı tartışmalı ‘Gazze Şeridi’ni ele geçirme’ planlarını açıklarken Euronews siyasi yelpazenin farklı kesimlerinden Arap-Amerikalı seçmenlerle görüştü.
Euronews, Donald Trump’ın Kasım ayında Beyaz Saray’daki ikinci dönemini kazanmasının hemen ardından Faye Nemar ve Albert Abbas’la konuştuğunda moralleri iyiydi.
MENA Amerikan Ticaret Odası’nın (MENACOC) Lübnan asıllı Amerikalı kurucuları, Abbas’ın Michigan’daki restoranında Trump’la “ikonik” bir buluşmaya ev sahipliği yapmış ve Trump burada bir “barış plaketi” imzalamıştı.
Nemer o dönemde Euronews’e yaptığı açıklamada, “Çok samimi bir insandı, bölgede barışın sağlanması konusunda çok kararlıydı,” demişti.
O görüşmenin ardından sadece üç ay geçmesine rağmen, durum şimdi çok farklı görünüyor. Salı günü Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Trump, Gazze’nin 2 milyon sakinini zorla yerinden ederek “Gazze Şeridi’ni ele geçirme” niyetini açıkladı.
Nemer, Başkan’a hitaben yazdığı ve Euronews ile paylaştığı mektupta Trump’a Michigan’a yaptığı ziyareti hatırlatarak bu ziyareti son açıklamalarıyla kıyaslıyor.
Nemer mektubunda “Sizin barış vizyonunuz egemen bir Filistin devletine bağlılık gerektiriyor ve Filistinlilerin etnik temizliğine eşdeğer olan politikalarla karıştırılmamalı. Bu kavram son açıklamalarınıza endişe verici bir şekilde yansıyor,” diye yazdı.
Bir başka Filistinli-Amerikalı aktivist ve Kuzey Karolina’daki Arap Amerikan Demokratik Grubu’nun (ACNCDP) kurucularından Dr. Burhan Ghanayem ise daha açık sözlü.
Euronews’e yaptığı açıklamada Ghanayem, “Toplumumuz kargaşa içinde,” dedi.
Uyarı işaretleri mi?
Genel olarak Müslümanlara yönelik tuhaf açıklama ve politikalarla dolu uzun geçmişi göz önüne alındığında Trump’ın Gazze hakkındaki fikirleri herkesi şaşırtmadı.
Trump 2016’da “Müslümanların ABD’ye girişini tamamen durdurma” sözü vermiş ve başkan olduğunda nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bazı ülkelerden göçü askıya alan bir kararname imzalamıştı. Ayrıca ABD büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyarak tartışmalı şehri İsrail’in başkenti olarak tanımış ve uluslararası hukukun işgal altındaki Suriye toprağı olarak gördüğü Golan Tepeleri’nin İsrail tarafından ilhakını resmen tanımıştı.
Daha yakın bir tarihte, Mart 2024’te, Trump’ın ilk döneminde fiilen Orta Doğu temsilcisi olarak görev yapan nüfuzlu damadı Jared Kushner, Başkan’ın mevcut planına ürkütücü derecede benzer bir fikir ortaya atarak, İsrail’in Gazze sakinlerini bölgeden çıkarmasını önermişti.
Kushner, “Gazze’nin deniz kıyısındaki mülkleri çok değerli olabilir” demişti.
Mısır asıllı Amerikalı insan hakları aktivisti Nancy Okail, “Trump bölgeyi dev bir emlak anlaşması olarak görüyor,” sonucuna varmıştı.
Kasım ayındaki seçimlerin ardından konuşan Okail, Trump’ın emlak kralı Steve Witkoff’u Orta Doğu temsilcisi olarak atamasına dikkat çekerek, Witkoff’un “İsrail’in ilhak çabalarını daha da meşrulaştıracağını” öne sürmüştü.
Batı Şeria’daki Filistinli bir barış aktivisti de Euronews’e yaptığı açıklamada, “Trump bir buldozer gibi çalışıyor, önünde hiçbir engel yok ve planlarına devam edecek,” dedi.
Donald Trump, Michigan’daki Dearborn’da The Great Commoner’ı ziyaret ederken sahibi Albert Abbas ile konuşuyor
Nemer ve Abbas bile Başkan’ın geçiş dönemi ve başkanlığının ilk günlerinde attığı bazı adımlardan duydukları “endişeyi” dile getirmeye başladı.
Abbas, Trump’ın “Hamas sempatizanı” olmakla suçladığı ve aralarında “protestolara katılan yabancıların” da bulunduğu öğrencilerin sınır dışı edilmesine izin veren bir kararnameyi örnek gösterdi. Bu arada Nemer, Trump’ın İsrail büyükelçisi olarak seçtiği Mike Huckabee’nin işgal altındaki Batı Şeria’dan İncil’deki adıyla “Judea ve Samaria” (İsrail aşırı sağı tarafından da kullanılan bir slogan) diye söz etmesinden rahatsız oldu.
Sonra Trump’ın yemin töreni geldi.
Nemer, “Yemin töreninde yaşadığım sorunlardan biri Müslüman ve Arap Amerikalıların temsil edilmemesiydi,” ifadelerini kullandı.
“Kampanya sürecinde Başkan Trump’la birlikte sahnedeydiler. Ancak aynı ikonik kişiler yemin töreninde ortalıkta görünmüyordu.”
Nemer ile aynı kasabadan Trump’ı destekleyen bir imamın etkinlikte konuşma yapması planlanmıştı, ancak son dakikada listeden “açıklanamaz bir şekilde” çıkarıldı.
Nemar, Trump’ın kampanyasında “aylık toplantılar” sözü vermesine rağmen son aylarda kendileriyle temasa geçilmediğini itiraf ederek, “Temsil, sadece kampanya sürecinde değil, aynı zamanda yönetiminizi hayata geçirirken de kritik önem taşıyor,” diye ekledi.
Tüm taraflar suçlanıyor
Siyasi yelpazenin tüm taraflarından Arap Amerikalı seçmenler Trump’ın açıklamasına ilişkin “endişe ve eleştirilerini” dile getirmiş olsalar da, birçoğu hala ona oy vermekten başka çareleri olmadığını düşünüyor.
Başkan Joe Biden yönetiminde ABD’nin askeri ve diplomatik desteğiyle İsrail’in Gazze ve Lübnan’ı bir yıldan fazla süre bombalamasının ardından, pek çok seçmen geleneksel olarak oy verdikleri partinin Netanyahu hükümetinden askeri desteğini çekmeyi reddettiğini görünce çileden çıktı. Müslüman ve Arap-Amerikalı seçmenler arasında Demokratlara verilen destek 2020 ve 2024 seçimleri arasında yarı yarıya azaldı.
Demokratların toplum içindeki kötü performansını değerlendiren Ghanayam, “Parti başarısız oldu. Parti seçmenleri hayal kırıklığına uğrattı. Parti kaybetti,” dedi.
ACNCDP’nin kurucu ortağı, Gazze’de yakın arkadaşlarını kaybetti. Ghanayam’ın Batı Şeria’daki Tulkarm’da da bir ailesi var ve burası şu anda yoğun İsrail bombardımanının odağında. Ghanayam, Demokrat liderliği “memleketin yıkımı ve etnik temizliğinde tamamen suç ortağı” olarak görüyor.
Ghanayem’in söylemini yineleyen Kongre üyesi Tlaib, Trump’ın “soykırım ve etnik temizliğin finansmanı için Kongre’deki iki partili destek sayesinde” yerleşik dış politika teamüllerini çiğneyebildiğini savunuyor.
Ghanayem partisinin umutsuzca değişime ihtiyacı olduğunu söyledi, ancak değişimin ne kadar olası olduğu sorulduğunda karamsardı. Euronews’e konuşan Ghanayem, “Eğer birden 10’a kadar saymak isteseydim, şansın üç, dört olduğunu söylerdim,” dedi.
Artan çekincelerine rağmen MENACOC kurucuları henüz Trump’ı terk etmeye hazır değil.
Nemer sözlerini şöyle noktaladı: “Şimdi mesele yeni yönetime daha fazla alışması ve topluluklarla ilişki kurması için zaman tanımak.”
Hem kendisi hem de Abbas, Gazze ve Lübnan’da müzakere edilen kırılgan ateşkesler konusunda Trump’ı halen takdir ediyor.
Öte yandan, Ghanayem de yakın zamanda taraf değiştirmeyeceğini söyleyerek, Demokratlara yönelik isteksizce desteğini açıkladı.
“Gerçekten bir alternatif görmüyoruz.”