SADRİ MAKSUDİ ARSAL

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

Sadri Maksudi Arsal, 1878 yılında Kazan’da dünyaya gelmiştir. Ailesinin sahip olduğu

kültürel birikim ve entelektüel ortam, Sadri Maksudi’nin erken yaşlardan itibaren düşünce dünyasının biçimlenmesinde belirleyici bir rol oynamıştır. İlköğrenimini köy okulunda ve Kazan’daki medreselerde tamamlamış, daha sonra yükseköğrenimini Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesinde sürdürmüştür. Buradan üstün başarıyla mezun olan Sadri Maksudi; hukuk, siyaset ve toplum felsefesi alanlarında derin bir bilgi birikimi edinmiştir. Moskova’da bulunduğu yıllarda Rusya’daki Türk topluluklarının siyasal konumlarını yakından inceleme fırsatı bulmuş ve milliyetçi düşüncelerinin temellerini bu dönemde oluşturmuştur.

Hayatının ilk büyük dönemi Rusya’da geçmiştir. Bu dönemde hem hukukçu hem siyasetçi

hem de millî bir lider olarak faaliyet göstermiştir. 1905 Devrimi sonrasında ortaya çıkan kısa süreli özgürlük ortamından yararlanarak Türk-Tatar halklarının haklarını savunmaya yönelmiştir. 1907 yılında Rusya Meclisi olan Duma’ya milletvekili olarak seçilmiştir. Bu görevi sırasında Kazan ve çevresindeki Türk halklarının kültürel ve dilsel haklarını savunmuş, aynı zamanda Rusya’daki Türk aydınlarının örgütlenmesine öncülük etmiştir. 1917 yılına gelindiğinde Rusya’daki devrim süreci içerisinde önemli bir siyasî figür hâline gelmiştir. Maksudi, çağdaşı Ayaz İshaki gibi Rusya Müslümanlarının siyasal birliğini “millî-medenî muhtariyet” ilkesi çerçevesinde savunmuştur. Ancak Bolşevik İhtilali’nin ardından yeni rejimin millî hareketlere karşı takındığı sert tutum nedeniyle Rusya’yı terk etmek zorunda kalmıştır.

1919 yılından itibaren hayatının ikinci büyük dönemini Avrupa’da geçirmiştir. Önce

Finlandiya ve İsveç’e gitmiş, burada Yusuf Akçura ile görüşmeler yapmıştır. Ardından Almanya üzerinden Fransa’ya geçerek Paris’e yerleşmiştir. Paris’te hukuk alanında meslekî faaliyet göstermesi mümkün olamamış, bu nedenle akademik çalışmalara yönelmiştir. 1923 yılında Sorbonne Üniversitesinde ders vermeye başlamış; burada hukuk, tarih ve Türk kültürü üzerine kapsamlı incelemeler yapmıştır. Fransızca kaleme aldığı “Les Penseurs de l’Islam” adlı eseriyle entelektüel çevrelerde tanınmıştır. Bu dönem, onun düşünsel bakımdan en olgun ve üretken yıllarını oluşturmuştur. Fransa’daki akademik çevrelerle kurduğu ilişkiler, hem İslam düşüncesinin hem de Türk kültürünün Avrupa’da tanıtılmasına önemli katkılar sağlamıştır.

1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin daveti üzerine Türkiye’ye gelmiştir.

Cumhuriyet yönetimi tarafından büyük bir saygı ve ilgiyle karşılanmış, kısa sürede Türk akademik hayatına dâhil olmuştur. Önce Dârülfünunda ardından Ankara Hukukta profesör olarak görev yapmıştır. Türkiye’deki bu dönemi hayatının en etkili evresi olmuştur. Modern Türk hukuk sisteminin teorik temellerinin atılmasında önemli katkılarda bulunmuştur. 1925–1928 yılları arasında hazırladığı “Türk Hukuku Tarihi” adlı kapsamlı eseriyle Türk hukuk tarihine sistematik bir yaklaşım getirmiştir. Bu çalışma, Türk hukuk düşüncesini tarihsel sürekliliği içinde ele alan ilk bilimsel eserlerden biri olmuştur. Bunun yanı sıra dil reformu ve kültürel milliyetçilik hareketlerine de etkin biçimde katılmış, Türk Dil Kurumunun kuruluş sürecinde yer almıştır. Dilin milletin en temel kimlik unsuru olduğunu savunmuş ve dil inkılabını yalnızca bir sadeleştirme hareketi değil, aynı zamanda bir millî bilinçlenme süreci olarak değerlendirmiştir.

Hayatının son yıllarını Ankara’da geçirmiştir. Akademik çalışmalarına devam etmiş, Türk

hukukunun ve dilinin gelişmesi için önemli yazılar kaleme almıştır. 1957 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Ölümünden sonra hem Türkiye’de hem de doğduğu Kazan bölgesinde büyük bir saygı ve minnetle anılmıştır. Sadri Maksudi Arsal, hayatının yetmiş sekiz yılını üç farklı kültürel dünyada yani Rusya, Fransa ve Türkiye’de geçirmiştir. Bu üç ülke, onun düşünsel olgunlaşmasının ve millî idealinin birbirini tamamlayan duraklarını oluşturmuştur. Nerede yaşamış olursa olsun, Sadri Maksudi her zaman Türk milletinin varlığını, kültürünü ve dilini koruma ve yüceltme idealinin izinden gitmiştir.

Düşünce dünyasında milliyetçilik, hukuk ve dil birliği temaları daima merkezî bir yer

tutmuştur. Ona göre milliyet duygusu, yalnızca bir aidiyet hissi değil; toplumun siyasî, ahlakî ve kültürel bütünlüğünü koruyan en güçlü bağ olmuştur. Bu yönüyle milliyetçilik, Sadri Maksudi’nin zihninde dar bir politik anlayıştan ziyade, bir medeniyet bilinci ve tarihsel sorumluluk duygusu hâline gelmiştir. Sadri Maksudi Arsal, Türk milliyetçiliğini ırk ya da soy temelli bir kavramdan çıkararak onu kültür, hukuk ve dil ortaklığı üzerine inşa edilmesi gereken bir ideal olarak tanımlamıştır. Bu anlayışıyla, Türk düşünce tarihinde kültürel milliyetçiliğin en sağlam teorik temellerinden birini atmıştır. Dolayısıyla Sadri Maksudi Arsal, yalnızca bir hukukçu ya da siyasetçi değil Türk fikir dünyasında millî bilincin yeniden doğuşuna öncülük etmiş büyük bir mütefekkir olarak anılmıştır. Onun hayatı bilgiyle yoğrulmuş bir inancın, kültürle güçlenmiş bir milliyetçiliğin ve fikirle beslenmiş bir adanmışlığın sembolü hâline gelmiştir.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir