TÜRK KÜLTÜRÜNDE KARTAL

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 3 Dk. Okuma
3 Dk. Okuma

Kıtalar arasında yüzyıllar boyu yolculuk yapan Türkler, doğudan batıya göçleri sırasında pek çok kültürle karşılaşmışlar, bu deneyimlerine kendilerine özgü kültürel ve manevî değerlerini de katarak büyük bir medeniyet inşa etmişlerdir. Bu medeniyetin en önemli hususiyetlerinden biri, değerli gördükleri, saygı duydukları varlıklara atfettikleri kutsallık anlayışıdır. Kartal da kutsallık izafe edilen hayvanlardan bir olması dolayısıyla Türk kültüründe kendine önemli bir yer edinmiş, destan ve efsanelerde, mitolojide ve astrolojide kendine yer bulmuştur.

Kartalın hızla yükselerek göğün en yükseklerine çıkabilme özelliği ona semavî anlamlar yüklenmesine neden olmuştur. Zira eski Türk kültüründe Gök-Tanrı göğün en yüksek katında yaşadığı için kartal, ona ulaşabilen bir varlıktır. Gök-Tanrının makamının koruyucusu olmuş ve kam törenlerinde kam, onun kılığına girerek uçmağa varmıştır.

Türk kültüründe “bürküt” adı ile bilinen kartal, Türkler için aynı zamanda bir ongun haline gelmiştir. Kağanlara ve komutanlara yoldaşlık etmesi, av törenlerinde bir silah olarak kullanılması onun sosyal hayatta da son derece nemli bir rol oynadığının göstergesidir. Kartalın çok hızlı bir şekilde öğe yükselebilmesi ve bir anda gözden kaybolabilme yeteneği, savaş meydanlarında Türklere örnek teşkil etmiştir. Türkler de tıpkı kartal gibi gözden kaybolarak büyük bir odaklanma kabiliyetiyle düşmanı alt emişlerdir. Türkler aynı zamanda bağımsızlıklarına olan düşkünlükleri ile dünyaya nam salmış bir millet olduklarından göklerin en özgür ve güçlü yırtıcısına atfettikleri kutsallık onunla kurdukları karakter yakınlığından kaynaklanmaktadır.

Türk kültüründe kartal, bir töz yani hayvan-ata olarak da karşımıza çıkmaktadır. Özellikle çadır direkleri veya tepelerinde kullanılan bu tözler Atalar Kültü inancının bir yansımasıdır. Kartal, Asya Hunlarından itibaren günümüze değin Türk sanatında da devamlılığını korumuş ve Türk sanatında hanedan arması, özgürlük sembolü, iyi ruhların taşıyıcısı, hayat ağacı sembolü ve göklerin hâkimi gibi anlamlar ifade etmiştir. Selçuklu döneminde bayrak ve tuğlarda kullanılmış ve güç ve kudret sembolü olmuştur. Türk sanatının imzası hayvan üslubundaki hayvan mücadele sahnelerinde de hep kazanan olarak resmedilen kartal kötülüklere karşı iyilik sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Divan-i Lügat-it Türk’te ise gece ile gündüzün ölçüsünü belirleyen bir varlık olarak “Kara kuş” adı ile geçmektedir. Jüpiter gezegenini temsil ettiği düşünülmekte ve şafak sökerken ortaya çıktığına inanılmaktadır.

Türklerin kartala atfettikleri bu kutsiyet göçler ve kültürel etkileşim aracılığıyla başka milletlere de geçmiş, devlet armalarında ve sanatlarında kullanılmıştır. Kartal, Asya Hunlarından beri Türklerin sosyal hayatlarında, manevî teşekküllerinde ve sanatlarında varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir