Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in fedakâr öğretmen ve eğitimcileri sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin becerinizin ve fedakârlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Yeni nesli, bu özellik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir… Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister. (Mustafa Kemal Atatürk, Ankara1924)
Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin toplumsal ve tarihsel öneminin kurumsal bir çerçeveye oturtulması, 24 Kasım’ın 1981 yılından itibaren Öğretmenler Günü olarak kabul edilmesiyle resmiyet kazanmış ve bu tarih Cumhuriyet’in eğitim felsefesi içinde özel bir yere sahip olmuştur. 24 Kasım, Mustafa Kemal Atatürk’e 1928’de verilen “Başöğretmen” unvanının kabul edilmesiyle ayrıca anlam kazanmış, öğretmenliğin Cumhuriyet ideolojisindeki konumunu belirginleştirmiştir. Atatürk, bu unvanı kabul ederek öğretmenlerin yalnızca bilgi aktaran kişiler değil, devletin kültürel ve düşünsel inşasında öncü bir güç olduğunu açık bir şekilde vurgulamıştır. Onun “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür nesiller ister” sözü, öğretmenlik mesleğinin temel misyonunu çarpıcı biçimde ortaya koymuştur.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk, eğitim alanında kapsamlı bir çağdaşlaşma hareketi başlatmıştır. Bu hareketin en önemli adımı, 3 Mart 1924’te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim birliğinin sağlanması olmuştur. Atatürk, 28 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişinin ertesi günü yaptığı konuşmada Millî Mücadele’nin yalnızca askerî zaferle sınırlı kalmayacağını, kültür ve medeniyet mücadelesinin de kazanılması gerektiğini ifade etmiştir. Bu vizyon doğrultusunda eğitim reformları, yalnızca okulların yapısal düzenlemelerini değil, aynı zamanda eğitim programlarının hazırlanması ve uygulanmasını da kapsamıştır.
Atatürk, yeni eğitim sisteminin millî bir karakter taşımasını istemiş ve 1 Mart 1924’te
TBMM’nin açılış konuşmasında her eğitim kademesinde millî ve sistematik bir yöntem izlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Eğitim programlarında disiplin, planlı çalışma ve çağın gereklerine uygun yöntemler temel ilke olarak belirlenmiş; öğretim kurumları bu doğrultuda yeniden yapılandırılmıştır. Ayrıca Atatürk, eğitimde toplumsal eşitlik ilkesini benimseyerek kız ve erkek çocukların eşit şekilde eğitim hakkına sahip olmasını sağlamış, 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da yaptığı konuşmada bir toplumun yalnızca yarısını eğiterek ilerleyemeyeceğini ifade etmiştir.
Eğitimde laiklik ve bilim temelli yaklaşım da Atatürk’ün öncelikleri arasında yer almıştır. Medreselerin çağın gerekliliklerine cevap veremeyen yapısı yerine bilimsel düşünceye dayalı, laik ve modern bir eğitim sistemi kurulmuştur. Atatürk, 22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlere yaptığı konuşmada ilim ve fennin eğitimde temel alınması gerektiğini belirtmiş; bu yolla öğretim sürecinde bilimsel düşüncenin önemine dikkat çekmiştir. Harf İnkılâbı ile Arap alfabesinin Latin alfabesiyle değiştirilmesi ise okuryazarlığın artması ve eğitimin modernleşmesi açısından kritik bir rol oynamıştır. Atatürk’ün eğitim anlayışı, yalnızca teorik bilgiye değil; eleştirel düşünme, araştırma ve yaratıcı yeteneklerin geliştirilmesine de odaklanmıştır.
Atatürk’ün eğitimdeki temel hedeflerinden biri, öğretmenlerin toplumsal rolünü güçlendirmek ve onları Cumhuriyet ideolojisinin savunucusu hâline getirmek olmuştur. Öğretmenlik mesleği, bilgi aktarmanın ötesinde bir sorumluluk ve vicdan mesleği olarak tanımlanmış; öğretmenlerin toplumsal bilinci şekillendiren öncü kişiler olduğu kabul edilmiştir. Öğretmenler, öğrencilerini yalnızca okuma-yazma ile donatmamış, aynı zamanda onları fikri hür, vicdanı hür ve eleştirel düşünebilen bireyler olarak yetiştirmiştir.
Sonuç olarak, Atatürk’ün gerçekleştirdiği eğitim inkılâpları, Cumhuriyet’in düşünsel temellerini sağlamlaştırmayı ve bu değerleri genç kuşaklara aktarmayı amaçlayan köklü bir dönüşüm sürecini ortaya koymuştur. Bu dönüşümün en güçlü taşıyıcısı ise bilgiyi yalnızca aktaran değil, Cumhuriyet’in ideallerini yaşatan ve geleceğe taşıyan öğretmenler olmuştur. 24 Kasım Öğretmenler Günü, öğretmenlerin üstlendikleri bu tarihî ve toplumsal misyonu hatırlamak, onların emek ve fedakârlıklarına duyulan saygıyı ifade etmek bakımından özel bir anlam taşımıştır. Cumhuriyet, öğretmenlerin omuzlarında yükselmiş ve onların rehberliği sayesinde çağdaşlaşma ülküsünü sürdürebilmiştir.

