Promete Hareketi, XX. yüzyılın başlarında Polonya’nın önderliğinde şekillenen jeopolitik ve ideolojik akımdır. Adını Yunan mitolojisindeki tanrılardan ateşi çalarak insanlığa veren “Prometheus”dan alan bu hareket, esaret altındaki milletlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını savunmuş ve bağımsızlık mücadelelerini destekleyerek çeşitli siyasî ve kültürel faaliyetler yürütmüştür.
Hareketin ideolojik çekirdeğini, baskı altındaki milletlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı ilkesi ve Rus/Sovyet emperyalizmine karşı ortak bir cephe oluşturma stratejisi oluşturmuştur. Bu çerçevede, Promete Hareketi, hedefindeki etnik grupların millî bilincini uyandırmayı ve güçlendirmeyi, farklı millî hareketler arasında iş birliği ve koordinasyonu teşvik etmeyi ve uluslararası arenada bu mücadelelere destek aramayı temel stratejiler olarak benimsemiştir. Promete Hareketi, temelinde realpolitik bir motivasyon barındırmış olup, Sovyetler Birliği’nin nüfuz alanının daraltılmasının, bilhassa Polonya ve diğer Doğu Avrupa devletlerinin güvenliği açısından stratejik bir avantaj sağlayacağını öngörmüştür. Bu nedenle, hareketin faaliyetleri genellikle gizli operasyonlar, propaganda, kültürel destek ve sürgündeki liderlerle iş birliği gibi yöntemleri içermiştir.
Promete Hareketi’ne katılan Türk Dünyasının temsilcileri, ağırlıklı olarak Sovyetler Birliği içerisinde yaşayan ve bağımsızlık ideallerini benimsemiş aydınlar, siyasî figürler ve sürgündeki liderlerden oluşmuştur. Mehmet Emin Resulzade (Azerbaycan), Mustafa Çokay (Türkistan), Ayaz İshaki (İdil-Ural), Zeki Velidi Togan (Başkurtistan), Cafer Seydahmet (Kırım) gibi isimler Promete Hareketi ile doğrudan ilişkilendirilebilecek başlıca isimlerdir. Söz konusu isimler Türk Dünyasında ortak bir siyasî bilinçlenme ve potansiyel bir Pan-Türkist dayanışma zemini oluşturma imkanı sunmaya çalışmışlardır. Hareket bünyesindeki Türk Dünyası temsilcilerinin amacı, mensup oldukları Türk toplulukları nezdinde, uluslararası arenada bağımsızlık ve kültürel kimlik mücadelesinin meşruiyetini ve haklılığını gerekçelendirerek Türk topluluklarının sesini görünür kılma yönünde çaba sarf etmişlerdir. Bu amaçla başta hareketin resmî yayın organı olan “Prométhée” dergisi olmak üzere “Kurtuluş”, “Yaş Türkistan”, “Yana Milli Yol” gibi yayınları kullanmışlardır. Söz konusu yayınlar Türk Dünyasının durumuna dair analizleri ve haberleri içermiştir.
Promete Hareketi, uluslararası ilişkilerde etnik milliyetçiliğin stratejik bir araç olarak kullanıldığı devlet destekli ve anti-emperyalist bir nitelik taşıyan, ancak sınırlı başarı elde etmiş bir siyasî ve ideolojik projedir. Promete Hareketi’nin Türk Dünyası açısından doğrudan ve somut kazanımları, hareketin ömrü ve Sovyetler Birliği’nin güçlü kontrolü nedeniyle sınırlı kalmıştır. Ancak, dolaylı ve uzun vadeli etkileri göz ardı edilemez bir gerçektir. Sovyetler Birliği içerisindeki Türk topluluklarının kendi özgün kimliklerinin ve kültürel miraslarının farkına varmasına dolaylı olarak katkıda bulunmuştur. Hareketin vurguladığı millî özgünlük ve bağımsızlık idealleri, aydınlar ve aktivistler arasında yankı bulmuş ve millî bilincin uyanmasına zemin hazırlamıştır. Sovyet egemenliği altında yaşayan Türk toplulukları arasında bağımsızlık fikrinin canlı kalmasına yardımcı olmuştur. Hareketin sürgündeki liderleri ve yayınları aracılığıyla bu ideal sürekli olarak hatırlatılmış ve gelecek nesillere aktarılmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetlerindeki millî kimlik inşası süreçlerinde dolaylı bir ilham kaynağı olmuştur. Hareketin vurguladığı millî değerlere sahip çıkma ve kendi kaderini tayin etme prensipleri, yeni kurulan devletlerin ideolojik temellerinin atılmasında etkili olmuştur.