
Renkler sembolize ettikleri anlamları ile Türk kültüründe kutsallıkları ile bilinmişlerdir. Türk kültürü kutsal varlıkları renklendirerek hem o objeye kutsiyet katmakta hem de salt kutsala dikkat çekmektedir. Gök, kara, ak renkleri birlikte değerlendirildiğinde gök kutsalın, ak iyiliğin yani göğün, kara kötülüğün yani yerin renkleridir. Bu üç renk kozmoloji anlayışındaki bütünlüğe işaret etmekte ve gökyüzü, yeryüzü ve yeraltının bütünlüğünü vurgulamaktadır. Türklerde renk sembolizminin temelinde kozmolojik düşünce durmaktadır. Bu sistemde dünya dört ana yöne bölünerek, her yönün kendi rengi, hayvanı, yıldızı, vardır. Türk yön tasavvurunda kuzey siyah, güney kızıl, batı ak, doğu ise mavi renkle simgelenmektedir. Merkezin rengi ise sarıdır. Türkler, bu sembolizmi ordu sistemlerinde de kullanmışlar ve kuzeye ‘’kara atlıları”, güneye ‘’kızıl atlıları’’, batıya ‘’beyaz atlıları’’, doğuya ise ‘’boz (gök) atlıları’’ yerleştirmişlerdir.
Sarı renk Türk destanlarında ise kötülüğü ve hastalığı ifade etmektedir. Bu nedenle Türkler tarafından uğurlu görülmemiştir. Ancak destanlar dışında sarı renk dünyanın merkezi olarak görülmüştür. Zira altın kaplı taht nasıl ki devletin merkezi ise sarı renk te dünyanın merkezi kabul edilmiştir.
Ak yani beyaz renk, Türklerde arılık ve yüceliğin bir sembolüdür. Bu nedenle bu renk sembolizmi içinde kutsallık atfedilen baş renktir. Ak rengin aynı zamanda ululuk, yaşlılık, tecrübe, büyüklük gibi yüceltici sıfatları da vardır. Geleceği de temsil eder. Ak rengi aynı zamanda savaşlarda da kullanılan bir renktir ve devletin gücünü sembolize eder. Büyüklük ve tecrübenin sembolü “ak sakallı dede” Oğuz Kağan Destanı’ndan beri günümüze kadar gelmiştir.
“Kara” rengi kelime anlamı olarak toprak, güç, kuvvet ve bazen de keder, yas ve alt tabaka demektir. Kara renk yasın ve ölümün sembolüdür. Örneğin, Dede Korkut hikâyelerinde Salur Kazan’ın evinin yağmalanması
Eski Türklerde kırmızı sözü yerine genelde kızıl ve al sözü kullanılmaktadır. Kızıl yani al elbise giymek ağırbaşlılığı sembolize etmektedir. Bunun yanında Türklerin eski inançlarında “al ruhu” veya “al ateş” adı verilen koruyucu ruhlar vardır. Al bayrak kullanmak ta bununla ilgilidir. Türklerin çok eski zamanlardan beri kullanageldikleri al bayraklara bazen “alav” adı verilmiştir ki bu ateş demektir ve devleti temsil eder. Bu yönü ile âdeta millî bir kimlik kazanmıştır. Yenigün Bayramı’nda bir gece öncesinden çocuklara sarı kurdele takılır. Sabah kırmızı kurdele ile değiştirilir. Böylece kötülüğü, hastalığı temsil eden sarı renk atılır, yerine sağlığı temsil eden kırmızı kurdele takılır. Kırmızı renk aynı zamanda kutsallık anlamı da taşımaktadır çünkü o Türk kültüründe kutsallık atfedilen kozmolojik unsurlardan biri olan güneşi temsil eder, güneşe yakınlık demektir. Türkmenler gökleri tutan kızıl bayrağın sembolü olarak başlarına kızıl börk, dünyanın merkezini ifade etmek için de sarı edik giyerlerdi.
Türkler, her yerde renk arar, her şeye renk verir ve hiçbir şeyi renksiz söylemezlerdi. Renkler Türklerin ruh âlemini dolduran en önemli semboller idi. Renklerin en güzeli ise mavi yani gök rengi idi. Her türlü güzellik ve kutsallık onda toplanmıştı. Türkler, gök rengini çok sever ancak ondan çok ta korkarlardı. Bu korkuları saygı ile karışık bir korku idi. Saygıdeğer her şeyin sembolü gök rengi idi. Eğer bir Türk bir kimse için “gök sakallı” diyorsa bilmek gerekir ki bu ya kutsal bir kişidir veya Tanrı’nın bir elçisidir. Eski Türklerin kutlu yönü olan doğu, mavi yani gök rengi ile ifade edilmekteydi. Gök rengin içine bazen yeşil de katılabilmekteydi fakat esasını mavi renk oluşturuyordu. İslam öncesi Türk kültüründe gökyüzü Gök-Tanrı inancı dolayısıyla kutsal olduğundan onun rengi de kutsaldı.