AMIRAL YAYCI: "KARS ARDAHAN MESELESINI GUNDEME GETIRMEYE CALISANLAR VAR… BU TUZAGA DUSMEYELIM…"

Sosyal Medyada Paylaş!

TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, 28 Şubat 2022’de KANAL7 ekranlarında Rusya-Ukrayna savaşına dair son gelişmeleri değerlendirdi. Yaycı, “Ortada bir danışıklı dövüş vardır. Olan Ukrayna halkına olmuştur. Ve olan aslında Türkiye’ye olmuştur biliyor musunuz! Hiç kimse Türkiye’ye ne olduğunu konuşmuyor. İlk defa buradan söyleyeyim. Türkiye’nin milli gemi projeleri vardı. Bizim yaptığımız MİLGEM’lerin aynısı Ukrayna’ya yapılıyordu. Milyar dolarlar seviyesinde. Şimdi ne oldu o? Peki bizim bu zararımızı kim karşılayacak.” dedi.

 

AMİRAL YAYCI: “ŞU ANDA YAŞANAN BİR RUS ZULMÜDÜR”

Yaşananların bir Rus zulmü olduğunu altını çizen Yaycı, “Rusya gerçekten emperyal bir devlet. Hem ABD hem Batı hem Rusya hem Çin bunlar hem emperyal devletler hem de emperyal niyetleri olan devletler. Öncelikle şunu söyleyelim. Bir kere ne Amerika’nın emperyalizmini ne Rusya’nın emperyalizmini ne Çin’in emperyalizmini ne İngiltere’nin emperyalizmini ne de bir başkasının emperyalizmini meşru ve makul görmek mümkün değildir. Biz Türkler olarak, Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyetin devamı olarak, onun içinde yaşayan insanlar olarak bir kere her türlü emperyalizme karşı çıkmak durumundayız. Şu anda da yaşanan bir Rus zulmüdür. Rus emperyalizminin sonuçlarıdır.” ifadelerini kullandı.

 

YAYCI: “HİÇ KİMSE TÜRKİYE’YE NE OLDUĞUNU KONUŞMUYOR”

 

Hiç kimsenin Türkiye’ye ne olduğunu konuşmadığını belirten Yaycı, “Biz bugün Ukrayna’dan vatandaşlarımızı tahliye etmek için müthiş bir çaba sarf ediyoruz değil mi? Peki soruyorum ben. Siz hiç ABD vatandaşının tahliye sorunu olduğunu gördünüz mü? Şu anda tahliye edilen bir ABD vatandaşı gördünüz mü? Duydunuz mu? Ya da İngiliz vatandaşı ya da Kanada vatandaşı duydunuz mu? Bunların hepsi daha savaş başlamadan çekip gitmişlerdi. Diplomatları dahil olmak üzere gitmişlerdi. Askerleri vardı. Onlar da çekip gittiler. ABD başkanı Biden gün verdi. Saat verdi. İşgal edilecek diye! Ve işgal edilirken Ukrayna’yı yapayalnız bırakıp çekip gittiler. Vatandaş dahi bırakmadılar. Büyükelçilikte diplomat dahi bırakmadılar. Ve sonradan da biz Ukrayna’ya destek oluyoruz dediler. İşte bu gizli kapaklı bir anlaşmanın belirtisidir. Hem saat vereceksiniz, hem işgal edecek diyeceksiniz, hem vatandaşlarınızı, askerlerinizi ve diplomatlarınızı daha önceden tahliye edeceksiniz sonrada diyeceksiniz ki ya bu nasıl oldu… Kimi kandırıyorsunuz siz? Bizim halkımızın da uyanması lazımdır. Ortada bir danışıklı dövüş vardır. Olan Ukrayna halkına olmuştur. Ve olan aslında Türkiye’ye olmuştur biliyor musunuz! Hiç kimse Türkiye’ye ne olduğunu konuşmuyor. İlk defa buradan söyleyeyim. Türkiye’nin milli gemi projeleri vardı. Bizim yaptığımız MİLGEM’lerin aynısı Ukrayna’ya yapılıyordu. Milyar dolarlar seviyesinde. Şimdi ne oldu o? Peki bizim bu zararımızı kim karşılayacak. Ukrayna’nın denize sınırı kalmadı. Odessa gitti, Mariupol gitti. Gemi alacak durumu yok. Peki biz tank, uçak, gemi motorları yapıyorduk Ukrayna’yla. Onlar ne oldu? Türkiye’nin savunma sanayiine etkisi ne olacak? Peki İHA/SİHA’ların motoları acaba Ukrayna’dan mı geliyordu? Şimdi ne olacak? Bunları hiç tartışmıyoruz. Bunlar milyarlarca dolarlık mali ve savunmamıza etkisi olan konular. Peki biz Ukrayna’dan buğday ithal ediyorduk. Onlar ne olacak? Bakın Türkiye’ye etkisini hiç kimse tartışmıyor. Türkiye’ye çok ciddi bir etkisi var. Peki turizm ne olacak? Türkiye’nin en büyük kalemi turizmdi. Hep Ukrayna halkı, Ukrayna halkı. Peki Türkiye’ye ne oluyor şu anda. En büyük turist bize birincisi Rusya, ikincisi Ukrayna’dan geliyordu. Şimdi peki bizim en büyük gelir kaynağımız olan turizm kalemi ne olacak bu yıl? Asıl olan Türkiye’ye oluyor. Biz bunu düşünmüyoruz. Türkiye’ye şu anda akıllıca, son derece iyi bir politika güdüyor. Dış politikayı iç politikaya alet etmemek lazım. Burada Türkiye’nin izlediği denge politikasını takdir etmek lazım ve desteklemek lazım. Türkiye şu anda bir denge politikası içerisinde çok akıllıca yürütüyor süreci. Türkiye’de bazı içerdeki muhibbler/mandacılar Türkiye’nin işte doğalgaz almasını bile… ‘Doğalgaz almasın’ diyor! Şimdi Türkiye mahallenin tek delikanlısı, tek kabadayısı olarak çıksa ABD bile Almanya bile bir şey yapmazken çıksa ‘ben doğalgaz almıyorum’ dese veya Rusya’ya karşı bir hamle yapsa, Rusya’da dese ki ben ‘doğalgaz fiyatlarını iki katına çıkardım’ Evimize iki kat fatura gelse, Ukrayna halkını mı düşünür bizim halkımız yoksa kendini mi? Elbette önce kendini. Biz kendi menfaatimizi, devlette önce Türk milletinin menfaatini düşünmek zorunda ki Türk milletinin menfaatini düşünüyor.” dedi.

 

BİZİM RUSYA İLE BAĞLARIMIZ VAR

 

Türkiye’nin Rusya ile bağları olduğunu belirten Yaycı, “Neler var? S400 var. Nükleer santral var. Doğalgaz var. Meyve sebze ticareti var. İnşaat firmalarının bağlantısı var. Turizm var. Ee en büyük kalemlerle ilişkimiz var. Mesela Almanya doğalgaz almayalım diyor mu? Hayır. Hiç kimse almayalım demiyor. Halbuki Rusya’yı dize çöktürebilecek en önemli şey doğalgaz almamaktır. Çünkü Rusya’nın en büyük gelir kaynağı o. Eğer diz çöktüreceksen, kendinden fedakârlık yapacaksan doğalgaz almıyorum de. Yok. Çünkü o kendi menfaatine zarar veriyor. O zaman demek ki herkes kendi menfaatini düşünüyor. Biz de kendi menfaatimizi düşünmek zorundayız.” dedi.

 

BU RUSLARIN KLASİK TAKTİĞİDİR!

 

Beş günlük savaş sonunda ne olacağını değerlendiren Yaycı, “Bugün görüşmeler var. Görüşmeler öncesinde TÜRK DEGS’in Kiev’deki kaynakları Rus birliklerinin Kiev’in hemen yanına kadar girdiğini ve kuşattığını söylüyor. Kiev henüz düşmedi ama düşmek üzere diye. Şimdi bu ne demek? Ben masaya otururken sahada güçlüyüm diyor Rusya. Ve ben seninle müzakere etmiyorum, şartlarımı konuşmaya davet ettim seni diyor. Benim şartlarımı ya kabul edersin, şartlarım da şu. Donetsk’in, Donbass’ın, Lugansk’ın, Kharkiv’in gittiğini, bana geçtiğini, Kırım’ın bana geçtiğini kabul edeceksin, Kiev’de sen istifa edeceksin ya da istifa etmezsen hiçbir yere girmeyeceğine ve sadece ve sadece bana bağlı olacağına, benimle savunma iş birliği anlaşması imzalayacağına, KGAÖ’ye gireceğine dair bir belge imzalarsan yani savaşmadan bende amaçlarımı elde etmiş olurum o zaman savaşa gerek kalmaz diyor. Ama sen bunları kabul etmezsen savaşacağım, seni de yutacağım mesajı veriyor kuşatarak masada. Zaten bu Rusların klasik taktiğidir. Bakın bizim devlet büyükleri ile de görüşmeler esnasında cumhurbaşkanı cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı dışişleri bakanı, savunma bakanı savunma bakanı görüşmeleri öncesinde Ruslar Suriye’de bizim birliklerimize saldırırlar. Klasiktir bu. Yani benimle konuşurken dikkat et, benim elimde güç var demektir bu. Rusların klasik, acımasız, hoyrat, diplomasi taktiğidir bu. Şimdi aynı şeyi orada yapıyor. Yani sanmayın ki eşit bir müzakere olacak. Hayır… Rusya’nın şartları konuşulacak.” ifadelerini kullandı.

 

ARTIK TÜRKİYE BUNUN BİR SAVAŞ OLDUĞU KONUSUNDA KARARINI VERMİŞ GÖRÜNÜYOR

 

Montrö çerçevesinde Türkiye’nin boğazları kapatacağını ve bunun bir savaş olduğuna karar verdiğimizi belirten Yaycı, “Ben ‘Soru ve Cevaplarla Montrö: Nedir? Ne Değildir?’ diye bir kitap yayımladım. Bütün başımıza gelecekleri düşünerek, hayal ederek sorular oluşturdum ve bunlara cevaplar yazdım orada. Bütün gelirleri de TÜRK DEGS’e bağışlanmıştır. Madde 19 çok açıktır. Türkiye’ye takdir yetkisi bırakmaz. Eğer ortada bir savaş varsa, savaşa taraf devletlerin gemilerine boğazlar kapatılır. Yani Ukrayna ve Rusya’nın savaş gemilerine boğazlar kapatılır. Burada takdir yetkisi şuradadır. Savaş var mı yok mu ona karar vermek. Bu bir çatışma mıdır? Bu bir kriz midir? Yoksa bu bir savaş mıdır diye… Ee savaş olması için bir şekilde BM’ye müracaat edilmesi gerekir. Durumun bildirilmesi gerekilir. Ki dün itibariyle BM Uluslararası Adalet Divanı’na Ukrayna bildirimde bulundu. Ben saldırı altındayım, beni bunlardan koruyacak tedbirler alın ve ilgilileri cezalandırın diye. Şimdi dolayısıyla şu var. Artık Türkiye bunun bir savaş olduğu konusunda kararını vermiş görünüyor. Madde 19’u uygulayacağım diyor. Yani Ukrayna ve Rusya savaş gemilerine boğazları kapatacağım diyor. Ancak o maddenin içerisinde bir husus daha var. Eğer bu devletlerin savaş gemileri savaştan önce Karadeniz’deki üslerinden ayrılmışlarsa onlar bu madde uygulanmaya başladığı andan itibaren sonrasında da üslerine dönebilirler. Ama üslerinden ayrılıp artık boğazlardan geçemezler. Ama Karadeniz’deki üslerine dönebilirler.” değerlendirmesinde bulundu.

 

TÜRKİYE’NİN BOĞAZLARI KAPATMASININ SAVAŞAN DEVLETLERE ETKİSİ NE OLUR

 

Türkiye’nin boğazları kapatmasının savaşan devletlere etkisinin ne olabileceği üzerine değerlendirmelerde bulunan Yaycı, “Türkiye’nin boğazları kapatmasının savaşan devletlere etkisinin ne olacağını değerlendiren Yaycı, “Peki bunun etkisi ne olacak? Savaşan taraflara etkilerine bakalım. Rusya zaten madde 19’un uygulanabileceğini göz önüne alarak bundan haftalar önce gemilerini Karadeniz’e çekti. Dolayısıyla Karadeniz’e çekeceğim gemi yok durumunda. Yani üslerinden ayrılmış olan bütün gemileri Karadeniz’e geldi. Hatta Baltık filosundan da gemiler getirdi. Onun için Rusya’yı rahatsız edecek bir durum söz konusu değil. Ama bir başka konu şudur. Ukrayna için ne olur? Ukrayna için de bir şey olmaz. Çünkü Ukrayna’nın zaten gemisi yoktu. Ve Ukrayna’nın artık denize kıyısı da yok. Çünkü Odessa gitti, Mariupol gitti, denize kıyısı kalmadı. Üçüncü husus ise ortada zaten bir deniz savaşı yoktur. Onun için iki tarafında gemileri içeride de olsa dışarıda da olsa bir deniz savaşı olmadığı için sonuca etki edecek bir uygulamada değildir. Ve Montrö antlaşması uygulanıyor mu? Evet uygulanıyor.” dedi.

 

KARS ARDAHAN MESELESİNİ GÜNDEME GETİRMEYE ÇALIŞANLAR VAR… BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM…

 

Kars ve Ardahan meselelerini gündeme getirmeye çalışanlar olduğu konusunda uyarılarda bulunan Amiral Yaycı, Kars ve Ardahan meselesinin hukuken ortadan kalkmış bir mesele olduğunu belirtti. Yaycı, “Kars ve Ardahan meselesini gündeme getirenler ya bilmeyerek ya da bunu kasti olarak yapıyorlar. Aman aman… Bu tuzağa düşmeyelim. Bu mesele Atatürk zamanında bitmiş bir meseledir. Kars ve Gümrü anlaşmaları yapılmıştır. Olay tamamen bitmiştir. Onun için bizim Rusya’yla ya da eski Sovyetlerle hiçbir sorunumuz/sınır sorunumuz yoktur. Sadece 1946 yılında Stalin’in boğazları talep etmesi meselesi vardır. 1947 yılında Stalin’e zamanın Dışişleri Bakanı Saraçoğlu gidiyor ve bu gerilimler falan varken Stalin gülerek Saraçoğlu’nu karşılıyor. ‘Sayın Bakan, umarım boğazların anahtarını da beraberinizde getirmişsinizdir.’ diyor. Şükrü Saraçoğlu’nun çok güzel bir cevabı var. Diyor ki ‘Sayın Başkan çok özür diliyorum. Mustafa Kemal anahtarları yanında götürdü’ diyor. Bu da bizim diplomatlarımıza da bize de ders olması lazım.” dedi.