ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİNDE HAYAT AĞACI MOTİFİ

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

Anadolu Selçuklu mimarisi, 12. ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da şekillenmiş ve süslemeyi

estetik bir unsurun ötesine taşıyan sembolik bir anlatım dili geliştirmiştir. Selçuklu yapılarında görülen bezemeler, inanç dünyasını ve evren tasavvurunu yansıtan anlam yüklü unsurlar olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda hayat ağacı motifi, taşıdığı sembolik derinlik ve yaygın kullanımıyla Anadolu Selçuklu mimarisinin en belirgin göstergelerinden biri hâline gelmiştir. Hayat ağacı, insanlık tarihinin pek çok döneminde ve kültüründe ortak bir sembol olarak kullanılmıştır. Mitolojik düşüncede hayat ağacı, evrenin üç katmanını birleştiren kozmik bir eksen olarak kabul edilmiştir. Kökleriyle yeraltını, gövdesiyle yeryüzünü, dalları ve yapraklarıyla ise gökyüzünü temsil ettiği düşünülmüştür. Bu dikey sembolizm, yaşam, ölüm ve yeniden doğuş fikrini aynı yapı içerisinde bir araya getirmiştir. Anadolu Selçuklu sanatında hayat ağacı motifi de bu kozmik bütünlüğün taş üzerinde somutlaşmış bir ifadesi olarak karşımıza çıkmıştır.

Anadolu Selçukluları, mimari faaliyetlerinde taşı ana malzeme olarak kullanmıştır. Taşın sert ve kalıcı yapısı, sembolik anlamların nesiller boyunca aktarılmasını mümkün kılmıştır. Özellikle taç kapılar, Selçuklu mimarisinde sembolik anlatımın yoğunlaştığı alanlar arasında yer almıştır. Hayat ağacı motifinin çoğunlukla taç kapıların iki yanında simetrik biçimde konumlandırılması, bu motifin yapının kimliğini belirleyen temel unsurlardan biri olduğunu da göstermiştir.

Selçuklu mimari süslemesinde hayat ağacı motifi bazen tek başına bazen de kuşlar, aslanlar, ejderler, çift başlı kartallar, nar dalları ve rozetlerle birlikte kullanılmıştır. Bu eşlik eden bu figürlerin her biri, hayat ağacının sembolik anlamını güçlendirmiştir. Hayat ağacı ile birlikte görülen hayvan figürleri, çoğunlukla koruyucu ve tılsımlı unsurlar şeklinde yorumlanmıştır. Aslan kudret ve gücün simgesi olarak öne çıkmış, kartal hâkimiyet ve yüceliği temsil etmiş, ejder ise bekçi ve tılsım unsuru olarak algılanmıştır. Bu figürlerin ağacı çevrelemesi hayat ağacının kutsallığını ve korunmuşluğunu vurgulamıştır.

Anadolu Selçuklu sanatında hayat ağacı motifinin kökenlerinde eski Türk inanç sisteminin izleri belirgin biçimde korunmuştur. Eski Türk inancında hayat ağacı, evrenin merkezi olarak kabul edilmiş ve yer ile göğü birbirine bağlayan kutsal bir eksen şeklinde düşünülmüştür. Bu inanç çerçevesinde hayat ağacı, yalnızca kozmik düzeni temsil etmekle kalmamış, aynı zamanda insanın metafizik âlemle kurduğu ilişkinin de simgesi olmuştur. Eski Türk kozmolojisinde, ruhlar âlemi ile maddi dünya arasındaki geçişin bu kutsal ağaç aracılığıyla gerçekleştiğine inanılmıştır. Hayat ağacının gövdesi ve dalları göğe doğru yükselen bir yol olarak tasavvur edilmiş, bu yolculuk sırasında kuş figürlerinin rehber ve koruyucu varlıklar olduğu düşünülmüştür. Anadolu Selçuklu sanatında hayat ağacı ile birlikte kuş figürlerinin sıkça kullanılması, eski Türk inanç dünyasına ait bu kozmik ve ruhanî düşüncenin İslâmiyet sonrasında da sembolik bir anlatım diliyle varlığını sürdürdüğünü göstermiştir.

Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Anadolu Selçuklu mimarisinde hayat ağacı motifinin en özgün ve etkileyici örneklerinden birini sunmuştur. Kuzey taç kapısında yer alan hayat ağaçları, vazodan yükselen ince dal biçimli formlarıyla dikkat çekmiştir. Bu vazoların ebedî hayat suyunu simgelediği, araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. Doğan Kuban, bu bezeme düzenini “hayat ağaçlı çelenk” olarak tanımlamış ve bu kompozisyonun evrenin direğini simgelediğini belirtmiştir. Divriği örneğinde hayat ağacı yalnızca bir süsleme unsuru değil, yapının anlam dünyasını belirleyen temel bir sembol niteliği taşımıştır.

Konya İnce Minareli Medrese’de ise taç kapının iki yanında yer alan hayat ağaçları, taç kapı süslemesinin öne çıkan unsurları arasında yer almıştır. Ağaç gövdelerinde bulunan meyveler araştırmacılar tarafından nar, kozalak ya da enginar olarak yorumlanmıştır. Bu çeşitlilik, hayat ağacının tek bir biçime indirgenemeyen zengin bir sembolik anlatım taşıdığını ortaya koymuştur. Sivas Gökmedrese’de ise hayat ağacı motifinin daha realist ve anıtsal bir üslupla işlendiği görülmüştür. Buradaki hayat ağaçlarının tepesinde yer alan kuş figürleri, eski Türk inanışlarının izlerini açık biçimde yansıtmıştır.

Anadolu Selçuklu taş işçiliğinde hayat ağacı motifinin yaygın biçimde kullanılması bu sembolün devlet, toplum ve inanç dünyasıyla kurduğu güçlü bağdan kaynaklanmıştır. Hayat ağacı; “evrenin direği”, “cennet ağacı” ve “devlet ağacı” gibi anlamlarla yüklü bir sembol olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu motif, yalnızca bireysel kurtuluşu değil, aynı zamanda toplumsal düzeni ve kozmik dengeyi de temsil etmiştir. Selçuklu sanatçısı, taşı adeta bir metin gibi işlemiş ve hayat ağacı aracılığıyla soyut düşünceleri somut bir dile dönüştürmüştür.

Sonuç olarak Anadolu Selçuklu mimarisinde hayat ağacı motifi, salt bir bezeme unsuru olmaktan çıkarak estetik, sembolik ve kozmolojik anlam katmanlarını aynı potada eriten temel bir düşünce odağı hâline gelmiştir. Bu motif, Türkistan coğrafyasından Anadolu’ya taşınan kadim inanç birikiminin İslam düşüncesiyle yoğrularak yeni bir yorum alanı kazandığını açık biçimde ortaya koymuştur. Taç kapılarda, çini panolarda ve mezar taşlarında karşılaşılan hayat ağacı tasvirleri Selçuklu sanatının yalnızca gözle algılanan bir süsleme anlayışı sunmadığını; aksine evrenin düzenini, insanın varoluşunu ve kutsalla kurduğu bağı anlamlandıran derin ve tutarlı bir düşünce sistemi inşa ettiğini göstermiştir.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir