Ötüken’den Atabaskan’a: Amerika’nın Gerçek Sahipleri Kimdi?

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
13 Dk. Okuma
13 Dk. Okuma

Yazan: Doğukan Miraç DEMİRCAN

Ortak Köken Teorisi: Bering Boğazı Bağlantısı ve DNA Kanıtı

1492’de Avrupalılar Amerika’ya ayak bastığında aslında Türk soyundan gelen yerli halklarla karşılaştılar. Bugün artık yaygın kabul gören teori, Amerika’nın ilk insanlarının on binlerce yıl önce Sibirya üzerinden Bering Boğazı’nı geçerek Amerika’ya göç eden Asyalılar olduğudur. Nitekim 1999’da Denizli’deki bir kurultayda Oneida kabilesi reisi M. Franklin Keel, Kızılderililerin atalarının Baykal Gölü ve Yenisey havzasından Alaska’ya göç ettiğini, Rusya ile Alaska arasının sadece 88 km olduğunu hatırlatarak bu göçün mümkün olduğunu anlatmıştır. Dahası Keel, Kızılderililer ile Türklerin DNA testlerinin aynı çıktığını vurgulayarak akrabalıklarını dile getirmiştir . Modern genetik bilim de bu bağı destekliyor:

Kuzeydoğu Sibirya’daki Ket (Yenisey) halkında %90 oranında, Amerikan Yerlilerinin neredeyse tamamında görülen Q1 adlı Y-DNA haplogrubu, dünyanın başka hiçbir bölgesinde bu denli yoğun bulunmamaktadır. Bu genetik iz, yaklaşık 15.000 yıl önce yaşamış ortak bir ataya dayandığını, yani bugün Amerikan yerlileri olarak bildiğimiz halkların aslında Orta Asya-Sibirya kökenli Türk soyundan olduğunu göstermektedir.

Bu ortak kökene dair en somut kanıtların başında dil benzerlikleri gelir. Dilbilimci Edward Vajda’nın 2010 yılında ortaya attığı Dene–Yenisey hipotezi, Kuzey Amerika’daki Athabaskan (Atabask) dil grubu ile Sibirya’daki Yenisey dil ailesi arasında kökensel akrabalık olduğunu bilimsel verilerle ortaya koymuştur. Vajda’nın incelemelerinde 110’u aşkın ortak dil ögesi (kök ve ek benzerlikleri) tespit edilmiştir . Bu bulgu, Bering üzerinden Asya’dan gelen bu iki halkın dilinin binlerce yıl önce aynı kaynaktan çıktığını ispatlar niteliktedir. Zaten Fransız dilbilimci Dumesnil de çok daha önce Kızılderili dillerinde 300’ü aşkın Türkçe kökenli kelime saptamıştı. Yıllar süren araştırmalar sonucunda biriktirilen bu kanıtlar, “Kızılderililer Türk müdür?” sorusunu artık güçlü biçimde “Evet” şeklinde yanıtlamamızı sağlıyor.

Dilsel Benzerlikler: Atabask–Türkçe Akrabalığı

Türkçe ile Amerika yerli dilleri arasındaki akrabalığı gösteren en çarpıcı örnekler dil alanında görülür. Atabask (Athabascan) denen Kızılderili dil grubu, dil sınıflandırmasında Ural-Altay (Türk) dil ailesine yakın özellikler sergiler. Bu dillerde yapı ve sözdizimi olarak eklemeli (agglütine) yapı, ünlü uyumu ve zengin fiil çekimleri gibi Türkçede de bulunan özellikler gözlemlenir. Daha da somutu, bazı temel kelimelerin benzerliği dikkat çekicidir. Dumesnil’in tespit ettiği 320 ortak kelime arasında şu örnekler sayılabilir :

“yatkı” – Bir yerli dilinde yatılan ev anlamına gelen bu kelime, Türkçede yatmak fiilinden türeyen yatacak yer ifadesini andırmaktadır.

“tamazkal” – Orta Amerika yerli dillerinde sauna, buhar hamamı anlamına gelir. Türkçe “temiz kal” (hamam sonrası temiz kalmak) ifadesiyle hem ses hem anlam olarak örtüşür.

“yanunda” Yanında anlamına gelen bu Kızılderili sözcüğü, Türkçedeki yanında kelimesinin neredeyse aynısıdır.

“türe” Töre (gelenek) anlamında kullanılan bir Kızılderili sözcüğü olup Türkçe töre ile bire bir aynıdır.

“hu” – Birçok yerli kabilede selam veya kutsal ünlem olarak kullanılır; Türk tasavvuf geleneğinde Allah’ı anarken söylenen “Hu!” ünlemiyle aynıdır.

“yaşil” Yeşil (yeşil renk) anlamındaki bu sözcük, Türkçede aynı anlama gelen yeşil ile sadece ufak bir ünlü farkıyla eşleşir.

“ata” ve türevleri Ata, atağ gibi sözcükler hem Türkçede ata (ata/baba) anlamında, hem bazı yerli dillerinde benzer şekilde kullanılmaktadır. Atabask kabilesinin adı dahi Türkçe “ata” ve “başkan” kelimelerinden türetilmiş görünmektedir .

“Atahualpa” – İnka medeniyetinin son hükümdarı olan Atahualpa’nın adında bile Ata (Türkçe “ata”) kelimesini görmek mümkündür. Tesadüf olamayacak kadar çok benzer örnek mevcuttur.

Yukarıdaki örnekler sadece birkaç tanesi; yapılan kapsamlı listelerde 100’ü aşkın ortak kelime tespit edilmiştir. Örneğin Sioux kabilesinin adının Türkçede “su” anlamına geldiği, Missigi sözcüğünün mısır (çok benzer telaffuzla) anlamına gelmesi, Köç kelimesinin göç anlamında kullanılması gibi daha sayısız örnek bulunur. Elbette on binlerce yıl içinde diller değişime uğramış, telaffuzlar farklılaşmıştır. Ancak yine de karşılaştırmalı listelerde çift ya da üçlü heceli bu kadar çok kelimenin yakın anlamlarla örtüşmesinin ihtimali istatistiksel olarak yok denecek kadar azdır. Bu da, Kızılderili dilleri ile Türk dillerinin ortak bir ata dilden dallandığı tezini güçlü biçimde desteklemektedir .

Kültürel ve Dini Benzerlikler

Dil akrabalığının ötesinde, kültür, inançlar, gelenekler, giyim-kuşam ve semboller alanında da Türkler ile Amerikan yerlileri arasında şaşırtıcı paralellikler vardır. Bu benzerlikler, coğrafi mesafeye rağmen ortak bir atadan miras kalan değerlerin iki toplumda da yaşamaya devam ettiğini gösterir.

Özellikle dinî inançlar ve mitolojide çarpıcı ortaklıklar görülür. Hem eski Türkler hem de birçok Kızılderili topluluğu, Gök Tanrı veya Büyük Ruh inancıyla tek yaratıcıya bağlı, ancak doğadaki sayısız ruh ve ata ruhlarına hürmeti barındıran Şamanist-animist bir inanç sistemi benimsemişlerdir. Her iki kültürde de kam/şaman adı verilen ruhani liderler bulunur; bunlar ayinleri yönetir, kötü ruhları kovar, hastaları iyi etmek için ritüeller yaparlar. Ateş her ikisinde de kutsaldır ve kutsal ateş etrafında törenler düzenlenir. Özellikle yağmur dansları/duaları, mevsimlik bayramlar, kurban ritüelleri gibi uygulamalar şaşırtıcı şekilde benzerdir. Ölen kişinin ardından ağıt yakma geleneği dahi ortak noktadır: Orhun Yazıtları’nda bahsi geçen yasçı (ağıtçı) kadınların karşılığını Kızılderili cenaze törenlerinde de görmek mümkündür.

Benzersiz bir diğer paralellik de mitolojik motiflerde ortaya çıkar. Türklerin Ergenekon destanında ve türeyiş efsanelerinde kutsal rehber olan Bozkurt motifi, birçok Kızılderili kabilesinin de en önemli totemlerinden biridir. Örneğin Kuzey Amerika’da kendilerini “Kurt insanları” (People of the Wolf) olarak tanımlayan kabileler vardır ve kurt, onlar için de tıpkı Türklerde olduğu gibi kutsallığın, cesaretin ve yol göstericiliğin sembolüdür. Dede Korkut hikâyelerindeki Deli Dumrul karakteri ile Lakota halkının efsanevi lideri Crazy Horse (Türkçesiyle “Deli At”) arasındaki benzerlik dahi dikkat çekicidir: Her iki kültürde de “deli” lakabı gözü pek, korkusuz alp kişilere unvan olarak verilmiştir.

Geçmişten bir fotoğraf: Kuzey Amerikalı bir yerli liderin başlığında hilal ve yıldız motifine benzeyen bir sembol görülüyor. Ay-yıldız genellikle Türk kültürüne özgü sanılsa da Amerikan yerli giyiminde ve bayraklarında da benzer motiflere rastlanması, iki kültür arasındaki tarihi bağın görsel bir kanıtıdır.

Kültürel benzerlikler bunlarla da sınırlı değil. Dikkat çekici diğer ortak noktaları şöyle özetleyebiliriz:

Yaşam Tarzı ve Gelenekler: Hem Orta Asya Türkleri hem de Kuzey Amerika’nın yerlileri yarı göçebe bir hayat sürmüşlerdir. Bozkır Türkleri obalar halinde yaşarken Kızılderililer de kabilelerhalinde geniş topraklara yayılmıştır. Türklerin yurt adı verilen çadırları ile Kızılderililerin tipi çadırları işlev ve form olarak benzerlik gösterir, keza her ikisi de kolay kurulup sökülen, göçebe hayatauygun barınaklardır. Her iki toplum da avcı-toplayıcı (ve Türkler kısmen pastoral)ekonomik yapıdaydı, dolayısıyla atı ustalıkla kullanmaları, ok-yay ve mızrak gibi silahlarıgeleneksel savaş aletleri olarak benimsemeleri de ortaktır. Eski Türk alp kültüründe önemliyeri olan güreş ve çeviklik oyunlarının benzerlerini Kızılderililerde de görüyoruz.

Giyim ve Süslenme: Her iki topluluk da giyim-kuşamlarında doğadan gelen malzemeleri ve simgesel motifleri kullanmıştır. Örneğin Türk kağanlarının ve şamanlarının taktığı kartal tüyleriyle süslü başlıklar, Amerika yerlilerinin tüy başlıkları ile benzerdir. Kızılderili savaş şeflerinin başlığındaki boynuz veya tüy detaylarını, İskit ve Hun hakanlarının miğferlerinde de görmek mümkündür. Kızılderililer, tıpkı eski Türkler gibi, deri ve kürkten kıyafetler giymiş, saçlarını uzun bırakıp örgüler yapmışlardır (Göktürk ve Hunlarda uzun saç erkeklik gücünün simgesiydi).

Her iki kültürde de boncuk ve işlemelerle süsleme yaygındır. Özellikle mavi boncuk kullanımı dikkat çeker: Alaska’daki arkeolojik kazılarda Bering göç yolunda çıkarılan küçük mavi boncuklar, Türklerin nazar boncuğu geleneğinin izlerini taşımaktadır. Türk inancında nazardan koruduğuna inanılan bu nazar boncuğu, aynı şekilde bazı Kızılderili toplulukların da kötü ruhları uzaklaştırmak için taşıdığı bir tılsımdır.

Semboller ve Sanat: Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olan tamgalar, aynı zamanda Amerika yerlilerinde de karşımıza çıkar. Örneğin Oklahoma yöresinde bulunmuş bazı kaya yazıtları Türk tamgalarına birebir benzer işaretler içermektedir; bunlar muhtemelen Bering üzerinden göçen atalarımızın bıraktığı izlerdir . Hatta Oklahoma’daki Muskogee (Creek) ulusunun tarihi bayrağında ay-yıldız motifinin yer alması son derece çarpıcıdır. Bir Kızılderili reisinin başlığında hilal ve yıldızı andıran arma, yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi, kültürel sembollerimizin ortaklığını gösterir. Dokumacılık ve motiflerde de paralellik vardır:

Kızılderililerin geleneksel kilim ve dokumalarında görülen geometrik desenler, Orta Asya Türk halı motifleriyle şaşırtıcı benzerlikler gösterir. Müzik aletlerinde bile ortak noktalar mevcuttur; mesela İnkaların kullandığı bir telli çalgı, kopuz benzeri tınılar çıkarmaktadır. Her iki kültürde de kurt, kartal, at, ay gibi figürler en kudretli semboller arasındadır ve hem efsanelerde hem süslemelerde yer alır . Bütün bu sanat ve sembol benzerlikleri, binlerce yıl ve mesafeyle ayrılmış iki halkın aslında aynı kültürel havuzdan beslendiğinin altını çizmektedir.

Sonuç: “Türk’ü Hiçbir Yerden Silemezler!”

Tüm bu kanıtlar ışığında Amerika’nın en eski sahiplerinin Türk olduğu sonucu apaçık ortaya çıkıyor. Bugün ABD yönetimi ve Batı dünyası, içeride “Türkiyelilik” gibi uydurma kavramlar öne sürerek Türk adını ve millî kimliğini eritmeye çalışsa da, bu girişimler nafiledir. Zira erozyona uğratmaya çalıştıkları “Türk” kavramı, bizzat kendi tarihlerinin derinliklerine aittir! Asla unutulmamalıdır ki Amerika kıtasında “ATA” ismi Rubin veya Barrack gibi soyadlarından önce zikredilmiştir! Amerikan yerlilerinin Türk soyundan geldiği gerçeği, “Türk”ün dünya üzerindeki silinmez izini gösteriyor. Türk milleti, tarihin hiçbir döneminde yok olmadı, her defasında beklenmedik yerlerden yeniden doğarak varlığını sürdürdü.

Bugün de hiç kimse Türk’ü tarihten veya herhangi bir coğrafyadan silemez. Silmeye kalkışanlar, en ummadıkları anda karşılarında yeniden Türk’ün dirilişini bulacaktır. Unutulmamalıdır ki Amerika Birleşik Devletleri denilen ülke, özünde kendi Türk kökenine zulmederek kurulmuştur. Kıtaya sonradan gelen sömürgeci güçler, 70 milyona yakın yerli halkı (yani öz be öz Türk soyunu) kılıçtan geçirmiş, salgın hastalık ve soykırımla yok etmiştir. Kendi köklerini katledip yerine Avrupa’dan gelen etnik gruplarla sözde bir “ulus” inşa eden ABD’nin tarihi, bu açıdan bakıldığında, büyük bir ironi barındırır. Yerli halkın kanıyla kurulan sunî bir devlet, kadim bir medeniyeti yok etse de Türk milletini dünya üzerinden silememiştir.

Biz Türkler bugün sadece Anadolu’da değil, Amerika’dan Sibirya’ya kadar bütün dünya coğrafyasında var olmaya devam ediyoruz ve ilelebet devam edeceğiz. ABD yönetimi de bu gerçeği er ya da geç kabullenmek zorunda kalacaktır: Türk’ün kökünü kazımak asla mümkün değildir! Çünkü o kök, dünyanın dört bir yanına dallanmıştır ve gerektiğinde filiz verip tüm heybetiyle yeniden ortaya çıkacaktır.

Dipnot: Burada sunulan görüşler ve benzerlik örnekleri bilimsel araştırmalardan ve tarihî kaynaklardan derlenmiştir. Son yıllarda yapılan dil karşılaştırmaları, arkeolojik bulgular ve genetik çalışmalar, Türkler ile Amerika yerli halkları arasındaki bağı giderek daha fazla aydınlatmaktadır. Art niyetli çevrelerin “Türk” adını silme çabasına en güzel cevap, tarihin binlerce yıl öncesinden gelen bu Türk mirası olacaktır.

Unutmayalım: Tarih sahnesinin ilk ve son sahibi hep Türk milleti olacaktır!

Kaynaklar:

Edward J. Vajda, Dene–Yeniseian Languages: Linking Asia and America, University of Alaska Press (2010). Vajda’nın çalışması hakkında özet bilgi için bkz.

Fatih Mehmet Yiğit, “Asya’dan Amerika’ya Göç Eden Türkler: Atabaşkanlar ve Dene-Yenisey Halkları” (2018) – Atabask (Athabascan) dilleri ile Türk dilleri arasındaki benzerlikler ve kültürel ortaklıklar üzerine derleme.

Necati Aydın, “Kızılderililer Türk mü?” Yeni Çağrı / Sabır Gazetesi (2024) – Kızılderililer ile Türkler arasındaki dil ve kültür benzerliklerini anlatan haber yazısı . Özellikle ortak kelimeler listesi dikkat çekicidir.

Sefai Uzunyurt, “Amerikalılar Türk Kökenli 70 Milyon Kızılderili’ye Soykırım Uyguladı” Mesudiye Gazetesi (2021) – Bu makale, Kızılderili katliamlarını ve Türk-Kızılderili kültürel benzerliklerini elealmıştır. Amerikan yerli kültüründe ay-yıldız, kilim motifleri, Deli Dumrul –Deli At benzetmesi gibi ilginç ayrıntılar içeriyor.

Yıllardır Merak Edilen Soru: Kızılderililer Türk mü? – Sabır Gazetesi | Osmaniye ve Türkiye Haberleri https://www.sabirgazetesi.com/denizli-kurultayinda-kizilderili-turk-iliskisi

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir