Federasyon Maskesi Altında Doğu Akdeniz Kuşatması
Yazan:Bekir Atacan
Kıbrıs’ta yeniden ısıtılan “federal çözüm”, “enerji iş birliği” ve “bölgesel entegrasyon” söylemleri, masum bir barış arayışını değil; Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayan yeni bir güç mimarisinin inşasını temsil ediyor.
Ortada bir çözüm süreci yok. Ortada adım adım kurulan bir kuşatma düzeni var.
Bu düzenin iki ana direği açık: İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri.
Biri güvenlik aklıyla, diğeri sermaye gücüyle Kıbrıs’ı bir ileri karakol hâline getiriyor.
KIBRIS, ADA DEĞİL: PLATFORM
Kıbrıs artık bir “sorun dosyası” değil;
- enerji koridorlarının düğümü,
- askeri ve istihbari konuşlanmanın sabit noktası,
- Türkiye’ye karşı kurulan ittifakların deneme sahasıdır.
Doğu Akdeniz’de enerji bulununca mesele sadece gaz olmadı; harita yeniden çizilmeye başlandı.
Bu haritanın merkezine de Kıbrıs konuldu.
İSRAİL’İN HESABI: GÜVENLİK DERİNLİĞİ, TÜRKİYE’Yİ DENGELEME
İsrail açısından Kıbrıs:
– Doğu Akdeniz’de ileri gözetleme noktasıdır,
– Hava ve deniz operasyonlarının arka bahçesidir,
– Kriz anında kaçış ve müdahale alanıdır.
Ama asıl mesele daha nettir:
Türkiye.
Ankara’nın deniz gücü, Mavi Vatan doktrini ve enerji merkezli hamleleri, Tel Aviv’de “kontrol edilmesi gereken değişken” olarak görülüyor.
Kıbrıs bu yüzden İsrail için bir ada değil, stratejik kaldıraçtır.
BAE: SERMAYEYLE KURULAN CEPHE
BAE sahada askerle değil, parayla var.
Limanlar, enerji terminalleri, altyapı yatırımları ve uzun vadeli işletme anlaşmaları üzerinden Kıbrıs’a yerleşen Emirlikler, şu hesabı yapıyor:
“Toprağa değil, sisteme sahip ol.”
Bu yatırımların siyasi karşılığı açık:
– Türkiye’nin bölgesel alanını daraltmak,
– Ankara’yı Doğu Akdeniz denkleminin dışına itmek,
– İsrail ve Batı ekseniyle tam uyumlu bir cephe kurmak.
Bu bir ekonomik tercih değil; jeopolitik pozisyon alma.
FEDERASYON SÖYLEMİ: AMAÇ DEĞİL, ARAÇ
Bugün “federal çözüm” diye pazarlanan şey:
– Kıbrıs Türk tarafını fiilen denklemin dışına iten,
– Türkiye’nin garantörlüğünü aşındıran,
– enerji ve güvenlik projelerine hukuki kılıf sağlayan
bir araçtır.
Federasyon burada barış için değil, tasfiye için konuşuluyor.
Kısacası:
Bu masada Kıbrıs Türkü yok. Türkiye hiç yok.
TÜRKİYE NEYLE KARŞI KARŞIYA?
Bu sürecin Ankara açısından anlamı nettir:
- Deniz yetki alanlarının fiilen daraltılması,
- Enerji projelerinde sistematik dışlanma,
- Çevreleyici askeri–lojistik hatların güçlendirilmesi.
Bu, diplomatik bir ihtilaf değil; stratejik sıkıştırmadır.
YA HAMLE, YA KABULLENME
Türkiye için seçenekler artık teorik değil:
– KKTC’de askeri ve deniz varlığının tahkimi,
– Alternatif enerji ve transit hatlarının hızlandırılması,
– Yeni ve gerçekçi bölgesel ittifakların devreye sokulması.
Gecikme, maliyet üretir.
Sessizlik, alan kaybettirir.
SON SÖZ: BU BİR ÇÖZÜM DEĞİL, KUŞATMADIR
Kıbrıs’ta yaşananlar bir barış süreci değil;
Doğu Akdeniz’in kimin kontrolünde olacağının kavgasıdır.
Ada üzerinden yürüyen bu satrançta mesele federasyon değil,
Türkiye’nin oyun dışına itilip itilemeyeceğidir.
Ve görünen o ki, masada kimse çözüm aramıyor.
Herkes mevzi kazıyor.

