TÜRK DEGS BÜLTEN 12 ŞUBAT 2025

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 61 Dk. Okuma
61 Dk. Okuma

ABD

12.02.2025

Elon Musk liderliğindeki gruptan 97 milyar dolarlık OpenAI teklifi

2015 yılında OpenAI’ın kuruluşunda birlikte yer alan Musk ve Altman, şirketin yönetimi konusunda anlaşmazlık yaşamıştı. Sonrasında Musk, 2018’de yönetim kurulundan ayrılmıştı.

Dünyanın en zengin insanı Elon Musk’ın liderliğinde bir yatırımcı grubu, ChatGPT’yi geliştiren OpenAI’ın arkasındaki kar amacı gütmeyen kuruluşu satın almak için yaklaşık 97,4 milyar dolarlık bir teklif sundu. Bu teklif Musk’ın yaklaşık on yıl önce kurucuları arasında yer aldığı yapay zeka şirketiyle yaşadığı anlaşmazlığı daha da derinleştirdi.

Musk’ın kendi yapay zeka girişimi xAI ile bir dizi yatırım şirketi, ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI’ı kontrol altına alarak kuruluşun kar amacı gütmeyen bir araştırma laboratuvarı olarak orijinal misyonunda kalmasını istiyor. Bu açıklama, Musk’ın avukatı Marc Toberoff tarafından yapıldı.

OpenAI CEO’su Sam Altman ise bu istenmeyen teklifi Musk’ın sosyal medya platformu X üzerinden hızlıca reddederek “Teşekkürler ama istemiyoruz. İsterseniz biz de Twitter’ı 9,74 milyar dolara satın alabiliriz,” dedi. Musk, Twitter’ı (şimdiki adıyla X) 2022 yılında 44 milyar dolara satın almıştı.

2015 yılında OpenAI’ın kuruluşunda birlikte yer alan Musk ve Altman, şirketin yönetimi konusunda anlaşmazlık yaşamıştı. Sonrasında Musk, 2018’de yönetim kurulundan ayrılmıştı.

Musk, geçen yıl önce Kaliforniya eyalet mahkemesinde, ardından federal mahkemede OpenAI’a dava açmıştı. Musk, şirketin halka fayda sağlayacak güvenli yapay zeka geliştirmek amacıyla kurulmuş olan kâr amacı gütmeyen bir araştırma laboratuvarı olma misyonuna ihanet ettiğini iddia etmişti. Toberoff’a göre Musk, OpenAI’a kuruluşundan 2018’e kadar yaklaşık 45 milyon dolar yatırım yaptı.

ChatGPT’nin iki yıl önceki ani başarısı, OpenAI’a dünya çapında ün ve yeni bir gelir kaynağı getirirken şirketin geleceği ve geliştirmeye çalıştığı gelişmiş yapay zeka üzerinde iç tartışmaları da artırdı. 2023’ün sonlarında OpenAI’ın yönetim kurulu, Altman’ı görevden almıştı. Ancak Altman ise birkaç gün sonra yeni bir yönetim kurulu ile geri döndü.

Hala orijinal misyonuna bağlı olarak kar amacı gütmeyen bir yönetim kurulu tarafından kontrol edilen OpenAI, geçen yıl kurumsal yapısını değiştirme planlarını duyurdu. Ancak bu tür değişiklikler karmaşık yasal süreçler gerektiriyor. Vergi hukuku, bir vergi muafiyeti bulunan kuruluşun bağış veya varlıklarının hayırseverlik sektöründe kalmasını zorunlu kılıyor.

Eğer bir kuruluş kar amacı güden bir yapıya dönüşecekse, genellikle bu varlıkların adil piyasa değerinin bir başka hayırsever kuruluşa ödenmesi gerekiyor. OpenAI’ın kar amacı güden iştiraklerine varlık devri yapılması durumunda bile adil piyasa değeri ödemesi gerekeceğine dair tartışmalar sürüyor.

Musk ve OpenAI avukatları, geçen hafta Kaliforniya federal mahkemesinde karşı karşıya geldi. Yargıç Yvonne Gonzalez Rogers, OpenAI’ın kâr amacıyla hareket eden bir yapıya dönüşmesini durdurması talebini değerlendirdi. Yargıç, Musk’ın müdahale edilmezse onarılamaz zarar göreceği iddiasının ‘uç bir iddia’ olduğunu söyledi ancak davanın gelecek jüri tarafından değerlendirilmek üzere devam etmesine izin verebileceğini belirtti.

Rogers, “Bay Musk’ın söylediklerinin doğru olması mümkündür. Bunu öğreneceğiz. Kendisi kürsüye çıkacak,” dedi.

Musk ve xAI ile birlikte Baron Capital Group, Valor Management, Atreides Management, Vy Fund, Emanuel Capital Management ve Eight Partners VC’nin de teklife destek verdiği açıklandı.

Musk’ın avukatı Ocak ayının başlarında Kaliforniya ve Delaware başsavcılarına gönderdiği bir mektubu da paylaştı. Bu mektupta Toberoff, “OpenAI’ın hayırsever varlıklarına ilişkin herhangi bir işlemin, kamunun yararına en az adil piyasa değerini sağlaması gerektiğinden emin olmak adına rekabetçi bir ihale süreci beklediğimizi varsayıyoruz,” diyerek bu sürece ilişkin daha fazla bilgi istedi.

ABD Başkanı Donald Trump: ‘Gazzelilerin geri dönüş hakkı yok’

12.02.2025

Trump, son dönemde ABD’li yetkililerin yaptığı açıklamalarla çelişircesine Gazze planını ‘savunduğunu’ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD’ye geldiği bir dönemde Gazze’yi devralma ve bölgedeki Filistinlileri yerinden etme planını ilk kez açıklayan Başkan Donald Trump, uluslararası toplumun tepkilerini çeken önerisi Pazartesi günü detaylandırırken, son dönemde ABD’li yetkililerin üzerinde durduğu ‘geçici süreliğine yer değişikliği’ söylemiyle çelişircesine Gazze planını ‘savunduğunu’ belirtti.

Dışişleri Bakanı Marco Rubio 5 Şubat Çarşamba günü, Trump’ın Gazze’nin yeniden inşası için Gazzelilerin “geçici” olarak bölgeden çıkarılmasını önerdiğini söylemiş ve Başkan’ın Gazze’nin kontrolünü kalıcı olarak ele geçirmede ABD askerlerini kullanmayı taahhüt etmediğine ısrar etmişti.

Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt de aynı gün düzenlediği basın toplantısında, “Başkan’ın Gazze’ye asker gönderme taahhüdünde bulunmadığını” belirtmiş, ayrıca yeniden inşa sürecinde Gazzelilerin “geçici olarak yerlerinin değiştirilmesi” gerektiğini ifade etmişti.

Gazze’yi “Orta Doğu’nun Rivierası’na” dönüştürmeyi vadeden Trump, pazartesi günü Fox TV’den gazeteci Bret Baier’e verdiği mülakatta, Gazze’nin ABD kontrolüne devredileceğini ve Filistinlilerin geri dönme haklarının olmadığını söyledi.

Trump, Baier’in, “Gazzelilerin bölgeye geri dönüş hakları var mı?” şeklindeki sorusuna, “Hayır yok,” cevabını verdi.

Trump’ın Gazze önerisi, ABD’nin İsrail ve Filistin arasında iki devletli bir çözümü destekleme yönündeki uzun süredir devam eden politikasını altüst etti ve Ocak ayında iki taraf arasında varılan kırılgan ateşkes anlaşmasının tam ortasında geldi.

Arap dünyası planı reddetmekte gecikmedi ve hem Mısır hem de Ürdün Filistinlilerin kendi ülkelerine yerleştirilmesi fikrine karşı çıktı.

Ürdün Kralı Abdullah, 5 Şubat Çarşamba günü Filistin Yönetimi Başkanı ile yaptığı görüşmede ülkesinin Filistin topraklarını ilhak etmeye yönelik hiçbir girişimi kabul etmeyeceğini söyledi.

ABD’nin başlıca müttefiki Suudi Arabistan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmaması halinde İsrail ile diplomatik ilişki kurmayacağını açıkladı.

Türkiye, Rusya, Çin, Avustralya ve AB’nin 27 üye ülkesinin çoğunluğu da dahil olmak üzere dünya genelinde bir dizi ülke Trump’ın planına karşı olduklarını dile getirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) ise Filistinlilerin Gazze’den çıkarılması önerisinin “etnik temizlik” anlamına geleceğini belirtti. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de Trump’ın önerisinin uluslararası hukukla çelişeceğini öne sürdü.

Türkiye ziyareti sırasında konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de BM’nin Gazzelilerin zorla yerlerinden edilmesine yönelik herhangi bir girişimin “uluslararası hukuka göre kabul edilemez” olduğunu ve bölgede barışın sağlanması için “ciddi bir müzakere zemini” oluşturmayacağını yineledi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Birleşmiş Milletler’e “Filistin halkını ve devredilemez haklarını koruması” çağrısında bulunarak Trump’ın yapmak istediğinin “uluslararası hukukun ciddi bir ihlali” olacağını söyledi.

İsrail’de ise Trump’ın planı Netanyahu hükümetinin üyeleri tarafından övgüyle karşılandı.

Öte yandan, İsrail Savunma Bakanı Israel Katz orduya Gazze Şeridi’nden sakinlerin “gönüllü olarak ayrılmasına” izin verecek bir plan hazırlamasını emretti.

Tartışmalı bir şekilde, geçen yıl Filistin’i bir devlet olarak tanıyan İspanya, İrlanda ve Norveç’in Gazzelilerin kendi topraklarına girmesine izin vermesinin zorunlu olabileceğini öne sürdü.

İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares ise Gazzelilerin Gazze’ye ait olduğunu ve Gazze’nin gelecekteki Filistin devletinin bir parçası olması gerektiğini söyleyerek bu öneriyi hemen reddetti.

Trump, Ürdün Kralı Abdullah’ın yanında ‘Gazze’yi alma’ planını savundu

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze’yi ABD kontrolüne alma planını, Beyaz Saray’da Ürdün Kralı Abdullah’ın yanında da tekrarladı. Bir önceki gün yaptığı “satın almakla” ilgili ifadesini de “satın alınacak bir şey yok” diyerek değiştirdi.

Oval Ofis’teki kısa basın toplantısında Trump “Gazze’yi alacağız, elimizde tutacağız ve ona iyi bakacağız” dedi.

Kral Abdullah ise bu teklife ilişkin soruyu “Mısırlıların planlarını ortaya koymasını bekleyelim” diyerek cevapladı.

Abdullah, Gazze’deki Filistinlilerin ülkesine gönderilmesi fikrine net şekilde karşı çıkıyor.

Benzer pozisyonda olan Mısır devleti de, Gazze halkının topraklarında kalmasını sağlayacak “kapsamlı bir yeniden inşa” planı açıklanacağını duyurdu

Mısır Dışişleri açıklamasında Trump ile birlikte çalışılması umudu da dile getirildi.

Donald Trump, Gazze planına karşı çıkmaları halinde Mısır ve Ürdün’ü yardımları kesmekle tehdit etmişti.

Trump 4 Şubat’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı basın toplantısında ABD’nin onlarca yıldır süre gelen bölge siyasetini kökten değiştiren açıklamayı ilk kez yaptı.

Donald Trump’ın planı, Gazze halkının Ürdün ve Mısır’a yerleştirilmesini içeriyor.

11 Şubat’ta Batı Şeria ile ilgili benzer bir planı olup olmadığı sorulan Trump, bu soruya yanıt vermedi.

Trump’ın 4 Şubat’taki açıklamasında, Gazze halkının “kalıcı” yer değiştirmesi ifadesini de kullanmıştı.

İsrail hükümeti, orduya, isteyen tüm Gazzelilerin bölgeyi terk etmesine olanak sağlayacak bir plan geliştirmeyi emretti.

Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği saldırıda yaklaşık 1200 kişi hayatını kaybetmişti.

İsrail, Gazze’ye yönelik karadan ve havadan büyük bir operasyon başlatmış, Gazze genelinde büyük bir yıkıma neden olan bu saldırılarda yaklaşık 46 bin 600 kişi ölmüştü.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yaptırım

Donald Trump Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (ICC) yaptırım kararnamesi de imzaladı.

ICC’yi “Amerika ve yakın müttefiki İsrail’i hedef alan gayrimeşru ve temelsiz eylemlerle” suçlayan Trump’ın kararnamesinde, ABD vatandaşları veya müttefikleri hakkındaki soruşturmalara yardım eden bireyler ve aileleri hakkında maddi yaptırımlar ve vize kısıtlamaları öngörülüyor.

Yaptırım kararı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin geçen yıl (ICC), İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, eski İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas lideri Muhammed Deyf hakkında tutuklama emri çıkarmasına dayanıyor.

Demokrat Senatörler geçen hafta ICC’ye yaptırım öngören bir teklifi reddetmişti.

Trump ilk başkanlık döneminde de ICC’ye yönelik yaptırım kararı almıştı. 2020’nin Temmuz ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Afganistan’da ABD güçlerinin savaş suçu işleyip işlemediğini soruşturmasının ardından yaptırım uygulanmıştı.

Trump yönetimi o dönem ICC’yi, ABD’nin milli egemenliğini ihlal etmekle suçlamış, ICC’ye bu soruşturmada destek verecek herkesi de “yaptırım riski almakla” tehdit etmişti.

O dönem bir açıklama yapan ICC de “mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığını zedeleme girişimlerinden üzüntü duyduklarını” açıklamıştı.

Trump 4 Şubat’ta ne söyledi?

Gazze’nin on yıllardır bir “ölüm ve yıkım sembolü” olduğunu ve bugün “bir yıkım sahasına” benzediğini söyleyen Trump, Gazzelilerin şu an başka bir alternatifleri olmadığı için orada kaldığını öne sürdü:

“Gazze şeyi bugüne kadar işlemedi. Gazze konusunda diğerlerinden daha farklı düşünüyorum.

“İyi, yeni, güzel bir toprak parçası almalılar ve bazı kişiler de onun inşası, güzel ve yerleşilebilir olması için para vermeli.

“Başka bir yere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Daha güzel bir yere insanları kalıcı olarak yerleştirebiliriz.”

Trump’ın yakın çalışma ekibinden isimler, bu teklif üzerinde “aylardır konuşulduğunu ve düşünüldüğünü” iddia etti.

Filistin yönetimi ve Hamas ortak bir sesle bu teklife karşı çıktı.

Trump’ın açıklamaları şaşkınlıkla karşılanırken, ABD Başkanı 5 Şubat’ta yaptığı yeni açıklamada “Herkes planı çok sevdi” dedi.

‘Gerekirse Gazze’ye asker göndereceğiz’

Trump Gazze Şeridi’nin kontrolünü ABD’nin devralacağını ve patlamamış bombaları kaldırıp bölgeyi yeniden inşa edebileceğini de ekledi:

“ABD Gazze Şeridi’ni devralacak ve çalışacak. (Gazze’yi) sahipleneceğiz, patlamamış bombaları ve silahları imha edeceğiz, mekanı dümdüz edip enkazlardan kurtulacağız. Ekonomik kalkınma yaratıp sınırsız sayıda iş ve barınma imkanı sunacağız.

“(Eski düzene) Geri dönemeyiz. Geri dönersek 100 yıldır olan şey tekrar edecek.”

Trump Gazze’ye asker gönderip göndermeyecekleri sorusuna ise “Ne gerekiyorsa onu yapacağız. Bu gerekiyorsa, bunu da yaparız” diye yanıt verdi:

“Orayı devralacağız, kalkındıracağız ve (Gazze) Orta Doğu’nun gurur duyacağı bir yer olacak.”

Konuyu aylardır incelemekte olduğunu belirten Trump, “Uzun vadeli bir sahiplik öngörüyorum ve bu Orta Doğu’nun o kısmına, belki de tüm Orta Doğu’ya istikrar getirecek” dedi ve herkesin bu fikri çok sevdiğini söyledi.

Trump, Suudi Arabistan hükümetinin bir Filistin devleti yaratılması için bastırmadığını da öne sürdü ve Filistinlilerin altı farklı ülkeye yerleştirilebileceğini ekledi.

Basın toplantısından kısa bir süre sonra bir açıklama yayımlayan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı ise uluslararası tanınırlığı olan bir Filistin Devleti kurulmadığı müddetçe İsrail ile ilişkilerinin normalleşmeyeceğini söyledi.

Bunun bir pazarlık konusu olamayacağını belirten bakanlık, kalıcı barış için “Filistinlilerin devlet kurmaya yönelik meşru hakkının” tanınması gerektiğini ekledi.

Gazze’ye geri dönmek isteyen olacağını sanmadığını söyleyen Trump, “Orası cehenneme döndü” dedi ve Gazze’ye geri dönüşlerinin tekrar şiddete yol açacağını savundu:

“Gazze, ölmelerinin garantisi olacaktır.”

Gazze’den kaç kişinin başka bir yere yerleştirilmesi gerektiği sorusuna ise “tamamı” diye yanıt verdi.

Gazze’de yaklaşık 2 milyon kişi yaşıyor.

Hamas öneriyi “en sert ifadelerle” kınayan bir açıklama yayımladı ve bunun “Ortadoğu’daki yangına benzin dökmek” olduğunu söyledi.

Hamas yöneticisi Izzat al-Rishq, “Gazze’deki halkımız 15 ay süren bombardımana rağmen yerinden edilme planlarını boşa çıkardı. Yurtlarından koparılma planlarını kabul etmeyeceklerdir” dedi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi (UNHRC) Trump’ın Gazze planına atıfta bulunarak, işgal altındaki topraklarda insanların zorla nakledilmesi veya sınır dışı edilmesinin uluslararası hukuku ihlal edeceğini açıkladı.

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’den Ursula von der Leyen’e: ‘Avrupa’yı çok önemsiyoruz’

12.02.2025

AB ve ABD tam anlamıyla bir ticaret savaşına doğru ilerlerken Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile ilk görüşmesini gerçekleştirdi.

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance Salı günü Ursula von der Leyen’e, Beyaz Saray’ın çelik ve alüminyum ithalatına yüksek gümrük vergileri getirmesinden saatler sonra, Trump yönetiminin “Avrupa’yı çok önemsediğini” söyledi ve Avrupa Komisyonu Başkanı’nı “sağlam ve orantılı karşı tedbirler” alma sözü vermeye teşvik etti.

Komisyon, topyekûn bir ticaret savaşının başlangıcını müjdeleyebilecek misilleme eylemini henüz belirtmedi.

Kısa bir açıklama yapan von der Leyen, “AB’ye yönelik haksız gümrük vergileri cevapsız kalmayacaktır,” dedi. “AB ekonomik çıkarlarını korumak için harekete geçecektir. İşçilerimizi, işletmelerimizi ve tüketicilerimizi koruyacağız.”

Ancak von der Leyen, her iki liderin de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ev sahipliğinde düzenlenen Yapay Zeka Zirvesi’ne katılmasının ardından JD Vance ile ilk yüz yüze görüşmesi için Paris’te masaya oturduğunda sert üslubunu bir kenara bıraktı.

AB-ABD toplantısına, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas da katıldı.

Vance giriş konuşmasında, “Trump yönetimi çok net. Avrupa’yı çok önemsiyoruz, Avrupa ile geliştirilecek çok sayıda ekonomik ilişki görüyoruz,” dedi.

“Ayrıca hem Avrupa hem de ABD için iyi olan bir güvenlik ortaklığı içinde olduğumuzdan emin olmak istiyoruz.”

Von der Leyen, Vance’in Yapay Zeka Zirvesi sırasında yaptığı konuşmayı överek, hızla ilerleyen ve hızla yıkıcı hale gelen teknolojinin potansiyel faydaları hakkında konuştuğu “iyimserliği” vurguladı. Aynı konuşmada Vance, AB’nin yapay zeka gelişimi, sosyal medya ve veri gizliliğine yönelik düzenleyici yaklaşımına da sert bir eleştiri getirdi.

Vance’e konuşan von der Leyen, “Derin ve güçlü bağlara sahip transatlantik ilişkilerimize iyimserlikle bakmalıyız,” dedi.

Toplantıda ticari sürtüşmeler, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, savunma harcamaları ve AB ile ABD’nin ortak şikâyet konusu olarak paylaştığı Çin’in adil olmayan ekonomik uygulamaları ele alındı. Bunlar arasında, sanayi sübvansiyonları, korumacı yasalar, fikri mülkiyet hırsızlığı, taklit mallar ve zorla çalıştırma gibi uygulamalar yer aldı.

Kallas daha önce Atlantik’in iki yakası arasındaki bir ticaret savaşının sadece Rusya ve Çin’in işine yarayacağı uyarısında bulunmuştu. Brüksel, iki ülkeyi Batı ittifakının altını oymak için böl ve yönet taktikleri uygulamakla suçladı.

Yüksek Temsilci Kallas toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, “Düşmanlarımız eylemlerini koordine ederken biz de aynısını yapmalıyız,” dedi.

Paris’teki karşılaşma, Trump döneminde AB-ABD ilişkilerinin kırılgan doğasını ortaya koyuyor. Cumhuriyetçi Trump, tüm ithal mallara yönelik ticaret tarifelerini genişletmek ve gerekirse Grönland’ı askeri güç kullanarak ele geçirmekle tehdit etti. Ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) yetkililerine yaptırım uyguladı ve Gazze Şeridi’ni ele geçirip milyonlarca Filistinliyi yerinden etmeye yönelik zorlama bir plan ortaya atarak Avrupa’da şaşkınlığa neden oldu.

Ukrayna’ya askeri ve mali yardım yapılmasına şiddetle karşı çıkan Vance’in Cuma günü başlayacak Münih Güvenlik Konferansı’nda Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ile bir araya gelmesi planlanıyor.

AVRUPA

12.02.2025

Avusturya’da FPÖ’nün ÖVP ile yürüttüğü koalisyon görüşmeleri çıkmaza girdi

Herbert Kickl’in yönettiği Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) Ocak ayının ilk günlerinde Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile beraber hükümet kurma görüşmelerine başlamıştı.

Avusturya’da bir ayı aşkın süredir devam eden koalisyon hükümetinin kurulmasına ilişkin görüşmeler Salı günü çıkmaza girdi. Bu durum, ülkedeki siyaset ortamına yönelik belirsizliği gözler önüne seriyor.

İki parti arasındaki görüşmeler salı günü sabahı devam ederken, merkez sağ ÖVP’den yetkililerin eleştirel tonu, koalisyon hükümetinin kurulacağına dair şüpheleri giderek artırdı.

ÖVP Genel Başkanı Christian Stocker ve FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl’in salı günü öğleden sonra başkent Viyana’daki Hofburg Sarayı’nda, Cumhurbaşkanı Alexander van der Bellen ile ayrı görüşmeler düzenlemesi bekleniyordu.

FPÖ-ÖVP müzakerelerinin geleceği hakkında Salı günü geç saatlerde resmi bir karar alınabilir. Öte yandan, genel seçimlerde parlamentoya milletvekili gönderen diğer üç parti (Sosyal Demokratlar, Yeşiller, NEOS) de koalisyon görüşmelerinin sonlandırılması çağrısında bulundu.

Yerel medya, bu üç partiden bazı üst düzey siyasetçiler, FPÖ-ÖVP koalisyonuna alternatif bir azınlık hükümetinin kabul edilmesi ya da bir geçiş hükümeti veya teknokratlardan oluşacak bir kabine ile bir sonraki seçimlere gidilmesi gerektiğine dair düşüncelerini aktardı.

Avusturya’da 2024’te yapılan genel seçimlerden bu yana bir hükümetin göreve başlamasının önünde pek çok engel bulunuyor. Aşırı sağcı FPÖ, en çok oyu alan parti olarak Ocak ayında ÖVP ile koalisyon görüşmelerine başlamıştı.

FPÖ’nün, “Avusturya Kalesi” başlıklı seçim bildirgesinde, sınır kontrollerinin sıkılaştırılması, sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi, sığınma haklarının askıya alınması ve daha “homojen” bir toplum yaratılması gibi vaatler var.

Ayrıca, sık sık Brüksel’e eleştiride bulunan Kickl, Rusya’ya yaptırım uygulanmasına karşı çıkıyor. Batı’nın Ukrayna’ya verdiği askeri desteği reddedip, Almanya’nın öncülüğündeki “Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi” adlı ortak hava savunma sistemi projesinden Avusturya’nın çekilmesini istiyor.

Papa Francis, ABD Başkanı Trump’ın göçmenleri sınır dışı etme planına sert çıktı

12.02.2025

Papa Francis, ABD’deki piskoposlara gönderdiği mektupta planın savunmasız durumdaki insanlara zarar vereceği uyarısında bulundu.

Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, Salı günü ABD’deki piskoposlara gönderdiği bir mektupta, Başkan Donald Trump’ın göçmenleri sınır dışı etme planına karşı çıktı ve bu tarz bir politikanın “kötü sonuçlanabileceği” uyarısında bulundu.

Papa, ulusların kendilerini “koruma hakkına” sahip olduğunu vurgularken, göçmenleri zorla sınır dışı etmenin “birçok erkek ve kadının, ailelerin onuruna zarar verdiğini, onları daha savunmasız kıldığını” belirtti.

Bu, uzunca bir süredir ülkelere göçmenlerin ve savunmasız durumdaki insanların korunması noktasında çağrılarda bulunan Papa Francis ve ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk zıt düştüğü olay değil.

Trump’ın ilk döneminde Papa, göçmenlerin ülkeye girişini engellemek üzere sınır duvarı inşa edenlerin “Hristiyan olmadıklarını” söylemişti.

Papa’nın son çağrısı, Trump’ın “kitlesel sınır dışı” politikasının bir parçası olarak göçmen karşıtı söyleminin ölçeğini artırdığı bir dönemde geldi.

Geçtiğimiz hafta basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt, 20 Ocak’tan bu yana 8.000’den fazla insanın ABD’de yasa dışı barındıkları gerekçesiyle gözaltına alındığını duyurdu.

Uçaklar, Kolombiya, Guatemala, Venezuela gibi ülkelere doğru yola çıkarken, bazı göçmenler de Küba’nın Guantanamo Körfezi’nde bulunan kötü şöhretli hapishanede tutuluyor.

Papa, İncil’deki anlatılara atıf yaparak, insanların başka bir bölgeye sığınma hakkına sahip olduğunu belirtti.

Mektupta, “Kitlesel sınır dışı programına başlanmasıyla ABD’de meydana gelen büyük krizi yakından takip ettim,” diye yazdı.

Papa, Trump’ın politikalarının “iyi sonuçlar doğurmayacağını” da mektuba ekledi. “Her insanın eşit onura sahip olduğu gerçeği üzerine değil de güç üzerine inşa edilen şeyler kötü başlar, kötü biter.”

AB’den yapay zekaya 200 milyar euroluk yatırım kararı

12.02.2025

Avrupa’daki girişimciler, yapay zeka sektöründe Çin ve ABD’li rakiplerinin gerisinde kalmak istemiyor.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Salı günü Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen ‘Yapay Zeka Eylem Zirvesi’ programında, bloğun sektöre 200 milyar euro (yaklaşık 7,4 trilyon TL) aktaracağını açıkladı.

“ABD ve Çin’in öne geçtiğini, Avrupa’nın geç kaldığını duyuyorum. Buna katılmıyorum çünkü yarış henüz bitmiş değil,” diyen Leyen, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin eş başkanlığını yaptığı zirvenin kapanışında bu sözlerle katılımcılara seslendi.

Bu yatırım, ChatGPT ve Çin’in DeepSeek’i gibi yapay zeka sektöründeki popüler uygulamaların dışında, AB’deki şirketlere “daha ileri seviyedekini geliştirme” fırsatı sunuyor.

Leyen’in açıklamaları, Paris’teki zirveye katılan birçok girişimci tarafından memnuniyetle karşılandı. Girişimciler, yarışta Çin ve ABD’li rakiplerinin gerisinde kalmak istemiyor.

Fransız-Amerikan yapay zeka şirketi Hugging Face’te yapay zekanın toplumsal etkilerini araştıran Yacine Jernite, AB’nin yatırım kararıyla ilgili şu şekilde konuştu:

“Bize, her şeyin teknoloji devleri için yapılmadığını gösteriyorlar. Yapılabilecek çok şey olduğunu düşünüyorum.”

AB, Yapay Zeka Yasası (EU AI Act) gibi sektörle ilgili kapsamlı düzenlemeleri yürürlüğe koyan ilk güçlerden biriydi.

Fakat ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’e göre, bu “katı ortam” AB ile “her türlü iş birliğini” aksatabilir.

ABD ve İngiltere, Paris’teki zirvenin ardından yapay zekada belirli yönetişim etiklerine uymayı teşvik eden bildiriyi imzalamayı reddetti.

Bazı yapay zeka uzmanları, Avrupalı şirketlerin daha rekabetçi olmayı arzu etmeleri için AB’nin “bu kuralların bazılarından vazgeçmesi gerektiğini” söylüyor.

Alman yapay zeka uzmanı Fabian Westerheide, “İhtiyacımız olan şey, ABD’li rakipleriyle iş birliği yapan Avrupalı girişimciler. Bu sayede istihdamı, teknolojiyi, kazancı paylaşmış oluruz. Teknoloji, sermaye, hız ve inovasyon. Bunlar bizde yok ama Amerikalılarda var. Bu yüzden duvarı yıkalım, onları kabul edelim ve iş birliği yapalım çünkü ABD düşmanımız değil” ifadelerini kullandı.

İsveç’te IŞİD üyesine Ezidilere soykırım suçundan 12 yıl hapis cezası verildi

12.02.2025

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) İsveç vatandaşı bir üyesi, Suriye’de Ezidi kadın ve çocuklara karşı ‘soykırım suçu’ işlediği gerekçesiyle 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İsveç vatandaşı bir kadın Salı günü, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) üyesiyken Suriye’de Ezidilere karşı “soykırım, insanlığa karşı ciddi savaş suçları,” işlediği gerekçesiyle 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

52 yaşındaki Lina Ishaq, üç kadın ve altı çocuğu aylarca köle olarak tutmaktan suçlu bulundu. Onları fiziksel açıdan istismar etmiş, İslam’ı kendi inandıkları şekilde benimsemelerini söylemişti.

İsveç mahkemesi tarafından salı günü yapılan açıklamada, “Ishaq’ın soykırım, insanlığa karşı ciddi savaş suçlarından hüküm giydiği” detayına yer verildi.

O zamanlar 12 yaşındaki oğlunu Suriye’ye götürüp silah altına alınmasına müsaade etmesinden ötürü suçlu bulunup altı yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Oğlu 16 yaşında savaşta öldü.

Ishaq’ın bu suçları, Ağustos 2014’ten Aralık 2016’ya kadarki süreçte, o dönemler IŞİD’in ilan ettiği halifeliğinin merkezi olan ve yaklaşık 300.000 insana ev sahipliği yapan Suriye’nin Rakka kentinde işlediği belirtiliyor.

İsveç’in istihbarat servisine göre, Ishaq çoğu kadından oluşan 300 İsveç vatandaşıyla beraber 2013’te IŞİD’e katıldı.

Dava, Irak’ın en eski dini azınlıklarından Ezidilere yönelik IŞİD saldırılarının İsveç’te ilk kez yargılanması anlamına da geliyor.

IŞİD militanları, Irak’ın Sincar bölgesindeki Ezidi kasaba ve köylere 2014 yılında saldırmış, çoğu kadın ve çocuğu Suriye’ye getirmiş, kadınları cinsel köleliğe, çocukları da cihatçı ideolojilere maruz bırakmıştı.

Yaklaşık 5.000 Ezidi öldürüldü ve 400.000’den fazla insan yerinden edildi. İsveç’te şu an 6.000 civarında Ezidi’nin bulunduğu düşünülüyor.

IŞİD’in güç kaybettiği dönem Ishaq, Rakka’dan Türkiye’ye geçmeyi başarsa da Suriye’de doğurduğu iki çocuğu ve Tunus vatandaşı bir IŞİD savaşçısıyla birlikte yakalanarak 2020’de İsveç’e iade edildi.

KKTC

12.02.2025

Başbakan Ünal Üstel ev sahibi olmak isteyen vatandaşlara müjde verdi: III. İlk Evim Kredisi başlıyor

Başbakan Ünal Üstel açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“2025 yılının devam eden tüm projelerin tamamlandığı, halkın hayatına dokunacak yeni projelerin hayat bulacağı ve her şeyden önemlisi gençlere yönelik uygulamaların artarak hayata geçirileceği bir yıl olacağını belirtmiştik. Halkımıza ve özellikle gençlerimize verdiğimiz sözleri yerine getirmeye devam ediyoruz. 2025 yılını gençlerin yılı yapmaya kararlıyız.

Hatırlanacağı üzere İlk kez konut sahibi olacak vatandaşlarımızın konut alımları için 2023 yılında “İlk Evim Kredi Paketi”, 2024 yılında “II. İlk Evim Kredi Paketi” hayata geçirmiştik.  Bu kredi paketleri kapsamında gençlerimize 705 milyon TL tutarında düşük faizli ve 10 yıl vadeli kredi kullandırarak 517 vatandaşımızı da ev sahibi yapmıştık. Gençlerimize yönelik destek paketlerimize devam ediyoruz. Bu maksatla III. İlk Evim Kredi paketini 12 Şubat tarihinde başlatıyoruz.

Amacımız tüm gençlerimizin kendi topraklarında kök salmalarına, yuva kurmalarına ve ülkemizin geleceğini teminat altına almalarına katkı sağlamaktır.

Gençlere yönelik diğer projelerimizi de çok kısa bir sürede hayata geçirmeye devam edeceğiz. İlk İşim Kredi Paketimiz hazırlanıyor. Sosyal konut projelerimizle alakalı artık son aşamaya gelmiş durumdayız.

2025 yılını gençlerin ve projelerin yılı yapma hedefimize bağlı kalarak hükümet olarak emin adımlarla gelecek yolculuğumuza devam ediyoruz.”

Meclis’te güncel konuşmalar yapılıyor

12.02.2025

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda milletvekillerinin güncel konuşma istemlerine yer veriliyor.

Bu çerçevede ilk olarak CTP Milletvekili Devrim Barçın, “Hükümetin Yasaya Aykırı Yaptığı ve Sn. Ersin Tatar’ın da Onayladığı Siyasi Atamalar, İşe Gitmeden Maaş Alanlar ve İstatistik Kurumu Verileri” konulu güncel konuşma istemi ile söz aldı.

-Barçın

CTP milletvekili Devrim Barçın, UBP DP ve YDP hükümetinin kamu kaynaklarını yasaya aykırı kullandığını, halkın vergilerini yine yasaya aykırı ve belirli zümrelere çıkar sağlamak için faaliyete soktuğunu, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da bu yöndeki faaliyetlere imzasıyla katkı koyduğunu savunarak, bunu belgelerle ortaya koyacağını iddia etti.

Barçın, “Hiçbir kişiyle şahsi sorunum yok, çoğunu da tanımıyorum, derdim; kamu kaynaklarının, halkın vergilerinin yasaya aykırı şekilde belirli zümrelere, kişilere peşkeş çekilmesidir.” dedi.

26 Eylül 2023’te Bakanlar Kurulu’nun Devlet Planlama Örgütü’nde yatırım danışmanlığı yapmak üzere sözleşmeli bir personel istihdam ettiğini, bu kişinin UBP Parti Meclisi üyesi olduğunu söyleyen Barçın, söz konusu kişinin işe gitmediği halde maaş aldığını savundu.

Söz konusu şahsın mesai saatleri içinde haftalık TV programı yaptığını, Kamu Görevlileri Yasası’na karşın herhangi bir izin doldurmadan, izinsiz ve özürsüz şekilde devletten maaş çekerek işe gitmediğini savunan Barçın, DPÖ yatırım danışmanı sıfatı ile bir kamu çalışanının mesai saatleri içinde TV programı yapmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.

“Herkesin ifade özgürlüğü var, isteyen istediğini istediği şekilde eleştirebilir.” diyen Barçın, söz konusu kişinin sürekli hakaret ettiğini, devamı halinde yasal hakkını arayacağını da ifade etti.

DPÖ yatırım danışmanı sıfatı taşıyan bir kişinin televizyon programı yaptığını kaydeden Barçın, “Bir kamu çalışanının mesai saatinde haftalık rutin televizyon programı yapması kabul edilemez.” dedi.

Barçın, sözleşmesi biten personele sözleşmesi bittiğinde ödeme yapılmadığını ancak bahse konu şahsın 1 Ekim 2024’ten itibaren sözleşmesi bitmesine ve DPÖ’ye gitmemesine rağmen Maliye Bakanlığı tarafından 5 aydır maaş ödemesi aldığını belirterek, suç duyurusunda bulundu.

Barçın, İçişleri İskan ve Rehabilitasyon Dairesi Müdürü’nün üçlü kararname ile görevden alınarak Harita Dairesi’ne müdür atandığını bu kişinin Harita Dairesi Müdürlüğünde aranan niteliklere haiz olmadığını söyledi. Barçın, Cumhurbaşkanı Tatar’ı bu atamaya araştırmadan, sormadan imza attığı gerekçesiyle eleştirdi ve işin peşini bırakmayacaklarını söyledi.

Cezaevi’nde müdür muavini olmadığını belirten Barçın, tüzüğe aykırı şartlı tahliye yapıldığını vurguladı. Müdür muavinliği kadrosunun münhal ilan edilmemesini eleştiren Barçın, şartlı tahliyelere ilişkin Savcılığı göreve çağırdı.

İstatistik Kurumu’na yapılan atamanın yasal ancak liyakatsız olduğunu söyleyen Barçın, İstatistik Kurumu’nun hata yaptığının CTP’li ve UBP’li vekiller tarafından kayıt altına alındığını söyledi. İstatistik Kurumu’na da liyakatı olmayan atama yapıldığını kaydeden Barçın, yasal ama liyakatsız atamanın sonucu olarak seyrüsefer ücretlerinin hayat pahalılığına yansımadığını kaydetti. Başbakan Ünal Üstel’in hayat pahalılığının düşük çıkması için talimat verdiğini savunan Barçın, “Çalışanın cebine elinizi atmaktan vazgeçin.” dedi.

-Berova

Maliye Bakanı Özdemir Berova, söz alarak Devrim Barçın’a yanıt verdi.

Devlete sözleşmeli personel alımının Bütçe Yasası içine konduğunun ve burada nereye ne kadar personel alınabileceğinin yazıldığını kaydeden Berova, 2018 öncesinde sözleşmeli olarak alınacak personelin uzmanlık alanı konusunun master veya daha yüksek bir diplomaya sahip olması gerektiğini belirtti. Berova, dörtlü hükümet döneminde bu kuralda değişikliğe gidildiğini kaydetti.

Barçın’ın bir sözleşmeli personelle ilgili iddiaları üzerine Berova, sözleşmede ikinci iş yapmasına ilişkin bir kural olup olmadığına bakacağını söyledi. Berova, ilgili müdürü çağırarak işin aslını öğreneceğini ve fazla ödeme yapılmışsa geri ödemesi için gerekli işlemleri yapacağını kaydetti.

Barçın’ın “liyakat uzmanlığı” yaptığını ve atanan kişileri rahatça liyakatsız ilan ettiğini söyleyen Berova, İstatistik Kurumu’nda verilerin Avrupa Birliği standartlarında yapıldığını da belirtti.

En büyük eksikliğin; 5 yılda bir revize edilmesi gereken hayat pahalılığı endeksinin revize edilmemesi olduğunu kaydeden Berova, Başbakan Üstel’e iftira atıldığını kaydetti.

-Oğuz

İçişleri Bakanı Dursun Oğuz da söz alarak, Harita Dairesi Müdürlüğü ataması ile ilgili iddiayı yanıtladı.

Harita Dairesi’nin bir yıldır müdürü olmadığını, oraya müdür olabilecek bir kişi olduğunu ancak emekliliğine dokuz ay kaldığı için uygun görmediklerini anlatan Oğuz, partizanca birini atamaya meraklı olsalardı pozisyonu bir yıl boş bırakmayacaklarını söyledi.

Şartlı tahliyeden herkesin yararlanamayacağını belirten Oğuz, başvuruların bir kısmının şartlı tahliyeden yararlanabileceğini, cinsel içerikli suçlular ile katillerin şartlı tahliyeden yararlanamadığını aktardı.

-Barçın

Devrim Barçın yeniden söz alarak, Harita Dairesi Müdürlüğü’ne ilişkin yasanın hangi niteliklere haiz olması gerektiğini yazdığını belirterek, gerekli niteliklere haiz olmayan atama yapılması ile ilgili Sayıştay’ın derhal soruşturma başlatmasını istedi. Barçın, Bakan Oğuz’un bahse konu kişinin aranan niteliklere haiz olmadığını kabul ettiğini de söyledi.

-Baybars

Bağımsız Milletvekili Ayşegül Baybars, “Sigortacılık Sektörünün Sigortası Attırılmaya mı Çalışılıyor?” konulu güncel konuşma istemi ile söz aldı.

Konuşmasının başında Devrim Barçın’ın konuşmasının ibret verici olduğunu kaydeden Baybars, verilen yanıtlarda halkın yetkililerin nasıl yasaları hiçe saydığını gördüğünü söyledi.

UBP-DP-YDP Hükümeti’nin sigortacılık sektörünü de rant kapısı haline getirdiğini kaydeden Baybars, sigorta şirket sayısının son bir buçuk yılda arttığını belirtti.

Sigorta şirketi kurulmasındaki koşullara işaret eden Baybars, verilen sigorta izinleri içinde genel müdürü olmayan şirketler olduğunu söyledi.

Sigorta şirket sayılarının nüfusa oranla fazla olduğunu da belirten Baybars, bu işteki en büyük rant kapılarından birinin sınır kapılarındaki sigortalar olduğunu söyledi. Kapılardan elde edilen sigortanın aylık 10-15 milyon euro civarında olduğunu söyledi. İç piyasada herhangi bir sigortacılık yapmayan sadece sınır kapılarında olan sigorta şirketlerinin türediğini anlatan Baybars, hükümetin yandaşlarına rant sağladığını savundu.

Ayşegül Baybars, hükümeti “sigortacılığı rant kapısı haline getirmek ve sektörün ayağına kurşun sıkmakla” suçladı.

Devlet eliyle kamu kaynaklarının birer birer tüketildiğini, ülkenin kayba uğratıldığını savunan Baybars, yıllardır 31 olan sigorta şirketi sayısının bir buçuk yılda nasıl 45’e çıktığını kimsenin açıklayamayacağını söyledi.

“Sakın bize ‘yasal kriterlere uyan herkese sigorta izni veririz’ savunması yapmayın.” diyen Ayşegül Baybars, hukuksuz bir düzen yaratılarak ülkenin perişan hala getirildiğini de savundu.

Baybars, ekonomik istikrarı sağlayan, kalkınmaya aracı olan, işletmeleri ve bireyleri korumaya yönelik hizmet veren bu sektörün ayakta kalması için hem düzenleme hem de denetleme yapılması gerektiğini kaydetti.

“Bu sektörü siyasi ranttan uzaklaştıracaksınız.” diyerek sigortacılık için yapılması gerekenleri sıralayan Baybars, şeffaflığa, liyakate ve kurumsallığa işaret etti.

Baybars, sigorta şirketi izinlerinin kimlere verildiğinin isimleri ile açıklanmasını da istedi.

-Solyalı

Solyalı ise “Sigortacılık Sektöründe Yaratılan Çarpıklık” konulu konuşma yaptı.

Sigortacılık ile ilgili Ayşegül Baybars’ın gündeme getirdiği konunun son zamanlarda sosyal medya ve basında da gündem olduğunu kaydeden Solyalı, sigortacılarla konuştuklarını belirterek, sigortacıların konuyla ilgili uyarıları olduğunu belirtti.

Sigorta Hizmetleri Yasası’nın temel amacının 3’üncü maddede belirtildiğini belirterek maddeyi okuyan Solyalı, 6’ncı maddede belirtilen müdür görevlerini de okudu.

Bu dönemde 10 tane sigortacılık izni verildiğini, ancak bunlarının hiçbirinin kurulmadığını belirten Solyalı, verilen izinlerin Resmi Gazete’de yayımlanan kararlarını istedi.

Para Kambiyo Dairesi’nin üç tane denetmeni olduğunu ancak sigorta şirketi sayısının 45’e çıktığını anlatan Solyalı, dünyadan nüfus ve sigorta şirketi oranlarından örnekler paylaştı. Solyalı, “Maliye siyasi bir risk alıyorsa bunu topluma mal edemez.” dedi.

Aynı insanların farklı şirketlerde direktör göründüğünü de belirten Solyalı, bunun şaibeli olduğunu kaydetti.

-Berova

Maliye Bakanı Berova, yeniden söz alarak sigortacılık sektörüne ilişkin konuştu.

Baybars’ın “yandaşlarınıza sigorta şirketi izni veriyorsunuz” iddiasına Berova, dönemi içerisinde başvuru yapanların yasal gereklilikleri yerine getirmiş olanlara izinlerin verildiğini vurguladı.

Açık ve şeffaf davrandıklarını belirten Berova, hem birlik ile hem acentecilerle görüştüklerini ve ilgili yasayı ağustos ayında Meclis’e sevk ettiklerini söyledi.

Sigortacılar Yasası’nın öncelikli yasa olarak görüşülmesini rica ettiğini aktaran Berova, bazı sigorta şirketlerinin bundan rahatsız olabileceğini ancak bunun önemi olmadığını söyledi.

Şeffaflıktan hiçbir zaman taviz vermediğini söyleyen Berova, sigorta şirketi ön izni için gerekli belgeleri saydı, yasal gerekliliklerin yerine getirildiğini belirtti.

Hayat grubu için 30 milyon TL’lik bir sermayenin söz konusu olduğunu aktaran Berova, yeni yasa ile bunu 40 milyon TL’ye çıkardıklarını belirtti.

Yasal mevzuat ne ise onun yapıldığını yineleyen Berova, risk analizi yapılacak deniyorsa, yapıldığını söyledi.

“Bize başvuran, yasal gereklilikleri yerine getirenleri geri çevirebilmemiz doğru olan bir konu değildir.” diyen Berova, “Bu alanda başvuran ve başvuru gerekliliğini yerine getirenlere bu izinler verilmiştir.” ifadesini kullandı.

Berova, yeni yasanın yürürlüğe girmesi ve sermaye oranlarının da artırılmasıyla birlikte konunun daha da düzene gireceğini kaydetti.

Sınır kapıları ile ilgili konunun sıkıntılı bir konu olduğunu kaydeden Berova, sınır kapılarında sıra ile nöbetleşe girme uygulamasının kaldırılması gerektiğini söyledi.

-Solyalı

CTP Milletvekili Ürün Solyalı yeniden söz alarak, kürsüye çıktı. Verilen izinlerin Resmi Gazete’de yayınlanmadığını belirterek, bu nedenle şirketlerin kurulmamış sayıldığını söyledi.

Çeteleşme resminin ortaya çıktığını savunan Solyalı, sektörün aklıyla dalga geçildiğini kaydetti. Solyalı, “Adınıza da, toplum adına da üzgünüm.” dedi.

Bakanlar Kurulu toplandı

Bakanlar Kurulu toplandı.

Başbakan Ünal Üstel başkanlığındaki toplantı 11 Şubat 2025 saat 16.40 sularında başladı.

Cumhurbaşkanı Tatar, TMT Mücahitler Derneği’ni ziyaret etti

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Mücahitler Derneği Genel Merkezi’ni ziyaret etti.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Tatar, burada yaptığı konuşmada, Kıbrıs’taki iki halktan biri olan Kıbrıs Türkü’nün asli unsur olduğunu belirterek, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın her zaman devlet ve egemenlikten vazgeçilmemesi uyarısında bulunduğunu söyledi.

Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün önemine işaret eden Tatar, Kıbrıs Türkü’nün egemenlik haklarının elinden alınacağı, devletinin eyalet statüsüne getirileceği asimilasyona gidecek yolu asla onaylamayacaklarını vurguladı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğü ve Türk askerinin varlığının caydırıcı bir güç olduğunu anlatan Tatar, Kıbrıs’ta 50 yıldan beridir devam eden barış, huzur ve güven ortamından Güney Kıbrıs’ın da yararlandığını ifade etti.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da son yıllarda yaşanan çatışmalardan dolayı ekonomilerin çöktüğünü, insanların öldüğünü ve vatanlarından göç ettiğini dile getiren Tatar, yakın coğrafyada üzücü olaylar yaşanırken, Kıbrıs’ta ise herhangi bir sorun yaşanmadığını kaydetti.

– “DiCarlo’yu kabulümde Kıbrıs’taki gerçekleri anlattım”

Adayı Yunanistan’a bağlamak için Kıbrıs Türkü’ne yapılan saldırılarda çok sayıda Kıbrıslı Türk’ün öldürüldüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, halen  kayıpların bulunamadığını belirtti.

Kıbrıs Türkü’nün asli unsuru olan egemenlik ve kendi kendini yönetme hakkından dolayı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden vazgeçmeyeceklerini anlatan Tatar, kurum ve kuruluşlarıyla, alt ve üst yapısı yanında ekonomik sektörleriyle devletin güçlendiğini vurguladı.

Tatar, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’yu kabulünde Kıbrıs’taki gerçekleri anlattığını kaydetti.

Yeni gözlemci üye olunan Türk Devletler Teşkilatı’nda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin anayasal adı ve bayrağıyla yer aldığını ifade eden Tatar, orada yapılan çalışmaların öneminden bahsetti.

Doğu Akdeniz’de bağımsız bir Türk devleti olan KKTC’nin güçlenip, gelişmesini görmezden gelenlerin halen federal temelde çözüm ve Birleşik Kıbrıs’ı savunduğunu anlatan Tatar, “Egemenliğimizden, devletimizden ve Anavatan’ımızdan vazgeçmeyiz.” diye konuştu.

– “Azınlık olacağımız bir antlaşmayı kabul etmeyeceğiz”

Bir antlaşma olacaksa iki devletin iş birliğine dayalı olacağını ve KKTC’nin de antlaşmanın parçası olacağını vurgulayan Tatar, “Bir antlaşma olacaksa toplum değil devlet düzeyinde olacak. Toplum düzeyinde bir antlaşmada devlet eyalete dönüşecek, Türk askeri adadan çekilecek. Yunanlıların daha fazla egemen olacağı bizim azınlık olacağımız bir antlaşmayı kabul etmeyeceğiz.” dedi.

Federasyon görüşmelerinin yıllarca sürdüğünü ancak karşı tarafın eşitliği kabul etmediğini dile getiren Tatar, Annan Planı ve Crans Montana süreçlerinde yaşananların ortada olduğunu, bu nedenle asla Crans Montana’da bırakılan yerden görüşmelere başlamayacağını ifade etti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin iki devletli çözüm siyasetine tam destek verdiğine işaret eden Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarında KKTC’nin tanınması ve uygulanan ambargoların kaldırılması çağrısı yaptığını hatırlattı.

Yeni siyasetin yer bulduğunun dile getiren Tatar, dünyanın Kıbrıs’ta iki ayrı halk ve devlet olduğunu kabul ettiğini kaydetti.

Türk Kızılay, Kıbrıs Türk Kızılay’a 3 tır insani yardım malzemesi bağışladı

12.02.2025

Türk Kızılay, Kıbrıs Türk Kızılay’a 3 tır insani yardım malzemesi bağışladı.

Çocuk ve yetişkinler için kışlık ve yazlık kıyafet, ayakkabı, tekstil ürünü, battaniye ve temel ihtiyaç malzemelerinden oluşan yardımlar, Kıbrıs Türk Kızılay yetkilileri tarafından teslim alındı.

Malzemeler paydaş sivil toplum örgütleri ve Muhtarlar Birliği’nin de iş birliğiyle ülke genelinde belirlenen ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılacak.

“İhtiyaç sahiplerine umut oluyoruz”

Kıbrıs Türk Kızılay tarafından yapılan yazılı açıklamada, Türk Kızılay’ın anlamlı desteğiyle yine ihtiyaç sahiplerinin hayatlarına dokunulacağı kaydedildi.

“Bu yardımlar, dayanışma ruhunun en güzel örneklerinden biridir” denilen açıklamada, dağıtıma katkı sağlayacak paydaşlara da teşekkür edildi.

Dağıtıma ilişkin detaylı bilginin ve duyuruların ileriki günlerde yapılacağı da kaydedildi.

GKRY

12.02.2205

DiCarlo’nun liderlerle görüşmesi ve beşli konferans Rum basınında geniş yer buldu

BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun Kıbrıs liderleriyle görüşmesi ve Mart ayında yapılması planlanan beşli konferans, Rum basınında geniş yer buldu. Tarafların konferansa dair farklı beklentileri dikkat çekti.

BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun dün Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la gerçekleştirdiği görüşmeler ve ardından yapılan açıklamalar Rum basınında geniş yer buldu.

Fileleftheros ve diğer gazeteler, BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun dün Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la gerçekleştirdiği görüşmeler ve ardından yapılan açıklamalara geniş yer verdiler.

FİLELEFTHEROS: GAYRI RESMİ BEŞLİ KONFERANS 17-18 MART TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞECEK

Gazete: “Umut Başka Yerde Tatar Başka Yerde – DiCarlo Beşli Konferans Konusunda Taraflardan Çatışan Görüşler Duydu – Özlü Görüşmeler İçin Sıçrama Tahtası – Aynı Açıklamaları Sürdürdü” başlıkları altında manşet ve iç sayfalarından yer verdiği haberinde, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in, “Mart ayında yapılacak beşli görüşmeyi, özlü müzakerelerin başlaması için bir sıçrama tahtası olarak görmek istediğini, DiCarlo’yla görüşmesinde ise Cenevre’ye kadarki sürenin özlü hazırlık için kullanılması gerektiği görüşünü dile getirdiğini” iddia etti.

Cenevre’deki gayrı resmi konferansın 17-18 Mart tarihlerinde yapılacağını ancak BM’den henüz resmi açıklamanın gelmediğini vurgulayan gazete, tarafların beşli konferansa farkı açılardan ve farklı hedeflerle yaklaştıklarının açıkça görüldüğünü ifade etti.

Gazete, Kıbrıs Rum tarafının konferansı, özlü müzakerelerin başlangıcı olarak görürken Kıbrıs Türk tarafının ise konferansa, bir nevi tanınma elde etmek amacıyla gideceğini savundu.

Habere göre Hristodulidis DiCarlo’yla görüşmesinde, Cenevre’deki konferansın, gayrı resmi beşli konferans hedefiyle atılacak adımların kararlaştırıldığı New York’taki yemek gibi, özlü müzakerelerin yeniden başlaması hedefini güden bir görüşme olabileceği görüşünü iletti.

RUM HÜKÜMET SÖZCÜSÜ LETİMBİOTİS: MÜZAKERELERİN YENİDEN BAŞLAMASINA OLAN BAĞLILIĞI İÇİN DİCARLO’DAN ÇOK MEMNUNUZ

Hristodulidis ile DiCarlo’nun “temasta kalmayı sürdürme kararı aldıklarını” da ifade eden gazete, görüşme sonrasında Hristodulidis’in yaptığı açıklamanın yanı sıra, dün Rum Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis’in açıklamasını da okuyucuya yansıttı.

Letimbiotis, “BM Genel Sekreteri’nin müzakerelerin yeniden başlamasına olan bağlılığını görmekten bir kez daha memnuniyet duyduklarını” belirterek Hristodulidis ile DiCarlo’nun “çoklu konferansa kadarki sürenin nasıl değerlendirileceğine ilişkin, bir saatten fazla süren, çok verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini” vurguladı.

“Bu çoklu konferansa, müzakerelerin kaldığı yerden ve uzlaşılmış çerçeve temelinde yeniden başlaması için sıçrama tahtası olarak yaklaştıklarını” belirten Letimbiotis, Hristodulidis’in görüşmede “Cenevre’de olumlu bir sonuca nasıl varılabileceğine dair belirli bazı öneriler ve tavsiyeler sunduğunu” ifade etti.

Gazete haberinin devamında DiCarlo’nun görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamalara ve Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklamasına da kısaca yer verdi.

POLİTİS: DİCARLO LİDERLERLE DÜNKÜ GÖRÜŞMELERİNDEN MEMNUN

Politis gazetesi ise konuya ilişkin haberini: “Çoklu Konferans İçin ‘Evet’ Yanıtını Aldı ve Yeni Fikirler Dinledi – Rosemary DiCarlo Liderlerle Dünkü Görüşmelerinden Memnun” başlıkları altında verirken, DiCarlo’nun temasları sırasında yeni sınır kapıları açılması konusuna da değindiğini iddia etti.

Gazete, DiCarlo’nun dün liderlerle gerçekleştirdiği görüşmeler sonrasında tipik açıklamalarda bulunduğunu ve görüşmelerde; tarafların kamuoyuna yaptıkları açıklamaları dikkate almayarak Kıbrıs sorununa ilişkin her türlü çabanın gündeminin BM tarafından belirlendiği mesajını ilettiğini” öne sürdü.

DiCarlo’nun açıklamalarıyla, tarafların görüşlerinden bağımsız olarak, konferansın tarihini netleştirmeye geldiğini ortaya koyduğunu savunan gazete, DiCarlo’nun temasları sırasında yeni sınır kapılarının açılması konusunun da gündeme geldiğini iddia etti.

Gazete, DiCarlo’nun temaslarında “tarafların yeni geçiş noktaları konusunda uzlaşamamaları konusunun da gündeme geldiğini, Hristodulidis’in ise Tatar’la yeniden görüşmeye hazır olduğunu ifade ettiğini” aktardı.

KKTC’den Güney’e oradan da İsrail’e kaçak tütün ürünleri götüren çete mensupları yakalandı

12.02.2025

Rum polisi, KKTC’den Güney Kıbrıs’a ve oradan İsrail’e sistematik olarak gümrüksüz sigara taşıyan bir çeteye operasyon düzenledi. Larnaka’daki balıkçı limanında suçüstü yakalanan beş kişi tutuklanırken, yapılan aramalarda 10 bin 503 karton sigara, 50 bin Euro nakit para ve değerli eşyalar ele geçirildi.

Güney Kıbrıs’ta Rum polisinin, biri kadın dördü erkek toplam beş İsrailliyi tutuklaması olayının arkasında, KKTC’den Güney Kıbrıs’a, oradan da İsrail’e sistematik olarak gümrüksüz tütün ürünleri götüren bir çetenin olduğuna inandığı haber verildi.

Söz konusu kişilerin bir tekneyle İsrail’e binlerce gümrüksüz sigara götürmeye hazırlandığını yazan Politis gazetesi, teknenin geçen pazar günü Larnaka’daki balıkçı limanından ayrılmak üzere olduğu sırada Larnaka polisinin gümrük dairesi dahil çeşitli birimlerle iş birliği içerisinde düzenlediği büyük operasyon sonucunda söz konusu kişilerin yakalandığını ve göz altına alındığını belirtti.

Yakalanan kişilerin ikisinin 37, birinin 39, birinin 31 ve kadının da 34 yaşında olduğunu kaydeden gazete, sorgu memurlarının tutuklanan şahısların bir çetenin üyesi olduğunu düşündüğünü yazdı.

Çetenin faaliyetlerinin Rum Gümrük Dairesinin merceğinde olduğunu kaydeden gazete, dört erkek şahsın tekneye, gümrüksüz sigaraların bulunduğu karton kutularla dolu yüzlerce koliyi yüklerken suçüstü yakalandığını ifade etti.

Söz konusu teknenin Güney Kıbrıs dışına seyahat etme hakkı olmadığını, dolayısıyla Larnaka açıklarında sigaraları alıp İsrail’e götürecek ikinci bir tekneyle buluşma ayarlanıp ayarlanmadığının araştırıldığını kaydeden gazete, zanlıların KKTC’den büyük miktarlarda sigara satın alıp akabinde bunları İsrail’e götürüp orada çok büyük fiyatlara sattıklarına inanıldığını yazdı.

Olaya Güney Kıbrıs’ta ikamet eden başka şahısların da müdahil olması ihtimal dışında tutulmazken, Larnaka’daki balıkçı limanında yapılan operasyonun ardından polisin araştırmalarının, biri van tipi iki araca, bir otel odasına aynı zamanda zanlıların Larnaka’da sahip oldukları veya kiraladıkları bir eve çevrildiği belirtildi.

Polisin söz konusu yerlerde yaptığı operasyon sonucunda aralarında özellikle pahalı saatlerin yer aldığı değerli eşyalar, 50 bin Euro, değeri yarım milyon Euro’yu aşan 10 bin 503 karton sigara aynı zamanda içerisinde az miktarda kokain bulunan bir çanta ele geçirildiğini kaydeden gazete, polisin araştırmaları sırasında 34 yaşındaki kadının da tespit edilerek tutuklandığını ifade etti.

Ele geçirilen şeylerin çetenin yasadışı faaliyetlerinin sonucu olduğunun düşünüldüğünü kaydeden gazete, zanlıların yakın geçmişte de benzer şekilde KKTC’den İsrail’e büyük miktarda gümrüksüz sigara götürdüğünün düşünüldüğünü öne sürdü.

Zanlıların dün Larnaka mahkemesi karşısına çıkarıldığını ve dört erkek şahsın 4 gün, kadının ise bir gün gözaltında kalmasına karar verildiğini kaydeden gazete, olayın aydınlatılması için pek çok araştırma yapılması gerektiğini ayrıca KKTC’de tütün ürünlerini bu kişilere tedarik eden kişilerin tespit edilmesi çabasıyla İsrail makamları, Interpol ve suçlarla ilgili iki toplumlu teknik komitenin de bilgilendirileceğini ekledi.

Güney Kıbrıs’taki 215 okula bombalı tehdit mesajı gönderildi!

Güney Kıbrıs’ta 215’ten fazla okula gönderilen tehdit mesajlarında, “okul zemininde bomba olduğu” ve “İslam adına ölüm” tehdidi yer aldı. Polis, yapılan aramalarda patlayıcıya rastlamadığını, soruşturmanın sürdüğünü açıkladı.

Bugün sabah Güney Kıbrıs’ta bulunan 215’ten fazla okula bombalı tehdit gönderildi.

Rum yönetimi, tüm okullarda güvenliği ‘kırmızı alarm’ seviyesine çıkarırken okul yöneticileri de ‘güvenlik protokolünü’ devreye soktu.

Rum polisinden yapılan açıklamaya göre, tehditlerin alındığını ancak okullarda yapılan aramalarda hiçbir patlayıcı maddeye rastlanmadığını belirtti. Polis soruşturmaları, anaokulları, ilkokullar ve liselerin yer aldığı, tüm eğitim seviyelerinde devam etmekte.

Rum polisinden yapılan açıklamaya göre soruşturmalar hâlâ devam ediyor. 

Yunanca olarak gönderilen tehdit iletisi ve şu şekilde:

“Okullarınızın zemininde bir bomba var. Kılıçlarımız yukarıda, sizi korkudan kaçıracağız. Allah’ın sözü bizim buyruğumuzdur, canlarınızı istiyoruz. Rüzgar sert bir şekilde kulaklarınıza ölümün yaklaştığını fısıldıyor. Sri Lanka’daki kardeşler gibi, kıyılarınızda korku tohumlarını ekeceğiz, ta ki belirlediğimiz yıldızımıza ulaşana kadar.

Kalbimiz, İslam hukukunun ışığıyla yanacak. Gökyüzünü ateşle dolduracağız ve dua edeceğiz. O gün kafirlerin öleceği gündür. Her bir Avrupa toprağını fethedeceğiz. Kim şüphe ederse, onu öldüreceğiz. Çocukların kanı, çölün kumlarını içecek. Çığlıkları gökyüzüne yükselecek. Dünyanız, ellerimizde yıkılacak.

Sonunda yalnızca İslam kalacak”

Rum medyası, mesajların Rusya’dan gönderildiğini iddia etti.

Hristodulidis DiCarlo’ya “somut öneriler ve alternatifli teklifler” sunacak

Rum Sözcü Vekili: “Kıbrıs Rum tarafı görüşmenin, referans noktasıyla ilgili anlaşmazlıklara harcanacağı bir toplantıya katılmak istemiyor”

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in bugün görüşeceği BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo’ya, mart ayında Cenevre’de düzenlenecek gayriresmi çok taraflı konferanstan “olumlu sonuç ve süregelen çıkmazdan çıkış” hedefleyen “somut öneri ve alternatifli teklifler” sunacağı bildirildi.

Fileleftheros, “Başkan’dan İlerleme Ajandası” başlığıyla manşete çektiği haberinde, bugün saat 10.30’da Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la, 12.00’de de Rum lider Hristodulidis’le görüşecek olan DiCarlo’nun, Mart ayında Cenevre’de gayriresmi çok taraflı konferans çağrılmasına yardımcı olacak cesaretlendirici mesajlar almak istediğini yazdı.

Gazete, edindiği bilgilere dayanarak Hristodulidis’in son 48 saat süresince DiCarlo’ya sunmak üzere önerileri ve alternatifli teklifler hazırladığını kaydetti.

Haberde, Rum hükümet kaynaklarına dayanılarak, Hristodulidis’in öneri ve alternatifli tekliflerinin “BM Genel Sekreteri ne zaman davet ederse gayriresmi çok taraflı görüşmeye katılmaya hazır ve hazırlıklı olduğunu gösterdiği, öte yandan da Rum tarafının Kıbrıs sorununda ilerleme iradesini ortaya koyduğu” belirtildi.

Hristodulidis’in alternatifli önerilerinin, Cenevre’deki görüşmeden çıkmasını istediği sonucun ne olduğuna da işaret edilen haberde, Rum liderin geçen hafta yaptığı açıklamalarda, DiCarlo’nun Ada’da olduğu süre içerisinde Cumhurbaşkanı Tatar’la ortak görüşme yapmaya hazır olduğunu söylediği hatırlatıldı.

Haravgi, “Müzakereleri Yeniden Başlatma Süreciyle İlgili Kritik Hafta” başlıklı manşet haberinde, DiCarlo’nun Ada’ya dün geldiğini ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Özel Temsilcisi ve Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart’la görüşerek Kıbrıs sorununda şekillenen olgularla ilgili bilgi aldığını yazdı.

Habere göre Rum Sözcü Vekili Yannis Andoniu dün katıldığı bir haber programında, gayriresmi genişletilmiş formdaki görüşmenin “uzlaşılmış çerçeveye, BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve müzakere müktesebatına dayanması gerektiğini” öne sürdü.

Andoniu Rum tarafının, BM Genel Sekreteri’nin Cenevre’deki gayriresmi görüşmeyle ilgili inisiyatifine “bir sonraki adım olan özlü müzakerelerin yeniden başlamasına katkısı olacaksa, destek vermeye hazır olduğunu” söyledi. Andoniu “Kıbrıs Rum tarafı 2021 Cenevre’de olduğu gibi görüşmenin, müzakerelerin referans noktasıyla ilgili anlaşmazlıklara harcanacağı bir toplantıya katılmak istemiyor.” dedi.

Guterres Çerçevesi ile ilgili soruya karşılık Andoniu “Çözüm planı değil, bir müzakere zeminidir. Daha ileri görüşülmeye muhtaç bazı noktaları vardır.” cevabını verdi. 

-Tatar’ın barış suyu önerisi iş birliği arzusunu gösteriyor”

DiCarlo’nun ziyaretinin “müdahil tarafların öneri ve açıklamalarının olası bir çözüme yönelik zorlukları ve fırsatları resmettiği karmaşık bir siyasi ortamda” gerçekleşmekte olduğuna dikkat çeken Politis gazetesi, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Rum tarafına yaptığı, Türkiye’den gelen suyun barış suyu olarak kullanılması önerisinin gösterge niteliğinde olduğunu yazdı.

Gazete Tatar’ın bu hareketinin, “Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının yönetimi gibi ortak ilgi konularında iş birliği arzusunu gösterdiğini” yazdı.

Murat Zyazikov 2023’te açılan Konsolosluk 17 binden fazla Rus’a hizmet verdi

Rusya’nın Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi Murat Zyazikov Rusya Büyükelçiliği’nin 2023’te KKTC’de açtığı Konsolosluk servisinin bugüne kadar daimi ya da geçici olarak KKTC’de yaşayan 17 bin Rus vatandaşına hizmet verdiğini açıkladı.

Haravgi’nin haberine göre “Komsomolskaya Pravda” isimli Rus gazetesine demeç veren Zyazikov, KKTC’de sürekli ya da geçici yaşayan 50 bin civarında, “büyük çoğunluğu Rusya’ya karşı çok vatansever” Rus olduğunu söyledi.

Konsolosluk açılmadan önce bu kişilerin, KKTC’den Güney Kıbrıs’a geçmekte büyük zorluklar yaşadıkları için, konsolosluk hizmeti almak üzere başka ülkelere gittiklerini kaydeden Zyazikov, servis açılmadan önce büyükelçilik bürokratlarının ara bölgede açık havada (uluorta) mesai yaptıklarını hatırlattı.

RMMO Komutanı Cicikostas: “2025 Milli Muhafız Ordusu’nda kadın yılı olacak”

MMO Komutanı Korgeneral Yorgos Cicikostas, 2025’in RMMO’da kadın yılı olacağını söyledi, 2025 hedeflerini anlattı.

Alithia’nın haberine göre Cicikostas geçen hafta RMMO’nun 2024’te yaptıklarının ve 2025 hedeflerinin açıklandığı etkinlikte yaptığı konuşmada, 2025’i RMMO’da kadın yılı olarak niteleme sebebinin, kadınların RMMO’daki erkek meslektaşlarıyla eşit çok kıymetli rolünü” öne çıkarmak olduğuna işaret etti.

2025’teki önceliklerinin RMMO’nun katalitik güç çarpanı olan insan kaynakları, doğru kişinin doğru pozisyona yerleştirilmesiyle mevcut personelin tüm yönetim kademelerince en iyi şekilde yönetilmesi olduğunu belirten Cicikostas, adalet duygusunun sağlamlaştırılması, disiplinin artırılması ve mesleki duyarlılığın güçlendirilmesi için gerekli yasa değişiklerinin yapılacağını kaydetti.

Cicikostas, birliklerdeki personel sayısının artırılması için yenilikçi eylemler uygulanması gerektiğine işaret ederek profesyonel askerlik kurumunu yükseltmenin, kısa süreliğine yeniden görevlendirilen asker biriminin süratle oluşturulmasının ve kadınların gönüllü askere alınmasının bu çerçevede olduğunu söyledi.

Astsubayların RMMO’daki rolünü vurgulamak üzere komutan yardımcılığı kurumunu kurmayı hedeflediklerini anlatan Cicikostas, seferiler ve milislerin birliklerine katılımları sırasında zamanı daha iyi kullanma ve iyi değerlendirme amaçlı programlar oluşturulacağını, halen seferi ve milislerin kullandıkları silahların yükseltilmesi yönünde faaliyete geçildiğini belirtti.

Cicikostas modernizasyon çerçevesinde, modern meydan okumaların ve her türlü konvansiyonel, asimetrik ya da hibrit tehdidin personelin ve devlet imkanlarının en verimli şekilde değerlendirilerek göğüslenmesi için RMMO ve Komutanlık-Müdürlüklerin mevcut organizasyon yapılarının değiştirilmesi ve yenilerinin oluşturulmasıyla derinlemesine reorganizasyon planladıklarını söyledi. Cicikostas, bunun için “bilgi ve deneyim paylaşımı dışında birlikte işleme olanaklarının artırılmakta olduğu dost ülke silahlı kuvvetleriyle iş birliğinin duraksız şekilde devam edeceğini” ekledi.

Yeni yapıdaki, personel ve sahip olacağı araçlarla orman yangınlarıyla mücadelede rol alacak havadan yangın söndürme filosu oluşturulacağını kaydeden Cicikostas, 2025’teki diğer bir hedeflerinin ise mühimmat depoları başta olmak üzere mevcut binaların iyileştirilmesi olduğuna işaret etti. Cicikostas, Baf’taki Andreas Papandreu Hava Üssü ve Mari’deki Evangelos Florakis Deniz Üssü ile ilgili anlaşmaların da altyapıların iyileştirilmesi kapsamında bulunduğunu ifade etti.

“Kıbrıs vatandaşlığı” almak için yapılan başvurularda yaşanan gecikmeler, Rum Sayıştay Başkanlığının raporunda

Rum Sayıştay Başkanlığı tarafından yayımlanan bir raporda, bir Kıbrıs vatandaşıyla evlilik sonucu olanlar dahil Rum Yönetiminde ikamet eden (yabancı uyruklu) kişilere Kıbrıs vatandaşlığının verilmesi için yapılan başvuruların incelenmesi konusunda Rum Nüfus ve Muhaceret Dairesinde yaşanan büyük gecikmelere dikkat çekildi.

Politis gazetesi “Parası Olmayanlar Beklesin” başlıklı haberinde 2007 yılından 7 Kasım 2023 tarihine kadar toplam 11 bin 891 vatandaşlık başvurusunun beklemede olduğunu, ancak bunun tam aksine “altın pasaport” başvurusu yapanların ödemeyi yapıp bir gecede vatandaşlık aldığına işaret etti.

Gazete kamuoyunda “altın pasaportlar” olarak bilinen ve Güney Kıbrıs’a yatırım yapmaları karşılığında vatandaş olmak için hak kazanan kişilerin bir gecede vatandaş olduğu ancak bu şekilde parası olmayıp da Güney Kıbrıs’ta yaşamını sürdürüp çalışan ve “Kıbrıs Cumhuriyeti” vatandaşı biriyle aile kuran kişilerin ise vatandaşlık almak maksadıyla yaptıkları başvuruların onaylanması için yıllarca beklediğine işaret etti.

Sayıştay Başkanlığının kamuoyuna dün yansıyan raporunda, bir Kıbrıs vatandaşıyla evlilik ve uzun yıllar Güney Kıbrıs’ta ikamet edilmesi sonucunda yapılan vatandaşlık başvurularının makul bir sürede incelenmediğine dikkat çekilirken, haberin devamında Sayıştay Başkanlığının 1 Ocak 2020 ile 31 Temmuz 2023 tarihleri arasında yapılan başvurular arasından rastgele seçtiği bazı başvuruları incelediği kaydedildi.

Gazete Sayıştay Başkanlığının rastgele seçtiği ve incelediği bazı başvurulara göre, Güney Kıbrıs’ta uzun süre ikamet edilmesi nedeniyle yapılan vatandaşlık başvurularının incelemesinin tamamlanması için gereken ortalama sürenin 37,7 ay (3 yıl), Kıbrıs vatandaşıyla evlilik nedeniyle yapılan vatandaşlık başvuruların incelenmesinin ortalama süresinin ise 25,7 aya (2 yıl) yükseldiğine dikkat çekti.

Sayıştaylığın raporunda, başvuruların incelenmesinin tamamlanması için gereken uzun sürenin başvuruların incelenmesiyle ilgili prosedürün gecikmeli olarak başlamasından kaynaklandığına işaret edilirken, Rum Nüfus ve Muhaceret Dairesinin başvuruların incelenmesi esnasında değil, yalnızca ilgili kararın alınmasının akabinde başvuru sahipleriyle iletişime geçtiğine de yer verildi.

Haberde yasanın, başvuru sahibinin vatandaşlığa kabul başvurusunu sunmasından önce 12 aylık sürekli ikamete sahip olmasını öngörmesine rağmen, Rum Nüfus ve Muhaceret Dairesinin bu süre içerisinde 90 güne kadar olan ikamet eksikliği durumunda başvuruları reddetmediğini, bunun  mevzuata uymadığını da ekledi.

Fileleftheros gazetesi ise “Bol Kepçe Kıbrıs Vatandaşlığı” başlığıyla yer verdiği haberinde, sayıştaylığın raporuna yer vererek, 2020-2023 yılları arasında 22 bin 740 yabancı uyruklu kişinin Kıbrıs vatandaşı olduğunu, aynı dönem içerisinde 2 bin 650 kişinin başvurusunun ise reddedildiğini yazdı.

2022 yılında 7 bin 71 kişinin başvurusunun onaylandığını kaydeden gazete, 2023 yılında temmuz ayı sonuna kadar 6 bin 109, 2020 yılında 4 bin 743, 2021 yılında ise 4 bin 817 kişinin vatandaşlık başvurusunun onaylandığını ekledi.

Baf Havaalanı’nda yolcu sayısı azaldı

12.02.2025

Güney Kıbrıs’ta Ocak ayında havaalanlarını kullanan yolcu sayısı geçen yıla göre yüzde 6,81 artarak 551 bin 439’a ulaştı. Larnaka Havaalanı’nda yüzde 12,7 büyüme kaydedilirken, Baf Havaalanı’nda yolcu sayısı yüzde 7,24 düştü. Düşüşün nedeni olarak İsrail uçuşlarının Larnaka’ya yönlendirilmesi gösterildi.

Güney Kıbrıs havaalanlarını geçtiğimiz Ocak ayında kullanan toplam yolcu sayısında artış olmasına karşın Baf Havaalanı’nı kullanan yolcu sayısında azalma gerçekleşti.

Haravgi gazetesi, Güney Kıbrıs’ta ocak ayında Baf ve Larnaka havaalanlarını kullanan toplam yolcu sayısında, bir önceki yılın aynı ayına göre artış gerçekleşmesine karşın Baf Havaalanında düşüş kaydedildiğini yazdı.

Habere göre, Ocak ayında Güney Kıbrıs havaalanlarını kullanan toplam yolcu sayısı bir önceki yılın Ocak ayına göre yüzde 6,81 artışla 551 bin 439 olarak gerçekleşti.

Larnaka Havaalanı’nın yolcu sayısında yüzde 12,7 artış kaydedilmesine karşın Baf Havaalanı’nda yüzde 7,24 düşüş yaşandığını belirten gazete, her iki havaalanını kullan uçak sayısının da yüzde 10,32 oranında artışla 5 bin 346 uçuş şeklinde kayda geçtiğini aktardı.

Baf Havaalanı’ndaki yolcu sayısındaki azalışın sebebinin ise İsrail uçaklarının buradaki uçuşlarını Larnaka’ya kaydırmaları olduğu ifade edildi.

ORTADOĞU

12.02.2025

İsrail Başbakanı Netanyahu: Hamas rehineleri bırakmazsa ateşkes sona erer

İsrail ile Hamas arasında şimdiye kadar yapılan beş rehine-mahkum takasında toplam 21 İsrailli rehine ve 730 Filistinli mahkum serbest bırakıldı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Salı günü yaptığı açıklamada, Hamas’ın rehine-mahkum değişimi ve ateşkes kapsamında Cumartesi günü düzenlenmesi planlanan takası ertelemesi halinde, Ocak ayında uzun uğraşlar sonucu arabulucu ülkelerin de çabalarıyla varılan kırılgan anlaşmanın çökeceğini bildirdi.

Netanyahu, Gazze Şeridi’nde “yoğun çatışmalara” yeniden başlanacağı uyarısında bulunurken, Hamas’ın rehine-mahkum değişimini “ateşkes ihlali” gerekçesiyle ertelemesinin “asıl ihlal” olduğunu savundu.

“Hamas, cumartesi günü öğlen saatlerine kadar rehineleri teslim etmezse anlaşma sona erecek ve (İsrail Savunma Kuvvetleri) IDF, ‘kesin zafer’ kazanana dek bölgedeki mücadelesini sürdürecek,” dedi.

Cumartesi günü yapılması planlanan, fakat Hamas’ın “erteleme” kararı aldığı rehine-mahkum değişimi, altı haftalık anlaşmanın altıncı değişimiydi. Gazze Şeridi’ndeki grubun üç yeni rehineyi daha teslim etmesi bekleniyordu.

Hamas Sözcüsü Ebu Ubeyde pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Düşmanın ihlallerini ve anlaşma şartlarına uyulmamasını, direniş liderliği yakından takip etti,” dedi.

İki taraf arasında şimdiye kadar yapılan beş değişimde 21 rehine ve 730 mahkum serbest bırakıldı.

“Bu ihlaller arasında yerinden edilmiş Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyine dönmelerinin geciktirilmesi, bölgenin çeşitli noktalarının hava saldırıları ve top ateşiyle hedef alınması, insani yardımların kararlaştırıldığı şekilde kolay erişiminin zorlaştırılması var,” diye ekledi.

Bu gelişme üzerine İsrail Başbakanlık Ofisi pazartesi günü akşam saatlerde, salı günü Başbakan Netanyahu’nun güvenlik kabinesiyle bir araya geleceğini aktardı.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir